0

Hugh Howey, Silo efsanesine ilk adımı kısa öykü olarak yazdığı Yün ile başlamıştı. Howey’in hayranlık uyandıran kalemi büyük etki yakalayınca Yün, kitap üçlemesine dönüşmüştü. Yayınlandığı yıllarda (2011 – 2013) büyük bir hayran kitlesi yakalayan bu post apokaliptik bilim kurgu, günümüzde Apple TV+ aracılığıyla tekrar gündeme geldi ve televizyona uyarlandı.

Normal şartlarda Silo ve benzeri kitapları uyarlamak zordur fakat arada nadir gelişen iyi uyarlamalarla da karşılaşabiliyoruz. Dizinin yaratıcısı olan Graham Yost’u isim olarak tanımayabilirsiniz ama kendisi Justified, The Pacific ve The Americans gibi harika dizilerin arkasında yatan beyinlerden biri. Ayrıca Speed gibi harika bir aksiyon klasiğinin de senaristi. Silo ise onun ilk bilim-kurgu denemesi değil, Falling Skies isimli dizinin de ilk sezonunda çalışmıştı. Anlayacağınız oldukça yetenekli, televizyonu ve izleyiciyi iyi tanıyan birisi. Silo’nun doğru ellerde olduğunun da kanıtı.

Silo Arakat Mag

Nedir bu Silo?

Anlayacağınız üzere Wool’un hikayesi kıyamet sonrası bir Dünya’da geçiyor. Artık insanlık, 144 katlı, kendi kendine yeten bir yeraltı şehri olan Silo’da hayata tutunuyordur. Silo’dan önceki zamana ait ise hiçbir kayıt yoktur. Silo’nun tüm sakinlerine dış dünyanın zehirli ve ölümcül olduğu öğretilmektedir. Temel kural şudur, yukarıda bir dünya olduğunun herkes farkında fakat herhangi bir kişi dışarı çıkma arzusunu ifade ederse, dışarıda yaşam olduğunu iddia ederse, temizlemeye, yani yeraltı şehrinden kirli dünyaya gönderilir.

Dışarıya gönderilenler ancak birkaç dakika dayanabilmekte ve çok geçmeden ölümle yüzleşmektedir. Silo sakinleri ise dışarının yaşanmaz olduğunu, temizlenme sırasında bu olaylara şahit olarak teyit eder. Temizlenme, olası ayaklanmanın, olası dışarı çıkma arzusunun bastırılması için canlı olarak izletilir.

Silo Arakat Mag

Gizemli Yeraltı Dünyası’nın Ekrana Yansıtılışı Epik Seviyede

Dizinin en başarılı olduğu nokta, kesinlikle prodüksiyon tasarımı. Gavin Bocquet, resmen kusursuzu inşa etmiş. Daha önce Star Wars (Episode I – II- III), Stardust, Miss Peregrine’s Home for Peculiar Children gibi ünlü filmlerde de bu görevi üstlenen usta isim Bocquet, yeteneğinin doruklarına çıkmayı başarmış. Gerçekten büyüleyici ve aynı zamanda ciddi anlamda korkutucu olan yeraltı dünyası Silo’nun bir parçası olabiliyorsunuz. Böylelikle bölümleri izlerken inşa edilen yapının detaylarına hayranlık duyuyorsunuz, ki sürekli de yeni detaylarla karşılaşıyorsunuz.

Dizinin bence tek ve temel sorunu ise temposu, yavaşladığı noktalarda bunu gerektiğinden fazla yapması. Ama şu var ki, böyle anlarda farklı problemlere değiniliyor, karakterlerin iç dünyası ve Silo’nun problemleri iyice gün yüzüne çıkıyor, o yüzden yavaşlığı affetmek de mümkün oluyor. Çünkü çözümlemeye yaklaştıkça, o yavaş bölümlerde değinilen gizemler aralandıkça heyecan artıyor ve özellikle son 2 bölüm her şeyi muazzam noktaya taşımayı başarıyor.

Silo Arakat Mag

Karakterler ve Oyuncu Seçimleri Seyir Zevkini Yükseltiyor

Oyuncu kadrosunun şahaneliği, şahit olduğumuz, izlediğimiz karakterler hakkında farklı duygular taşımamıza yardımcı oluyor. Tanıdık yüzlerle dolu yardımcı oyuncular zaten mükemmelken, dizinin merkezinde yer alan Rebecca Ferguson, Common, Tim Robbins ve Harriet Walter, oldukları her sahnede büyümeyi başarıyor ve canlandırdıkları karakterleri izleyici gözünde beklentiye sokabiliyorlar.

Dizinin gizemleri ve “sev ya da nefret et” kıvamındaki barındırdığı karakterleri, sırları tahmin edilemez noktaya götürebiliyor. Çünkü kimin, nasıl biri olduğunu net olarak söylemek imkansıza yakın. Fikir yürütülebilir ama sezon finaline yaklaştıkça, özellikle de sezon finali bölümünde herkes hakkında ne düşündüğünüz değişebiliyor, bu da Silo’yu hikaye anlamında oldukça sürükleyici kılan etmenlerden sadece bir tanesi.

Silo Arakat Mag

Yeni Dünya Düzeni ve Statükocu Yaklaşım

Yeni dünya düzeni, yeni halk, yeni medeniyet. Yeniliğin parçası olan, kökleri unutulmuş olaylara dayalı mitler, inançlar, ritüeller ve törenler. Silo bir bakıma, kurucularından bu yana nesilden nesile aktarılan ve işleyen “kusursuz” düzen. Silo’daki eski “yenilik” ise geleceğin yeniliğini kabul etmiyor. Böylece statükocu toplumsal yapı yaratılmaya çalışılıyor.

Statüko, kalıplaşmış, sorgulanmayan ve bağnaz olandır. Düzeni sorguladığında statüko tehlikeye girer ve şüpheli beyinler sadece “komplo teorisinden” ibaret olur. Silo ele aldığı meselelerde, politik anlamda da iyi  bir dizi olmayı başarıyor.

İkinci Sezon Onayı

Dizi ikinci sezon onayını henüz ilk sezonun tamamı yayınlanmadan önce almıştı. Bu da dizinin getirdiği başarının başka örneği. Gelecekte çok daha büyük olabilecek, potansiyeli sınırsız Silo’dan beklentim yeni sezonda büyük olacak. Bıraktığım yerden devam etmek için heyecanlıyım. Henüz izlemediyseniz, başlamanızı kesinlikle tavsiye ederim.

Ferit Doğan’ın bütün yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Aramızda Sahtekarlar Var: Secret Invasion

İyi Pişmiş Bir Ekip İşi: The Bear 2. Sezon İncelemesi

DAHA FAZLASI:

DUNE | BİRD BOX: BARCELONA | REMINISCENCE

Ferit Doğan
Yüksek Lisans öğrencisi (Radyo, Televizyon ve Sinema). Film eleştirmeni. Senaryo yazarı. Yönetmen.

Aramızda Sahtekarlar Var: Secret Invasion

Previous article

Blaxploitation’a Bilimkurgu Dokunuşları: They Cloned Tyrone

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.

More in Televizyon