0

Oh, Canada, Paul Schrader’ın yakın arkadaşı Russell Banks’in yazdığı Foregone romanından uyarlanan, çok kişisel bir veda filmi. Ülkemizde 3 Ocak’ta vizyona girecek film, dünya prömiyerini 77. Cannes Film Festivali’nde yaptı. Filmin oyuncu kadrosunda Richard Gere, Uma Thurman, Jacob Elordi, Victoria Hill, Penelope Mitchell ve Michael Imperioli bulunuyor.

Oh, Canada, savaşa gitmemek için Kanada’ya kaçan ve burada savaş karşıtı çektiği belgeseller ile ünlenen bir yönetmen olan Leonard Fife’ın (Richard Gere), ölmeden önce hayatını bir belgesele dökmek isteyen eski öğrencileri ile bir röportaj yapmasını anlatıyor. Biz de röportaj sırasında Leonard’ın hem yaşadıklarını hem de yaşandığını sandığı olayları izliyoruz.

Oh, Canada Film İncelemesi Arakat Mag Jacob Elordi

Anıların Güzelliği

Oh, Canada, ölüm döşeğinde olan bir adamın hem günah çıkarmasını hem de geçmişinin acılarını anlatıyor. Filmde çok fazla flashback sahnesi izliyoruz ve bu sahnelerde yönetmen bize farklı görsellikler sunuyor. Mesela bazı sahneler daha renkli bir görsele sahipken bazıları siyah-beyaz. Ben bundan kendimce şöyle bir sonuç çıkardım: Siyah-beyaz olan sahneler, daha çok Leonard’ın öyle hatırladığı ama aslında öyle gerçekleşmeyen olaylar. Filmin asıl tonunda olan sahneler ise gerçekten öyle olan olayları anlatıyor. Filmde Emma (Uma Thurman) her seferinde “Kafan karıştı, şu an yanlış hatırlıyorsun.” diye Leonard’ı uyarıyor. Bence Leonard yanlış hatırlamıyor; bence istediği gibi hatırlıyor. Anılar bazen bize bu oyunu oynar. Bazı acı veren, kötü anılarımızı istediğimiz gibi hatırlarız. Film zaten bu duygunun üzerine çok yoğunlaşıyor. O yüzden yönetmen bunu daha da netleştirmek ve bize göstermek için böyle bir yönteme başvurmuş.

Bazı flashback sahnelerde röportaj yaptığı insanları, anlattığı hikâyedeki insanlar olarak görüyoruz. Mesela asistan kız Sloan’ı (Penelope Mitchell) aynı zamanda ilk eşi Amy olarak görüyoruz ve bu sahne de siyah-beyaz. Peki, Leonard bunu neden yapıyor? Çünkü o insanları hatırlamıyor veya hatırlamak istemiyor. Aynı olay eski kolej arkadaşının eşinde de tekrar ediyor. Onu da kendi eşi Emma olarak görüyor. Buradan da şöyle bir sonuç çıkabilir: Hayatındaki trajik olayları kafasından çıkarmaya çalışıyor. Bu iki insan da bu trajik olayların merkezinde yer alıyor. Bu yüzden onları hatırlamak istemiyor.

Film İncelemesi Arakat Mag Richard Gere

Gerçeklerin Acı Tadı

Oh, Canada‘da, film boyunca belgeselin yapımcıları Malcolm (Michael Imperioli) ve Diana (Victoria Hill), Leonard’ı hep bir kalıba sokmaya çalışıyor. Asker kaçaklığından, filmlerinin politikliğinden bahsediyorlar ve biz seyirci olarak da Leonard’ı otomatik olarak bir kefeye koyuyoruz. Leonard’ın bu röportajı yapma sebebi, filmlerinden bahsetmek veya kimseye herhangi bir ders vermek değil. Eşine nasıl bir adam ile otuz seneden fazla yaşadığını anlatmak ve belki de oğluna bir özür olarak yapmak istiyor. Zaten film boyunca asla onların sorduğu sorulara direkt bir yanıt vermiyor. Kendi kafasına o anda ne eserse onu anlatıyor.

