0

Uzun yıllar süren bekleyiş sona erdi. Merakla beklediğimiz ama yolun daha yarısında kalbimizi kırmayı başaran Yüzüklerin Efendisi’nin dizisi The Rings of Power sonunda ilk 2 bölümüyle yayında. Bu yazımda ve gelecekteki tüm yazılarımda size dizide yaşananları, onların böldüğü gibi 4 hikaye çizgisinde anlatmaya çalışacağım. Aynı zamanda ilk yazıma ekstra 2 kategori daha açıp Amazon’un yürüttüğü reklam kampayasından ve açılış sekansında da bahsetmek istiyorum. Çünkü eğer bugün, dizi ciddi bir eleştiri tufanına kapıldıysa, sebebi Amazon ve projenin başına koyduğu 2 yalancı adam sayesindedir. Yaşanan süreçten ötürü, hele ki ilk fragmanı gördükten sonra dizi ile alakalı tüm umudumu kaybetmiştim zaten. O sebeple karşılaşacağım şey beni hiç üzmedi. Çünkü diziyi, yeni bir fantastik orta çağ hikayesi olarak izlemeye çalışacağım. Yorumlama yaparken de saldırgan bir tutumdan uzak durup orijinal ile dizi arasında karşılaştırmalar yaparak sevdiğim ve sevmediğim noktaları belirtme gayesindeyim. Lakin sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, bu yeni fantastik orta çağ dizisinin gidişatı da aynı Wheel of Time gibi olacak. İkinci sezonu belki görür ama üçüncü hakkında pek de ümidim yok.

Hayal Kırıklığına Uğratan bir Açılış

The Rings of Power’ın yapım süreci esnasında Amazon’un telif haklarının çoğunu alamadığını öğrendik. Bu da başlı başına bir sorundu çünkü teliflerin olmaması demek, beklediğimiz dizinin gelmeyeceğini daha baştan kanıtlıyordu. Daha da kötüsü, bu durum, yapımcılar ve senaristlere boşlukları istedikleri gibi doldurma imkanı taşıyordu. Bunların hepsine rağmen gelen ilk görsellerden ötürü heyecanlanmadım değil. Çünkü Aman, Valinor ve ağaçları görünce dedim ki büyük ihtimal sağlam bir açılış izleyeceğiz. Şöyle bir 10 dakika mest edecek bir görsel şölen ve çağlar arası seyahat. Gel gelelim daha 10 dakika olmadan beni hayal kırıklığına uğratmayı başardılar.

Teliften doğan sorunlardan ötürü yapımcılar ve senaristler, tüm çağları direkt tek bir kabın içine atıp hepsini eritmiş ve tek bir düz hikaye gidişatı çıkarmışlar. Ağaçların görüntüsü ne kadar güzel ise onların yokedilme kısmı bir o kadar kötü. Ağaçların özünü emen dev örümcek Ungoliant’ı görme ümidim yoktu zaten ama en azından devasa boyu ile ağaçlara mızrağını saplayan bir Melkor görmeyi isterdim. Ağaçların yokolması ile konu direkt olarak Melkor ve Elfler arasındaki savaşa geçiş yapıyor. Savaş sahnelerinin başlaması ve kartallara saldıran ejderleri görmemiz ile beraber bunun War of Wrath olduğunu hemen anlıyoruz. Lakin savaşanlar arasında Finrod’u gördüğüm anda anladım ki, dizinin “çağ” kavramı yok. Anlaşılan o ki, her çağın istedikleri ve sevdikleri bölümlerini alıp ortaya karışık bir hikaye çıkarmışlar. Normalde Finrod, War of Wrath’den çok önce, kendisine ait ama Sauron tarafından ele geçirilmiş Minas Tirith adasında, Beren’i kurt adamdan korurken ölür. Fakat senaristler bu bölümü, yara izinden anlayacağımız şekilde kurt adam kısmını koruyarak savaştan sonrasına almışlar. Bunu da Galadriel’e bir amaç doğurmak için kullanıyorlar.

Sauron’dan da bir kuple gördüğümüz ve benim beğendiğim o birkaç saniyelik kısım dışında açılış maalesef çok zayıf. Hikayeyi alt üst etmiş olmalarını geçiyorum, en azından bir Yüzüklerin Efendisi açılışı kalitesinde iş beklerdim. Daha çok ucuz bir fantastik kitap uyarlaması açılışı gibi olmuş. Madem “genel” seyirciyi kazanmak istiyorsunuz, açılış çok daha görkemli ve heybetli yapılmalıydı. Fakat burada da büyük ihtimal yine telif devreye giriyor ve hiçbir karakteri gösteremeyecekleri için üzerinden geçip gitmişler.

Son olarak intro kısmına değinmek istiyorum. İkinci bölümde karşımıza çıkan intro’nun böylesine özel bir dizi için inanılmaz kötü olduğunu söylemem gerek. Gerçekten sanırım en büyük hayal kırıklığını intro’da yaşamış olabilir. Ne müziği ne de tasarımı, böylesine “özel” bir diziyi hakedecek türden değil.

Ortaya Karışık Bir Galadriel

Ana karakterimizin Galadriel olacağını hepimiz zaten biliyorduk. Fakat yeni haberler ve videolar düştükçe, Galadriel’in bizim ne filmden ne de kitaplardan bildiğimiz Galadriel olmadığını farketmemiz uzun sürmedi. Maalesef burada yapımcılar, popülist bir yaklaşıma başvurmuşlar ve ancak eli silah tutanın “güçlü” olabileceğine karar kılıp aslında hiçbir savaşta yer alamamış olan Galadriel’i komutana çevirmişler. Kadın karakteri ön plana çıkarayım derken aslında erkekleştirip zarar verdiklerinin de farkında değiller.

Galadriel, dışarıda bir kötülük olduğunun farkında. Sauron’un yaşadığını düşünüyor. Sezgilerinin kuvvetli olması da normal. Lakin orijinale baktığımızda Galadriel’in hiç bu konularla alakası yoktu. Gel gelelim dizide, abisini öcünü almak için dağları arşınlayan bir karaktere dönüşmüş. Anlaşılan o ki Celeborn’u da aradan çıkarmışlar. Normalde Celeborn ile evli olması gereken Galadriel’i bir erkeğe ihtiyacının olmayacağını düşünmüş olsalar gerek Celeborn’u diziye koymamışlar bile. Ya da belki ileride karşılaşacaklar, bilemedim.

Elrond ile aralarındaki arkadaşlık gayet güzel. Bir kötülüğü hisseden Galadriel ondan Gil-Galad yani yüce Noldor kralı karşısına çıkması için yardım etmesini istiyor. Elrond da seramoniden sonra halledeceğim dese de halledemiyor. Çünkü seramoni, ki ben Eregion’a komutan olarak gönderilecek falan sanıyordum, meğersem orta dünyadan kovma seramonisiymiş. Bir Elf’in orta dünyadan Aman’a gidip gitmemesini krallar belirleyemez. Tamamen şahıslara özel bir karardır bu. Lakin dizi, birazdan anlatacağım tüm tesadüflerin üst üste gelebilmesi için böyle bir karar almış.

Gördüğüm kadarıyla başkalarına ait tüm özellikleri Galadriel’de toparlamışlar. Kardeşlerinin savaşçı ruhunu ona vermişler, Elrond’un komutanlığını ona vermişler, Gil-Galad’ın sezmekte olduğu Sauron belasının farkındalığını da ona vermişler. Fakat bunları yaparken Galadriel’i akıldan ve karizmadan yoksun tutmuşlar. Eğer Galadriel Lindon’un ordularının kumandanı ise nasıl oluyor da bazı Elfler ona isyan edip kılıç bırakabiliyor? Bahsettiğimiz kişi Galadriel. Birazdan bahsedeceğim Feanor’un ona gelip saçlarını istediği ve reddedildiği için Silmarilleri dövdüğü kadın. Birçok Elf’in sahip olmadığı özelliklere sahip olan özel bir varlık. Tolkien’in üzerine özellikle düştüğü en özel karakterlerinden biri. Böylesine özel bir karakter olduğu bilinen Galadriel’i alıp Aman’a tam girecekken okyanusa atlattırmak… 10 tane senarist var, biri bile biz ne yapıyoruz dememiş sanırım? Belegear koca bir okyanus. Elf dahi olsa, örnekliyorum, Amerika’dan Avrupa’ya yüzemezsin. Hadi böylesine saçma bir kararı geçtim, Halbrand ile karşılaşma hikayesi ve bunun temellendirilme şekilleri çok daha saçma. Mordor nerede, Aman’a girmeden kendini suya atan Galadriel nerede? Sonradan Mordor olacak Southlands’den kaçan sizlerin Belegaer açıklarında ne işiniz var? Oraya nasıl geldiniz? Bu 2 saçmalığı da sırf Numenor gemisi onları bulsun diye yapmış olmaları ayrı bir soru işareti. Klasik bir “hikaye ilerlesin” mantığı.

