0

Intouchables filmiyle tanıdığımız ünlü yönetmenler Eric Toledano ve Olivier Nakache‘nin yeni filmi A Difficult Year, Filmekimi seçkisi kapsamında izleyiciyle buluşuyor. Başrollerini Noémie Merlant, Pio Marmai ve Jonathan Coen‘in paylaştığı filmde sık sık usta oyuncu Mathieu Amalric de onlara eşlik ediyor.

Zor Bir Yıl, Yine ve Yeniden

Film, hiç de yabancı olmadığımız, televizyonlarda neredeyse her yılın sonunda otoriterler tarafından duyduğumuz o klişe cümleye vurgu yaparak başlıyor: Bu yıl zor bir yıldı. Peki ya hangi yıl tam olarak zor değildi ve gün geçtikçe hangi yıl daha da zor olacağına emin olduğumuz bir yıl olmayacak? Bu soruların cevabını henüz ilk dakikalarında, “kabullenin, her yıl zordu, bir sonraki yıl gibi” kabulunü izleyiciye vererek başlıyor A Difficult Year.

İsim hikayesini böylece tarihteki spesifik örneklerini bir video kaydından izletiyormuş gibi açıklıyor. İçinde bulunduğumuz trajik döngüye atıfta bulunarak kendi gayesini de açıklayan başlangıcıyla film, aslında filmin geri kalanı hakkında da bütün ipuçlarını veriyor. “Yazık olduğu kadar komik de olacak her şey ve size sadece sizi izleterek yapacağım bunu” diyor adeta tüm detaylarıyla.

Savaş Başlıyor

A Difficult Year, her yıl Kasım ayının son Cuma günü şahit olduğumuz çılgın bir hengameyle başlıyor. Sıradan bir Black Friday gününde, insanlar insanlık dışı bir tüketim isteğiyle birbirlerini parçalamak uğruna üst üste sıraya girmiş kapıların açılmasını beklerken o günü sıradan bir Black Friday günü olmaktan çıkaran bir engelle karşılaşıyorlar: Green Aktivistler eylemi.

Portrait of A Lady on Fire filmiyle akıllardan silinmez hâle gelen Noémie Merlant ise filmdeki Cactus rolü ve kendisine has büyüsüyle aktivistlerin ördüğü et duvarının en önünde tüketim çılgınlığının önemine dikkat çeken konuşmasını yaparak direniyor. Bu eylemin karşı tarafında yer alan diğer başrolümüz Pio Marmaï‘nin canlandırdığı Albert karakteri ise film boyunca o yüzünü ilk ve son kez göreceğimiz saldırgan ve kötücül profiliyle yapılan eylemi ve aktivistleri aşıyor ve orada bulunma sebebi olan televizyona önüne çıkan kendisi gibi delirmiş tüm müşterileri etkisiz kılarak kavuşuyor.

Aldığı televizyonu daha yüksek bir fiyata satmak için üçüncü başrolümüz olan Jonathan Coen‘in canlandırdığı Bruno karakterinin evine gidiyor ve olay pek de beklediği gibi ilerlemiyor zira karşısında her şeyini kaybettıği için intihar girişiminde bulunan baygın birini buluyor. Filmin bu gergin başlangıcı ise aslında filmin geri kalan akışı hakkında bizi yanıltıyor çünkü A Difficult Year her şeyiyle bünyede pamuk şekeri etkisi bırakan bir film.

Yanılgıların Sıcaklığı

Zira ilk etapta saldırgan yönüyle tanıdığımız, tüketim çılgınlığına katkıda bulunmaktan geri durmayan Albert ve maddi manevi her şeyini kaybettiği için intihar girişiminde bulunan Bruno gelişen olayların sonucunda kendilerini filmin başında gördüğümüz Green Aktivistler topluluğunun içinde, onların bir parçası olarak buluyorlar. Fakirliklerinin çaresini örgütlü minimalizmde ve aktivizmde bulan karakterler bu çiğliğin komedisini her fırsatta izleyiciye yansıtıyor.

Bunların yanı sıra Henri karakterini canlandıran Mathieu Amalric ise tüketim çılgınlığından payını almış ve sona gelmiş insanlara bütçe kullanımı eğitimi veren bir kumarbaz. Her karakterin kendi içinde bulunduğu trajedi aslında hepimize çok tanıdık ve bunu öyle sıcak ve komik bir yolla işliyorlar ki film boyunca kahkahaların durduğu çok az bir zaman dilimine şahit oldum ve karakterlerin filmden sonra da benim arkadaşım olarak hayatımda belirmeyeceklerini bilmek tatlı bir burukluk oluşturdu içimde.

Hem oluşturulan karakterlerle hem de trajikomedi üstüne kurulan esprili diliyle film 120 dakika gibi bir sürede çok zor bir şeyi başarıyor: karakterlerle bağ kurmak. İzleyicinin ilk 10 dakikada karakterlerle kurduğu bağ filmin sonunda öyle bir boyuta ulaşıyor ki, sinema salonundan çıkarken izleyiciler, yüzlerinde sıcak bir gülümsemeyle ek sahneleri izlemekten salonu terk etmekte zorlanıyor.

Sona Yaklaşırken…

Film bu keyifli ve komik akışında ise finalinde izleyiciyi yerinden sıçratacak bir aksiyon alıyor. Hiç beklenmedik şekilde gelişen bu aksiyondan sonra ise olaylar bir Fransız filminden beklendiği şekilde Fransa sokaklarının estetiği içinde, harika Fransız müziklerinin eşliğinde romantik bir yol buluyor. Film boyunca kendisini alttan alttan hissettiren bu romantik yönün filmin sonunda ana unsura dönüştürmesi her ne kadar izleyicinin yüksek ve ayakta olan hislerini ve keyfini örselese de tüm filmi çöpe attıracak bir detay değil.

Her şeyden öte Noémie Merlant gibi bir oyuncuyu beyaz perdede izlemenin keyfi her zaman çok yüksek oluyor, yüzü inanılmaz bir büyüye sahip sinema için. Fakat bu filmi sadece onun için bile izleyebilirsiniz demek çok büyük haksızlık olur çünkü Pïo Marmai ve Jonathan Coen‘in canlandırdığı karakterlere bayılacaksınız ve yüzünüzden tebessüm eksik olmayacak.

Şevval Sara Kot‘un tüm yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Bizi TwitterInstagramDiscord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Sessiz Bir Hikaye: Sometimes I Think About Dying

Kötülük Sükunete Ulaşamaz: Evil Does Not Exist

A Difficult Year

7

Şevval Sara Kot

Sessiz Bir Hikaye: Sometimes I Think About Dying

Previous article

Fantastiğe Fransız Dokunuşu: The Animal Kingdom

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like