0

Nicolas Pesce’nin ilk uzun metraj çalışması olan The Eyes of My Mother, amatör sinemanın en güzel tanımlarından biri. İlk film için tercihini gerilimden kullanan yönetmen, amatörlüğünün hakkını veriyor. Tabii filmin bağımsız oluşu ilgiyi azaltacaktır. Özellikle günümüzde siyah beyaz filmler pek ilgi görmez. Hele ki korku filmiyse. Halbuki elinde kamerası ile muhteşem bir iş çıkarmış bir yönetmen var. İddia ediyorum The Eyes of My Mother; uzun süredir perdelerde görebileceğiniz en başarılı saykoya sahip.

Kısaca konusuna değinelim… Francisca, annesi ve babası ile şehirden çok uzakta bir orman kenarında yaşamaktadır. Francisca’nın annesi kendisine anatomi öğretmektedir. Dikiş, organlar, bakım gibi bir çok şey konusunda eğitim vermektedir. Annesinin Francisca’ya verdiği bu eğitim hayat kurtarmak içindir fakat Francisca’nın bunun kullanma yöntemi gerçekten de ürkütücü. Günler geçer, babasının olmadığı bir gün eve bir adam gelir ve annesi ile kendisini yalnız yakalar. O adamın gelişi ile Francisca’nın hayatı tamamen değişir.

Siyah beyaz olan film amatör bir çalışma. Siyah beyaz tercihi de bu amatör çalışmanın sebebi. Renkler ile başa çıkamayacağını düşünen yönetmen fırsatı değerlendirerek siyah beyaza yönelmiş. Film boyunca grain ya da Türkçesiyle fazla karıncalanma problemleri ile karşılaşmak mümkün. Keza filmin büyük çoğunluğu sabit kamera; hareketliler de omuzda çekilmiş. Fakat yönetmen bu amatör çalışmaya rağmen harika bir iş çıkarmış. Hatta amatörlüğünü de avantaja çevirmeyi başarmış. Tek mekanda geçen film elindeki kısıtlı imkanı harika değerlendirmiş.

Yönetmen, çok fazla karakater yazmamış. Filmde toplamda 7 kişi var. Bunlardan biri de oyunculuğu ile alkışlanacak olan Kika Magalhaes. Son dönemin en iyi manyağı olan Kika, canlandırdığı Francisca ile gönlümde bağımsız filmlerin en iyi kadın oyuncusu Oscar’ını aldı. Ruhsuz bakışları; kendi iç dünyası ile mücadelesi ve kurbanlarına yaptıkları ile son derecede korkutan biri. Karşılaşılmak istenen en son insanlardan biri. Özel bir manyak.

Yönetmen, Francisca karakterinin yaşanan olaydan sonra mı böyle olup olmadığını anlatmıyor. Film, Francisca karakterinin ne kadar sapkın bir karaktere sahip olduğunu bize göstermekten hiç çekinmiyor ve karakterimiz yaş attıkça daha da tehlikelileşiyor. Yaklaşılmazsa aslında tehlikeli olmayacak olan Francisca, iletişime geçildiğinde korkunç bir canavara dönüşebiliyor. Yalnızlık ile ilgili problemleri olan karakterin yalnızlığını giderme şekli Norman Bates’i andıran, üstüne fazlasıyla koyan bir türde.

Sözün özü… The Eyes of my Mother, gerilimi orta düzey, korkusu pek de olmayan ama tuhaf bir havası olan ve rahatsız eden bir yapıya sahip. Özellikle yaşananlar izleyenleri fazlasıyla rahatsız edebilecek türden. 2016 yılının en başarılı filmlerinden biri olan The Eyes of My Mother, yeterli ilgiyi görebilsin diye yazıyorum aslında. !f İstanbul kapsamında izlediğim film, festivalde izlediğim en güzel 2 filmden biriydi. Ve bence izlenmeyi hakeden bir film. Keza yönetmeninin de önü parlak diyebilirim.

8

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Özgürlüğün Yolu: American Honey

Previous article

The Salesman – Film Analizi

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like