2013 yılında Zack Snyder’ın yönettiği başrolünde Henry Cavill’ın yer aldığı Man of Steel ile başlayan DC evreninin geçtiğimiz son 10 senede neler yaşadığını az çok hepimiz biliyoruz. Shazam: Fury of the Gods hakkında yazmaya başlamadan önce hayalkırıklıklarıyla dolu yaşadığımız bu 10 yıllık fiyaskonun bir özetini geçmek isterim. Man of Steel’in çıkışından tam 3 sene sonra, takvimler 15 Temmuz 2015’i gösterirken ComicCon etkinliğinden Batman v Superman: Dawn of Justice’e özel bütün hayranları deliler gibi heyecanlandıran, çığlıklar attıran bir fragman yayınlandı. Bu yaklaşık 1 asırdır 7’den 70’e herkesin çok istediği en ünlü ve en çok sevilen 2 karakteri bir araya getiren ilk film olacak, Disney ve Marvel’ın kendilerinden çok daha önce başlayıp büyük gelişme kaydettiği, milyarlarca dolar kazandığı gibi bütün karakterleri elinde bulunduran Warner Bros.’un, DC için de bir evren kuracaklarının habercisiydi.
Gelin görün ki film vizyona girmeden önce içimizi merakla ve heyecanla kıpır kıpır eden film vizyona girmesinin ardından eleştirmenleri, genel izleyiciyi ve hayranları birbirleriyle kanlı bıçaklı yaptı. Evrende bulunan daha ikinci filmden ve Batman ve Superman gibi 2 büyük markayı bir araya getirmiş bu film gişede beklenen etkiyi yaratmamış milyonlarca kişiyi hayal kırıklığına uğratmıştı. bunun üzerinden birkaç ay geçti Suicide Squad vizyona girdi ve günümüzden bakıldığında geri dönüşü olmayan bu sürecin finaline doğru emin adımlarla yürümeye başladılar. Her sene onar onar duyurdukları filmlerin topluca iptalleri, çekilip vizyona sokulan filmlerin gişede beklenilen geliri sağlayamaması, oyuncuların özel hayatlarında çıkardıkları sorunlar, kötü yönetilen şirketler derken gelgitli, yorucu ve boşa kürek sallayan bir evrende savrulup durduk. Bu sırada ise Marvel her yıl üçer üçer film yayınlıyor, Infinity War’ı çıkarıp büyük beklenti yaratıyor ve bütün seyirciyi koltuklarında havaya kaldırıp her isteğimizi bize fazlasıyla veriyordu. Yıllardır her sohbetimizde; ‘’Gerçekten süper kahraman filmlerinin sonu mu geliyor?’’ diye konuşurken Kevin Feige çıkıp ‘’İnsanlar sıkılana kadar devam eder.’’, ‘’80. Yıla kadar devam eder.’’ gibi söylemlerde bulunuyor fakat Infinity War ve Endgame’in ardından çıtayı o kadar yükseklere çıkardılar ki onlar da son dönemlerde DC’nin şu anki durumuna benzer bir şey yaşamaya başladı. Daha 17 Şubat’ta vizyona giren Ant-man and the Wasp: Quantumania gişede büyük bir hayalkırıklığına uğradı Marvel’ın da son işleri artık eskisi kadar beğenilmiyor.
Marvel’ın en çok sevilen filmlerinden biri olan Guardians of the Galaxy’nin yönetmeni James Gunn, DC’deki ilk işi The Suicide Squad ve ardından Peacemaker dizisinden sonra yeni ismiyle Warner Bros. Discovery yönetiminin oldukça dikkatini çekerek geçtiğimiz Kasım ayında Aquaman filminin yapımcısı Peter Safran ile birlikte kurulacak DC Studios’un başına getirilmişti. Son 10 yılın çöpe atılarak, yeni kurulacak evrenden önce ellerinde kalmış son filmleri izliyoruz artık. Bugün Shazam: Fury of the Gods, Haziran’da The Flash, Ağustos’ta Blue Beetle ve Aralık’ta ise Aquaman: The Lost Kingdom.
