0

Jim Jarmusch, soğukkanlılığın ve yabancılaşmanın sinemadaki en kendine özgü temsilcilerinden biri. Father Mother Sister Brother, yönetmenin hem biçimsel hem duygusal anlamda köklerine döndüğü bir film. Üç bölümden oluşan bu antoloji; ebeveynler ve yetişkin çocukları arasındaki görünmez mesafeyi, paylaşılamayan sevgi biçimlerini ve küçük yalanların ardındaki korunma içgüdüsünü ele alan naif bir olay örgüsüne sahip.

Father Mother Sister Brother Film İnceleme Arakat Mag 2025 Filmekimi Jim Jarmusch Mayim Bialik Charlotte Rampling Cate Blanchett

Jarmusch’un İnsan Kırıntıları

JarmuschPaterson’daki dingin gözlemini, Broken Flowers’taki baba-oğul boşluğunu ve Coffee and Cigarettes’taki diyalog temelli mizahını bu kez tek bir yapıda birleştirmiş. Filmin yapısı klasik dramatik çizgiden uzak, ama onun sinemasına aşina olanlar için bu alışıldık bir ritim. Uzun duraklamalar, garip suskunluklar, ironik tekrarlar… Her biri, karakterler arasındaki görünmez duvarları sessizlikle ören birer etmen.

Filmin her bölümünde “Çayla kadeh tokuşturmak doğru mu?” repliği gibi küçük tekrarlar, aynı cümlenin farklı ağızlardan çıkışı, pahalı kol saatleri ya da bozuk arabalar gibi ayrıntılar var. Bunlar, sadece Jarmusch’un oyunbozarlığını değil, aile içi iletişimsizliğin evrenselliğini de işaret etmekte. “Bob’s your uncle” (“Krallar gibi”) sözü farklı aksanlarla tekrarlandıkça kültür değişiyor ama duygu sabit kalıyor. Burada önemli olan, birbirine yabancı ama kan bağıyla bağlı insanların garip yakınlığı.

Ve her zamanki gibi, Jarmusch’un kamerası karakterlerini yargılamıyor. Onları sadece izliyor, tıpkı biz izleyiciler gibi. Filmin gücü de tam burada yatıyor: olay örgüsü açıldıkça sıradan olanın, tekrar edenin, sıkıcı görünenin içindeki insanlık kırıntıları ortaya çıkıyor. Bir noktada artık her karakteri benimsiyoruz, çünkü onlar da bizim gibi: süregelen bu hayatın içinde sürüklenen parçacıklar.

Father Mother Sister Brother Film İnceleme Arakat Mag 2025 Filmekimi Jim Jarmusch Mayim Bialik Charlotte Rampling Cate Blanchett

Baba: Parayla Satın Alınamayan Yakınlık

İlk bölüm olan “Father”, filmin hem en mizahi hem de en buruk kısmı. Adam Driver ve Mayim Bialik’in canlandırdığı kardeşler, uzun zamandır görüşmedikleri babalarını (Tom Waits) ziyaret etmek üzere New Jersey kırsalına giderler. Arabanın içindeki diyaloglar baştan sona gergin, kelimeler ise bir tür diplomasi gibi. Bu insanlar, aile olduklarını hatırlamaya çalışan ama artık birbirlerine yabancılaşmış bireyler.

Tom Waits’in canlandırdığı baba figürü ise tam anlamıyla Jarmusch’un evrenine ait: eksantrik, biraz da hınzır. Çocuklarının gelmesi üzerine evini temizlemek yerine daha da dağıtıyor; “unutkan, dağınık yaşlı adam” rolünü bilinçli bir şekilde oynayarak oğlunun maddi desteğini sürdürmeye çalışıyor. Bu, hem trajik hem de komik bir an. Çünkü Jarmusch burada aile ilişkilerini bir tür pazarlık, bir tür rol oyunu olarak görüyor.

Bu bölümdeki mizah son derece kuru, kahkaha attırmaktan çok gülümsetiyor. Babanın kullandığı kelimeler, Jeff’in sıkıcı nezaketi ve Emily’nin gergin tebessümü arasında sıkışmış bir dünya var. Burada kimse kötü değil, sadece savunmada. Herkes, kırılmamak için küçük bir yalanın arkasına saklanıyor.

“Father” bölümü, Jarmusch’un zamana ve yaşlılığa dair düşüncelerini de taşıyor. Babanın yalnızlığı, çocukların nezaketinin ardındaki suçluluk gibi her detay, günümüz orta sınıf ailelerinin görünmez çatlaklarını temsil ediyor. Ve o çatlakların ardında, film boyunca keşfettiğimiz en insani detaylar gizleniyor.

Father Mother Sister Brother Film İnceleme Arakat Mag 2025 Filmekimi Jim Jarmusch Mayim Bialik Charlotte Rampling Cate Blanchett

Anne: Porselen Bir Sofradaki Duygusal Mesafe

İkinci bölüm olan “Mother”, filmin en teatral ve incelikli kısmı. Charlotte Rampling’in zarif ve buz gibi performansıyla merkezde olduğu bu hikâyede, iki kız kardeş —Timothea (Cate Blanchett) ve Lilith (Vicky Krieps)— Dublin’deki anne evine çay içmeye gider. Her şey kusursuz görünür: masa örtüsü ütülü, kekler titizlikle dizilmiş, ev sessiz ve düzenli. Ama bu kusursuzluk, altındaki kırılganlığı gizleyemez.

Jarmusch, burada Mike Leighvari bir toplumsal dram havası yaratıyor. Timothea; annesinin izinden gitmiş, hayatını düzene sokmuş bir figür. Lilith ise tam tersi: bohem, dağınık ama içten. Aralarındaki fark, annenin sevgisini ölçmenin tek yolu gibi duruyor. Ve anne, sevgi yerine “onay” dağıtan bir hakim gibi masanın başında oturuyor.

Bölümün en çarpıcı yanı, yalanın biçim değiştirmesi. İlk hikâyedeki baba para için kandırırken, burada kız çocuğu kendi kimliğini gizliyor. Lilith, annesine “başarılı” görünebilmek için her şeyi uyduruyor: işi, ilişkisi, hatta arabası bile gerçek değil. Bu, trajikomik bir biçimde aile bağlarının samimiyetini değil, yüzeydeki saygınlığı koruma çabası.

Rampling’in donuk bakışları, Blanchett’in gergin elleri, Krieps’in boğuk gülümsemeleri… Her biri, Jarmusch’un sessizlik yönetiminde adeta müzik gibi çalışıyor. Diyaloglar kadar duraklamalar da anlam taşıyor. “Mother” bölümü, bir annenin sevgisizliğinden ziyade o sevgiyi ifade edemeyişinin hikâyesi. Ve belki de en evrensel olan budur: sevginin sessizlikte boğulması.

Film İnceleme Arakat Mag 2025 Filmekimi Jim Jarmusch Mayim Bialik Charlotte Rampling Cate Blanchett

İkiz Kardeşler: Kayıplarla Barışmak

Üçüncü bölüm olan “Sister Brother”, önceki iki hikâyeden hem yapısal hem de duygusal olarak farklı. Burada artık anne-baba yok, yalnızca geride kalanlar var. İkiz kardeşler Skye (Indya Moore) ve Billy (Luka Sabbat), Paris’teki boş aile evlerine giderler. Buradaki kırılma noktası ise ebeveynlerinin ani ölümünden sonra evin içinde dolaşırken hem fiziksel hem duygusal bir boşlukla yüzleşmeleri.

Bu bölüm, filmin en melankolik kısmı. Önceki hikâyelerdeki sinirli veya zoraki gülümsemeler, yerini sessiz bir kabullenişe bırakıyor. Kardeşler; evde buldukları eşyalar, eski notlar ve anılar üzerinden ebeveynlerinin aslında ne kadar çok şey gizlediğini fark ediyor. Fakat bu gizlilik, kötücül değil; aslında tamamen korumacı. Jarmusch burada yalanı bir savunma biçimi olarak kutsamıyor, daha çok anlıyor ve anlamamızı sağlıyor.

Indya Moore’un zarif ve kırılgan performansı, bu bölümün kalbi konumunda. Skye’ın kardeşiyle kurduğu telepatik “ikizlik bağı”, ebeveynlerin eksikliğinde bile sevginin biçim değiştirebildiğini gösteriyor. Film, bu noktada ölüm temasına geçerken bile duygusal sömürüye kaçmıyor. Tam tersine, kabullenmenin dinginliğini buluyor.

“Sister Brother” bölümüyle Jarmusch, antolojinin duygusal bağlamını tamamlıyor. İlk iki hikâyedeki eksik temas, burada ruhsal bir buluşmaya dönüşüyor. Aile bireylerinin birbirlerine söyleyemedikleri her şey, boş bir evin sessizliğinde yankılanıyor. Ve o sessizlik, filmin en anlamlı ve detaylı tarafı.

Film İnceleme Arakat Mag 2025 Filmekimi Jim Jarmusch Mayim Bialik Charlotte Rampling Cate Blanchett

Küçük Yalanların Evrensel Gerçeği

Father Mother Sister Brother, Jarmusch’un filmografisinde belki “üst rafta” yer almayan, ama sahip olduğu ruhuyla en tutarlı işlerinden biri. Yönetmen bu kez devrim yapmıyor; sadece insan olmanın basit hallerini, aile olmanın kırılgan doğasını gösteriyor. Filmin tümü, sanki bir akşamüstü ışığında çekilmiş gibi; loş, sakin ve içten.

Üç hikâyenin de ortak noktasında şu var: Herkes bir şekilde birbirine yalan söylüyor, fakat asla kötü niyetle değil. Bu yalanlar, kırılgan bağları koruyan zarflar gibi. Gerçekle yüzleşmek acı verici olduğunda, insanlar sevgiyi korumak için gerçeği eğip büküyorlar. Jarmusch, bu kaçamak dürüstlükleri romantize etmiyor ve empatiyle anlıyor.

Filmin temposu yavaş, mizahı kuru, sinematografisi sade. Ama bütün bunlar tamamen kasıtlı. Çünkü Jarmusch’un dünyasında gösteriş değil, gözlem önemli. Yönetmen, filmde tekrarlayan bazı detayları şu şekilde açıklıyor:

Üç hikâyede de iki ortak öge var; biri “Bob’s your uncle” sözü, diğeri ise Rolex saatler (gerçek ya da sahte). Bir arkadaşım Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yaşamıştı ve New York’tan aldığı sahte Rolexleri orada rüşvet aracı olarak kullanırdı. Bu, beni sahte Rolexlerle takıntılı hale getirdi.

Jarmusch işte böyle biri. Hayatı en sıradan noktalarından yakalayıp oldukça tuhaf şekilde kullanabiliyor. Bir çay bardağının titremesi, bir saate bakış, bir cümlenin yarım kalışı… Her biri, insan ilişkilerinin mikro dramlarını oluşturuyor. Father Mother Sister Brother, aileye dair büyük cümleler kurmayan ama sessizce kalbimize yerleşen bir film. Jarmusch, bir kez daha gösteriyor ki bazen sevgi, en çok da söylenmeyen yerlerde gizlidir.


Ferit Doğan‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, X ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

The Secret Agent: Kaç, Kaçabilirsen!

Sirāt: Sonsuz Ritmi Yakala

Ferit Doğan
Yüksek Lisans öğrencisi (Radyo, Televizyon ve Sinema). Film eleştirmeni. Senaryo yazarı. Yönetmen.

The Lost Bus: Kaosun Tam Ortasında

önceki yazı

Rebuilding: Hayata Yeniden Başla

sonraki yazı

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

Bunlar da ilginizi çekebilir