Filmin sonuna doğru Leonard’ın aslında Kanada’ya savaştan dolayı değil, çocuğunun ölümü ile yüzleşememesinden dolayı kaçtığını görüyoruz. Bu sahne, film boyunca anlatılan asker kaçağı anlatısının yıkılıp bir anda daha farklı bir anlatıya geçmesini sağlıyor. O sahnede ilk defa Leonard ile empati yapmaya başlıyorsunuz. Bu acı ile senelerdir yaşadığını, içinde tuttuğunu anlıyorsunuz. Yukarıda dediğim gibi bu, büyük bir yönetmenin filmleri hakkında konuştuğu bir röportaj değil. Bu, bir adamın günah çıkarması. Leonard, hayatını tüm çıplaklığı ile olmasa bile, samimi bir şekilde bize sunuyor.

Oh, Canada Film İncelemesi Arakat Mag Uma Thurman

Düşük Tempo, Güzel Görüntü

Oh, Canada teknik açıdan güzel çekilmiş ve pürüzsüz duran bir film. Filmin en çok sinematografisini beğendim. Her sahne için özenle çalışmışlar. Özellikle, siyah-beyaz olmayan flashbackler ile günümüz sahneleri arasındaki renklerin uyumunu çok beğendim. Bir başka sevdiğim şey ise müzikler oldu. Filmin ilk bir saati neredeyse hiç müzik yok. Son yarım saatte ise yavaş ama vurucu güzel müzikler vardı.

Biraz da sevmediğim şeylerden bahsetmem gerekirse, bence filmin çok büyük bir tempo sorunu var. Kısa süresine rağmen film çok ağır ilerliyor ve biraz can sıkmaya başlıyor. Son yirmi dakikası ile biraz toparlasa da yine de filmin en büyük sorunu olarak kalıyor.

Oyunculuklar ise bence iyiydi. Richard Gere, ölüm döşeğindeki bir adamı çok iyi oynuyor. Filmin bazı sahnelerinde genç hali yerine şu anki halini görüyoruz ve Richard Gere bence bu sahnelerde de iyi bir performans gösteriyor. Adamın kafasının karıştığı sahnelerde ise yine döktürüyor. Jacob Elordi ise bence çok ortalama bir performans sergiliyor ama bunun sebebi biraz ona yazılan karakter. Yaşlı haline nazaran genç hali daha sönük yazılmış Leonard’ın. Bu yüzden de Jacob Elordi çok iyi bir performans sergileyemiyor. Uma Thurman ise yılların yaşanmışlığını, Leonard’a duyduğu hem sevgi hem de acıma duygusunu çok iyi yansıtıyor. Onu uzun zaman sonra iyi bir rolde izlemek hoşuma gitti. Diğer oyuncular ise ortalamanın üstü bir performans sergiliyorlar.

Oh, Canada Film İncelemesi Arakat Mag Richard Gere

Bir Adamın Vedası

Oh, Canada bir adam üzerinden ölümü ve ölümün etkisini anlatıyor. Filmde geçen çok sevdiğim bir söz var: “Geleceğim olmadığını anladığım anda geçmişim hakkında konuşmak istedim.” Bu söz bence bu filmin en iyi özeti. Ölüm kavramını ve onun etkisini iyi işleyen güzel bir film Oh, Canada.

Son olarak, Oh, Canada çok kişisel bir film. Paul Schrader‘ın yakın zamanda hayatını kaybeden arkadaşına adadığı Oh, Canada, bu sene çok eleştirildi. Ben de genelde bu kadar kişisel filmler ile bağ kuramam ama Oh, Canada hem oyunculukları hem de tarzı ile beni kendine çekmeyi başardı. Benim için bu yılın sürpriz filmlerinden biri oldu diyebilirim.


Yiğit Kirpi‘nin diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Nosferatu: Gölgelerin Senfonisi ve Ölümün Dirilişi

Parthenope: Güzelliğin Yarattığı Yıkım

Yiğit Kirpi
Bilgisayar mühendisi ama aynı zamanda sinema tutkunu. Kendi çapında yazar ve fantastik edebiyat hastası. Wes Anderson ve David Fincher hayranı 😂

    A Real Pain: Acının Farklı Frekansları

    önceki yazı

    Squid Game 2. Sezon: Zorlama Sezonda Kolay Oyunlar

    sonraki yazı

    Yorumlar

    Yorumlar kapatıldı.

    Bunlar da ilginizi çekebilir