1992 tarihli aynı adlı filmin yeniden uyarlaması olan The Hand That Rocks the Cradle, yönetmen Michelle Garza Cervera‘nın ikinci uzun metrajı. Orijinal filmin daha farklı bir yorumunu ekrana yansıtmaya çalışan Cervera, aynı zamanda bazı noktalarda ise orijinalinden belli şeyler alıyor. Denediği kimi şeyler filme zarar verse de, farklı bir şeyler denemesi hoşuma gitti. Bu tarz yeniden yapımlarda bire bir aynı eseri izlediğimiz oluyor. The Hand That Rocks the Cradle bu konuda türdeşlerinden ayrılıyor.
Filmin konusu, yeni bebeğinin doğumu sonrası bakıcıya ihtiyaç duyan Caitlin’in tesadüf eseri Polly ile tanışması ve onu bakıcı olarak tutması ile başlıyor. Yavaş yavaş Polly’nin asıl niyetinin onun yerine geçmek olduğunu keşfeden Caitlin, onunla ailesi için kavga etmek zorunda kalır.

Geçmişin Kalıntıları
The Hand That Rocks the Cradle; hayatı zorluklar ile geçen, hâlâ yaşam mücadelesi veren Polly (Maika Monroe) ve güzel bir hayata, ufak tefek sorunları olsa da iyi bir aileye sahip Caitlin’in (Mary Elizabeth Winstead) arasında geçen bir iktidar savaşını anlatıyor. Polly, gizemli bir bakıcı olarak hayatlarına girdikten sonra ilk başlarda Caitlin ile arkadaş oluyor. Onu anlayan tek insanmış gibi güvenini kazanıyor ve bu sırada Caitlin’in aldığı ilaçları değiştirip onu daha paranoyak hale getirecek ilaçlar veriyor. Yavaş yavaş eve yerleştikten sonra ise hem büyük kızı Emma’yı hem de Caitlin’in kocası Miguel’i ondan soğutmaya başlıyor.
Buraya kadar The Hand That Rocks the Cradle, gizemini ve gerilimini iyi koruyor. Caitlin’in Polly’nin geçmişini araştırmak için arkadaşı Stewart’tan yardım istemesi ile gizem çözülmeye başlıyor. Ancak film, burada verdiği kararlar ile bütün gerilimini ve gizemini kaybediyor. Polly’nin geçmişini öğrendikten sonra final daha tahmin edilebilir bir hale geliyor. Bu olay sonrasında filmin gerilimi düşüyor, aynı zamanda senaryo seyircide hayal kırıklığı yaratıyor.

Her Şeyin Sonunun Geldiği Anlaşıldığında
The Hand That Rocks the Cradle, çok iyi oyuncu performanslarına sahip bir film. Maika Monroe, Longlegs‘teki gibi soğuk, mimiksiz halini burada da yansıtıyor. Mary Elizabeth Winstead ise sanki Caitlin ile bağ kurmuş gibi, kendisine hayranlıkla bakakaldım. Filmin metinsel açıdan bu kadar yetersiz olduğu bir ortamda bu iki oyuncu adeta bütün yapımı sırtında taşıyor. Özellikle sondaki yüzleşme sahnelerini çok beğendim. Bütün film boyunca soğuk, yüzünden ne hissettiği asla anlaşılmayan Maika Monroe, finalde hayatı boyunca o anı bekleyen Polly’nin duygularını çok iyi yansıtıyor.
The Hand That Rocks the Cradle, böylesine iyi oyuncu performanslarına rağmen pek de memnun ayrılmadığım bir film oldu. Bir kere gerilimi bence gereğinden fazla düşük ve temposu çok yavaş. Bunlar normalde çok dert ettiğim konular değildir; ama The Hand That Rocks the Cradle, hem fragmanında hem de filmin başında vadettiklerini yerine getirmediği için biraz hayal kırıklığına uğrattı.

Orijinalinin Gölgesinde
The Hand That Rocks the Cradle‘ı izleyene kadar orijinal eserden haberim yoktu. Bu filmin yaşattığı hayal kırıklığı ile onu da izlemeye karar verdim. Aslında hikayenin temeli aynı: Eve gelen yeni bir bakıcı var ve bu bakıcı aileyi yok etmek istiyor. Farkların başında ise daha fazla karakter işin içine dahil olması geliyor; bir de bu sefer bakıcı, bütün aileyi gerçekten çalmaya ve yok etmeye çalışıyor. Kocası ile daha fazla yakınlaşıyor ve karakteri bunu yapmaya iten olay da tamamen farklı. Yeniden yapımda ise her şeyin çözüldüğü yerde Polly, Caitlin’e “Aileni senden alacağım.” dediğinde bunun altı çok dolu bir laf olmadığını biliyorsunuz. Bir sahne dışında kocasını baştan çıkarmaya çalıştığını bile görmüyoruz.
The Hand That Rocks the Cradle‘da anlamadığım şey, orijinal eserin neden aynı isimle tekrardan yapıldığı. Dediğim gibi, aileyi yok etmek isteyen bir bakıcı dışında aralarında bir benzerlik yok. Hikaye farklı olsa da, benzerlik veya bir devamlılığın olmaması beni biraz şaşırttı. Bu, yeniden yapımlarda çok görmediğim bir durum. O yüzden orijinalini izlerken farklı bir film izlemiş gibi oldum. Şunu da söylemem gerek: Orijinali de çok beğenemedim. Yine düşük tempo ve yaratılan gizemin yetersiz kalması gibi sorunları var.

Öfke ve İntikamın Hazin Sonu
The Hand That Rocks the Cradle bana yetersiz gelse de, yine de iyi çekilmiş bir film. Yönetmen, ikinci uzun metrajı olmasına rağmen ortalama bir iş çıkarmış. Burada sorun kendisinde mi emin değilim, ama senaryo ve kurgudaki problemleri çözemediği kesin. Ayrıca bazı yerlerde yaşanılan kopukluklar, karakterler ile bağ kurmayı zorlaştırıyor. Bu kadar iyi oyuncu performanslarına rağmen, filmin sonunda kime ne olduğu umurunuzda bile olmuyor. Yan karakterler ise öylesine gözüküyor, filmin bir noktasında kaybolsalar acaba ne değişir diye düşündüm ve açıkçası bir cevap bulamadım.
The Hand That Rocks the Cradle, anlattığım bu kadar soruna rağmen bence sırf Maika Monroe ve Mary Elizabeth Winstead‘in performansları için izlenir. Oyuncular, karşılıklı olarak birbirlerini çok iyi tamamlamış. Öte yandan, günün sonunda hayal kırıklıkları ile ayrıldığım ve vadettiği çoğu şeyi başaramayan bir film olduğunu söylemeliyim.
Yiğit Kirpi‘nin diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.





















Yorumlar