0

Masal kitapları okuma şekline göre ürkünç kitaplar olabiliyorlar. Düşünsenize, cadıyı kazana atıp yakan Hansel ve Gretel, prensesi elma ile öldürmeye çalışan cadı, kırmızı başlıklı kızın anneannesini yiyen kurt… Babadook da bir masal kitabı ama sevimli bir dünyanın arkasına saklanmıyor. Gerçekten ürküyücü ve niyetini açık açık belli eden bir kitap. Avustralya’da The Water Diviner (Son Umut) ile beraber yılın filmi seçilen The Babadook, aldığı övgüleri, yer aldığı 2014’ün en iyi filmleri listelerinin hepsini hak ediyor. Özgün fikri ve harika oyunculuğu ile film, uzun yıllar unutulmayacaktır.

Kısaca konusuna değinelim… Samuel, sorunlu bir çocuktur. Aşırı derecede hiperaktiftir. Sebebi de belki babasız büyümesidir. Küçük yaşta kaybettiği babası yüzünden sıkıntılar çekmekte ve annesi Amelia da ona tek başına bakmak zorundadır. Amelia hem evi geçindirmek hem de Samuel ile uğraşmaktadır ve epey yorgun bir kadındır. Filmimiz, Amelia’nın Samuel’i uyutmak için kütüphane rafından rastgele çektiği bir masal kitabını okuması ile başlıyor. The Babadook adındaki bu masal kitabının içeriği dehşet verici. Niyetini açık açık belli eden bu kitabı Amelia sadece bir yere kadar okuyabiliyor. Fakat kitabı bir kuple okumak bile evde bir hareketliliğin başlamasına yetiyor.

Bir taraftan evi geçindirmek ve çocuğunun hareketlerini zapt etmek ile uğraşan Amelia, bir taraftan da geceleri duyduğu sesler ve başına gelen enteresan şeyler ile uğraşmaktadır. Zaman geçtikçe, kitapta yer alana her şey tek tek gerçekleşmeye başlar. Geceleri Amelia’nın başına musallat bela masal kitabı Babadook mu yoksa hiperaktif oğlu mu arasında gidip gelen çatışma zamanla temposunu arttırarak gerilimi iliklerinize kadar işliyor.

2014 gibi korku filminde kıtlık çektiğimiz bir senede The Babadook gibi bir film ilaç gibi geliyor insana. Başarılı gerilim sahneleri, olağanın çok üstünde oyunculuğu ve orijinal konusu ile koleksiyon filmi olacak nitelikte iyi bir film. Temelde oğlu ile yalnız yaşayan bir kadının hikayesini izlerken zamanla konu babasızlıktan dönen yalnızlığa ve bu durumun oluşturduğu depresyona dönüyor. Masal kitabının karanlık kahramanı da ailenin kalbine yatan bu yalnızlığı kullanarak onların zaaflarından yararlanıyor.

Yönetmen Jennifer Kent’e de ayrı bir değinmek gerekiyor. Senaryosunu kendi yazdığı filmi enfes bir şekilde yöneten yönetmen tempoyu hiçbir zaman düşürmüyor, gereksiz dramalardan kaçınıp gerilimi hep taze tutuyor. Bizi her an bir atraksiyon ile karşı karşıya bırakabiliyor ya da kurgusal oyunlar ile merakımızı diri tutuyor. İlk uzun metraj deneyimi için oldukça başarılı bir işe imza atan yönetmen, filmiyle kazandığı 56 ödülle geleceğe burada ben de varım diyor.

Sözün özü… The Babadook, aldığı tüm ödülleri hakeden orijinal ve temposu hiç düşmeyen başarılı bir korku filmi. İyi oyunculuk, yerinde gerilim sahneleri, etkileyici finali ve başarılı senaryosu ile film, 2014 yılının unutulmayacakları arasına bence şimdiden girdi. Her saniyesi gerilimi yaşatmayı başaran nadir korku filmlerinden biri olarak The Babadook, gönül rahatlığıyla herkese önereceğim bir film.

8

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Minimalist Soykırım: Ida

Previous article

Kameranın Efendisi: James Wan

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like