The Exorcist (Şeytan) 1973 senesinde vizyona girdiğinde sinema tarihini ve korku türünü sarsmayı başarmıştır. Yönetmenliğini William Friedkin‘in yaptığı ve William Peter Blatty‘nin aynı adlı romanından uyarlanan film, şeytanı ve musallat olayını daha önce gösterilmemiş bir biçimde beyaz perdeye taşımıştır. Dünya çapında kitleleri dehşete düşürmeyi başaran film Amerika’daki çıkışından bir sene sonra Metin Erksan tarafından Şeytan ismiyle Türk sinemasına uyarlanmıştır. Sonrasında ise şeytan ve iblis ele geçirme filmlerinin ardı arkası kesilmemiş, iyi-kötü birçok film çıkmıştır ve hala da çıkmaktadır. Serinin son filmi The Exorcist: Believer, 6 Ekim’de izleyici ile buluştu.
İnsan İnsanın Şeytanıdır Derlerdi
The Exorcist: Believer herhangi bir şeytan filminden öte orijinal filmle bağlantılı bir biçimde karşımıza çıkıyor. Hem cadılar bayramı zamanında hem de orijinal The Exorcist‘in 50. yılında vizyona girmesi de oldukça manidar. Sinema tarihini değiştirmiş, kült bir film ile bağlantılı yeni bir film yapmak ise büyük bir risk, büyük bir kumar diyebiliriz. Bu riski alanlar ise korku filmlerinin bilinen stüdyolarından Blumhouse ile yönetmen David Gordon Green oluyor. Green en son, benzer şekilde, orijinal Halloween‘in (1978) hikayesini devam ettiren bir Halloween üçlemesi ile karşımıza çıkmıştı. 2018 yapımı olan Halloween ile belli bir kaliteyi tutturmayı başarmış olsa da devamında Halloween Kills (2018) ve Halloween Ends (2021) ile bolca olumsuz eleştiri almıştı. The Exorcist Believer‘ın yönetmenliğini Green‘in yapacağı duyurulduğundan bu yana da birçok kişi filme karşı yüksek beklentilere girmemeyi tercih etti. The Exorcist Believer‘ı gördüğümüzde beklentiye girmeyenlerin ne kadar haklı olduklarını da ne yazık ki görmüş olduk.
Seride Dönüşüm Sağlanamamış
Filmde, fotoğraf sanatçısı bir babanın kızının arkadaşıyla ormana gidip üç gün boyunca ortadan kaybolmaları ve şeytani bir güç tarafından ele geçirilmiş bir şekilde bulunmaları işleniyor. İki kıza aynı anda bir varlığın musallat oluşuyla kızların arasında bir bağ kurması ve pek çok farklı dinin ortak paydada birleşip şeytan çıkarma işlemini gerçekleştirmeleri, klasik filmden ve diğer şeytan çıkarma filmlerinden ayıran kendine has kısımları oluyor.
Filmin hikayesine katılmaya çalışılan yeniliklerin hiçbiri filmi kurtarmaya yetmiyor. 1 saat 50 dakikalık ortalamanın üstündeki süresi boyunca akıcılığını koruyamıyor, yavan bir şekilde ilerliyor. Senaryo giriş-gelişme-sonuç bölümlerinden değil de adeta yalnızca giriş ve sonuç bölümlerinden oluşuyor. Filmde gelişmeyi sağlayacak çatışmalar yetersiz ve eksik kalıyor. Klasik filmin 1973 yılında yapıldığı halde günümüzde dehşetini sürdürdüğünü düşünürsek The Exorcist: Believer korku ve gerilim konusunda da sınıfta kalıyor. İki saate yakın olan filmin son yarım saatine dek korkuya dair herhangi duygu içermeden, dehşete düşürmeden neredeyse bir dram filmi havasında ilerliyor. Sırf ilk filmle bağlantı kurmak ve nostalji ile izleyiciyi yakalamak için filme Chris MacNeil (Ellen Burstyn) karakteri dahil ediliyor ancak bu hamle de filmi taşımaya yetmiyor. Hatta karakter üzerine alınan yanlış kararlar filmi daha da uçuruma sürüklüyor. Halloween‘in nostalji ile etkilemesini Believer‘da ne yazık ki göremiyoruz.
Teknik Açıdan Doyurucu
Film, en azından sinematografisi, pratik ve görsel efektleri ile seyirciyi tatmin ediyor. Ancak Blumhouse gibi bir stüdyodan çıkan yüksek bütçeli bir filmin bu yönde çuvallamaması zaten beklenen bir durum. Tatmin ediyor ancak yenilikçi ve farklı bir açı, kamera hareketi, geçiş veya efekt içermiyor. Bu konuda da yalnızca temiz ve iyi olmakla sınırlı kalıyor. Keza oyuncu kadrosu ve performansları konusunda da aynı şeyleri söyleyebiliriz. Başrollerinde Leslie Otom Jr., Raphael Sbarge, Olivia O’Neill, Lidya Jewett gibi daha az tanınan isimler yer alıyorlar, fakat ne iyi ne de kötü bir performans sergilemeden konfor alanlarında dolaşıyorlar. Özellikle çocuk oyuncuları baz aldığımızda da pek çok başka çocuk oyuncunun korku filmlerinde daha iyi bir performans sergilediklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.
The Exorcist: Believer, kötü yazılmış ve akıcı olmayan senaryosu, yanlış alınmış kararları, korkudan yoksun içeriği ile yenilikçi fikir kırıntılarına ve nostaljik bağlantılarına rağmen Şeytan’a hakaret niteliğinde bir film olarak karşımıza çıkıyor. The Exorcist‘in adını kullanarak gişe yapacağı belli ancak büyük bir kitleyi hayal kırıklığına uğratacağı da belli. Green‘in son Halloween Ends rezaletini resmen mumla aratacak gibi gözüküyor. Şahsen planlanan Exorcist üçlemesinin acilen fişinin çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hollywood’un klasikleri rahat bırakması dileğiyle…
Buğra Mert Alkayalar‘ın diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlar