0

Joker: Folie à Deux hakkında konuşmadan önce, değinmek istediğim şeyler var. 2019 yılında Joker ile alakalı yapılan acımasız yorumlara katılmıyordum. “Bu filmin Joker karakteriyle alakası olmasa, ismi ”Arthur Fleck’in Acıklı Hikayesi” olsa izlenmezdi” dediler. Hikayenin Joker ile uzaktan yakından ilgisi olmadığından hatta karakterin bambaşka yazıldığından yakındılar. Bu tip karakterlere farklı yorum katmak isteyen sanatçılara haksızlık ettiklerini düşündüm. Ne yapsaydı Todd Phillips? Bu yorumu hayata geçirmek için önce çizgi romanını yazıp ya da yazdırıp, daha sonra filmini mi çekseydi?

Sinema, tıpkı diğer tüm sanat dalları gibi gayet objektif, asla kişiden kişiye göre değişmeyen bir kurallar bütünüdür. Bana göre iyi, sana göre kötü diye bir durum söz konusu değildir. Tıpkı matematik gibi, değişmez kuralları, belli formülleri vardır. Eğer bir filmde; senaryo güzel yazılmışsa, filmin rejisi iyiyse, kurgusu akıcıysa, oyunculukları üst düzeyse, ses tasarımı ve müzikleri de başarılıysa o film iyidir. Joker bu saydıklarımın çok büyük bir kısmında gayet başarılıydı.

Gelelim Joker: Folie a Deux‘a. Bu film bir müzikal. Bu tercihi sorgulamak, şu dakikadan itibaren lüzumsuz. “Ne gerek vardı?” demek bir sinemaseverin ağzına en yakışmayan sorudur, manasız. Erşan Kuneri dizisinde Cem Yılmaz‘ın şahane bir repliği var bu konuyla ilgili, “Gerek var diye film mi çekilir?”. Eğer hayatınız boyunca hiç müzikal izlemediyseniz, bence ilk tecrübe için iyi bir seçenek. Beğenirseniz ne ala, beğenmezseniz “Bu bana hitap etmiyor.” dersiniz olur biter. Eğer müzikal film sevmiyorsanız, izlememelisiniz, çok basit. Eğer müzikal izlerim, gayet de severim diyorsanız bu film -özellikle ilk yarısı- iyi bir film. Mutlaka sinemada izleyin. Hatta IMAX’de izleyin.

Bu yazı Joker: Folie à Deux filmi hakkında spoiler içerebilir.

Joker: Folie à Deux Film İncelemesi Arakat Mag

Şiir Gibi Performanslar

Joaquin Phoenix‘in performansı belki de bu yazıda göreceğinizi düşündüğünüz son şey. “Neticede adam Oscar’ı bu rolle aldı, daha ne kadar övülebilir.” diyebilirsiniz doğal olarak. Lakin öyle bir nokta var ki, izleyene kadar aklımın ucundan dahi geçmedi. Lady Gaga ile karşılıklı müzikal oynuyor bu adam. Bir an bile mi sırıtmaz, birazcık olsun altta kalmaz mı bir aktör? Yetmemiş aldığı övgüler ve kazandığı ödüller. Joaquin Phoenix ne inat etmiş, ne hırs yapmış. Joker ve Arthur karakterlerini o kadar güzel benimsemiş ki, sanki 2019’dan beri o rolü oynamış. Saçlarını hiç kestirmemiş, hiç kilo almamış, makyajını hiç silmemiş. Sanki gerçekten 2019’dan beri Arkham Ruh ve Sinir Hastalıkları’nda yatıyor. Her hareketi, her mimiği seyirciye geçiyor. Bakışları kafasının içinde nasıl bir karmaşa olduğunu gösteriyor. Sesinde, soluğunda, her tepkisinde bir anlatı gizli. Çok özlediğimiz o meşhur dansının yanına bir de zihnine devamlı çarpan yıldırımlarla titreyen sesini, şarkılarını eklemiş.

Lady Gaga‘nın da aşağı kalır yanı yok. Oscar ödüllü Joker’in karşısında hiç eğilip bükülmeden, kendi tarzıyla filme bambaşka bir renk katmış. Deliliği metinden değil aynadan okumuş sanki. O kadar doğal canlandırıyor ki, hayatı boyunca bu role hazırlanmış gibi hissediyorsunuz. Lady Gaga‘nın  Harley Quinn karakterine hayat vereceği söylendiğinde gelen tepkileri düşünüyorum da, kendisi bazılarını epey bir utandıracak. Oysa izleyici daha ne ister? Gaga önceki işlerindeki performansları ile kumaşını gösterip kendini kanıtlamıştı. Bir de üstüne film müzikalken kendisinden daha iyi bir tercih düşünemiyorum. Ayrıca Joaquin Phoenix ile enerjileri inanılmaz tutuyor. İlk kez buluştukları sahneden son ana kadar, karşılıklı o kadar güzel oynuyorlar ki zannedersiniz Metin Akpınar ve Zeki Alasya gibi yirmi senedir, birlikte film çekiyorlar. Birbirlerini devamlı daha yukarı, olabildiğince yükseğe çıkarmışlar.

Joker: Folie à Deux Film İncelemesi Arakat Mag

Tablo Gibi Film

Joker: Folie à Deux her karesi elle çizilmiş gibi. Renk paleti, kostüm ve makyaj, karanlığın kullanımındaki ustalık muhteşem. Filmin içerisinde ışıklar muhteşem kullanılmış. Yönetmenlik namına söylenebilecek negatif bir şey dahi yok. Sahne geçişleri, çekim açıları, yapılan her tercih muhteşem. İlk filmin görsel açıdan kusuru yoktu, bu film kusursuzluğun da ötesinde. Açılış kısmındaki çizgi anlatımdan hikaye içerisinde aniden ışınlandığımız tiyatro sahnesine yapılan tüm tercihler de yerinde. Phillips‘in denemek istediği her yenilik nokta atışı, aldığı her risk artı değer. Hikaye konusunda söylemiyorum bunu, o meseleye sonra geleceğiz.

Oyuncu kadrosunun tamamı (Harvey Dent hariç) çizgi roman estetiğine cuk oturuyor. Brendan Gleeson‘un canlandırdığı gardiyan Jackie Sullivan, Steve Coogan‘ın canlandırdığı gazeteci, Yargıç Herman Rothwax karakterine can veren Bill Smitrovich ve kalan herkes rolüne çok yakışıyor. Phoenix ve Gaga ekran süresinin neredeyse tamamını kapsasa da kadronun geri kalanı o kısacık sürede üstlerine düşeni yapıyorlar.

Müzikler ise şahane. Benim beklediğimden çok daha üst düzey. Pek çoğu romantik ve hareketli olmalarına rağmen filmin karanlık tonunu perdelemiyorlar.  Tam aksine filmde vurgulanmak isteneni, deliliği muhteşem anlatıyorlar. İzlemeye ve dinlemeye doyamadım desem yalan olmaz. Bu filmin müzikal kısımlarını yeniden izlemek için tekrar sinemaya gidebilirim. Bu arada önceki filmden tanıdık olan, herkesin çok sevdiği müzikleri bu bölümde daha uzun ve sözleri eşliğinde dinliyoruz. Özellikle There Is No Joker müziği eşliğinde Joaquin Phoenix‘in inanılmaz performansı… gerçekten büyük ekranda izlenmeli.

Joker: Folie à Deux Film İncelemesi Arakat Mag

Karmaşık ve Beklenmedik

İşte bu konuda Joker: Folie a Deux‘a kesinlikle kefil olamam. Film görsellik, oyunculuk ve müzikler konusunda kusursuz. Fakat hikaye tarafında bir iki tercih o kadar arızalı ki, filmin puanını epey düşürüyorlar. Şimdi önce kısaca özetleyip ardından sorunlara değinelim. Joker ismiyle ünlenen, ülke çapında fenomen haline gelen Arthur, Arkham Hastanesi’nde akıl hastaları ile birlikte esir durumda. Acımasız gardiyanları, soğuk duvarlarıyla o küçücük hücresi Arthur için tam anlamıyla cehennem. Bir yandan Harvey Dent’in baskısıyla ip üstünde yürüyor, öte yandan avukatının baskısıyla Joker’i hasır altı edip gerçek kimliğine dönmeye zorlanıyor. Akıl hastanesinde tedavi görmekle elektrikli sandalyede idam edilmek arasında sıkışıp kalan Arthur, bu hengamede Harley ile, kısacası Lee ile tanışıyor.

