1

Türkiye sinemasında uzun zamandır bu kadar köklü, bu kadar yerinden konuşan bir hikâyeye rastlamamıştık. Sahibinden Rahmet, Emre Sert ve Gözde Yetişkin’in kırsal gerçekliği mizahla harmanlayan bakışını, meteor yağmurlarıyla altüst olan bir Anadolu köyünün iç dinamikleri üzerinden kurarken; kapitalizmin en küçük çatlaklardan bile nasıl sızabildiğini incelikle gösteriyor. Yeniceköy’ün kendi hâlinde akan rutinine gökten düşen bir taşla başlayan bu kırılma, yalnızca bir mucize ya da felaket ihtimalini değil; insanların içindeki arzuyu, kaygıyı, kıskançlığı ve umudu da görünür kılıyor.

Cem Yiğit Üzümoğlu, Aslı İnandık ve Sarp Akkaya gibi güçlü oyuncuların taşıdığı film, dünya prömiyerini 27. Şangay Film Festivali’nde yapmış; Türkiye’de ise ilk kez 62. Altın Portakal Film Festivali’nde seyirciyle buluşmuştu. Ardından vizyona giren Sahibinden Rahmet, taşranın klişelerini yeniden üretmek yerine, alıştığımız köy hikâyesine yepyeni bir perspektif getirdi: Meteorun düştüğü tarlanın kime ait olduğu tartışmasından, taşın bir anda meta haline dönüşmesine; Amerikalıları Godot gibi bekleyen köylülerin hayallerinden, her bir karakterin görünmez yaralarına kadar uzanan katmanlı bir yapı…

Film, İrfan’ın (Cem Yiğit Üzümoğlu) küçük taşlarla başlayan farkındalığını, büyük bir taşı bulduğunda yaşadığı dönüşüme taşıyor. Rüya sekansı, mezar taşı arayışı, köyün içten içe çürüyen düzeni ve Münevver’in (Aslı İnandık) sezgileriyle ilerleyen bu hikâye; kasabanın kolektif hafızasını, sözlü geleneklerini, batıl inançlarını ve modern çağın “para”yla başlattığı büyük yanılgıları ustaca işliyor. Yönetmen ikilinin deyimiyle, “bir taşa yüklenen değer ve mana” filmin damarına işleyen en güçlü yorumlardan biri haline geliyor.

Bu röportajda Emre Sert ve Gözde Yetişkin, Sahibinden Rahmet’in isminin hikâyesinden oyuncu seçimlerine, köyün mekânsal hafızasından batılın eve nasıl sirayet ettiğine kadar filmin arka planını tüm açıklığıyla anlatıyor. Hem mizahi tonun nasıl kurulduğunu hem de filmin sinematografik omurgasını şekillendiren kararları öğrenmek, bu yapımı daha derinden anlamak için benzersiz bir fırsat sunuyor.

Emre Sert Gözde Yetişkin ile Sahibinden Rahmet Filmi Üzerine Röportaj Başka Sinema Antalya Uzun Metraj Yönetmenler Arakat Mag

İsimden Mekâna: Sahibinden Rahmet’in Temelleri

Sahibinden Rahmet ismini duyunca insanı duraklatan filmlerden. “Sahibinden satılık” kalıbına referans olduğu anlaşılıyor. Peki, filmin isminin bir hikâyesi var mı? Biraz bahsedebilir misiniz?

Emre Sert: Filmin ilk ismi Rahmet’ti. Filmin hikayesi içindeki değişimi anlatmak için meteora ”Rahmet” ismini vermelerini istemiştik, manadan metaya doğru dönüşümü güzel anlattığını düşünüyorduk. Fakat süreç ilerledikçe ilk duyuşta filmin hissini doğru şekilde yansıtmadığını düşündük, ve hikayenin mizahi tonunu anlatmak için ismi hafifletecek bir ekleme yapmak istedik.

Gözde Yetişkin: Rahmet, ”Ben karanlık ve sıkıcı bir arthouse filmim.” diye bağırıyordu ama Sahibinden Rahmet başka bir şey vadediyor bizce.

Olaylar Yeniceköy’de geçiyor. Çekim yaptığınız mekânları neye göre belirlediniz? Senaryo yazımında ya da çekim sırasında değişen yerler ya da mekan araştırma döneminde değişen tercihleriniz oldu mu?

Emre Sert: Bildiğiniz gibi bizim senaryomuz gerçek bir olaydan uyarlandı. Meteorların gerçekten düştüğü yer Bingöl’ün Sarıçiçek köyüydü fakat burası bizim hiç tanımadığımız bilmediğimiz bir coğrafya ve kültür, bunun yerine anlattığımız hikayeye daha uygun olduğunu düşündüğümüz Çankırı – Yenice Köyü tercih ettik, burası benim babamın doğup büyüdüğü köy. Kendi dilini bildiğimiz, kendi dünyasını bildiğimiz insanları yazmak istedik. Tabii ki prodüksiyon ve organizasyon kolaylığı da önemli bir sebepti. 20 yıldır gitmemiştim neredeyse fakat tanımadığım onlarca uzak akrabam çekim süresince inanılmaz yardımcı oldular bize. Çok doğru bir kararmış.

Gözde Yetişkin: Köyün kendi hikayesi de bizi çok etkiledi açıkçası. Yıllar önce tepenin üzerinde olan bu köy bir heyelan sebebiyle yıkılıp tepenin eteklerine yeniden inşa edilmiş. Meteorun düşeceği köprüyü çok önemsiyorduk, bunun bir eski-yeni bağlantısı arasına düşmesini Yenice köyün hikayesini dinleyince bulduk aslında. İsmi bile hikayemizi çok iyi yansıtıyor, Yenice, Yeni bile değil, yeni gibi… Bu yüzden filmde de olduğu gibi kullandık.

Filmdeki karakterlerin hiçbiri bize yabancı değil. Hepimiz muhtar Saffet, Kemal enişte ya da İrfan gibi karakterleri tanırız. Bu aşinalığa rağmen özgün olduklarını da söyleyebiliriz. Bunda oyuncu seçimlerinizin etkisini nasıl değerlendirirsiniz?

Emre Sert: Bunu duymak güzel. Hepsi bir arada aslında, karakterlerin yazımı kadar oyuncuların karakterlerle kurduğu ilişki de bir o kadar önemli. Sette bütün oyuncularımıza söylediğimiz tek şey yaptığınız her hareketi yaparken çok haklı olduğunuzu düşünün diyorduk ve yazarken de bütün karakterlere bir haklılık vermeye çalıştık. Bu yüzden sanırım herkes oynadığı role inandı ve samimi bir ilişki kurdu.

Gözde Yetişkin: Cast tercihleri sırasında, bir taşra – köy filmi diyip ilk akla gelen oyunculara gitmek istemedik. Yola çıktığımızdan beri bu köy genç olacak diye bir inadımız vardı, çünkü gerçek biraz daha böyle. Köyde insanlar daha genç evlenip daha erken çocuk sahibi oluyorlar, biz de böyle bir dünya kurmak istedik. İzleyenlerin ilk dikkat ettiği ve beğendiği şeylerden biri bu oldu.Emre Sert Gözde Yetişkin ile Sahibinden Rahmet Filmi Üzerine Röportaj Başka Sinema Antalya Uzun Metraj Yönetmenler Arakat Mag

Gerçek Olayların İzinde

Filmde olayların 2018 yılında geçtiğini görüyoruz, bunda 2018 yılında Çorum ve Antalya’da gerçekleşen meteor yağmurlarının etkisi var mı? Filme konu olan olayların ne kadarının gerçeğe dayandığını söyleyebilirsiniz?

Gözde Yetişkin: Aslında film 2015 yılında Bingöl’e düşen meteorların hikayesinden esinlenilerek yazıldı. Orada da yoksul bir vatandaş bizim filmdeki gibi çok büyük bir meteor buluyor, fakat o da daha yüksek paraya satma hayaliyle beklerken sonunda numune alacağım bahanesiyle taşı parçalanıyordu. Onlara da da yurt dışından gelecek, bizi bekleyin diyen yabancı koleksiyoncular vardı. Biraz da onların bu umudu aslında bize ilham verdi. Hikayeyi bu çerçevesi ile uyarladık, karakterleri ve geri kalan detayları kendimiz inşa ettik.

Emre Sert: Yılı 2018’e kitlememizin bir sebebi enflasyon aslında, senaryonun farklı raflarını yazarken sürekli dolar ve Türkiye’deki satın alma gücü değişiyordu, ve ne yazarsak yazalım çektiğimizde eskimiş olacaktı. O yüzden biz de senaryonun gelişmiş draftlarından birini yazdığımız Haziran 2018’i kerteriz alarak bütün detayları o tarihe göre netleştirdik.

Bütün büyük ve önemli olaylar Amerika’da geçer. Sinemada böyle alıştırıldık. Bu açıdan bir Anadolu köyüne meteor yağsaydı n’olurdu sorusuna cevap veren bir film yapmanız ilginç. Akışa Amerikalıları dahil etmeniz ise çok anlaşılır. Peki, anlatıya onları yerleştirmeden filmi yapmak mümkün olabilir miydi?

