0

Neler Olmuştu?

Yerliler’in Kara Gemi dediği Hollanda flamalı keşif gemisi, yanından geçtiği tüm katolik limanları yok ederek Japonya sahillerine ulaştı. İngiliz yön gösterici John Blackthorne esiri olduğu Japonlar’ın ilgisini çekmeyi başarıp, Portekizliler’in kirli sırlarını bir bir açığa çıkardı.

Katolikler’i, Japonlar ile Protestanlar’ın ortak düşmanı haline getirmeye çalışan John, Katolik Japonlar ve Portekizliler için bir tehdit haline geldi. Bu karmaşayı mükemmel yöneten Efendi Toranaga, John’u himayesi altına aldı. İngiliz’e karşı gerçekleştirilen başarısız bir suikast ile son bölümü bitirdik. İdam sehpasına çıkması beklenirken, Toranaga elinde büyük bir kozla herkesin yarasını kaşımaya geliyor.

Yarın Yarındır

Geçtiğimiz bölüm, Toranaga’nın en sadık dostu Kashigi Yabu’nun Ishido ile yakın ilişkiler kurduğunu izledik. Üçüncü bölümün başında Toranaga, Yabu’nun düşman ile pazarlığa oturduğunu açık ederek dostuna katananın ucunda olduğunu gösterdi. Canından olmamak için efendisinden müsade isteyen Yabu, John ve Marika’yı sağ salim güvenli bir yere ulaştırılması şartıyla affedildi.

Barbar İngiliz, Leydi Marika, Marika’nın eşi, geçtiğimiz bölümlerde eşini ve bebeğini kaybeden Fujı (Moeka Hoji) ve Leydi Kiri (Yoriko Doguchi) Kashigi Yabu gözetiminde yola çıkarken Efendi Ishido tarafından yolları kesildi. Kadınların seyahat ettiği ufak tahtırevanları tek tek kontrol eden Ishido, Toranaga’nın kaçıp kaçmadığını kontrol ediyordu.

Bu noktada dikkat çekmek istediğim bir iki husus var. Toranaga, tahtırevanlar kontrol edildikten sonra yaptıkları ufak oyunla birinin içine girip gizlendi. Bu oyunu yalnızca İngiliz ve Marika anladı. Efendilerinin gizlice tahtıravana girip Osaka’dan kaçtığını bilmeyen onlarca asker (içlerinden biri Toranaga’nın öz oğlu) öylece limana doğru yol aldılar. Bu durum anlaşılsa kervandaki herkes, kadın erkek demeden Toranaga ile birlikte öldürülecekti. John bu durumun gizli tutulmasını garipsediğinde Marika; “Lordum akıl oyunlarıyla ünlüdür. Altı yaşındayken babası onu düşman bir busho ile takas etti. Rehine olarak bir gerçeği kavradı. Düşmanlar her yerdedir, dost hiçbir yerde.” dedi.

Toranaga Osaka’yı terk ettiğini yalnızca sağ kolu Toda Hiromatsu’ya (Tokuma Nishioka) ve eşi Leydi Kiri’ye söyledi. bu ikisinden birinin yerine geçmek zorunda kalmasa belki de kimseye söylemeyecekti. Bu önlemler, çıkarcı bir zihnin zafere giden her yolu mübah saymasından çok daha fazlasını barındırıyor.

Toranaga’nın motivasyonu Shogun’nun ölüm döşeğinde, “Benim yerime geç ve Japonya’yı yönet.” teklifini geri çevirdiğinde anlaşıldı. Şahsi çıkarları için değil, Japonya için mücadele eden biri. Devamlı kuşlar yoluyla haberleşmesi, insanlar üzerinde yalnızca kelimeler ile kurduğu baskı ve bu son bölümdeki “İki kişinin bildiği sır değildir.” hareketi beni Toranaga’ya çok bağladı. Bizim yerli işlerden alışkın olduğumuz yaşlı, bilge kurt rolünü nasıl sevmeyelim ki? Ramiz Karaeski ve Aslan Akbey’in karışımı birinin samuray kostümü giyip katana kuşandığını ve Japonca konuştuğunu düşünün. Sipariş etsek böylesi bir karakter yazamazlar.

Shogun 3. Bölüm İnceleme Arakat MagDostlar ve Düşmanlar

Bir ikincisi, liderimiz Toranaga’nın John ile kuracağı yakın arkadaşlığın temelleri atılmaya devam ediyor. Geçen bölümde inanılmaz gereksiz bir şekilde suikastçinin üstüne atılan İngiliz, bu bölümde de gevezeliği ile kervanın şehirden çıkmasına yardımcı oldu. Geçen haftaki yazımda John ile Marika arasında yaşanacak sığ bir romantizmden korktuğumu belirtmiştim. Bu bölümde, gelecekte aşk yaşayacaklarına emin oldum.

Toranaga gibi değişmez, esnemez ve bükülmez bir karakterin John ile benzer sığlıkta bir dostluk kurup kendinden ödün verişini izlemek istemiyorum. Plan yaparken oğluna bile haber vermeyen bir adamın bambaşka topraklardan gelmiş bir yabancı ile kuracağı dostluk, manasız bir konsept. Biz bu dostluğu Katsumoto ile Algren arasında deneyimledik zaten. Tabi Shogun kitabı The Last Samurai‘dan seneler önce yazıldığı için ben meselenin özgünlük boyutuna bir eleştiri getirmiyorum. Şimdilik alışılmışın dışında ilerleyen hikayenin sonlara doğru klişelere bağlanmasından çekiniyorum. Neyse ki üçüncü bölümün sonuna doğru yaşananlar tüm endişelerimi silip süpürdü.

Kervan limana doğru ilerlerken Katolik Liderler’den Efendi Kiyama (Hiromoto Ida) yolda İngiliz’e bir suikast girişiminde daha bulundu. Bu sefer Efendi Ishido’nun adamlarına da saldıran Kiyama, Toranaga’ya karşı yapılan ittifaktaki tüm ipleri kopardı. Saldırı karşısında kendini mecburen açık eden Toranaga hem Ishido hem Kiyama’nın adamları tarafından farkedildi. John Blackthorne’un muhteşem mızrak becerileri (Koskoca üç bölümde eleştireceğim tek şey bu) ve grubun gösterdiği direnç sayesinde limana ulaşmayı başardılar. Bu aşamada Buntaro (Shinnosuke Abe) yani Marika’nın kıskanç kocası, samuraylık böyle olur dercesine grubun güvenle gemiye çıkması için kendini feda etti. Marika’nın bir ya da iki bölümlük yasının ardından John ile yakınlığı başlar diyordum ama bu bölüm bitmeden yüzü gülmeye başladı.

Tüm bunları içten içe düşünüp hikayesini hafife alırken, Shogun beni yeniden şaşırtmayı başardı. Liman çıkışına barikat olan tekneler, Toranaga’nın gemisini batırmaya hazırlanıyordu. Limandan çıkmak üzere olan Portekiz gemisine sığınan Toranaga, Ticari imtiyazlar ve İngiliz’in geride bırakılması şartıyla limandan güvenle çıkarıldı. John’un bu kadar kolay feda edilebilir olduğunu görmek beni çok rahatlattı. Toranaga gerçekten insanın ağzını açık bırakacak şekilde işlenmiş. Az önce Ishido ile çatışmasına sebep olduğu Katolik Liderleri kendi tarafına çekmesi için Portekizli din adamlarına rüşvet teklifini de araya sıkıştırdı.

Shogun 3. Bölüm İnceleme Arakat MagBlackthorne Üzerine

Limandan çıkıp çıkamayacağını asla umursamadığım John Blackthorne, Japon kürekçilerin azmi ve Portekizli dümencinin yardımıyla kadırgayı kurtardı. Buram buram Asya kokan bir hikayenin göbeğinde Avrupalı oluşundan mı bilmiyorum, ben John Blackthorne karakterini hiç sevemedim. Sanırım aktör seçiminden, emin değilim. Marika ve Toranaga gibi iyi yazılmış ve muazzam canlandırılmış karakterlerin yanında John çok sakil duruyor. Bu eğretilik uzun soluklu bir dizide sorun olmazdı belki fakat on bölümlük bir hikayede göze batıyor. Bir de üstüne hayatları boyunca savaş eğitimi almış samurayların karşısına eline mızrak alıp geçince, izlerken kahroldum. Tom Cruise eline tahta katana aldığında Sanada‘nın zavallıyı nasıl haşat ettiğini hatırlamayan var mı? Keşke Marika elinde silahla kendini savunurken John uzakta bir yerde saklanıp onu izleseydi. Bence daha akla yatkın bir sunum olurdu. Sonuçta alt tarafı denizci bu adam, tabi bildiğimiz kadarıyla.

Günün sonunda, Toranaga İdo’ya doğru yol alırken oğlu, Yabu ve John Ajiro’ya yeni bölükler eğitmeye gittiler. Katolik rahipler Toranaga’ya John’un gemisinin seyir defterini, Japonya’ya ulaşana kadar yaktığı Portekiz gemilerinin kayıtlarını verdiler. Toranaga ise John’a bunların korsanlık yaptığının kanıtı, bir nevi ölüm fermanı olduğunu söyledi. Japonca’ya çevrilene kadar önlerinde çok uzun bir zaman olduğunu da ekledi. Hızla yaklaşan savaşta John, gemisi, içindeki toplar ve eğittiği mürettebatın sunacağı katkı, İngiliz’in kaderini belirleyecek. Bir sonraki bölümde neler olacağını merakla bekliyorum. Yayınlandıktan hemen sonra incelemesini sizlerle paylaşacağım, keyifli seyirler.

Mehmet Tezcan‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi TwitterInstagramDiscord ve Letterbox aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Shogun 1. ve 2. Bölüm İnceleme

Spaceman: Paylaşılamayan Yalnızlığın Aydınlanması

Mart’ta Başka Sinema’da!

Previous article

Elden Ring Kısım 1: İlahların Peşinde Bir Yolculuk

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.

More in Disney