Harley ile olan ilişkisi makul bir zemine oturacak gibi oluyor ama karmaşık ve beklenmedik bir son izletiyor. Ama bizlerin en son görmek isteyeceği gidişat nedir diye sorsalar kesinlikle ben bunu seçerdim. Arthur sonunda iki taraf arasında bir karar verip Arthur mu Joker mi sorusuna bir yanıt buluyor. Fakat bu yanıt da tatmin etmiyor. Şöyle etmiyor, tüm film boyunca işlenen olay örgüsünün sonu bambaşka bir yere bağlanıyor. Filmin yüzde yetmiş beşlik kısmı muhteşem ilerliyor fakat son çeyreğe dair verilen tek bir doğru karar yok.

Umduğumuz gibi bir final gelmiyor. Yine de güzel göz kırpmalar da var, yok değil. Hikaye genel olarak değerlendirdiğimizde ilk filmin oldukça aşağısında kalıyor. Yani bu görselliğe ve bu performanslara yakışmıyor diyebiliriz. Filmin sonu bana en son Parasite filminde uğradığım hayal kırıklığını yaşattı. İlk bir buçuk saatlik kısmın ağzım kulaklarımda izledim. Keşke son yarım saat için de aynı şeyleri yazabilsem. Ne yazık ki Joker: Folie a Deux, çok kötü tercihlerle son buluyor. Bu sebeple Todd Phillips, Scott Silver ve Bob Kane üçlüsünü bu kararlarından ötürü kınıyorum.

Alışılmışın Ötesinde

Öncelikle yazının başında da belirttiğim gibi, müzikal film sevenler Joker: Folie a Deux‘u kesinlikle sinemada deneyimlemeli. Tekrar üstüne basarak imkanınız varsa IMAX’te. Bu arada filmi Türkiye’de ilk kez Marmara Forum’da açılan Lazer IMAX teknolojisi ile deneyimledik. Kibar davetleri için Cinenova ailesine de teşekkür ediyorum. Başta “Ne kadar farklı olabilir ki?” diye düşünsem de ciddi anlamda fark olduğunu gördüm. Standart sinema perdesiyle değil, direkt şu ana kadar mevcut IMAX ile arasında ciddi bir fark var. Yağan yağmurun, silah seslerinin, enstrümanların bu denli canlı olabileceğini tahmin edemezdim. Görselliğin kalitesini ise en güzel karanlık sahnelerde anlıyoruz.

Nerede kalmıştık, film tablo gibi. Çok imza sahneler var. Çok uzun bir süre internette bu filmin görsellerini göreceğimizden emin olabilirsiniz. Sinema sayfaları şimdiden bayram ettiler. Bunun yanı sıra başrol ikili şimdiden tüm ödüllere adaylar. Tabiri caizse bir güç gösterisine dönüşüyor Joker: Folie a Deux. Ne yazık ki hikayeyi işin içine katamıyorum. Ama Todd Phillips‘in gözünden bu müzikali kesinlikle deneyimlemelisiniz. Seyirciye çok önemli bir tavsiyem var. Eğer sigarayı yeni bıraktıysanız ve yeniden başlamak istemiyorsanız filmi kesinlikle izlemeyin.

Joker: Folie à Deux ne olursa olsun bu yılın en iddialı filmlerinden biri. Alışılmışın çok ötesinde, benzersiz bir deneyim.

Filmin incelemesine dair hazırladığımız videoyu youtube kanalımızdan izleyebilirsiniz.


Mehmet Tezcan’ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

The Penguin: 1. & 2. Bölüm İncelemesi

The Batman: Yalanlar ve Oyunlar

8

Mehmet Tezcan
Arakat Mag'in sesi ve yazarı.

    Türkiye’de İlk Lazer Projeksiyonlu IMAX Teknolojisi CineNOVA Sinemaları’nda!

    önceki yazı

    The Rings of Power: 2. Sezon 8. Bölüm Sezon Finali İncelemesi

    sonraki yazı

    Yorumlar

    Yorumlar kapatıldı.

    Bunlar da ilginizi çekebilir