Yaratıcılığın ana akıma ulaşamadığı şu günlerde, takip etmeye ve güncel kalmaya çalıştığım şeylerle gönül bağımın zayıfladığını hissediyorum. Her geçen sene daha az şeye heyecanlanıyorum. Bir kere hiçbir şeyi tam anlamıyla sindiremiyorum. Sadece hızlıca tüketiyorum ve bitiyor. Beni bir ileri aşamaya taşımıyor, başka bir yola sokmuyor ya da yeni ufuklar açmıyor. Bir süre sonra, sevdiğim şeylerin de bu yola girmemesi için umut ederken buluyorum kendimi. The Bear, benim gönül bağımın hala güçlü durduğu sayılı eserlerden biri olarak kaldı. Arakat Mag kapsamında yazdığım ilk yazı olması bir yana dursun, bu inceleme üçlemesinin de sonu artık. The Bear, birden fazla viraj aldı. Bu … The Bear 4. Sezon: Geri Sayım okumayı sürdür
WordPress sitenizde gömmek için bu adresi kopyalayıp yapıştırın
Bu kodu sitenize gömmek için kopyalayıp yapıştırın