2 cüme de Halbrand’a ayırmak istiyorum. Onun, görünüş aldatıcı olabilir cümlesi kendisinin aslında Annatar olduğuna dair bir gönderme olabilir. Zorlama bir tahmin de diyebilirim. Lakin karakterin kendisindeki bu ego, güçlü erkek tiplemesinin gerçekten zorlama olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Morffyd Clark iyi bir oyuncu. Bence kötü de bir cast değil. Ama maalesef kötü tasarlanmış bir Galadriel’i canlandırıyor. Motivasyonu zayıf, karizmasından uzak ve daha da kötüsü orijinal hikayesinden tamamen koparılmış durumda. Aslında Orta Dünya’ya ve yöneticiliğe olan merakından ötürü Aman’dan ayrılan Galadriel’in Orta Dünya’da kalma sebebini tamamen abisine bağlayarak da Galadriel’i Galadriel yapan tüm karkaterini değiştirmiş oldular.

Elrond’un Yolu

Elrond’u canlandıran Robert Aramayo’yu beğendim. Elrond ile de alakalı bazı sorunlar olsa da genel iribariyle şuan Elrond’un hikayesi idare eder kıvamda. İlk bölümde görüyoruz ki Elrond, Gil-Galad’ın konseyine davet edilmiyor çünkü yeterli rütbeye sahip değil. Halbuki orijinal hikayede Elrond, Gil-Galad’ın Eregion’a göndereceği orduların kumandanıydı. Belki bu bölümü bağlamak için kullanacaklardır. Şuan rütbesiz olsa da Eregion’daki hareketlilikle beraber Gil-Galad onu komutan ilan edip savaş gönderecek. Gerçi fragmanlardan gördüğüm kadarıyla o ordulara da sanki Galadriel kumandanlık edecek. Elrond ise garibim, ikinci plana atıldığı ile kalacak.

Elrond’un Celebrimbor ile olan diyalogları hem güzeldi hem de dizinin sorunlarını ortaya döken bir bölümdü. Celebrimbor, bize Feanor’un Silmarilleri döverken kullandığı çekici gösteriyor. Elrond da böylesine küçük şeylerin nasıl böylesine büyük sorunlar açtığı üzerine iç geçiriyor. Ee madem Silmarilleri konuşuyoruz, neden açılışta Melkor’un Silmarilleri çaldığından bahsetmediniz? Hadi biz Tolkien’i tanıyanları geçtim, genel izleyiciye bu motivasyonu neden vermediniz?

Celebrimbor, Silmaril sohbetinden sonra inşa etmek istediği kuleyi gösteriyor. Feanor’a gıpta ettiğini ve onun gibi muhteşem bir şey tasarlamak istediğini belirten Celebrimbor’un bu sohbeti gelecekte döveceği yüzüklere bir gönderme niteliğinde. Fakat yaptırmak istediği kulenin çok hızlı bir şekilde bitmesi gerek. Bunu yapacak bir Elf gücü de olmadığından Elrond ona cüceleri öneriyor. Ki bu bölüm de bence güzel bağlanmış. Cüceler, özellikle Belegost ve Nogrod cüceleri Elf’lere ait birçok özel yapıyı inşa etmişlerdir. Norgothrond şehri listenin başına oynar. Elrond’un da tarihini bilmesinden ötürü böyle bir öneri yapması güzeldi. Lakin Khazad-Dum’a gidiş kısmı komikti.

Eregion ile Khazad-Dum arasında ciddi bir mesafe var. Eregion, orta dünyanın tam ortasında bir bölge. Fakat dizide nedense liman şehri olarak gösterilmiş. Belli ki burayı da bir yere bağlayacaklar yoksa bir bölgenin coğrafik konumunu neden değiştirirsin ki? Celebrimbor ve Elrond’un Khazad-Dum’a yürüyerek gelmesi tam bir komedi. Bari arkada onları oraya taşımış veye eşlik etmiş olan atları, askerleri falan gösterseydiniz. Biri Lord Celebrimbor diğeri de Elrond. Bu gibi detaylar işte maalesef diziyi ucuzlaştırıyor.

Ardından Elrond’un bir şekilde Khazad-Dum’a “tek başına” girdiğini görüyoruz. Garibim Celebrimbor de gerisin geri tek başına döndü büyük ihtimal. Elrond ile Durin’in yakın olduğunu ama düğününe gelmediği için Durin’in Elrond’a küs olduğunu öğreniyoruz. Bu bölümde Disa ve Durin ile bir kuple de kral ile tanışıyoruz. Cücelerin Elflere olan güvensizliği özellikle işlenmiş. İleride karşımıza bence daha çok çıkacaktır. Fakat ne yapıp ne edip ortak noktayı bulmayı başarıyorlar. Dediğim gibi, Elrond bölümünde de ciddi saçmalıklar olsa da bence en başarılı bölümdü diyebilirim.

Yer Altında Saklı Karanlık

Dizi, en başta “diversity” adı altında çeşitlendirilmiş olmasından dolayı ciddi eleştirilmişti. Siyahi bir Elf görmek birçok insanı çileden çıkarmıştı. Tolkien’in elfler için porselen gibi parlak dediğini bilmemize rağmen siyahi Elf tasarlanması belirli bir amaç uğruna yapıldığını açıkça gösteriyor. Zaten bazı yapımcıların diziyi 2022 dünyasına uyarlamaya çalıştıkları açıklamalarından çok belliydi. Herkesi sinirlendiren bakış açısı da zaten buydu. Şahsen ben de karşı olsam da en azından bir temellendirme beklerdim. İlk 2 bölümde henüz bir cevap alamamış olsak da Arondir’in neden siyahi olduğuna dair bir açıklamayı hala bekliyorum.

Arondir, Southlands’de bir gözcü kulesinde Noldor kralı Gil-Galad’ı emriyle görevde. Bu kısmı hiç anlamadım çünkü Noldor kralının Nandor elfine nasıl emir vereceğini çözebilmiş değilim.

Arondir’in kasabada sevdiği bir kadın var: Bronwyn. Lakin onla ilişkisinde çok dikkatli, kimsenin görmesini istemiyorlar ki kendileri de aralarındaki duvarı henüz yıkabilmiş değiller. Gil-Galad, savaş bitti deyip tüm Elfleri geri çağırınca Arondir’in de oradan ayrılma vakti gelir. Son kez sevdiği kadını görmeye gelen Arondir, Bronwyn’in kapısına gelen köylü ve memelerinden siyah zift çıkan ineği görünce bir anda karanlığın geri döndüğüne karar veriyor ve Bronwyn ile araştırmaya başlıyorlar. Sonra da tünelleri keşfediyorlar. Orklar, güneşi sevmedikleri için gündüz hareket edebilmek adına kilometrelerce tüneller kazmışlar ve belli ki köy köy ilerleyip saldırıyorlar. Arondir bunu araştırırken onlara yakalanıyor, Bronwyn ise oğlu Theo ile birtanesi ile birebir karşılaşıp mücadele veriyor. Ardından kafasını kestikleri orku halka gösterip göç etmeleri gerektiğini söylüyor.

Bu göç kısmı da aslında üçüncü çağ hikayesi. Şöyle ki; Sauron’un karanlığı özellikle Anduin ve sonrasında Dol Guldur olacak bölgede artınca ve orkların saldırıları çoğalınca, Anduin civarında yaşayan Hobbitler kaçmak zorunda kalmışlardı. Anlaşılan o ki dizi, bu üçüncü çağdaki göç hikayesini kullanarak hem hobitlerin hem de oradaki insanların Eregion tarafına geçmesini anlatacak. Çünkü Southlands olarak adlandırılan bölge de zamanla Mordor’a dönüşecek. Bir taraftan da konu Harad’a bağlanacak gibi. Fakat burada da çağlar arasında bir karıştırma yapmışlar. Harad, tümüyle kötü bir yer değil. Numenor düştükten sonra kara Numenorluların oraya karışması ve Sauron’un tamamen geri dönmesi ile taraf değiştirecekler. Fakat dizi bu kısmı da değiştirip Harad’lıları eski Melkor destekçisine çevirmiş. Halbuki Melkor destekçisi olmalarına daha çok var.

