By Marvel’ın yeni dizilerinden biri olan Ironheart, ilk sezonunu tamamladı. Disney+’ta yayınlanan dizi, MCU‘nun yeni kahramanını izleyicilere tanıtıyor. Dominique Thorne’un başrolünde yer aldığı yapım, daha çıkmadan önce çeşitli tartışmalara konu oldu. Kalitesinden bağımsız olarak, yalnızca fragmanlarının yayınlanmasıyla birlikte “SJW”, “woke” gibi ifadelerle toksik kitlelerin hedefi hâline gelmesi, dizinin üzerinde gereksiz bir baskı yüklenmesine neden oldu.
Bu yazı Ironheart dizisi hakkında spoiler içerebilir.
Yeni Hikayeler
Ironheart, beyazperdeden ziyade henüz çizgi roman dünyasında bile yeni sayılabilecek bir karakter. Pek bilinen biri olduğu da söylenemez. Dizi çıkmadan önce birkaç çizgi romanına merak edip göz atmıştım. Pek orijinal bir karakter olduğunu söyleyemem; klasik süper kahraman öğeleriyle donatılmış, oldukça zeki bir karakter. Bu klişe öğelerden bahsederken olumsuz bir anlam kastetmiyorum. Okuduğum kısımlardan keyif aldım; elbette bir yazarlık mucizesi değil ama okurunu üzmeyecek seviyede bir işti. Karakterin üzerindeki en büyük baskı ise şüphesiz Tony Stark, yani Iron Man ile kıyaslanıyor olması. Bu pek adil bir kıyaslama sayılmaz; Iron Man nereden baksanız 80 yıllık bir karakter ve Robert Downey Jr. ile birlikte popülerliği katlanarak arttı. Riri Williams, yani bilinen adıyla Ironheart, henüz on yılını bile doldurmadı.
Karakterden kısaca bahsetmem gerekirse, daha önce de belirttiğim gibi, Ironheart çok temel süper kahraman taslaklarının tekrarlanan bir biçimi. Belli başlı imkânlara erişimi yok, sevdiği birini kaybediyor ve tüm bu olumsuzluklara rağmen üstün zekâsıyla yaşadığı hayatı değiştirmeyi hedefliyor. Şöyle bir okuyunca, mutlaka bu özelliklere sahip onlarca karakter aklınıza gelmiştir. Tony Stark ile olan bazı zıtlıklar dizide sıkça gündeme geliyor; bunlardan en belirgin olanı ise maddi farklılıklar. Bu noktalarda dizinin çizgi romana sadık kaldığını söylemek mümkün. Karakterin motivasyonu izleyiciye düzgün bir biçimde aktarılarak fena olmayan bir zemin hazırlanabiliyor.
Dizi her ne kadar fena olmayan bir zemin hazırlamaya çalışsa da kaderi, son dönemde çıkan Marvel işlerinden pek farklı değil. Thunderbolts’u bir kenara ayırırsak, eli yüzü düzgün bir MCU yapımı kalmamış gibi görünüyor. Belki biraz Daredevil denebilir ama onun da önceki sezonlarıyla kıyaslandığında arada devasa bir kalite farkı var. Fabrikada üretilmiş gibi, aynı formüllerin tekrar tekrar işlendiği yapımlar artık izleyicide merak uyandırmıyor. Gelecek projelerden The Fantastic Four: First Steps dışında, Avengers filmlerinin de kaderinin çok farklı olacağını düşünmüyorum. Verilen kararların çoğu ise plansız, programsız ve yalnızca günü kurtarmaya yönelik hamlelerden farksız görünmüyor.
Mantıksız Hamleler
Dizi, sezon boyunca izleyiciyi karakterlere bağlama konusunda zorluk yaşıyor. Başrolümüz Riri Williams dışında, bir izleyici olarak diğer karakterleri pek umursayamıyorsunuz. Açıkçası, umursamanın ötesinde çoğunu ciddiye bile alamıyorsunuz. Belki biraz Anthony Ramos’un canlandırdığı The Hood karakteri, bunu başarabilen yegâne isim oluyor. Fakat onun dışındaki karakterler hiçbir noktada sizi yakalayamıyor. MCU’nun önceki dönemlerinde yan karakterlerin hikâye içinde önemli bir rolü olurdu; önemli bir rolleri olmasa bile, izleyiciyle genellikle komedi unsurları aracılığıyla bağ kurar, ekran süreleri anlam kazanırdı. Ironheart’ta ise bu tamamen rafa kalkmış. Sahneye çıkan her karakter sanki yalnızca süreyi doldurmak için eklenmiş gibi hissettiriyor.
Sezona genel olarak baktığımızda, insanların aklında kalan tek bir şey var: Ellerinde onlarca defa evrene dahil etme fırsatı varken kullanmadıkları ve bu diziye sakladıkları Sacha Baron Cohen’in canlandırdığı Mephisto karakteri. Bir izleyici olarak bu kararı sevmedim. Sevmeme sebebim, bunu yapmalarının tek amacının dizinin çoğunluk tarafından umursanmıyor olması. Bu hamle yalnızca diziyi izletmek için yapılmış gibi duruyor. Zaten Mephisto da öyle dahice bir biçimde evrene dahil edilmiyor. Agatha, Scarlett Witch ya da Doctor Strange gibi karakterler aracılığıyla mantıklı bir şekilde tanıtmak varken, sırf bu dizinin biraz daha izlenmesi için böyle güçlü bir karakteri bodoslama sokuyorlar.
Ironheart, ilk bölümleriyle fena bir iş çıkarmasa da sezon ilerledikçe ivmesini kaybediyor. Tüm olumsuzluklarına rağmen, Riri Williams karakterini izleyiciye bir şekilde tanıtmayı başarıyorlar. Ben, karakteri seven taraftayım. Fakat ana karakter dışında diziyle ilgili pozitif anlamda söylenebilecek pek bir şey yok. Teknik açıdan, görsel efektleri ve dövüş sekanslarını beğendiğimi söyleyebilirim. Aksiyon açısından doyurucu olmasa da fena sayılmaz. Bahsettiğim gibi, en azından ana karakter evrene başarılı bir şekilde dahil ediliyor. Bu diziyi MCU yapımları arasında zirveye yazmayacağım gibi, en dibe de koymam. Ortalarda bir yerde kendisine rahatlıkla yer bulabilir.
Son Sözler
Ironheart’ın, genel olarak izleyiciyi memnun etmeyen bir diğer Marvel içeriği olduğunu söyleyebiliriz. Aynı formüllerin defalarca denenip farklı sonuçlar doğuracağını düşünmek, sanırım artık Kevin Feige‘nin kronikleşmiş bir sorunu hâline geldi.
Sezon yapısı olarak bir Netflix dizisi mantığının sürdüğünü söyleyebilirim: Fena başlamayan, ancak gittikçe düşen ve düştüğü noktada da toparlanamayan bir yapım olmuş Ironheart. “Diziyi önerir misin?” sorusuna ise pek pozitif bir cevap veremem. Yine de ana karakter hatırına, süper kahraman hayranıysanız çerezlik bir biçimde izleyeceğiniz bir yapım diyebiliriz kendisine.
Ali Can Bartu Sakarya‘nın tüm yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, X ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar