0

John Carpenter sinema tarihinin en özgün bilimkurgu ve korku filmi yönetmenlerinden biri. Birbirinden farklı konuları ve distopyaları ile gönüllerde taht etmiş bir üstad. 1994’te çektiği In the Mouth of Madness ile korku filmi tarihine bir klasik kazandıran yönetmenin sıradaki filmi tabii ki merak konusu olmuştu. Böylesine başarılı bir film sonrası çıtayı bir tık daha yukarı çıkarabilecek miydi? Maalesef hayır, çıkaramadı. Village Of The Damned, başarılı bir çalışma olmasına karşın maalesef yönetmenin sınıfta kalan filmleri arasına girdi. Hatta yılın en kötü uyarlaması dalında aday oldu, şükür ödülü alamadı. Carpenter’ın Village of the Damned’ı, 1960 Wolf Rilla’nın çektiği aynı adlı filmin yeniden yapımıdır. Yeniden yapım olmasının verdiği dezavantaj ile maalesef istenilene ulaşamamış bir film çıkıyor karşımıza. Aksine ben filmi gayet başarılı buldum. Birkaç eksikle.

Kısaca konusuna değinelim… Mutlu bir kasaba düşünün. Kasabalının hepsinin dışarıda olduğu bir saatte sokakta fısıltılar duyulur ve kasabada bulunan herkes bir anda bayılır. Tüm kasaba, herkes. İşin ilginç yanı, kasabanın sınırına giren herkes bayılır. Kasaba hemen polis tarafından karantinaya alınır. Sebebi çözülemeyen bu bayılma kısa bir süre içerisinde biter. Kasabadaki herkes uyanır. Bayılmanın sırrı çözülemez ama etkileri görülmeye başlar: Şehirde bulunan bütün kadınlar hamile kalmıştır. Kriminaller olaya el atar fakat kadınların hepsi bebeklerini doğurmaya kararlıdrır. Tanrının eli değmiş, kutsanmışcasına hepsi aynı anda hamile kalmıştır ve bu dokunuşları da dünyaya getirmekte niyetlilerdir. Fakat bebekleri, hayallerindeki gibi olmaz. Dünyaya gelen bebeklerin hepsi beyaz saçlı, solgun bakışlı, boyundan zeki bebeklerdir. Olağanın dışında çocuklardır. Çocuklar büyüdükçe kasabadaki ağırlıkları artar. Çocuk gibi değil yetişkin gibi davranmaya, gezmeye, konuşmaya başlarlar. Yavaştan da güçlerini keşfetmeye başlarlar. Gaipten gelen bu çocuklar esasında hiç de çocuk değildir, sevimli ise hiç değillerdir.

John Carpenter her daim konu seçmede turnayı gözünden vurmuştur. They Live, In the Mouth of Madness, The Thing gibi başarılı filmlerin sahibi yönetmen ilginç gördüğü ve içinde bilim kurgudan izler taşıyan bir film görünce tekrar çekmeye karar vermiş. Carpenter’ı farklı kılan şey başarılı hikayelere sahip olması. Klişeyi sevmez. Özgün bir yönetmendir. Yönetmenliği de iyidir, filmi 10 numara 5 yıldız bir şekilde çekmiştir. Fakat In the Mouth of Madness sonrası remake işine girmesi filmin beğenilmemesindeki en büyük sebep diyebiliriz.

Carpenter, sinematografisini her filminde katlamaya devam etmiş bir yönetmen. Village of the Damned sinematografik açıdan başarılı bir film. Düzgün çekimlere sahip, görsel olarak başarılı bir film. Ekstrası olmayan bir çalışma. Fakat film çekimlerinden çok oyunculuğu ile öne çıkıyor. Baş rollerinde çocukların olması, filmi rezil de yapar vezir de yapar. Şahsen çocukların oyunculuklarını beğensem de genel kanının beğenmediği aşikar. Rol gereği soluk, mimiksiz, yetişkin gibi davranan çocuklar. Ritmik ve toplu hareket etmeyi çok iyi başarmışlar. Ordu gibi beraber hareket edip beraber tetik alıyorlar. Carpenter maalesef gerilimi üst düzey aktaramamış. 1995 için gayet başarılı da olsa Carpenter’ın altından kalkamadığı şey, kasabadaki bütün garipliklere sebep olan çocukları iyi bir gerilim ile aktaramaması.

Carpenter, başarılı bir konuyu yer yer tansiyonu arttırarak ama genelde tek düze çekerek biraz da olsa sınıfta kalıyor. Village of the Damned sonrası Carpenter’ın kariyeri maalesef aşağı doğru ilerlemeye başlar zaten. In the Mouth of Madness ile kariyerinde zirve sonrası bu film onun son iyi filmidir. Geri kalan filmler maalesef sıradanı aşamayacaktır. Village of the Damned ise son ve ortada kalmış başarılı filmi olacaktır. Günümüz standartlarına göre bile hala izlenebilecek, gayet başarılı ve kaliteli bir filmdir. Sadece birkaç tık daha yükselebilecekken tek düzeyde kalmıştır. Olsun, sonuçta bir John Carpenter filmi. İzleyin, izlettirin.

8

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Kapalı Mekan Paranoyası: Last Shift

Previous article

Tanrı Var ve Brüksel’de Yaşıyor: The Brand New Testament

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply