0
Hem sinema hem de TV ekranlarına gelen video oyun uyarlamalarında bu yıl da duraksamaya fırsat yok! Sonic the Hedgehog’ın yaklaşan devam filminden tutun, streaming servisler için çekilen Halo ve The Last Of Us. Çeşitli ekipler tarafından geliştirme aşamalarında olan sayısız video oyunundan uyarlama yapımlar var, yani hem eleştirmenler hem de hayranlar tarafından iyi karşılanmamalarına rağmen yapım şirketlerinin yavaşlamaya hiç niyetleri yok.

Bu yıl video oyunu uyarlama lanetini kırmak isteyen ilk film, PlayStation’ın popüler oyun serisine dayanan Uncharted. Tomb Raider’a çok benzeyen oyunun kökleri, aynı zamanda iyi bir aksiyon için James Bond’a, Indiana Jones ve Brendan Fraser’ın The Mummy’sinin bulunduğu macera filmlerine kadar dayanıyor. 14 yıllık bir gelişim sürecinden geçen Uncharted’ın, yedi farklı yönetmene ve Nathan ‘Nate’ Drake rolüne bağlı devamlı değişen birkaç yıldız ile sinema salonlarına ulaşması biraz zaman aldı. Sony, en sonunda Tom Holland’ın Nate Drake karakterini yansıtabileceği konusunda karar kıldı.

Nate, abisinin yanından ve yetimhaneden ayrıldıktan sonra, kendisi için mücadele etmek zorunda kalır. 20’li yaşlarında olan Nate’in yolu, Korsan Magellan’ın yolculuklarında kaybettiği ganimeti aramak için Sam’le çalıştığını iddia eden hazine avcısı Victor ‘Sully’ Sullivan (Mark Wahlberg) ile kesişir. Kardeşine ne olduğunu bulma umuduyla ganimeti arama yolculuğuna katılan Nate ve Sully, ganimeti bulmakla ilgilenen ve onu elde etmek için ellerinden gelen her şeyi yapacak başka kişilerin olduğunu keşfetmesi çok da uzun sürmez.

Ruben Fleischer tarafından yönetilen Uncharted filmi, senaryosuna pek sadık kalmasa bile oyunlarda gördüğümüz güzel manzaralı sahnelere sadık kalıyor. Aksiyon sahneleri açısından seride yeniden yaratılan birçok sahne ile, oyunlardaki aksiyon sahnelerini karıştırmış gibi görünüyor. Yakın dövüş sahneleri hakkında yazılacak pek bir şey olmasa da daha büyük ölçekli sekanslar böyle bir video oyunu serisine dayanan bir filmden bekleyeceğiniz türden büyük ve aptalca heyecanlar sunuyor. Ancak, filmin eğlenceli kısımlara ulaşması biraz uzun sürüyor. Film uzun bir süre çok fazla heyecan verici olaylar sağlamıyor ve oyunların sağladığı yaratıcı bulmacalar ve tuzaklardan da yoksun kalıyor. Bu tür bir macera filmine bu tarz unsurların uygun olacağını düşünüyorum.

Filmin üçte ikilik kısmındaki şevk eksikliğinin çoğu, film yıldızlarının arasındaki kimyanın uyumsuzluğundan kaynaklanıyor. Wahlberg’ın geçmişte oynadığı karakterler daha komik ve daha karizmatikti fakat Sully, esprili ve alaycı olmaktan ziyade hantal ve aptal görünüyordu.  Oyunlarda gördüğümüz umursamaz bir tavırla söylediği o esprili cümlelerin yeniden yaratılmasını amaçlayan bir senaryo ona hiç de yardımcı olmamış.

Holland’ın kendisi, o kurnaz cazibeyi tam olarak oturtamamış olsa da Drake’in hala kendi içinde büyüyen bu versiyonu için genç yaşı karakter gelişimi açısından bir avantaj olabilir ancak senaryo, Drake’in naifliğini hazine avcılığı ve savaş konusundaki doğal yeteneğiyle dengelemeye gelince çok tutarsız. Ancak bu filmin agresif bir şekilde reklamını yaptığı bir devam filmi vaadi söz konusu olduğundan, Holland’ı tekrar rolde görme düşüncesi belki hoş karşılanabilir.

Kötü adam karakterleri için film biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Antonio Banderas’ı Moncada rolünde, Tati Gabrielle’i de paralı asker Braddock rolünde çok az görüyoruz. Bununla birlikte, Chloe rolündeki Sophia Ali ile Holland çekici bir kimya düzeyi oluşturma konusunda çok uzaktalar. Hiçbir oyuncunun birlikte iyi bir kimya yakalayamamış olması bizler adına üzücü bir durum.

Uncharted filmi, konu video oyunu uyarlamaları olduğunda kimsenin fikrini değiştirmeyecek bir yapım. Nate için live-action kaçamağı yapmak söz konusu olduğunda, küçük bir potansiyel israfı olduğunu düşünmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Filmin en iyi anlarının çoğu, oyunlardan alıntı yaparak yeniden canlandırılıyor ve bu haliyle bile dualshock’u elimize geçirdiğimiz andaki eğlence duygusunun yarısına ulaşamıyoruz. Holland’ın iyi oyunculuğuna rağmen Nate’in ilk büyük ekran macerası için, oyunları yıllar boyunca bu kadar eğlenceli hale getiren kişilik ve yaratıcılıktan ne yazık ki çok yoksun.

4

Erdi Yunus G.

The Lost Daughter: Anneler, Annelerimiz

Previous article

İnançta Zedelenme: Nightmare Alley

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like