0

Warren Adler‘ın 1981 tarihli Güllerin Savaşı (The War of the Roses) romanından uyarlanan The Roses, daha önce 1989’da Kathleen Turner ve Michael Douglas ile birlikte filme alınmıştı. Bu yeni versiyonunu Tony McNamara yazarken, yönetmenliği Austin Powers ve Meet the Parents serileriyle tanınan Jay Roach üstleniyor.

The Roses’ın başrollerinde ise İngiliz Sineması’nın ağır topları Olivia Colman ve Benedict Cumberbatch var. Tahmin edersiniz ki, iki oyuncu da bir evli çift olarak karşılıklı döktürüyorlar. Bir yandan depresif, otoriter ve kıskanç Cumberbatch’in karakterini görmek; diğer yandan Colman’ın nüktedan, sorumsuz ve neşeli karakterlerinin varlığı ve bu ikilinin karşılıklı tenis maçına benzer söz düelloları, ilişki komedilerini ve İngiliz mizahı sevenler için hazine niteliği taşıyor.The Roses Film İncelemesi Arakat Mag 2025 Jay Roach Olivia Colman Benedict Cumberbatch Kate McKinnon

İngiliz Mizahı Ön Planda

Bu yeni versiyonun senaryosunda karakterler yaratılırken günümüz normları baz alınmış ve köklü değişikliklere gidilmiş. Orijinal romandaki Ivy’nin harika bir şef olması gerektiğine dair vurgular korunurken, kadının kocası için kariyerini feda ettiği kısım ise tam tersine çevrilerek filme feminist dokunuşlarda bulunulmuş. Bu durum tabii ki filmin en önemli çatışma sahnesi olan “ev sahipliği” konusunda farklı bir yaklaşımın gelişmesine neden olmuş. Klasik boşanma klişeleri, filmin senaryosunun içinde tek tek yıkıma uğratılmış. Cumberbatch’in karakteri Theo, romanda bir avukatken bu filmde kinci beta erkek kimliğine sahip bir aile babası ve varoluşçu sorunlar yaşayan bir mimara dönüştürülmüş. Belli ki senarist, her iki karakterin de eşit derece kötü ve iyi yanlarını göstermeye çalışmış.

İngiliz mizahının laf sokmalı yapısı üzerinden ilerleyen diyaloglar, The Roses’ı canlı ve eğlenceli kılarken içindeki kimi Amerikanvari dokunuşlar filmin zayıf noktalarını oluşturmuş. Örneğin Andy Samberg ve Kate McKinnon’ın canlandırdığı aile dostları, oldukça yapay ve çiğ karakterler olarak önümüze sunuluyor. Amerikalıların silah bağımlılıkları, estetik yoksunu bakış açıları, esprileri anlamayıp kendince gerçekçi bir yorum getirmeleri gibi özelliklerine komedi öğesi olarak filmde yer verilmiş. Ancak bunlar, filmin içinde organik durmayan bir kimyanın temsilcisi haline geliyor. Öte yandan Theo ve Ivy’nin çocuklarının dönüşümleri fazla aceleci ve o kadar inandırıcılıktan uzak ki, göz devirmekten kendinizi alamıyorsunuz.

The Roses’ın olumlu yönlerine baktığımızda ise son derece başarılı sahneler öne çıkıyor. Malumun ilanı olan karı-koca arasındaki aile içi şiddet, avukatlarla toplantı, terapi seansındaki çarpıklıktan kaynaklanan mizahi akış ve mimari yapının doğal felaket faciasına dönüşmesi gibi sahneler, gerçekten de seyirciyi tatmin edecek parçalar olarak akılda kalıyor.The Roses Film İncelemesi Arakat Mag 2025 Jay Roach Olivia Colman Benedict Cumberbatch Kate McKinnon

İlişkiler Başlı Başına Birer Komedi Öğesi

The Roses, genel hatlarıyla evlilik içi karı-koca anlaşmazlıklarını drama kaçmadan son derece pozitif tonda komedi malzemesine dönüştürürken beklentileri karşılıyor. Tabii eldeki malzemenin bir noktadan sonra tekrara düşmesi gerçeğini de görmüyor değiliz. Amerika’nın çoklu kültürel yapısı ve ufak yan hikayeleriyle senaryo zenginleştirilmeye çalışılsa da, film tempo anlamında sorunlar yaşıyor. Örneğin, ya çok hızlı zaman geçişleri görüyoruz ya da gereksiz yan hikayelerle filmin ulaşmak istediği nokta erteleniyor hissi baskın geliyor.

Sonuç olarak, birbirinden muhteşem iki oyuncunun varlığı için bile The Roses izlemeye değer bir seyir zevki sunuyor. Senaryoda çok güzel çatışmalar tasarlanmış ve zekice esprilerle süslenerek akışın başarılı bir şekilde ilerlemesi sağlanmış. Güllerin Savaşı kitabını seviyorsanız ve kafa dağıtma derdindeyseniz The Roses bu hafta vizyonda hoşunuza gidecektir.


Haktan Kaan İçel’in, diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, X ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

The Exit 8: Duyarsızlaşmanın Boğucu Koridorlarında

Nobody 2: Sıradanlığın Sönük Dönüşü

Haktan Kaan İçel
2008'den beri sinema yazarlığını sürdürüyor.

    Long Story Short 1. Sezon: Zamanda Serbest Düşüş

    önceki yazı

    Caught Stealing: Aronofsky’nin En Beklenmedik Vuruşu

    sonraki yazı

    Yorumlar

    Yorumlar kapatıldı.

    Bunlar da ilginizi çekebilir