2018 yılında vizyona giren Shazam!’ın ilk filmi bugüne kadar gördüğümüz DC’nin yerini bilen, yerinden kopmayan, onu kanıksayan, herhangi bir Marvel veya Deadpool filminden 1-2 derece daha eğlenceli, komik, kendisini tiye alan, insanlar ne istiyorsa verebilen ve hiç sırıtmayan yapısıyla oldukça güzel bir filmdi. Gün geldi çattı, Shazam: Fury of the Gods, David F. Sandberg yönetmenliği ve çok iyi cast edilmiş Zachary Levi’si ile tekrar karşımızda. Üstelik bu sefer ilk filmden kat kat daha da iyi haliyle.
Bu elde kalan filmlerin devamını görecek miyiz? Bilmiyorum ama James Gunn’ın bir şekilde burda güzel olan şeylerin de olduğunu unutmaması, onları zamanı geldiğinde tekrar bir araya getirerek birleştirici bir rol üstlenmesini canı gönülden isterim. Kısa korku filmleriyle ünlenerek çektiği ilk uzun metraj olup yine aynı adlı kısa filminden uyarladığı Lights Out ile tanınan yönetmen David F. Sandberg, Shazam! için ilk filmi gördüğümüz günden beri bence en iyi aday. DC evreninin de şimdiye kadar görebildiği en iyi 1-2 yönetmeninden biri bence.
İlk filmin senaryosunu da yazan Henry Gaden bu sefer Chris Morgan ile birlikte Fury of the Gods’ı yazarken yönetmen Sandberg ile çok iyi bir uyum yakalamışlar. Mizahın ve göndermelerin kaliteli (çizgi romanlar ve film evrenleri arasında), karakterler arasındaki iletişim ve ailenin bağlılığı konusunda hoş bir dil kullanmış, ilk filmin üzerine de çıkarak ondan daha kalite bir filmi gümüş tabakta bize sunmuşlar. Ve ben tadının damağımda kalmasını kesinlikle istemiyor, bu hikayenin devamını da görmek istiyorum. Black Adam mı? Hayır. Wonder Woman mı? Hayır. Suicide Squad mı? Hayır. Ama Shazam! Evet yani, kaliteli ve güzelse silinip gitmesine kesinlikle gerek yok. Bir şekilde durabilir ve The Batman, Joker gibi Elseworlds adı altında kendisine yer bulabilir.
Zachary Levi’nin hala bu rol üzerindeki heyecanı gözlerinin içinden okunuyor. Çocuk oyuncuların perforsmanları ise seyirciye çok tatlı bir şekilde geçebiliyor. Yeni filmde gördüğümüz Helen Mirren ve Lucy Liu eklentisi ise Liu’nun villian performansının klasik anlatıya direkt benzer olması konusunda pek emin olamasam da Helen Mirren’in gri bölgede duran karakteri, doğal ve sempatik yüzüyle film boyunca perdede kalmamın en büyük sebeplerinden biri oldu.
IMAX perdesinde deneyimlediğimiz Shazam: Fury of the Gods, harbi harbi son gördüğüm filmlerden sonra (John Wick 4 gelmeden önce tabi) 2D olmasıyla da birlikte efektleri, sesleri ve cıvıl cıvıl renkleriyle beni mest etti. Baştan sona kaliteli mizah dolu, eğlenceli, kaliteli göndermeleri ise bu filmin en büyük artıları.
Kısacası Shazam: Fury of the Gods, sinemada izlenmesini kesinlikle tavsiye ettiğim tanığı olduğumuz, veda edeceğimiz bilinen DC evreninin en düzgün işlerinden biri. Finalindeki son birkaç dakikası, (biraz romantik olacak) onun da bize veda etmek istememesinin bir göstergesidir belki de ama o kısma hiç gerek yoktu bence, daha iyi bir veda, 1 dakika öncesinde de mümkündü.
Uzun bir süre sonra yazmaya geri dönüşümü, yaşadığımız oldukça üzücü durumlardan sonra kendimizi, kendimi toparlamaya çalışmamın ardından bir şekilde içimdeki gücü yeniden toparlayıp eskisinden daha özverili olabilir ve daha iyi yarınlara uyanabiliriz umarım.
Daha iyi yarınlar mümkün, çok yakın. Buna inanıyor ve başlıyoruz. Hep birlikte, gerçekten başaracağız. Güzel günlerde görüşmek üzere.
Yorumlar