Elijah Bynum’un yazıp yönettiği, 2023 Sundance Film Festivali’nde prömiyerini yaptıktan sonra inanılmaz iyi eleştiriler almasına rağmen başrol oyuncusu Jonathan Majors’un taciz ve saldırı iddialarının mahkemelik olması nedeniyle Oscar hayalleri tepetaklak olan Magazine Dreams uzun bir bekleyişin ardından karşımıza çıktı.
Amatör bir vücut geliştirici olan Killian Maddox’un hem fiziksel hem de zihinsel sınırlarını zorlayarak şöhret hayallerinin peşinden koşmasını konu alan yapım, seyirciye travmaların içinde büyüyen karanlık bir auraya sahip bir anti-kahraman sunuyor. Film, tarz olarak başından sonuna kadar karakterinin peşinden gidip onun eylemlerine seyirciyi dahil etmeyi tercih ediyor. Her anında rahatsız edici ve yer yer de cringe olmayı başarsa da, bu tarafı filmin atmosferine oldukça katkıda bulunuyor.
Rahatsız Edici ve Kırılgan Bir Kaybeden Öyküsü
Magazine Dreams için ne bir zafer öyküsü, ne de bir spor filmi diyebiliriz. İlla bir şeye benzetmek istersek karanlık bir karakter çalışması ve sarsıcı bir koyu dram diyebiliriz. Filmin pek çok anı, günümüzün klasiklerinden bir sahne içeriyor gibi bir etki yaratmayı başarıyor. Seyircinin beklentisini beslerken, karakterin tahmin edilemezliği filmin seyir zevkini artırıyor.
Ana karakterin seçmelere gittiği bir sahne Whiplash’i hatırlatırken, karakterin karanlık zihnindeki eylem planları yer yer Fight Club havası veriyor. Karakterin saflıkla, testosteronun verdiği dengesizlik arasındaki gelgitleri ise Nightcrawler filmindeki ana karakteri hatırlatıyor. Bu bağlamda, filmin içinde pek çok referans bulmak mümkün oluyor. Ancak film bunu yaparken bahsi geçen filmleri taklit etmiyor. Kendince bir stil yakalıyor. Bu yüzden de atmosfer yaratmaktaki başarısı nedeniyle takdiri hak eden bir film ortaya çıkıyor.
Kasvet ve Terin Dansı
İlk dakikalarından itibaren, Magazine Dreams sizi boğucu bir dünyaya çekiyor. Görüntü yönetmeni Adam Arkapaw’un elinden çıkan görüntüler, ana karakter Killian’ın içsel kaosunu yansıtmakta zorluk çekmiyor. Soluk kahverengiler, loş ışıklar ve gölgelerle örülü sahneler, Majors’un karakterinin hem fiziksel hem de duygusal yükünü seyirciye yansıtmak açısından oldukça doğru seçimler olarak yorumlanabilir.
Vücut geliştirme sahneleri, klasik müzikle kadrajlanan bir sahne şöleni gibi başlasa da, bu coşkulu sahneler zamanla kendini gerçekliğin kasvetine bırakıyor. Killian’ın protein shakelerini yudumlarken çenesinden akan süt damlaları ya da aynada kendine bakarkenki donuk ifadeleri, filmin rahatsız edici tonunu pekiştiriyor. Bu yaratılan atmosfer, yer yer Taxi Driver‘ın neonla yıkanmış New York sokaklarından ya da Black Swan‘ın zarif ama tekinsiz bale dünyasından aşina olduğumuz bir his gibi ruhumuzu çevreliyor. Bizi patlamakta olan bir bombanın ısınma sürecine hazırlıyor.
Oscarlık Bir Performans
Jonathan Majors; takıntılı, dengesiz ve psikolojik açıdan tehlikeli karakterini öylesine bir performansla yükseltiyor ki, karakterden tiksinseniz bile gözünüzü filmden ayıramıyorsunuz. Karakterin çaresizlikleri, yol yordam bilmezlikleri ve her fırsatı eline yüzüne bulaştırması, bir noktadan sonra nefessiz kalıp yorgun düşmenize neden oluyor.
