1
Patricia Highsmith‘in 1955 tarihli Yetenekli Bay Ripley romanından uyarlanan 8 bölümlük mini dizi Ripley, Andrew Scott‘ın eşsiz başrol oyunculuğu ve Steven Zaillian‘ın yönetmenliğiyle Netflix’te yayınlandı.

İddialı İsimlerin İzinde Bir Yeniden Uyarlama

Daha önce The Night Of (2016) adlı mini dizinin yönetmeni ve The Irishman (2019), Schindler’s List (1993), Hannibal (2001) gibi başarılı filmlerin senaristi olarak tanıdığımız Steven Zaillian, bu sefer Ripley‘nin hem yönetmen hem senarist koltuğunda oturuyor.

Özellikle son dönemlerin en ilgi çeken oyuncularından Andrew Scott ise daha önceki Fleabag – Hot Priest, All Of Us Strangers -Adam, Pride – Gethin gibi kısmen daha tutkulu ve duygu yoğunluklu rollerinden çok daha farklı bir şekilde karşımıza çıkmasına rağmen yine kusursuz bir oyunculuk sergiliyor. Öyle ki Scott‘ı neredeyse hiç görmediğimiz bir şekilde antipatik, itici ve rahatsız edici Tom Ripley rolünde izlemek, onun çok yönlü ve başarılı oyunculuğunu kuşkusuz bir hâle getiriyor. Dakota Fanning ve Johnny Flynn de yetenekli oyunculuklarıyla Andrew Scott‘a dizide eşlik ediyor.

Diziyi eşsiz ve harika bir hale getiren sinematografisinden ise genelde Paul Thomas Anderson filmlerinin görüntü yönetmenliğinden tanıdığımız Robert Elswit sorumlu. Robert Elswit‘e özellikle dikkat çekmek gerekiyor ki, daha dizinin ilk bölümünden itibaren büyüleyici bir iş çıkartıyor ve bu büyülenme etkisi son bölüme kadar izleyiciyi terk etmiyor, bir kez dahi etkisini azaltmıyor. Diziyi hangi noktasında durdurursanız durdurun, karşınıza çok başarılı bir fotoğraf koyulmuş gibi hissediyorsunuz.Ripley Dizi İncelemesi 2024 Netflix Arakat Mag

New York’un Karanlık Sokaklarından Napoli’nin Güneşli Sahillerine

1960’ların New York’unda yaşayan gizemli kişilik Tom Ripley’in günlük hayatının sıradan rutinleriyle başlıyor dizi. Dağınık kağıtlar, ıslak duvarlar ve karanlık sokaklar arasında bir silüet gibi dolanan Tom Ripley’nin sadece muhasebecilikle uğraşmadığını henüz birinci bölümün ilk dakikalarında anlıyoruz, kendisi aynı zamanda işinde başarılı ve ulaşılması zor bir dolandırıcıdır. Bir gün gizli bir dedektif bu zor ulaşılırlığa rağmen Tom Ripley’i bulur ve ona bir görev teklifiyle gelir: Eski zamanlardan arkadaşı Richard ‘Dickie’ Greenleaf’i İtalya’dan kendi ülkesine geri dönmeye ikna etmek. Bizzat Richard’ın babası tarafından gelen bu teklif Ripley’i bazı sebeplerle cezbetmesi üzerine hikayemiz başlar ve Tom Ripley kendisini Napoli’de bulur.

Bir kıyı kentinde kız arkadaşı Marge ile yaşayan Richard’ı bulduğunda ise aralarında soğuk savaş zemininde tekrar bir arkadaşlık oluşur. İtalya’nın sıcacık, güneşli sokaklarının aksine aralarındaki bu iletişim ve ilişkide her şey bir yanıyla antipatik, rahatsız edici ve tekinsizdir. Öyle ki kısa sürede olaylar ürkütücü bir cinayet hikayesine evrilir. Bu cinayet henüz işlenmeden önce, dizinin ilk anlarında kendisini şu ikonik replikle belli eder: “Pijamalı hasta, yağız şoföre çabucak güvendi.”

Bu karanlık ve gergin senaryoya rağmen her bölüm, inanılmaz bir görüntü yönetmenine sahip oluşuyla birlikte görsel şölene dönüşüyor. Bu güçlü ve her yönüyle izleyiciyi etkisi altına alan görsellik, özenle seçildiği belli olan müziklerle, Hristiyan ilahileri ve müzik aletleriyle de destekleniyor. İzleyici hem görsel hem işitsel bir zevk içinde, adeta şairane bir cinayet anlatısıyla karşı karşıya kalıyor.Ripley Dizi İncelemesi 2024 Netflix Arakat Mag

Bir Caravaggio Bilmecesi: Hem Öldüren Benim Hem De Öldürülen

Henüz ilk bölümlerde Tom Ripley, İtalya’ya vardığı ilk anlarda, Richard’ın evinde Caravaggio‘nun “Davut Golyat’ın Kafası ile” isimli tablosuyla karşılaşır ve bu tablonun hikayesini ona Richard anlatır. Tabloda genç bir adam öldürdüğü yaşlı adamın kesik kafasını elinde tutuyordur. İlgi çekici tarafı ise tablodaki genç katilin yüzü de Caravaggio‘ya aittir, katilin elinde tuttuğu kesik kafanın yüzü de. Ölen de öldürülen de aynı kişidir aslında ve ikisi de Caravaggio‘dur. Bu anlatımdan sonra Richard Tom’a İtalya’ya gelmişken kesinlikle Caravaggio eserlerini görmesini tavsiye eder ve Tom Ripley sadece küçük bir gülümsemeyle onaylar. Bu gülümseme manidar bir gülümsemedir. Zira yaşanacak olan her şeyin bir haritasını Richard habersiz şekilde dile getirmiştir.

Cinayetin yanı sıra benlik duygularını da çokça sorgulayan dizi, her bölümde kimlikler üzerinden anlamlı ve birbiriyle bağlantılı haritalar çizip duruyor. Bir karakterin sadece bir karakterden ibaret olmadığı dizide bu anlatıyı yer yer  Caravaggio‘nun eserleri aracılığıyla, yer yer de Picasso‘nun eserleri aracılığıyla yapıyor. Son bölüme kadar izleyiciye bu tablolar üzerinden yaşanacak olan her şeyin kilit noktaları verilirken son bölümde birden Picasso‘ya geçilmesi de aslında yeni bir benliğin işareti oluyor. Caravaggio eserleriyle anlatılan hikayenin ve resmedilen benliğin Picasso‘ya geçildiğinde artık öldüğü ve yeni bir hikayeye adım atıldığını gösterir. Artık hikaye de benlik de sahip olunan isim de farklıdır fakat en önemli şey hâlâ aynıdır. Tüm bu karmaşıklığı, aleogorik ve sembolik anlatımları, soru işaretlerininin cevaplarını dizinin içinde bulacak ve bir cinayetin nasıl böyle bir şiirsellik içinde, benlik algısını bozarak inşaa ettiğine şahit olacaksınız.

Farklı Tom Ripley Anlatımları ve Uyarlamaları

Tom Ripley karakterini yine Patricia Highsmith‘in aynı romanından uyarlanan iki farklı filmde daha görüyoruz. İlki 1960 yılında, yönetmenliğini René Clément‘in yaptığı bir Fransız uyarlaması olan Purple Noom filmi. Bu filmde Tom Ripley karakterini Alain Delon canlandırıyor. İkincisi ise 1999 yılında yönetmenliğini Anthony Minghella‘nın yaptığı The Talented Mr. Ripley. Bu filmde de Tom Ripley karakterine Matt Damon hayat verirken Richard rolünde ise Jude Law‘ı görüyoruz.

Filmler hem birbirleriyle hem diziyle genel hatları benziyor olsa da derine indiğimizde birçok yönden birbirlerinden ayrıştığını söylemek mümkün. Karakter isimleri ve senaryodaki bazı kilit noktalarının benzerlik göstermelerinin dışında kalan her kısım bu üç işte de birbirinden çok farklı şekilde işlenmiş. Dizi, adeta bir roman yazar gibi acelesiz, dingin ve betimleye betimleye, birçok görsel – işitsel unsurla hikayesini desteklerken filmlerde tam tersi şekilde sadece senaryoya odaklanılmış ve birinde tipik bir Fransız cinayet filmi izleri görülürken diğerinde de tipik bir Amerikan cinayet filmi izleri görüyoruz. Bu yönüyle Ripley, iki filmle de kıyaslanamayacak şekilde üst düzey bir başarı gösteriyor. Filmlere göre dizinin başarısız olduğu kısım ise kesinlikle ritim ve tempo dengesizliği.

Ripley Dizi İncelemesi 2024 Netflix Arakat Mag

Ritimsizlik, Eksikler ve Diğerleri

Ripley ilk 3 bölümde yarattığı beklentiyi ne yazık ki geri kalan bölümlerinde karşılayamıyor. Sinematografi ne kadar fire vermeden güzelliğini korusa da, senaryonun boşlukları ve mantık hataları, bölümlerin içinde oluşan uzun soluklu ritimsizlikler yok sayılamayacak kadar büyük bir yer kaplıyor. Psikolojik gerilim türü adı altında olmasına rağmen gerilim unsurunu hiçbir bölümde yeterince işleyemeyen dizi kaliteli görselliğini, müziklerini ve işaret ettiği sanat eserlerini mantıklı ve güçlü bir senaryo ve akışla ne yazık ki tamamlayamıyor.

Bu başarısızlık, kaliteli malzemelerden yapılan lezzetli sosların vasat bir yemek için kullanılmasına benziyor. Ne kaliteli oyunculuklar ne de başarılı sinematografi bu mantık hatalarını ve ritimsizliği telafi edemiyor. 8 bölümlük bir “mini” dizi olmasına rağmen Ripley, bu 8 bölümün bile fazla olduğunu hissettiren bir seviyeye ulaşıyor. Daha önce iki farklı film uyarlaması olan bir romanı bu sefer dizi uyarlaması yapmaya karar verirken göze alması gereken sorumlulukları yerine getiremiyor. Önceki film uyarlamalarının süresinde, yeni bir 3. film uyarlaması yapması belki de dizi haline getirme fikrinden çok daha mantıklı olabilirdi.

Şevval Sara‘nın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

product-image

Ripley (2024)

7

Ne kaliteli oyunculuklar ne de başarılı sinematografi bu mantık hatalarını ve ritimsizliği telafi edemiyor. 8 bölümlük bir "mini" dizi olmasına rağmen Ripley, bu 8 bölümün bile fazla olduğunu hissettiren bir seviyeye ulaşıyor.

Şevval Sara Kot

The First Omen: Şeytanın Aklına Gelmez

Previous article

X-Men ’97: 4. Bölüm İncelemesi

Next article

You may also like

1 Comment

  1. […] Ripley: Şiirsel Bir Katil Anlatımı […]

Comments are closed.

More in Netflix