0

22 şubat 2018 günü Sundance Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan The Miseducation of Cameron Post, Türkçe adıyla Cameron Post’a Ters Terapi, festivalin en beğenilen filmlerinden biri olmuştu. Kimileri filmin en iyi film ödülünü alacağını düşünürken Tolga Karaçelik filmi Kelebek ile sürpriz yapmıştı. Başrollerinde son yılların yükselen ismi Chloë Grace Moretz ve American Honey ile tanıdığımız Sasha Lane’in olduğu film, Emily M. Danforth’un kitabından uyarlama bir LGBT hikayesi. Cameron Post, günümüzde haklarını, özgürlüklerini, bizde pek olmasa da batı ülkelerinde almaya başlayan LGBT bireyleri adına aslında güzel bir film. Lakin film, Sundance’te aldığı övgüler kadar etkili değil.

Kısaca konusuna değinecek olursak… Cameron, toplumun adlettiği kurallara uyarak mezuniyet balosuna bir erkekle gitmesine rağmen yakın arkadaşı Coley’den hoşlanmaktadır. Hoşlanmak bile aralarındaki ilişkiyi anlatmaya yetmez. Arabada sevişirken yakalanmalarının ardından Cameron, gay insanların “sözde” iyileştirilmek için yollandığı bir kampa gönderilir. Zaten içe kapanık ve oldukça kafası karışık biri olan Cameron, geldiği yerin garipliğini, dayatmalarını, anlatılarını öyle ya da böyle kabul etmek zorundadır çünkü kamptan ayrılması mümkün değildir.

Dünya modernleştikçe, LGBT bireylerine olan bakış açısı da değişti. Bir hastalık, bir lanet olarak görülen gay olma, kendi hemcinsini sevme durumu artık bir yerlerde normalleşti, baskılar azaldı. Tabii ki hala sorunlar mevcut, her şey çözülmüş değil ama batı toplumları LGBT bireylerini artık “LGBT” bireyi olarak saymayıp onları normal, herhangi biri olarak görüyor, bir kimlik altına almıyor. Lakin ülkemizde durumlar pek de iyi değil. Vakti zamanında Filmekimi kapsamında izlediğim Benim Çocuğum adlı belgesel, aslında Cameron Post’un anlatısını içinde barındıran bir belgeseldi. Cameron, 90’larda yaşayan genç bir kız ve kız arkadaşını seviyor. Ailesi bunu anlamadığı ve korktuğu için onu din eğitimi verilen ve sözde psikoloji temelli bir kampa gönderiyor. Benim Çocuğum belgeselinde de aileler, Cameron’un gittiği gibi yerler aramış, onları bu kamptaki eğitimciler gibi insanlarla tanıştırmaya çalışmıştı. Sonuç ise ikisinde de aynıydı.

The Miseducation of Cameron Post, tam olarak gerçek bir hikayeyi anlatmasa da içerisinde 90’larda gerçekleştirilmiş gerçek videoları barındırıyor. Bu gibi kamplar gerçekten vardı ve onlara göre farklı düşünen insanları aslında ne yaptıklarını bilmeden tedavi etmeye çalıştılar. Ama bir şeyi çok yanlış yaptılar: Ne kadar bastırırsanız, o kadar taşacaktır. The Miseducation of Cameron Post’da tam olarak bunu anlatmak isteyen bir film. İnsanın içinde varsa, engel olamazsınız. Bariyerler de örseniz, duvarlar da çekseniz üstünden atlayacak, onu aşacak ve ortaya çıkacaktır.

Aslında anlatmak istediği hikaye bakımından film hoş. Özellikle filmin sonuna doğru onlara baskı uygulayan eğitimcilerin, çocuklarla yakınlaşması, onların da aslında normal bireyler olduğunu farketmesi filmin en güzel detayıydı. Eğitimcilerin çocukları normal birey olarak gördüğü gün de çocukların özgürlüğe kavuşması güzel bir finaldi. Konu bakımından ne kadar güzel bir film olsa da anlatış şekli ve tempo bakımından film, en azından benim için bunaltıcı seviyede. Oldukça basit bir film olması, yavaşlığı maalesef beni sıktı. Yine de hakkını veriyorum, anlatmak istenenler gayet hoş ve yerinde.

Desiree Akhavan’ın ikinci uzun metraj filmi olan The Miseducation of Cameron Post, ilgilisinin sevebileceği, hatta etkilenebileceği bir film. Chloë Grace Moretz’in her filmini izlemeyi kendime iş bildiğim için izlediğim film, Sundance’teki şaşalarından ötürü bende ufak bir hayal kırıklığı yaratsa da anlattığı şeyler bakımından hoş, anlatım şekli bakımından maalesef sıkıcı bir film. Bundan sonra tercih sizin.

5

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Post-Braveheart: Outlaw King

Previous article

1000 Yıllık Reich: Overlord

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply