0

Gerek oyunculuğuyla, gerek üretkenliğiyle, gerekse de müzisyenliğiyle çağımızın en yetenekli isimlerinden Donald Glover’ın ellerinden çıkan yeni dizi Swarm, geçtiğimiz aylarda Prime Video üzerinden yayınlanmıştı. İçine kapanık, asosyal genç kadının (Dre) dünya çapında ses getirmiş bir müzisyene (Ni’Jah) olan takıntı derecesinde hayranlığının vardığı noktaları irdeleyen dizi, fazlasıyla rahatsız edici olduğu kadar güldürebiliyor da. Binge watching için de son derece uygun, yani tek gün içerisinde sezonun tamamını bitirebilirsiniz. Uzun olmayan bölüm sürelerini son derece sürükleyici bir hikaye de destekleyince, zaman akıp gidiyor.

Yalnızlık, Dışlanmışlık, Zorbalık ve Toksikleşen Sosyal Medya Çağı

Swarm’ın merkezinde yer alan Dre, son yılların yükselen yıldızı Dominique Fishback tarafından canlandırılırken, oyunculuğu ile bir kez daha büyülüyor. Karakterin yaptıklarına veya yapabileceklerine her defasında şaşırabiliyorken, Fishback’in karakterle bütünleşmiş hali bazı anları izlemesi *iyi anlamda* zor hale getirebiliyor. Dre karakterine acımak mümkün olur mu bilmiyorum, bu gerçekten zor soru ama kendini kaybeden bir kişi için artık geri dönüşün olmadığını fark edince sadece üzülmekle kalıyorsunuz. Yalnızlık çoğu zaman depresyonun habercisi olduğu kadar, sizi olmak istemediğiniz kişilere dönüştürebiliyor. Yalnızlığı bazen müzikle azaltabiliyorsunuz. Yalnızlık bazen hayran olduğunuz müzisyenin sesinde belli süreliğine bitebiliyor. Sizi bu dünyada daha az yalnız hissettiren o müzisyen için her şeyi göze alır mısınız? Bunca zaman dışlandığınız, zorbalık gördüğünüz dış dünyadan sizi soyutlayan tek kişi için canavar olmayı ister misiniz? Sosyal medyada sevdiğiniz müzisyene laf yapan, eleştiren ve tabiri caizse nefret söylemleri sarf eden kişileri, dışarıda çok farklı kişiler olmasına rağmen acımadan yok etmeyi göze alır mısınız? Swarm, kişilik bozukluğunun nelere kadir olabileceğini, nasıl psikopatça kargaşalara yol açabileceğini, tüyler ürpertici biçimde, açıkça gösteriyor. Canavar mı doğulur, canavar mı olunur? Her şey bundan ibaret.

Serinin Sürprizlerinden Biri de “Billie Eilish”

Onu olduğu gibi kabul etmeye hazır olan, her şeyiyle onu iyileştirmek isteyen bir tarikata denk gelen Dre’nin karşısına çıkan Eva’yı canlandıran Billie Eilish serideki en korkutucu karaktere hayat veriyor. Evet, en ürpertici kişi Dre değil, direkt Ema oluyor. Eilish bu rolde neredeyse kusursuz. Özellikle gözlerindeki gizemli boşluk dahil, Dre’ye olan bakışları ve bütün olarak varlığıyla, tahmin edilemez bir karakter olan Eva, ciddi anlamda diziye “korku” türünü katabilecek güçte. Öyle ki Eva ile olan sahnelerde gerilmemek mümkün değil. Kendisinin giriş yaptığı bölüm, benim gözümde ilk sezonun en iyi bölümüydü.

Tuhaf, İlgi Çekici, Stilize ve Kesinlikle Daha Fazla İlgiyi Hak Ediyor

Swarm, en çok orijinalliği ile beni kendine çekti ve sevdirdi. Sinematografik olarak da oldukça özenli. Hem teknik açıdan ilginç olmayı başarabilmesiyle, hem de iyi hikayesiyle yılın göz atılması gereken dizilerinden. Yavaş, tansiyona ve gerilime dayalı havası, olayların hızlı akışını seven izleyici için pek iyi durmayabilir ama dizinin temeli bunlar üzerine kurulu ve sizi içine çektiği anda her şey daha da sürükleyici hale gelecektir. Özellikle son iki bölümde karşılaşacağınız sürprizlere için hazırlıksız yakalanacağınızı söyleyebilirim. Kısaca, Donald Glover başarılı işlerine bir yenisi eklemiş. Umarım ikinci sezon onayı alır da, dizi en merak uyandırıcı anda bitmemiş olur deyip, merakınızı tepede bırakayım ve sizi iyice Swarm’a doğru yönlendirerek bitireyim.

Ferit Doğan’ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Ne Yalnız Ne De Yanlış: Heartstopper 2. Sezon

Varoluşun İçin Kabuğundan Çık: Silo 1. Sezon İncelemesi

 

Ferit Doğan
Yüksek Lisans öğrencisi (Radyo, Televizyon ve Sinema). Film eleştirmeni. Senaryo yazarı. Yönetmen.

Ne Yalnız Ne De Yanlış: Heartstopper 2. Sezon

Previous article

Sınıfta Kalan Bir Deneme: Cobweb

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply

More in Amazon