The Boys, yayınlandığı her dönem gündeme dair politik eleştiriler barındıran bir dizi oldu. Dolayısıyla The Boys‘u politikadan ayrı tutup değerlendirmek mümkün değil. Dizinin ana odağı reklam, halkla ilişkiler ve tüketim eleştirisi üzerine kurulu. Bunun yanı sıra tüm dünyada yükselişte olan gerici düşüncelere ve bu atmosferden yararlanan kurumlara değinmeden geçmiyor. Özellikle Amerika ve Avrupa’da yükselişte olan sağ hareket, dizinin geçen iki sezonunda çok etkiliydi. Bu sezon, taraflar alabildiğine radikalleşirken özgürlükçüler ve Vought International arasındaki çatışma büyüyor.
Bir tarafta Amerikan bayrağına sarılı şovenistler Homelander arkasında birleşirken, diğer yanda anti-faşistler Annie January etrafında toplanıyor. CIA, süper kahramanları kolluk güçleri ve bürokrasiden tasfiye etmek isterken, amiyane tabirle tetikçilerin toplumun nabzını gıdıklayışına tanık oluyoruz.
Yazının bundan sonraki kısmı dizi hakkında spoiler içerebilir.
Gözüm Bir Yerden Isırıyor Ama
Yeniliklerden bahsetmeden önce gelin hep birlikte The Boys evreninin son haline göz gezdirelim. Gişe getirecek müşküller özenle göz boyarken, LGBTIQ+ hakları ve kadın dayanışmasıyla alakalı içerikler revaçtaydı. Öte yandan tescilli tacizciler toplumun en üst mertebelerinde görev alıyordu. Azınlık grupların (uygun tonlarla renklendirilmiş) hikayeleri anlatılırken, Nazi bozması “kahramanlar” topluma kurtarıcı kimliğiyle sunuluyordu. Bu sırada muktedirler sözlü ve yazılı basın ile dilediği propagandayı yapıyordu. İşlenen cinayetlerin üstü örtülüyor, tüm kanunsuzluklar örtbas ediliyordu. Günün sonunda en çok alkışı toplayan kendini tanrı ilan etti. Köküne kadar yozlaşmış kurumların hepten içi boşaldı. Boşalan her alanı dalkavuklar doldurdu. Cinayetler alenileşti, söylemler düşmanlaştırmaya başladı. Toplum ortadan ikiye bölündü. İnsanlar yankı odalarına hapsoldu. Bu noktaya kadar anlattıklarım sizlere tanıdık mı geldi? Şimdi bir de yeni sezona bakalım.
Bu hengamenin meyvesi olarak bayraklara sarılı bir grup türedi. Sosyal medyada okudukları ve izledikleri her şeye sorgusuz sualsiz inanıyorlardı. İlk olarak belli bir grubun sapkınlıkları özelinde uyarıldılar. Sonrasında bir takım liberal söylemlerin vatan, millet ve Sakarya açısından tehlike arz edeceğini düşündüler. Bir süre sonra hoşlarına gitmeyen herhangi bir grubu (Örn; Kanaryaları Koruma Derneği) terörist ilan edebilecek özgüvene eriştiler. Bu sırada cennetin yedinci katından kullarını izleyen yüce Homelander, evladı Ryan’ı “Halkın Kurtarıcısı” rolü için ısındırıyordu. Bir yandan da Sister Sage (Dünyanın En Zeki İnsanı) Propaganda Bakanı oldu. Hitler, Goebbels’ini buldu diyebiliriz. Günün sonunda kahkaha atarken yumruklarımızı sıktığımız bir örgü yaratmayı yine başarmışlar. The Boys her zamanki gibi, çok tanıdık manzaraları muhteşem sürprizlerle süslüyor.
Biz Yan Hikayeye Doyduk
Ben bu dizinin hayranı olarak, her sezon Fransız’a dair yeni bir hikaye dinlemekten sıkıldım. Rica ediyorum Frenchie’ye başka hikaye yazmayın. Buradan The Boys yazarlarına sesleniyorum! Artık geldik dördüncü sezona, geçen sezon finalinde Homelander’ın kulağına kalem saplayacak kadar ilerledik biz bu hikayede. Artık kime ne Hughie’nin annesinden, Frenchie’in öldürdüğü savcının oğlundan? Homelander’ı izlemek hiç olmadığı kadar eğlenceli. Ryan ile olan baba-oğul ilişkisi, Ryan’ın “Ben nereye düştüm!” telaşı inanılmaz keyifli. Sister Sage (Susan Heyward) karakteri renk katmış. Jeffrey Dean Morgan‘ın canlandırdığı Kessler karakteri neye hizmet edecek merak konusu. Özellikle Butcher’ın sonu nasıl olacak, heyecanla bekliyorum. Bütün bu güzellikler izleyicinin iştahını kabartırken ansızın konuya dahil olan Hughie’nin kayıp annesi… Gerçekten ne yeri ne de zamanı.
Ben bir dizide daha ölen eşinin halisünasyonu ile sohbet eden erkek görmek istemiyorum. Kabak tadı verdi artık. Yerel kanallara çekilen aile dramasından tutun, manasız Netflix denemelerine kadar çekilen her dizide bunu gördük artık yeter. Butcher o kurabiye kavanozunu tutup çöpe attığında anladık biz vicdanının sesini dinlediğini, ekstra görselle desteklemeye gerek yok. Butcher’ın, Ryan’ın gelişimine kendi ölümüyle hizmet edeceğini tahmin ediyorum. Şu dakikadan sonra paket halinde CIA’e teslim etmeyecektir. Ryan’ın annesinin ölümüyle başlayan sorunları, manevi babasının ölümüyle son bulacaktır. Homelander ile olan egzajere baba-oğul ilişkisi, kendi içinde yaşadığı ikilemler, gerçekte kim olduğuyla ilgili soru işaretleri çözülecektir. Eğer hikayenin sonunda izleyiciyi ters köşeye yatırıp Butcher’ı değil Homelander’ı denklemden çıkarırlarsa, Ryan’ın nasıl bir gelişim göstereceği meçhul.
Bu arada takım her zamanki gibi dört koldan Vought’a saldırıyor. Milk ekibin başına geçmiş, pire gibi çalışıyor. Bu kadar. Esas ekip ilk üç bölümde bu kadar etkiliydiler. Kimiko Frenchie ile Colin adından birinin arasını yapmak için kendini paraladı. Starlight (artık kendisine böyle seslenilmesini istemiyor) uçuş provaları yaparken dışarıda takipçileri faşistlerden dayak yediler. Umarım en kısa sürede toparlanırlar. Butcher olmadan biraz zor gibi duruyor ama, hayırlısı diyelim.
Bizi Neler Bekliyor?
Bir yandan Victoria Neuman bir yandan Homelander ile baş etmeye çalışan ekibimiz şaşırtıcı derecede başarısız ve dağınık durumdalar. Önceki sezon Butcher’ın Soldier Boy hamlesinden sonra Milk ile arası açılmıştı. Artık ekibin başında olan Milk, Hughie’nin tüm ısrarlarına rağmen Butcher’ı ekipte istemiyor. Seversiniz sevmezsiniz, William Butcher beş benzemezi bir araya getirdi. Ve bu ekibi sağlıklı bir şekilde yönlendirmeyi öyle ya da böyle başardı. Ya göz kamaştıran bir Hollywood klişesi eşliğinde birileri birden değişip lider olacak ya da Butcher kalan ömrü yettiği kadar önderlik edecek. Ayrıca Soldier Boy meselesinde tepki gösteren Milk’in A-Train’i kimseye sormadan ekibe katması feci tutarsız, araya sıkıştırmak isterim.
Homelander, Ryan’a kurtarıcı İsa rolü biçmeye çalışırken arka plana düştüğü için sinir krizleri geçiriyor. Beyefendi ne yardan ne serden geçiyor. Zeka yaşı on iki olan adam babalık etmeye kalkarsa olacağı bu. 7 içerisinde iki yeni üyemiz var. Biri Sister Sage, zekasıyla faşistleri ihya eden süper kahraman. Diğeri Amerika’nın nerede ipsiz sapsız, işe yaramazı varsa toplayıp youtube yayınlarında bunlara yalan yanlış bilgiler satan Firecracker (Valorie Curry). Sage, Starlight’ın takipçileri üzerinden çatışma ortamı yaratırken, Firecracker direkt Annie’yi hedef alıp üzerine çekiyor. Sinir bozucu bir ikili. Umarım The Boys‘a yakışır bir son yazılmıştır kendilerine.
Kısaca bir tarafta Milk ve ekibinin Sister Sage ile mücadelesi, öte yanda Annie’nin Firecracker ile çatışmasını izleyeceğiz. Butcher, Ryan ve Homelander üçgeninde Butch kuvvetli taraf gibi gözüküyor. Kessler olaya ne kadar müdahil olacak emin değilim, umarım mesafesini korur. Başlangıçta Neuman ile CIA çelişkisi merkeze alınacak gibi dursa da bizlere yan hikaye olarak sunulacak gibi, hakkımızda hayırlısı. İlk üç bölümü yeni yüzler, tanıdık delilikler ve Tom Hanks-pedofili şakaları ile geride bıraktık. Bu haliyle pek çok noktada göz devirsek de özlediğimiz tadı aldık. Muhteşem bir sezon bizi bekliyor, haftaya yeni bölümün ardından buluşmak üzere.
Mehmet Tezcan’ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
The Acolyte: 1. ve 2. Bölüm İncelemesi: Skywalker’dan Uzakta Umut Var Mı?
Yorumlar