Altın Küre’de En İyi Yabancı Film dalında aday olan The Brand New Testament, Mr. Nobody gibi kült bir filmin yönetmeni olan Jaco Van Dormael’ın son filmi olmakla beraber ilginç konusuyla birçok sinemaseverin uzun zamandır beklediği filmler arasında yer alıyor. Başrollerini ise Pili Groyne ve Benoît Poelvoorde paylaşıyor.
Tanrı, bir apartman dairesinde karısı ve kızı (Ea) ile birlikte yaşamaktadır. Dünyayı yaratmadan önce Brüksel’i yaratan ve orada kalan Tanrı, canı sıkılmaya başladığı için ofisinde oturup bilgisayar başında hayvanların ikamet ettiği bir dünya düzeni kurar. Yeterince eğlenceli olmadıklarını fark edince ise ilk insanları yaratıp düzenlerine kaos eklemeyi de ihmal etmez. Ve sonucunda var olduğumuz Dünya ortaya çıkar. Tüm bu olup bitenlere sinirlenen Ea, babasının yaptıklarının nelere mal olduğunu anlar ve buna engel olması gerekiyordur. Bu yüzden Yeni Ahit’i yazmaya karar verir ve belirlediği havarileri söyleyecekleri cümleler için ziyaret etmelidir. Dünya’ya açılan mutfaktaki çamaşır makinesi sayesinde evden ayrılır. Ardından Tanrı da Ea’nın peşinden gider. Kendi yarattığı dünya ile gerçek anlamda tanışacağı ana şahit oluruz.
Mr. Nobody’deki senaryo işçiliğinin benzeri The Brand New Testament’ta da hakim. İnce ayrıntılarla işlenen konu, sinematografisi ve müzik kullanımıyla paralel gidiyor. Oyuncu performanslarının da başarılı olmasıyla film akıcı bir ritme sahip oluyor.
Aki Kaurismäki ve Roy Andersson filmlerinde durgun kimliklerinin altında filmin atmosferine en yakın oyunculuklarıyla karşımıza çıkan karakterlere burada da rastlamak mümkün. Ki böyle performansların diğerlerine nazaran daha zor olduğunu düşünüyorum. Havarileri canlandıran karakterler, bahsi geçen oyunculuklar ile filmin içerisinde bir bütün biçimde duruyorlar. Tıpkı filmde İsa’nın Son Akşam Yemeği tablosuna zamanla yerleşmeleri gibi. Tabloda yer alan suretleriyle paralel oyunculukları kara mizah ve absürd sinema sevenler için oldukça doyurucu geleceği kesin. Son yıllarda karşımıza çıkan çocuk oyuncuların başarıları yadsınamayacak derecede yükselişte. Burada da rastladığımız Ea karakterini canlandıran Pili Groyne, Dardenne Kardeşler’in İki Gün ve Bir Gece (Two Days One Night) filminde de yer alarak şimdiden 2 önemli yönetmenle çalışma fırsatına erişen bir çocuk oyuncu. The Brand New Testament’ta başrolde yer alarak çocuk oyuncular arasında dikkat çekici bir yere sahip olmaya şimdiden başladı. Üstelik film sayesinde aldığı bir ödülü de var.
Filmde kara mizahının alt metni olarak Hıristiyanlık üzerine ince dokunuşlarla yapılmış bir eleştiri hakim. Mizahının sadece güldürmek amaçlı olmaması filmi -kendi türüne- kalıcı bir hale getiriyor. Temalarının bir dini konu edindiği komedi filmlerinde fikirlerini her zaman böylesine özgürce dile getirebilen filmlere rastlamak pek mümkün olmuyor. Bu bağlamda The Brand New Testament bunun ayrıcalığına sahip olarak mizahına özgünlüğünü de yaratmış oluyor. Ve en önemlisi kimsenin sormaya cesaret edemeyeceği bir soruyu bizlere yöneltiyor: Tanrı bize yaptıklarının aynısını kendisi de yaşasaydı, ne olurdu?
Absürd sinema olarak adlandırdığım -adlandırmak istediğim- bu tür filmlerde, gerçek dünyada olmalarına rağmen karakterlerin tüm olan biteni kolay bir şekilde sindirip her şeyi olağanmış gibi kabullenmesiyle filmi insanların fantezi dünyalarını aralayan bir kapı olarak geçiş aracına dönüştürüyor. Bu sayede devreye giren katarsis ile birlikte bizler de yabancılık hissetmeden karakterleri kolayca benimseyebiliyoruz.
Karakterlere özgün kadrajların seçilmesi adeta yönetmenin estetik konusundaki titizliğini vurguluyor. Her karakterde kamera kişinin kendisine dönüşüyor. Özellikle havarileri tanıma aşamalarımızda buna şahit oluyoruz. Aynı şekilde atmosferi de -sanat yönetmenliği- buna paralel olarak katkıda bulunuyor.
Yorumlar