Eserleri Modern Sanat Müzesi, Metropolitan Sanat Müzesi gibi pek çok önemli müzede sergilenen ressam Titus Kaphar’ın yazıp yönettiği Exhibiting Forgiveness, resim, müzik ve sinemayı “affetme” teması etrafında birleştiriyor. Sanatçının 2016 yılında tamamladığı Jerome Project isimli kısa belgeseli sinema alanında ürettiği ilk eser olarak biliniyor. Yıllardır görüşmediği babasıyla ilişkilerine odaklandığı resim sergisinin devamı olarak hazırladığı belgesel, Exhibiting Forgiveness filminin ne kadarının otobiyografik olduğunu da düşündürüyor.
Exhibiting Forgiveness’ın ana karakteri Tarrell (André Holland), çocukluğunda babasının madde bağımlılığına şahit olup sert yetiştirme tarzından nasibini alır. Orta yaşlarına ulaştığında babasının aksine oğluna şefkatli, eşine ise desteğini her konuda sunan birine dönüşür. Son sergisinin yankısı sürerken başka tablolar üzerinde çalışmaya başlayacak kadar da üretken bir ressamdır. Tarrell ailesiyle birlikte, taşınmasına yardım etmek üzere annesinin yaşadığı bölgeye gittiğinde babasıyla yolu yeniden kesişir. Annesi kredi borcunu ödeyemediği evden taşınmak zorunda olsa da ayak direr. Aralarındaki çatışmanın ilk nedeni budur. Annesi, Tarrell’in hâlâ kabuslarına konu olan babasına kapılarını yeniden açtığında aralarındaki çatışma büyür. Neden ve nasılların ortasında seyircinin kucağına bırakılan soru şudur: Sanat iyileştiriyorsa affetmek de hafifletir mi?
Ebeveynlerden Öğrenilen Roller
İçine doğulan koşulların ve bizi yetiştiren insanların kim olduğumuz üzerinde büyük bir etkisi var. Ebeveynler bazen kim olmak istediğimiz konusunda bir ayna görevi görürken bazen de o aynada gördüğümüz yansıma bize kim olmak istemediğimizi hatırlatıyor. İçine doğulan koşullar iyileştirilirse başka bir insan olunabileceğine duyulan inancın aynı anda hem yersiz hem de haklı tarafları olduğunu söylemek mümkün. Tarrell, yoksul kesimden gelen bir siyahi olarak küçük yaştan itibaren babasıyla birlikte çalışmak zorunda kalıyor. Bok küredikleri bir gün ayağına çivi batıyor. Babasının şefkatten yoksun yaklaşımı, o gün acısına rağmen çalışmasına neden oluyor. Filmin ilerleyen sahnelerinde yaşanan yüzleşme, babasının onu hayata hazırlamak için böyle davrandığını ortaya çıkarıyor. Tıpkı babasının ona davrandığı gibi davranıyor oğluna.
Bunu yalnızca nesiller arası bir aktarım olarak görmek hikâyenin bir bölümünü görmezden gelmek olur. Hele de yüzyıllarca köle olarak kullanılan siyahilerin toplumun eşit birer yurttaşı hâline gelmesinin son 160 yılda mümkün olduğu düşünüldüğümde. Irkçılığın yoğun olarak devam ettiği Amerika’daki siyahilerin “Çok çalışmazsak, derimizi kalın tutmazsak yaşayamayız” düşüncesine sahip olması boşuna değil. O yüzden oğluna toplumdaki yerini hatırlatan La’Ron’u (John Earl Jelks) bir yere kadar anlamak mümkün. Ancak oğlu “Bugün iyi para kazandık. Annem sevinecek,” dediğinde, aldığı “Bu para benim, annenin haberi olmayacak” cevabı meselenin başka bir boyutunu görünür kılıyor. Babasının parasını uyuşturucu almak için kullandığını gördüğünde babasının onu çalıştırma sebebiyle yüzleşiyor. Ayağındaki acıya sebep olan bağımlılık hemen oracıkta duruyor. Üstelik Tarrell, annesinin aksine küçük yaşlarından beri süren bu bağımlılığın biteceğine inanmıyor.
Günah Çıkararak Bağımlılıklardan Kurtulmak
Hristiyanlığı düşününce ilk akla gelen kavramlardan biri günah çıkarmak, diğer bir deyişle hatanı itiraf edip af dileyerek günahlardan arınmak. Filmde Tarrell’ın anne ile babasının, hatta babaanne ve dedesinin dindar insanlar olduğu söyleniyor. Exhibiting Forgiveness, Tarrell’ın hayatında babasını affetmeye yer olup olmadığına bakarken dinin bu bağlama dahil oluşu yeni bir perspektifin ortaya çıkmasını sağlıyor. Tarrell’ın doğumundan önceye uzanan ve günah diye tanımlanan bir eylem ve onun sonuçları söz konusu çünkü. Tarrell’ın annesi evlilik dışı birliktelikleri sırasında hamile kaldığında, La’Ron’un gebe eşine sahip çıkmaktan başka seçeneği yok. Oysa La’Ron’un anne ile babası evlilik dışı gelişen bu ilişkiyi günahla ilişkilendirip torunlarına mesafeli yaklaşıyor.
