Sene 2015. Baskın vizyona girmiş. Vizyona girdiği ilk gün sinemada yerimi alıp izlemişim. Son 30 dakikasına kadar bir heyecan tufanı. Neler neler oluyor! Türkiye’de bu güne kadar yapılmamış hatta denenmemiş derecede bir Gore örneği. Tek kelime ile harika. Fakat son 30 dakikası fecaat. Son kısmını saymıştım çünkü yönetmenin ortaya koyabileceği potansiyeli görünce heyecanlanmıştım. Acaba korku sinemasını baştan aşağı değiştirecek biri mi geliyordu? 2015 Can Evrenol için güzel bir yıldı. Baskın’ın 90. dakikasından sonra Can Evrenol kayboldu. Arıyoruz ama bulamıyoruz.
Göz Atın: Türk İşi Gore: Baskın
!F İstanbul kapsamında izleme şansına eriştiğim Peri: Ağzı Olmayan Kız‘a yine ve yeniden sevgilim ile gittim. Can Evrenol’un tüm filmlerine onunla giderim. Böyle bir geleneğimiz oldu. Ama son 2 filmdir bizi çok üzüyor. Housewife ön gösteriminde kendisi az daha yanımıza oturuyordu. İyi ki oturmamış. Film boyunca oflayıp puflayarak canını sıkmak istemezdik. Housewife, maalesef hiç beğenmediğim bir filmdi. Acaba diyerek üçüncü filmine de iştirak ettim ama… Sonuç benim için gene hüzün, gene hüzün.
Kısaca konusuna değinelim… Dünyada bir patlama olmuş ve hayat baştan aşağı değişmiştir. Seyirci olarak biz, şehirden uzak bir noktadaki bir ormana dalıyoruz. Aslında orada olmaması gereken ağzı olmayan Perihan ve babasının evine konuk oluyoruz. Diken üstünde yaşıyorlar. Her şeyden saklanmayı başaran ikilinin günleri maalesef sayılıdır. Emir yukarıdan gelmiştir. Orman temizlenecektir. Böylece Perihan için bitmek bilmeyen bir kovalamaca başlar. Onu yakalamak için peşine düşen kolluk kuvvetlerinden kaçan Perihan, yolda onun gibi “eksik” çocuklarla karşılaşır. Kendilerine Korsanlar diyen bu grup ile karşılaşan Perihan, onlarla el ele vererek hayatta kalmaya çalışır.
Önce güzel kısmından başlayalım. Can Evrenol, fikir açısından Türkiye’nin uzağında biri. Senaryoları Amerikanvari. Kendisini bu konuda çok iyi anlıyorum. Oranın klasiklerini buraya uyarlıyor. Neden olmasın? Ben de böyle yapmayı istiyorum. Bu sebeple Can Evrenol yaptığı denemeler ile değerli biri. Peri: Ağzı Olmayan Kız da bu sebeple değerli bir film. Amerika’da klasikleşmiş türün Türkiye’deki ilk denemesi diyebiliriz. Hollywood’da her sene The Girl with All the Gifts tadında filmler çekiliyor. Bizde neden olmasın? Bu konuda Can Evrenol’u tebrik ediyorum. Bence desteklenesi bir işe imza atmış.
Göz Atın: Kafası Karışık Bir Film: Housewife
Fakat… Ortaya koyduğu film maalesef kaliteli değil. Evet, Türkiye’nin açılması ve farklı fikirlere yönelmesi gerek. Lakin yaparken daha kaliteli, daha izlenebilir yaparsak sanırım çok daha iyi olacaktır. Can Evrenol’un yönetmenliğinden senaryosuna kadar her şeyi sorunlu. Özellikle kendisi senaryo konusunda cidden çok sıkıntı çekiyor. Hele hele diyalogları gerçekten çok kötü. Film nereye gideceğini fazlasıyla belli eden, bazen kendini tekrarlayan ve yer yer “bu neden oldu” dedirten bir yapıya sahip. Maalesef fikrin iyi olması ama senaryonun fikri destekleyecek kalitede olması ortaya kötü bir film çıkmasına sebep oluyor. Diyalogların kötü olmasından ötürü de filmden kopma yaşayabiliyorsunuz, taaam mı?
Can Evrenol’u bir konuda daha eleştireceğim. Senaryonun kötü olmasını da bir yere kadar anlarım ama teknik açıdan filme özenmediğini düşünüyorum. Kesmeler, kamera hareketleri oldukça kötü. En kötüsü ise ses miksajı. Yer yer dublaj olduğu belli olan bir seslendirme mevcut. Aynı sahnede farklı ses derinliği benim gibi bu tarz şeylere dikkat eden birini rahatsız etti. Housewife filminde özellikle yazmıştım. Seslendirmeleri kötü. Bence bir dahaki filminde ses konusunda daha özenli olmalı. Tüm akıcılığı bozuyor.
Sözün özü… Can Evrenol, Türkiye standartlarının ötesinde, pek değil hiç yapılmayan bir tarzla karşımıza çıkıyor. Çocuk filmi gibi durmasına karşın yer yer sertliğini gösteren de bir yapısı var. Fikir, denenmesi açısından değerli. Fakat denenen şeyin kalitesi maalesef kötü. Senaryonun vasatlığı, kötü diyaloglar ve yer yer kötü teknik ile film maalesef akıcı olamıyor. Kendisini farklı olduğu için tebrik ediyorum ama yukarıda dediğimi tekrarlıyorum. Kendisi, Baskın’ın 90. dakikasından beri ortada yok. Sanırım kendisine karşı olan merakımı da kaybetmeye başladım.
Comments