Emre Sert: Tabii ki her yol mümkün, her yazar farklı görebilir. Bizim anlatmak istediğimiz meseleye çok iyi hizmet ettiği için kullandık. Batıdan beklenen ve bir türlü gelmeyen umut…

Sahibinden Rahmet pek çok karesi aklımızda yer eden bir film. Köylünün helikoptere binen Amerikalılara bakışı, İrfan’ın ona sorular yöneltilirken kamera karşısındaki duruşu sinematografik olarak güçlü anlar. Bu karelerin ortaya çıkmasını sağlayan faktörlerden, görüntü yönetmeniyle çalışma biçiminden bahsedebilir misiniz?

Emre Sert: İmgelerle hikaye anlatmak bu işin özü zaten. Bunlar senaryoyu yazarken aklımızda belirmiş ve daha ilk günden bizi çok heyecanlandıran planlardı. Görüntü yönetmenimiz de bu görsel fikirlere en iyi hizmet edecek atmosferi kurma konusunda çok başarılıydı. Arınç’la zaten reklamlarda çok fazla çalışmıştık, birbirimizi iyi tanıyoruz. O yüzden çok uyum içinde ve verimli çalıştık. Hayalimizdeki resimleri çok hızlı bir şekilde kadraja dönüştürmeyi başardı.Emre Sert Gözde Yetişkin ile Sahibinden Rahmet Filmi Üzerine Röportaj Başka Sinema Antalya Uzun Metraj Yönetmenler Arakat Mag

Kültürel Kodlar, Batıl İnançlar ve Karakter İzleri

Taşın başlı başına bir karaktere dönüştüğünü söylemek mümkün. Üstelik sadece meteor yağmuru sırasında kopup gelen taşlar da değil, aynı zamanda mezar taşı da söz konusu. Onların film için önemini nasıl değerlendirirsiniz?

Gözde Yetişkin: Her şey hikayeye hizmet etmek için orda tabii ki. ‘Bir taşa yüklenen değer ve mana’ bizim aklımızı kurcalayan kavramlardan biriydi. Mezar taşı da öyle, kültürel olarak ona yüklediğimiz anlam film içindeki yargıları resmetmek için güzel bir yansıtıcı oldu.

Emre Sert: Mezar taşını özellikle meteor düşmeden önce İrfan’ın karakterini izleyiciye hızlı bir şekilde gösterebilmek için kullandık. Aile içinde düştüğü durum, doğayla, ölen annesiyle, parayla kurduğu ilişki seyircinin hızlı bir biçimde onunla empati kurmasını ve onu sevmesini sağlıyor. Sonrasında da bu karakteri karanlık tarafı geçirebilmek bizim için iyi bir challenge oldu.

Türkiye’de sözlü gelenek ve batıl inançlar önemli bir yere sahip. Taşın girdiği evde uyuyamayan insanların olması, erkeklerin taşla beraber değişmesi gibi temalar Münevver’i derinden etkiliyor. Onda karşılık bulan batıla karşı batılı güçlendirme halini nasıl yorumluyorsunuz?

Emre Sert: Münevver aslında köydeki meteor partisine katılmayan ve ihtiyatlı davranan tek kişi neredeyse. Fakat onun sınavı da ailesinden gördüğü bu karanlık batıl taraf. Kendisi adına krizi çözemeyince en korktuğu yere sığınmaya çalışıyor. Çocukken etrafım böyle insanlarla çevriliydi, eve gelen misafirler komşular hep buna benzer şeyler konuşuyorlardı. Özellikle aldatıldığını düşünen veya boşanma eşiğinde olan kadınlar, çünkü onlar için en kötü şey ailesinin evine geri dönmekti ve yapabilecekleri pek de bir şey yoktu. Sanırım bu kadınların çaresizliği beni o dönem çok etkiledi, benzer bir hikayeyi son kısa filmimiz Kısmet’te de yazmıştık.

Gözde Yetişkin: Ayrıca Anadolu’da bilirsiniz bu tarz mucizeler beraberinde mitleri doğurur. Türk edebiyatında da buna çok değinilmiştir Türk sinemasında da, olayı bu tarafıyla ele almamak eksiklik olurdu. Bilirsiniz defineciler bile Anadolu’da duayla, büyüyle yaparlar aramalarını, aslında arkeolojik bir konu olsa da.Emre Sert Gözde Yetişkin ile Sahibinden Rahmet Filmi Üzerine Röportaj Başka Sinema Antalya Uzun Metraj Yönetmenler Arakat Mag

İki Yönetmen, Tek Dil

Filmin en güçlü yanlarından biri de müzikleri elbette. Tolga Böyük’ün enstrümantal, anın duygusunu güçlendiren müzikleri izleyiciyi yakalıyor. Tolga Bey ile nasıl çalıştığınızı biraz anlatabilir misiniz?

Emre Sert: Harika bir süreçti, Tolga‘yla da reklamlardan tanışırız fakat tabii ki hiçbir zaman böyle derinlikli ve uzun soluklu bir çalışma yapmamıştık. Projenin en başından beri takıntılı olduğumuz isimlerden biriydi, onun haberi bile yoktu ama onunla yapacağımızdan emindik müzikleri. Özellikle ben senaryoyu yazarken sürekli Islandman dinledim, onların müziğinin duygusu ve ritmi bizim film için çok uygundu. Biz de aslında Batı tarzında Anadolu filmi yapmaya çalışıyoruz tıpkı onların müziği gibi. O yüzden takıntılı bir biçimde Tolga‘nın müziğini tekrar tekrar dinledim senaryoyu yazarken, sette de sürekli Islandman dinliyorduk. Kaba kurguyu tamamladıktan sonra ona gittik, çok sevdi ve katılmak istedi. O sırada yurt dışındaydı ama neredeyse üç Zoom toplantısı ile bütün filmin müziklerini bitirdik. Bizi inanılmaz iyi anladı ve çok iyi karşılık verdi.

Gözde Yetişkin: Teknik olarak filmi bölümlere ayırıp tür değişimine göre müziği de değiştirdik. Karakterlere ve büyük meteora özel melodiler ve sesler atadık. Özellikle İrfan’ın değişimini güçlendirmek için müzik çok yardımcı oldu, çok farklı sesleri ve enstrümanları bir araya getirip çok enteresan müzikler yarattı Tolga.

İlk uzun metrajını çeken ve daha önce çektiği kısa filmlerde de birlikte çalışan iki yönetmen olarak, bundan sonra yapacağınız işlerle ilgili neler söyleyebilirsiniz? Birlikte çalışmanın kolay ve zor yanlarından bahsedebilir misiniz?

Emre Sert: Belirli bir alışkanlık oturttuktan sonra zor bir yanı yok aslında, mevzu sürekli birlikte bir üretim içinde olduğumuzun farkında olmak. O zaman benim fikrim kavgasına girmiyorsunuz. Biz zaten Gözde‘yle ortaokul arkadaşıyız, okul ödevlerinden beri her şeyi birlikte yazdık ve çektik neredeyse, 10 yıldır reklam yönetmenliği yaparak birlikte para kazanıyoruz mesela. Bu yüzden tek çalışmayı da pek bilmiyoruz diyebilirim, çocukluktan beri birlikte getirdiğimiz bir dostluğumuz ve ahengimiz var, birlikte üretmeye devam ediyoruz.

Gözde Yetişkin: İkili olarak çalışmanın en güzel yanı başarıyı da stresi de paylaşmak diyebilirim. Bu hem insanın zor zamanlarla mücadele etmesini kolaylaştırıyor, hem de egosunu törpülüyor bir yandan.

Emre Sert: Farklı alanlarda üretim yapmayı seviyoruz. Hikaye anlatıcılığımızı ve hayata bakışımızı gösterebileceğimiz yeni projelerle uğraşmak istiyoruz, şu sıralar bir komedi dizisi yazıyoruz mesela, onun sonrası için de yeni bir uzun metraj projemiz var. Bağımsız film sürecinde yaşadığımız zorlukları biraz unuttuktan sonra yeniden film yapacak enerjiyi bulup, tekrar aynı yola girişiriz diye tahmin ediyorum.


Burcu Demirer‘in diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, X ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Sahibinden Rahmet: Köy Kapitalizmle Tanışınca

Erkan Yazıcı ile Doğudan Fragmanlar Filmi Üzerine Röportaj

Burcu Demirer
27 yaşında, İstanbul'da yaşıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Halkla İlişkiler ve Karşılaştırmalı Edebiyat okudu. Metin yazarı olarak çalışıyor. Edebiyat, sinema ve tiyatro aracılığıyla yarınki yüzünü keşfediyor.

    Erkan Yazıcı ile Doğudan Fragmanlar Filmi Üzerine Röportaj

    önceki yazı

    Erken Kış: Vicdanın Soğuk Aynası

    sonraki yazı

    1 Yorum

    Bir yorum bırakın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Bunlar da ilginizi çekebilir