0

Bir filmin başarısını nasıl ölçersiniz? Teknik yeterlilikler için belli standartlar koymak mümkünse de, filmlerin hatta daha da genellersek sanat eserlerinin objektif bir değerlendirmesini yapmak pek de kolay değil. Özellikle puan sisteminin beraberinde getirdiği, filmlere “iyi” ya da “kötü” etiketi vurma eğilimi, olası tartışmaların derinliğinin önünde büyük bir engel. Kıyasa dayalı nitelik ölçme sisteminde, filme dair beklentiniz onu hangi filmler karşısında değerlendireceğinizi dolayısıyla da tabi tutacağınız standartları belirliyor. Filmin hedeflediğinin ne olduğunu yok sayan bu yaklaşım, Süper Mario Kardeşler Filmi gibi izleyicilerin seveceği nicelerinin eleştirmenlerce yerin dibine sokulmasıyla sonuçlanıyor.

Peki Kim Haklı?

Önce şunu bir netleştirelim: Süper Mario Kardeşler Filmi kesinlikle kötü bir film değil. Ne var ki, Spider-man: Into the Spider-Verse ya da I Lost My Body gibi animasyonda devrim yaratmış, türün klasiklerinden sayılabilecek bir film de değil. 92 dakikalık süresini gayet verimli kullanan, oldukça geniş bir izleyici kitlesini tatmin edecek çok eğlenceli bir film. Tabii ki kusurları var, fakat bu kusurlar seyir zevkinizi baltalamaktan çok uzak, devam filmlerinde kolaylıkla üstesinden gelinebilecek kusurlar.

Tıpkı Kirpi Sonic ya da Tetris örneklerindeki gibi, on yıllardır oyun dünyasının mihenk taşlarından biri olan ve dünya genelinde milyonlarca hayrana sahip bir oyun serisinin uyarlaması Süper Mario Kardeşler Filmi. “Prensesi kurtaracak beyaz atlı prens” fikrine koca burnu, kırmızı kıyafetleri ve ikonik bıyığıyla daha sempatik bir yaklaşım getiren Mario, hiç oyun oynamayanlar için bile tanıdık bir karakterdir muhtemelen.

Hiçbir zaman karmaşık bir hikaye anlatmaya çalışmadıysa da şimdiye kadar oynarken eğlenmediğim bir Mario oyunu hatırlamıyorum. Minyonlar ile geniş bir ün kazanan Illumination ve oyunların yaratıcısı Nintendo ortaklığında yapılan film de tam olarak bu anlayış doğrultusunda yapılmış. Variety’e Mario’nun yaratıcısı Shigeru Miyamoto ile birlikte verdikleri bir röportajda, Illumination’ın kurucusu ve CEO’su Chris Meledandri bu yaklaşımla ilgili şunları söylüyor:

“Miyamoto-san’ın hep odağımızda tutmaya çalıştığı şeylerden biri de izleyicinin bu filmden ne alamayacağıydı. Yani oyunları oynarken yaşadıkları deneyim. Bu zenginlik ve kendileri oynarken yaşayacakları deneyimin önemi, film izleme deneyiminin getirdiği diğer seviyeler ve katmanlarla telafi edilmeli.”

Herkese Biraz Biraz

Oyun filmlerinin çoğunun kaçırdığı “deneyimleme farkını” merkezinde tutan bu yaklaşım, filmin de herkese hitap edebilmesinin kilit noktası belki de. Mario oyunlarıyla büyüyenlerin, ara sıra arkadaşlarıyla oynayıp eğlenenlerin hatta Mario adını ilk kez bu filmle duyacak ufaklıkların bile keyifle izleyebileceği bir film Süper Mario Kardeşler Filmi.

Bu başarı için verilen tavizlerden biri de, derinleşemeyen hikayesi maalesef. Net motivasyonlara sahip karakterlerini apaçık hedeflerin peşinde koşturarak takip edilmesi kolay bir hikaye sunuluyor izleyiciye. Hikayeye kötü demek mümkün değil, ancak “İzleyicinin bu filmden almasını istediğiniz mesaj ne?” Sorusuna da net bir cevap verilemiyor. Özellikle daha küçük yaşları hedefleyen animasyon filmlerinden alışık olduğumuz bu durum, eleştirmenlerin filmi gömmesinin de en büyük nedenlerinden muhtemelen.

Tabii ki Spider-man: Into the Spider-Verse gibi örneklere dikkat çekerek pekala daha iyisinin yapılabileceğini önerebilirsiniz, fakat yaş sınırı 6+ olan filmi ne kadar çocuğun izleyeceğini düşünürseniz, bu kararın anlaşılabilir olduğunu söylemek mümkün.

Ana karakterimiz Mario, zorluklar karşısında yılmayan özgüvenli ve neredeyse mükemmel bir karakter olarak çıkıyor karşımıza. Dolayısıyla film boyunca yaşadıkları da karakterimizi pek de değiştirmiyor. Yine de karakterin diğerleriyle ilişkisi üzerinden verilen mesajlar da yok değil. Özellikle babasının kendisiyle gurur duymasını istemesi ve başta rakip olarak başladıkları Donkey Kong ile film süresince geliştirdikleri dostluk, karakterin değiştiği nadir anları oluşturuyor.

Karakterlerin çoğu, oyunlardan tanıdığımız halleriyle yansıtılıyor. Bir tanesi hariç: Prenses Peach. Oyunlarda çoğunlukla “Kurtarılacak prenses” rolünü üstlenen Peach, bu filmde güçlü bir kadın kahraman olarak yansıtılmış. Hatta filmdeki en becerikli karakter olduğu bile söylenebilir. Karakterin tatlılığını kaybetmeden yakaladıkları bu kararlı duruş, küçük yaştaki kızlar için de iyi bir rol model oluşturuyor.

Teknik Mucizeler

Filmin tematik zayıflığı, belki de göze batan tek sorunu. Mekan tasarımlarından performanslara, müziklerden animasyon tekniğine her alanda tatmin edici bir deneyim sunuyor film. Karakterlerin görünüşlerindeki sadelik bozulmadan detaylı bir görsellik sağlanmış. Bu etkileyici görsellik, seslendirme kadrosunun başarılı performanslarıyla da birleşince, filmle bağ kurmanız hiç de zor olmuyor.

Siz de benim gibi fragmanları izleyip Chris Pratt’in Mario performansından endişelenenlerdenseniz, içiniz rahat olsun. Sanki Pratt’in en başarısız denemelerini tartışma yaratmak için özellikle fragmanlarda kullanmışlar gibi, film boyunca hiç rahatsız etmiyor izleyeni. Anya Taylor-Joy’un Peach için kalın sayılabilecek sesi de, karakterin bu daha kararlı yansıtılışına cuk oturmuş. Yine de performanslardan ikisi, izleyenlerin gönlünde ayrı bir yer ediniyor.

Sevmeyenden şüphe edebileceğimiz Jack Black, filmin kötü adamı Bowser’ı bazen tehditkar bazen komik bazense acınası yansıtmayı başarıyor. Her anında karakter için en doğru tonu seçen Black’in, Tenacious D hayranlarını çok mutlu edecek bir sahnesi olduğunu da belirtelim. Bulunduğu her sahnede ilgiyi üstüne çeken bir diğer karakterse Luigi. Charlie Day’in performansı, görece az ekran süresi olan karakteri Pratt’in Mario’sundan bile daha sempatik bir seviyeye çıkarıyor. Seth Rogen’in Donkey Kong performansı da eşsiz değilse de gayet yeterli.

Görselliğe dair uzun uzun konuşmaya gerek yok, zira fragmanları izleyerek bile filmin ne kadar iyi göründüğünü anlayabilirsiniz. Görebileceklerinize ek olarak, karakter animasyonlarının ve kamera açılarının yer yer oyunlara da göz kırpacak şekilde kullanıldığını söyleyelim. Aksiyon sekansı sayılmayacak anlarda bile, ufaklıkların dikkatini ekranda tutmayı başaracak dinamik bir görüntü yönetmenliği söz konusu.

Kulaklarımızın Pasını Siliyor

Filmin teknik anlamdaki en büyük başarısı, Koji Kondo’nun Mario için bestelediği onlarca farklı melodiyi bu kadar pürüzsüz bir şekilde anlatısına yedirebilmesi. Doğrudan oyunlardaki hallerini duymasak da, herbiri klasikleşmiş bu şarkıları birçok farklı sekansta duyuyor hatta bazılarının geleceği anı iple çekiyoruz. Oyunların atmosferini geçirme noktasında da en büyük etkiyi müziklerin yarattığını söylemek mümkün. Orijinal bestelerin yanında “needle-drop” diyebileceğimiz popüler şarkıların kullanımlarını da birkaç kez duyuyoruz, ki defalarca kullanılmış şarkılar dahi olsalar eşlik ettikleri montaj sekanslarını eğlenceli kılmayı başarıyorlar.

Daha Çok Mario’ya Ne Deriz?

Film, tüm eğlencesine rağmen eşsiz bir deneyim sunmuyor. Bir oturuşta daha “iyi” onlarca animasyon filmi sayabilirsiniz hatta. Ne var ki, bunların hiçbiri Mario filmi olmaz. Günün sonunda hemen her sahnesine yerleştirdiği sürprizlerle göz kırptığı sıkı hayranlardan, Mario evrenine ilk adımını bu filmle atan ufaklıklara herkes için keyifli bir deneyim sunmayı başarıyor Süper Mario Kardeşler Filmi.

Finansal anlamda da başarılı bir açılış yaptığı düşünülürse, Illumination-Nintendo ortaklığının meyvesini verdiğini ve daha fazla Mario filminin ufukta göründüğünü söyleyebiliriz. Evren hala gezilecek mekanlar ve Luigi ya da depresif yıldızcık Lumalee gibi daha çok görmeye can attığımız karakterle dolu, ve izleyici de yeniden kavuşmaya can atıyor gibi görünüyor. Çocukluğunuzun bir noktasında yolunuz Mario’yla kesiştiyse, en küçük tanıdığınızı da kapıp bu eğlenceli filmi büyük ekranda deneyimleme şansını kaçırmayın.

Tuncer Haydarlar’ın bir önceki yazısı için;

Fantastik Maceranın Dirilişi: Zindanlar & Ejderhalar: Hırsızlar Arasındaki Onur

Tuncer Haydarlar
Bilimkurgu, fantazya ve korku edebiyatı tutkunu. Sinema sever. Çizgi roman çevirmeni, editörü ve okuru. Çakma YouTuber.

Cannes Film Festivali programı açıklandı!

Previous article

Görsel Bir Araç, Amaç İse Eksikti: Ant-Man and the Wasp: Quantumania

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.