0

Ruth Ware’ın haftalardır çok satanlar listesinde zirvede kalan romanının, gerilim dolu mavi bir karanlıkta geçen uyarlaması olan The Woman in Cabin 10, Simon Stone yönetmenliğinde Netflix’te 10 Ekim’de yayınlanmaya başladı.

The Guardian’da hırslı bir araştırmacı gazeteci olan Laura Blacklock (Keira Knightley), bir hayır derneği hakkında yazacağı makale için bir grup milyarder insanla birlikte lüks yat yolculuğunda cinayete tanık olur. Biz de Laura ile birlikte bu gizemi çözmeye çalışırken buluyoruz kendimizi. Film, daha açılışından itibaren bazı klişeler ve tahmin edilebilir olay örgüsüyle, izleyeceğimiz anlatının benzersiz ve özel olmadığını hissettiriyor. Hatta yine kaynağını edebiyattan alan uyarlama gerilim/gizem filmleri olan The Girl on The Train ve The Woman in Window’u akıllara çokça getiriyor.

Bu yazı The Woman in Cabin 10 filmi hakkında spoiler içerebilir.

The Woman in Cabin 10 Film İncelemesi Arakat Mag 2025 Netflix Simon Stone Keira Knightley Guy Pearce David Ajala

Acıyı Bizzat Deneyimlemek

Ana karakter Laura “Lo”, kısa bir süre önce para aklama olayında kendisine kaynaklık eden bir kadının öldürülmesi üzerine buhranda olan saygın bir araştırmacı gazetecidir. Ezilen Kürt kadınlarıyla ilgili yayınladığı makale, Anne Lyngstad’ın (Lisa Loven Kongsli) dikkatini çekmiş ve onu lösemili hastalar derneği için düzenlediği hayır organizasyonuna davet etmiştir. Böylelikle Lo, üç günlük sürecek ve Norveç’ te galası yapılacak olan yat yolculuğuna adım atar.

Lüks yattaki ortam ve karakterler, Agatha Christie romanından fırlamış gibi gözükse de daha yüzeysel oldukları açık. Çünkü yat listesindeki konuklardan Lo’nun eski erkek arkadaşı Ben (David Ajala) dışında diğerlerinin karakter gelişimini göremiyoruz film boyunca. Yat sahipleri Bay Bullmer ve eşi Anna, ünlü pop star Danny (Paul Kaye) aile doktoru Dr. Mehta (Art Malik) sosyal medya fenomeni Grace (Kaya Scodelario) bilişim şirketi sahibi Thomas Heatherley (David Morrissey) ve bağımlı eşi Heidi (Hannah Waddingham) sınırlı konuşma diyalogları ile arka planda kalıyor.

Laura’nın yolculuk sırasında ev sahibi Anne Lyngstad tarafından görüşmeye çağrılmasıyla filmin ilk kırılma noktası oluşur. Nitekim Anne, 4. evre kanser hastasıdır ve kuracağı vakfa tüm servetini bağışlamak ister. Bu plandan sadece Laura’ya söz ettiğini sanmaktadır. Laura ise, yakın geçmişteki travmasının etkisinde olan, adeta dünyada küçük bir iyiliğe tanıklık etmek isteğinde olan bir karakterdir. Burada film, ahlaki bir soruyu gün yüzüne çıkarıyor. Acıyı kendimiz deneyimlemeden harekete geçebilir miyiz? Laura, ona tanıklık eden kadının öldürülmesi üzerine daha mı cüretkar veya Anne Lyngstad, kanser teşhisi almasaydı lösemi üzerine bir hayır derneği kurar mıydı?

The Woman in Cabin 10 Film İncelemesi Arakat Mag 2025 Netflix Simon Stone Keira Knightley Guy Pearce David Ajala

Tehditkar Uyarılar ve Paranoya

Aynı günün gecesinde Laura, kaldığı 8 numaralı kamaradan seslerle uyanır. Güverteye çıktığında ise yan kamarasından (10 numaralı kamara) bir insanın itilerek suya düştüğünü görür. Kısa süre içerisinde, yat sahipleri, konuklar, mürettebatın olay yerinde ona inanmaması ve odanın baştan beri boş olduğunu söylemesi, Laura’nın akıl sağlığını sorgulanması, izleyicide de bir ikilem yaratıyor. Burada; otoriteyi elinde bulunduran kişilerin bir suç karşısında, iddiaların ihtimali üzerinde bile durmaması, geçerliliğini varsaymamasına güçlü bir atıf var gibi gözüküyor.

Ertesi sabah, Laura 10 numaralı kamaradan gerekli ipuçlarını elde eder. Konuklardan tek güvendiği eski erkek arkadaşı ve ailenin özel fotoğrafçısı olan Ben’e  (David Ajala) kanıtları sunduğunda aldığı tavsiye, zengin ve güçlü insanların hayatlarına burnunu sokmaması gerektiğidir. Fakat gözü pek bir karakter olduğundan, yatta yolculuk boyunca defalarca ölümle burun buruna gelmesine rağmen pes etmez. Laura bu gizemin peşine düşmüşken yatta daha önce görmediği ismi Witt olan bir kadınla karşılaşır. Kadının kimliğini deşifre etmesiyle birlikte sırlar perdesi yavaş yavaş aralanmaya başlar.

Laura’nın travması üzerinden onu yalnızlaştıran, eleştiren ve küçümseyen yat misafirleri, özellikle filmin ikinci yarısında manipülatif eylemlerini artırmaktan kaçınmıyorlar. Keira Knightley, Laura karakterini histerik ve telaşlı olmaktan öteye taşıyor. Filmin öngörülebilir temposunda adeta bir can simidi işleviyle, onu saran gerilimden kurtarıp sorgulayıcı bir tavır takınmamızı sağlıyor. Diğer karakterler, Malik, Morrisey, Scolderio, Ings, sadece kibirli seçkinler rolünün hakkını verirken acaba mini bir dizi izleseydik bu yardımcı rollerin öne çıktığı bir versiyonu nasıl olurdu diye düşündürüyor.

Gizem, gerilim ve polisiye türü sevenlerin kaçırmaması gereken, baştan itibaren kasvetli ve soğuk bir ortamda, ipleri havada bırakmadan ilerleyen The Woman in Cabin 10, belki de bizleri hep gitmek istediğimiz o yolculuk üzerine düşündürüyor.


Fatma Kıpçak‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, X ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Frankenstein: Tanrıyı Oynamanın Bedeli

TRON: Ares: Yeni Bir Güncelleme Daha

Fatma Kıpçak
İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği mezunu. Sinema ve edebiyat tutkunu.

    Frankenstein: Tanrıyı Oynamanın Bedeli

    önceki yazı

    The History of Sound: Yaşam Yolculuğunu Tayin Etmek

    sonraki yazı

    Yorumlar

    Yorumlar kapatıldı.

    Bunlar da ilginizi çekebilir