Eğer bir korku/gerilim filminin başında IFC yazıyorsa, o filmi daha başka bir şevk ile izliyorum. IFC, başarılı ve deneysel korku filmlerine imza atan görece başarılı bir şirket. Eli Roth gibi korku severler de bu şirkete film çekiyor. Bound to Vengeance, ya da ülkemizdeki klişe adıyla Vahşet Gecesi, dışarıdan sıradan, herhangi bir TV korku filmi gibi dursa da öyle değil. Yönetmenliğini adını pek de duymadığımız Meksika’lı Jose Manuel Cravioto’nun yaptığı film adı gibi klişe değil; orijinal bir intikam hikayesine sahip. Bu tarz yeni bakış sunan konularda işte IFC gerçekten başarılı ve vizyoner bir firma.
Kısaca konusuna değinelim… Eve, sapık bir adamın bodrumunda ayağında zincirlerle bağlı bir şekilde mahsurdur. Sapık da Eve’i, ona aşık olduğu için tutmaktadır. Eve, kendisine yemek getiren sapığı nakavt ederek kaçmayı başarır. Kaçmak için evde arabanın anahtarlarını ararken hiç ummadığı bir şey bulur: Mahkum olan tek kız kendisi değildir. Bu sapığın kaçırıp, sakladığı birçok kadın vardır. Eve, evden kaçmak yerine sapığı kendi esiri yapıp bütün tutsak kadınları serbest bırakmaya karar verir. Fakat Eve’i birçok sürpriz beklemektedir: Her evde, onu seven sapık platoniğinden çok daha kötüsü ile karşılaşacaktır.
Başta belirttiğim gibi, IFC’nin filmleri iyidir. Bound to Vengeance ise daha da iyi. Yönetmen çekim ve elindeki görüntüleri kurgulama konusunda çok başarılı bir iş çıkarmış. Filmin izlenirliğine katkısı oldukça yüksek. Bu sebeple film sadece hikaye ile bitmiyor. Yönetmenin çekim tekniği ve kurgu stili de filme renk katıyor. Özellikle kurgu filmi üst noktalara taşımış diyebilirim. Birçok korku yönetmeni maalesef kurgunun, korku sinemasındaki yerini henüz anlamış değil. Zamanda geriye gitmeler, ileri gitmeler, ani geçişler, slowmotion’lar oldukça doğru kullanılmış.
Gerilim filmlerinde, özellikle de aksiyonun ve kanın bol olduğu yapımlarda oyunculuk büyük bir etmendir. Tina Ivlev, yönetmen ile beraber filmi taşıyan yegane sebep. En azından benim için akıllardan çıkmayacak bir performans sergilemiş.
İntikam denenince insanın aklına hemen “yine mi Liam Neeson” demek geliyor ama bu film o klişe hikayelere sahip değil. Birçok filmin aksine Eve, ışığa doğru koşmak yerine karanlığın üstüne gitmeye karar veriyor. Evet, gerçek hayatta belki pek gerçekçi bir karar gibi durmasa da bunun bir film olduğunu düşünürsek ortaya oldukça keyifli bir hikaye çıkıyor. Eve, evleri sıra sıra gezdikçe sapıklığın doruklarını ve sapkınca kurulmuş yepyeni setlerle karşılaşıyor. Sapık; herkesi Eve’i tuttuğu ve sevdiği gibi sevmemiş. Hepsine farklı bir sistem geliştirmiş, hepsine farklı muameleler yapmış. Eve’in kurtarmaya çalıştığı tüm kadınlar da maalesef kendisi kadar zeki değiller.
Sözün özü… Bound to Vengeance, klasik mahkumiyetten kurtulma hikayesi değil, mahkumiyete baş kaldırı filmi. Hikaye ilerledikçe, ki bu çok önemli, her defasında “acaba daha ne olabilir” diye kendinize soruyorsunuz ve her defasında daha kötüsü ile karşılaşıyorsunuz. Sapıklığı doruklarınıza kadar yaşatan, içinde kan-kurşun-ölüm dolu yapımları seviyorsanız bu film tam size göre. Filmin durağan sahnelerinin azlığı ve abartısız aksiyonları da bir o kadar iyi. İzlerken sıkılmayacağınız, mis gibi bir korku, gerilim ve aksiyon.
Yorumlar