Günümüze dönüldüğünde La’Ron’un uğradığı bir saldırıdan sonra yanında kalmaya başladığı kişinin dindarlığı ona da sirayet ediyor. Her gün kiliseye giderek uyuşturucudan uzak durması eşinin güvenini kazanmasını sağlıyor. Tarrell’in hayatında dinin önemli bir yeri yok. Babasının her gün kiliseye gitmesi onun için çok az şey ifade ediyor. Dinin affedilme ya da bağımlılığı bırakmak üzerinde etkisi olabilir ancak ilişkiler hâlâ emek istiyor. Bir izleyici olarak durduğum yer Tarrell’inkiyle benzer. Doğrusu filmlerde dinin bir çeşit kurtarıcı olduğu fikri bana inandırıcı gelmiyor. İlişkileri iyileştirmenin yolunun din aracılığıyla günahların ağırlığını üzerinden atmak değil, davranışlarla değişim yaratmak olduğuna inanıyorum. Şayet La’Ron’un niyeti sadece kendisini affetmek değilse.
Zinciri Kırmak
Exhibiting Forgiveness, çocukluğunun kötü deneyimlerini sanat ve annesinin sevgisi aracılığıyla dönüştüren Tarrell’ın hikâyesini ekrana taşıyor. Eşiyle ilişkisi annesi ile babasının ilişkisine kıyasla çok daha sağlıklı ve güvenli. Ev içindeki sorumlulukları paylaşması ve çocukları Jermaine (Daniel Michael Barriere) ile ilgilenmesi babasının kuşağında nadiren görülen bir durum. Bununla birlikte eşinin şarkı sözü yazması ve kaydetmesine, yani müzikle kurduğu ilişkiye verdiği destek de içine doğduğu ailesinde olandan farklı. Tarrell’in Aisha (Andra Day) ile ilişkisinin özünde sanata duydukları ortak sevgi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ayrıca Tarrell babasının aksine oğluyla geçirdiği zamanlarda şefkatini ondan esirgemiyor. Zira iyi bir erkeğin ailesine davranışlarından anlaşılacağına inanıyor.
Tarrell’in son sergisinden sonra üzerinde çalıştığı resimleri, babasıyla yolları yeniden kesiştikten sonra değiştirmesi affetmenin ve hayata devam etmenin bir simgesine dönüşüyor. Nihayetinde birçoğumuzun defalarca kez duyduğu “Seni affediyorum ama kendim için,” cümlesiyle ana karakterini özgür kılan film, kaybın ve yasın da etkisiyle hayatın ileriye doğru aktığını hatırlatıyor. Antoni Casas Ros’un Almodovar Teoremi kitabında geçen “Affetmek bazen affettiğine yakın olmayı kaldıramaz,” cümlesi en çok Exhibiting Forgiveness filmindeki gibi aile hikâyelerinde anlam buluyor.
Disiplinlerarası Bir Yaklaşım
Exhibiting Forgiveness’ta Tarrell karakterinin yaptığı görülen tüm tablolar aslında filmin yönetmeni Titus Kaphar tarafından yapılıyor. İyi bir ressamın ilk uzun metrajında ustalaştığı alandaki eserlerini sergilemesi oldukça heyecan verici. Ayrıca bu deneysel ve otobiyografik ögeler taşıdığını düşündüğüm iş Deauville, Nashville ve Palm Springs Uluslararası Film Festivali’nden ödülle dönüyor. Sundance Film Festivali’nin de aralarında olduğu 6 film festivalinde ise toplam 14 dalda aday oluyor.
Özgün tarafını resim sanatına göbek deliğinden bağlı olmasına borçlu olan Exhibiting Forgiveness, bildik bir hikâye anlatıyor. Örneğin, Mike Leigh’in bir anne ile kızın yüzleşmesi şeklinde özetleyebileceğim Secrets and Lies filmini anımsatıyor. Hatta zaman zaman ağır atmosferini doğrudan hissettirerek. Ayrıca This is Us dizisinin genetik faktörlere rağmen yaşamının ideal biçimine ulaşan Randall Pearson karakteri de Tarrell’ı izlerken sıkça anımsadıklarım arasında. Randall’ın eşiyle ilişkisi ve onu evlatlık veren babasıyla yıllar sonra yaşadığı yüzleşme Tarrell’ın hikâyesiyle örtüşüyor. Öfke, sevgi, bir çocuğun karşılanamayan ihtiyaçları ve affetmek temaları aralarında bağ kurmamızı sağlıyor.
Burcu Demirer‘in diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
The Six Triple Eight: Kolektif Bir Mücadele
Carry-On: Tek Mekân Gerilim Filmi
Yorumlar