Gelecekte “karanlık sosyopatlar” listesi yapılırsa, Killian Maddox karakterinin içinde yer alması olası gibi gözüküyor. Çünkü karakterin cinsel eğiliminin belirsizliğinden tutun da, rüyalarını süsleyen dergi posterlerinin bile çocukluktan gelen bir tutku mu yoksa aile içi şiddetin verdiği bir travmanın sonucu mu olduğunun tam altı çizilmiyor. ”Toplumun yarattığı bir canavarla sizi baş başa bırakıyoruz, isterseniz çığlık atabilirsiniz ama bu size kalmış.” tavrı filmin çekici yanlarından biri halini alıyor.
Majors, Creed III‘teki sert boksör ve The Last Black Man in San Francisco‘daki kırılgan hayalperest rollerinden sonra, bu filmde bambaşka bir sınav veriyor. Killian, dışarıdan bakıldığında bir dağ gibi yıkılmaz görünmesine rağmen, iç dünyasına adım attığınızda o dağ çökmeye hazır bir kum tepesine dönüşüyor. Majors, bu ikiliği inanılmaz bir ustalıkla kotararak Magazine Dreams‘in odak noktası olmayı ve filmi tek başına taşımayı başarıyor. Gözlerindeki çocuksu kırılganlık, bir anda öfkeye dönüşebiliyor. Sessiz mırıldanmaları ve histeri krizleri, karakteri gerçekçi kılmak için gereken faktörlerden birine dönüşüyor. The Green Mile filmindeki koca dev John Coffey’in iyilik meleği ruh hali, bu filmde karanlık bir kabusa dönüşüyor.
Kusursuzluğu Teğet Geçmek
Ana karakterimiz, filmin başından sonuna kadar ideallerine tutunmak isterken, aslında toplumun sevdiği bir insan olmak istiyor. Ancak karşısına çıkan herkesin fikirlerine fazla değer verdiği için yoldan çok hızlı sapabiliyor. Toplumun dayattığı prototiplere dönüşmeye başlıyor. Sağlıksız besinlerle beslenerek obezleşen ABD halkı ile erkekliği silahlar, kadınlara hükmetme, şiddet ve hoşgörüsüzlük olarak gören muhafazakar kesimin filmin içinde eleştirilmesine özen gösteriliyor.
Magazine Dreams özenle yazılmış senaryosu, yenilikleriyle ayakta durabilen hikaye kurgusu ve karakter çeşitliliğiyle bir slow burn olarak ağızda lezzetli bir tat bırakıyor. Filme konsantre olmak zorunda kalmıyorsunuz; film kendi uyarıcılarının içindeki patlamalarla ilginizi canlı tutmayı başarıyor.
Peki bu kadar başarılı giden bir film neden bir başyapıta dönüşemiyor? Bunun cevabı ise çok basit. Magazine Dreams başından sonuna kadar o kadar vaatkar ki, seyirci kendini büyük bir finale ve karanlığın içinde yanmaya hazırlıyor. Kendimizi adeta kabaca cehennemi andıran bir finale layık görüyoruz. Çünkü, film başından sonuna kadar bizleri bu rahatsızlıkla uyanık tutuyor. Killian’ın idolüyle yüzleşmesi ve ardından gelen belirsiz son, izleyiciyi tatmin etmekten çok soru işaretleriyle baş başa bırakıyor. Bu yüzden de filmin finalinin tartışmalı ve heves kırıcı olduğunu söyleyebiliriz.
Jonathan Majors’ın olağanüstü performansıyla şahlanan Magazine Dreams, rahatsız edici atmosferi ve mizansenleriyle karanlık tonlu filmleri sevenler için bir hazine. Öte yandan, harika senaryosunu mükemmel bir final ile taçlandıramaması, en büyük zayıflığı olarak yorumlanabilir. Görsel olarak çarpıcı, duygusal olarak ise sarsıcı bir atmosfer sunan bir deneyim akılda kalıyor. Film bittiğinde ve ışıkları kapattığınızda kafanızın içinde Killian Maddox’ın kırılgan ve rahatsız edici bakışlarını görüyorsunuz.
Haktan Kaan İçel’in, diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar