0

Tam 6 sezondur devam eden ve bu aralık ayında final bölümünü izlediğimiz The Crown dizisi, seyirciyi İngiliz monarşisinin derinliklerine çeken bir başyapıt. Peter Morgan‘ın kaleminden çıkan bu muazzam eser; II. Elizabeth‘in tahta geçmesinden itibaren yaşanan önemli olayları, aile içindeki karmaşık ilişkileri ve monarşi skandallarını büyüleyici bir sinematografiyle anlatarak izleyicilerin kalbinde taht kurdu.

İlk dört sezonda, genç yaşta tahta çıkan Elizabeth Windsor’ın soğukkanlı ve güçlü bir kadın olan Kraliçe II. Elizabeth’e dönüşmesini izledik. Bu süreç boyunca bize eşlik eden ilk Elizabeth, Claire Foy tarafından canlandırıldı. İlk sezonda Elizabeth‘in sembolik bir güç yığınının içinde ritüelleri gerçekleştirirken iyi bir eş olma çabasını ve aile içi problemlerini de görüyoruz. Üçüncü sezonda ise Olivia Colman‘ın performansıyla karakteri oturmuş ve illüzyonların ötesine geçmiş bir hükümdarla dizinin tonu tamamen değişiyor. Dizi sadece bir hükümdarı değil, aynı zamanda dönemi etkileyen olaylardan, Prenses Diana‘nın ölümüne kadar birçok konuyu işleyerek daha da derinleşiyor.

The Crown Arakat Mag Final Sezonu İncelemesi

Prenses Diana ve Yas Süreci

Beşinci sezonu henüz çekim aşamasındayken Kraliçe Elizabeth’in ölüm haberiyle beraber çekimler durdurulmuştu. Bu acı haber Peter Morgan’ı derinden etkilemiş olacak ki altıncı sezonun ikinci kısmı tamamen yaşam ve ölüm üzerine kuruluydu. İlk kısım, Prenses Diana ve Dodi Fayed‘in karmaşık ilişkilerini derinlemesine ele alırken basının müdahalelerini ve Paris kazasını duygusal bir şekilde gözler önüne seriyordu. Önceki sezonlardan farklı olarak Kraliçe Elizabeth, bu sezon geri planda yer alıyordu. Bunun dışında dizi, bu sezonda eski ihtişamını ve heyecanını biraz kaybetmiş gözükse de ikinci kısımda temposunu yeniden yükseltiyordu.

 

The Crown Arakat Mag Final Sezonu İncelemesiVedalaşma Vakti

Son sezonun ikinci kısmıyla birlikte The Crown, tekrar Elizabeth‘e odaklanıyordu. Monarşinin güç kaybettiği dönemde, yarım asırlık hükümdar Elizabeth ile dönemin Başbakanı Blair arasındaki çatışmalar, değişen dünyanın bir sembolü olarak okunabiliyordu. Ayrıca dizi, Prens William ve Kate Middleton aşkının filizlenişine tanıklık etmeye başladığımız anda bambaşka bir boyut kazanmıştı. William‘ın bir genç olarak üniversite yaşamını, katıldığı partileri ve çektiği aşk acısını izlemek gerçekten çok keyifliydi.

Bu final sezonda dizi, hızla değişen zamanda geleneksel bir liderin portresini çizerken ölüm ve aşk gibi duyguları da etkileyici bir şekilde işlemeyi başardı. Son dört bölümde, ergenlikten hükümdarlığa yol alan Kraliçe Elizabeth‘in iç dünyasına dair çarpıcı bir yolculuğa çıktık.

Son bir öneri: Tarihî dizilere, monarşik rejimlere ya da sadece The Crown’a hiç mi hiç ilgi duymuyor olabilirsiniz; ancak dizinin tek başına kısa bir film havası veren Mou Mou bölümünü izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim! İngiltere’nin, en parlak dönemlerindeyken işgal ettiği her toprağa kurumsallaştırılmış şekilde sömürgeciliği ve ırkçılığı da götürdüğünü hepimiz biliriz. İşgal altındaki Mısır’da hiç kimseyken çok şey olmaya çalışan Mou Mou’nun (Dodi Fayed’in babası Muhammed Fayed) hikâyesini izlerken gözyaşlarınıza hâkim olamayabilirsiniz.

Daha fazlası için bizi TwitterInstagramDiscord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Leave the World Behind: Kıyamet Ortası Bir Gerilim

The Holdovers: Acılar Paylaştıkça Azalır

Ferrari: Ölümle Yarışamayanlar

Previous article

Dogman: Köpeklerden Kanun Kaçakları Yaratmak

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply

More in Netflix