Arondir ile Bronwyn kısmındaki ucuz romantizm hariç anne ve oğulun ork ile kapıştığı bölümü sevdim. Bence oldukça başarılı işlenmiş. Fakat bunun dışında konunun nereye bağlanacağı henüz belli değil. Köyleri kimi nasıl yaktığı ise meçhul.

Harfoot’lar ve Dev Adam

Dizinin şu ana kadar en sevdiğim karakteri Nori Brandyfoot oldu. Hobbit’lerin yaşam şeklini ve aralarındaki iletişimi sevdim. Harfoot’lar filmlerde gördüğümüz oyuk evler içerisinde yaşamayı keşfedenler. Bu oyuk evlerin de ilke versiyonlarını gördük gibi diyebiliriz.

Onların şapşallıklarını ve meraklı tavırlarını da güzel işlemişler. Nori, maceralara atılmak, orta dünyayı görmek ve yaşamak istiyor ama annesi, herkes kendi bölgesini koruyor, kimsenin bizle işi yok bu sebeple güvendeyiz diyor. Bu yakında değişecek. Onlar da üst bölümde anlattığım gibi göç etmeye başlayacaklar. Orijinale göre yolları Eregion’a kadar gitmeli ama hikayenin tamamen ters yüz edildiğini düşünürsek neler olacağını tahmin etmek zor.

Gel gelelim meteor adama. Bir gece ansızın, Lindon’un tepesinden Southlands’e kadar ilerleyen bir meteor tüm orta dünyayı aydınlatır. Gil-Galad, Elrond, Arondir neredeyse tüm orta dünya bu meteoru görür. Ama tahmin edin kim görmez? Gökyüzü çok acayip diyen Sadoc. Dibine düşen meteoru görmemesi, meteoru görenlerin de “bu neyin nesidir” dememesi dizinin “hikaye ilerlesin” mantığının ürünü. Yoksa Galadriel de okyanusa atlayacak kadar manyak değil. Sanki her gün meteor geçiyor da normalmiş gibi herkes sadece bakıyor.

Nori, meteorun düştüğü yere gidiyor ve bir devle karşılaşıyor. Bu devin kim ve ne olduğu henüz soru işareti ama kendisini saran fısıltılar ve ateş böcekleri ile konuşmasından anlıyoruz ki bu adam Gandalf. Üçüncü çağda yer alan Olorin’in dizide ne işi var diyorduk lakin çağların çorba olduğunu hesaba katarsak bu dev arkadaş bence resmi olarak Gandalf. Zaten yakında Balrog da göreceğiz. O sebeple bundan sonra yorumlama yaparken çağları bir köşeye bırakmamız gerekecek.

Gandalf the Grey. Eru tarafından yaklaşan karanlığa karşı savaşması için gönderildi anlaşılan. Onu Nori’nin bulması da kendisini deyişiyle tesadüf değil. Bu, Gandalf’ın Hobit’ler ile olan arkadaşlığının da başlangıcı olacak.

Yalancı Yapımcılar ve Şürekaları

Dizi, yapım aşamasına girdiğinde gelen haberlerden ve seçilen oyunculardan anlamıştık ki dizide birçok siyahi karakter yer alacak. Bu, başlı başına bir sorun oluşturmuştu. Fakat günler geldi geçti, dizi hakkında yeni haberler geldi ve ilk fragman çıktığında, siyahi Elf, dizi ile alakalı en son ven en ufak soruna dönüştü. Görünüşe göre dizinin, Tolkien’in yazdığı evrenle hiçbir alakası yoktu. Fragman’dan da, dizide yer alacak oyunculardan da çok net bir şekilde anlaşılıyordu ki dizi Tolkien’in hikayesine sadık kalmayacaktı.

Fragman çıktıktan sonra ve korktuğumuz şeyler kanıtlanınca insanlar hayal kırıklıklarını açık bir şekilde belirtmeye başladı. Bu da Amazon’un panik yapmasına sebep oldu. Yapımcılar, hızlıca özel gösterimler düzenledi, sözde Tolkien fanlarını çağırıp onlara diziyi izlettirdi. Bu sözde Tolkien fanları her defasıda yapımcıların Tolkien’i ne kadar sevdiğini vurgularken diziye de görsel şölen demekten öteye gidemediler. Yapımcılar da aynı şekilde her defasında “kitaba sadık kal” mottosunu her platforma dile getirdiler. En barizi ise San Diego Comic Con idi.

Fakat görüyoruz ki, dizinin Tolkien ile hiçbir alakası yok. Bütün hikayeler birbirine karışmış, karakterler değiştirilmiş hatta mekanlarda bile oynama yapılmış. Yapımcılar, 1 sene boyunca herkese alenen yalan söylemişler. Üstüne davet edip diziyi izlettirdikleri insanları da bu yalan tufanına alet etmişler. Twitter’da Amazon tarafından kurulan yüzlerce fake Twittter hesabıyla da diziyi övdürüyorlar. Hala da bu tufan devam ediyor. Niyeyse taraf olma gereği hisseden bazıları, utanmadan, Tolkien’in çalışmalarına çok yakın deme cesaretini kendinde bulabiliyor.

Zaten Amazon, yapımcılar ve oyuncu kadrosu, zamanla evreni değiştirdikleri için gurur duyduklarını sıklıkla belirtmek istediler. Disa’yı oynayan Sophia Nomvete, çıktığı her kamera karşısında ezberlenmiş gibi “ben ekrenda gözükecek ilk cüce kadınım” deme gafletinde bulundu. İroniktir, dizide görünen ilk “cücen kadın” da o değil. Af buyurun, bu bölümde çok güldüm… Oyuncular bile dizide yapılan değişikliklerden ötürü gurur duyduklarını, hikayenin yeteri kadar çeşitli olmadığını bu sebeple yapılan eklemeleri doğru olduğunu her defasında dile getirdiler. Yapımcılar da bu durumu sonuna kadar körüklediler.

Amazon, diziye Youtube ya da Amazon üzerinden yapılan kötü yorumları siliyor, IMDB üzerinde yapılan kötü puanlamalara da engel olmaya çalışıyor. Tolkien fanlarının da işi abarttığını açıkça söyleyebilirim lakin ortadaki işin, Tolkien’i köşeye ayırdığımızda bile mantıklı ve kaliteli olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Herkesin övdüğü görsellerin hikaye olmadığı zaman peş para etmeyeceğini biliyoruz. Şimdi dizi, yeni başladığı için ciddi bir heyecan yarattı ama ortasına geldiğimizde o heyecanı herkes kaybedecek, görsellerin beş para etmediğini anlayacaklar.

Amazon, ölümsüz ve zamansız olması gereken bir eserin yarısını almış ve içerisini 2022’nin dertleri ile dolduracak yapımcılara emanet etmiş. Tolkien’in yazdığı eserlerin hepsinin kendi içerisinde onlarca derdi ve sorunu varken hikayeyi alıp siyah-beyaz kavgasına ya da kadın-erkek kavgasına çevirmeleri maalesef ucuz ve bir o kadar da acınası bir hareket olmuş. Ve daha da kötüsü, onlar da ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar fakat bu ateşi parasını vererek konuşturdukları isimlerle süspanse etmeye çalışıyorlar. Fakat ateş, taşıma suyu ile sönmez. Gerçekler artık gün gibi ortada.

Son Söz…

Umuyorum ki dizi daha iyi bir hal alsın. Lakin dizi, daha açılışıyla nereye gideceğini belli etti. En fazla Wheel of Time olabilecek dizi Amazon’un mahvettiği ikinci büyük eser olacak. Bir milyar dolar harcadıkları bu eser, farkında değiller ama onlara da zarar verecek. Çünkü şuan Amazon Prime, tamamen The Rings of Power’a bağlı. Sıradan seyircinin bile meh diyeceği dizi asıl izlemek isteyenlerin ateşi ile yanıp kül olacak.

Üçüncü bölümde Galadriel’i aslında hiç uğramadığı Numenor topraklarında göreceğiz. Gil-Galad’ın Numenor’lular ile kurduğu arkadaşlığı da sanırım Galadriel’e verecekler. İzleyip göreceğiz.

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Orphan: First Kill – Film Review

Previous article

The Rings of Power – First Two Episode Review

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.

More in Amazon