By Akış platformlarının en büyüğü olan Netflix’in tüm zamanlarının en çok izlenen dizisi bundan 3 yıl önce Squid Game olmuştu. Güney Kore’den düzenli olarak filmler ve diziler çıkaran Netflix sonunda bu diziyle beraber adeta turnayı gözünden vurmuş ve kazanabileceği en büyük geliri elde etmişti. Öyle ki bu sadece izlenme sayısıyla alakalı bir gelir değildi. Oyuncuların giydiği kıyafetler, dizide oynanan oyunlar, müzikler ve diziye dair daha pek çok şey pazarlanmış ve hızla tüm dünyaya yayılmıştı.
Tüm bu olanlar aslında bize bir dizinin neden sadece bir dizi olarak kalamayabileceğini göstermişti. Tam o sıralarda henüz Squid Game popülerliğini yitirmemişken dizinin 2. sezonunun onaylandığı haberi gelmişti. Gerçekten de oldu ve 2024’ün son günlerinde yine Netflix’te dizinin 2. sezonu gösterime girdi.
Yönetmenliğini Hwang Dong-hyuk’un yaptığı dizi paraya ihtiyacı olan insanların para kazanması için oynadıkları bir dizi oyunu konu alıyor. Ancak bu oyunlardan elenenler ölüyor. Yani bu oyunların sonucunda oyuncuların akıbeti “1” veya “0” kadar net. Dizinin konusunu bilmeyenin pek olmayacağını düşündüğüm için burada uzun uzun anlatmaya lüzum görmüyorum. Onun için hızla yeni sezonun incelemesine geçelim.
Bu yazı Squid Game dizisinin 2. sezonu hakkında spoiler içerebilir.
Macera Devam Ediyor
Squid Game’in ilk sezonu bana kalırsa ilk sezon olduğunu bilmeden bitmişti. Yani zaten dizi anlatacağı her şeyi ilk sezonda anlatmış ve oynanan “turnuvayı” tamamlamıştı. Fakat dizinin çok izlenmesi yeni sezonu çağırdı. Konusu itibarıyla devam edebilecek bir dizi olması da yeni sezonu kaçınılmaz kıldı. Ancak burada yeni sezonun nasıl devam edeceği merak ediliyordu. Bu oyunlarda sağ çıkan Seong Gi-hun (Lee Jung-jae) yeni sezonda olacak mıydı yoksa tamamen yeni oyuncularla yeni bir turnuva mı başlayacaktı? Tüm bu kafa karışıklıkları yeni sezon tanıtımlarıyla son buldu ve Gi-hun’un yeni sezonda da olacağını gördük.
Yeri gelmişken hemen söyleyeyim: Ben ikinci sezonu sevmeyenlerdenim. Birazdan dizinin iyi yanlarını uzun uzun sıralarken neden sevmediğimi düşünmeyin. Çünkü bunu da hemen anlatacağım. 450’den fazla kişinin öldüğü bir sezonda Gi-hun ile devam edilebilmesi için hikâyede yeni sezona bir bağlantı kurmak gerekiyor. Bunu da senaryo ekibi “para için yarışanlardan” değil de “yarıştıranlar” üzerinden kuruyor. Tüm bu oyunları planlayan Front Man (Lee Byung-hun) ve onun kim olduğunu bilmeyen Gi-hun ikinci sezonu götüren yarışmacılar. Front Man’i ise ilk defa ilk oyundan sonraki oylamada görüyoruz.
Değişen Kurallar
İkinci sezon 7 bölümden oluşuyor. Oyunlar ise 3. bölümde başlıyor. İlk iki bölüme daha sonra geliriz. Yarışmaya yine 456 kişi katılmış ve Gi-hun 456. yarışmacı. Henüz ilk oyun oynanmadan önce kurallar açıklanıyor. İlk sezonda olmayan yeni bir kural var. Bu da her oyundan sonra oyuna devam edilip edilmeyeceği yönünde bir oylama yapılacak olması. Gi-hun bunu öğrenince seviniyor. Çünkü ilk oyunu onlara anlatacak herkesi sağ salim oylamaya taşıyacak ve oylamada herkes bu oyundan vazgeçecek. Ancak elbette olaylar onun planladığı gibi gitmiyor.
İlk oyun, ilk sezondan da hatırlayacağımız üzere “kırmızı ışık, yeşil ışık” oyunu. Dizinin ikonik bebeği görüntüye geliyor ve oyunun başlamak üzere olduğunu görüyoruz. Gi-hun herkese ısrarla oyunu anlatıyor ve öleceklerini söylüyor. Kimse inanmasa da Gi-hun’u dinliyor. Epey ölmeden devam ediyorlar ve biz de seyirci olarak Gi-hun’un hayaline ortak oluyoruz. Ancak ilk kişinin ölmesiyle beraber büyük bir kıyım başlıyor. Yine kapılara koşanlar, yüksek silah sesleri ve peş peşe ölen insanlar.
Oyun bitiyor, paralar kumbaraya doluyor ve oylama başlıyor. Bu sahneler ilk sezondan aşina olduğumuz sahneler. Oyundan gitmek isteyen herkes para ödülünü görünce fikrini değiştiriyor. Oylama tersten başlıyor ve sonuç son oyuncunun, yani 1 numaralı oyuncunun kararına kalıyor. Bu oyuncu da oyunu devam ettirmek isteyince oyunlar peş peşe geliyor. İşte bu sahnede 1 numaralı oyuncunun Front Man olduğunu görüyoruz. Aslında tüm bu curcuna Front Man devam etmek istediği sürece devam edecek. Dizi bu sahnede bunu bize çok net bir biçimde gösteriyor.
Değişen kurallardan biri de herkes verdiği oyun sembolünü göğsünde taşıyacak olması. İlk oylamadan sonra herkesin göğsünde “O” veya “X” sembollerini görüyoruz. O, devam etmek isteyenler, X ise oyunu bitirmek isteyenler. Aslında ikinci sezonu birinci sezona kıyasla farklı kılan ve bunu iyi bir yerden yakalayan nokta burası. Her oylamadan sonra kaçınılmaz olarak gayri resmi “yeni takımlar” kuruluyor.
Takımların Öne Çıkması: Biz ve Öteki
İnsanlar üzerlerinde bazı semboller taşıyarak ideolojilerini, dinlerini, okudukları okulları hatta belki cinsiyetlerini gösterirler. Örneğin bir öğrencinin giydiği üniformadan hangi okulda öğrenci olduğunu ya da giydiği tişörtteki sembollerden ideolojik olarak hangi düşüncede olduğunu anlayabiliriz. Dizi de aslında bu sezonda bunu yapıyor. Göğsünde “X” sembolü taşıyan birisi ölümü uğruna yarıştığı bir oyunda göğsünde “O” sembolü taşıyan birine ne kadar tahammül edebilir ki? Dizide oyundaki bu kural değişikliğiyle beraber hemen “biz” ve “öteki” kavramları öne çıkıyor. Öteki kavramının “ben” ile tanımlandığını bilmek ve “ötekini” tanımlamak için önce “ben”in kim olduğunu iyi bilmek gerekiyor.
Seyirci olarak sezon boyunca X takımına daha yakın konumlanıyoruz. Çünkü oyuna devam edilirse yarışan herkesin bir bir öleceğini tıpkı Gi-hun gibi biz de biliyoruz. Peki seyircinin yakın olduğu X takımında kimler var? Gi-hun, verdiği oya sonradan pişman olduğunu söyleyip Gi-hun’a yaklaşmak isteyen Front Man, önceden asker olan ama sonradan cinsiyet değiştirmiş güçlü bir kadın, bir anne ve oğul, hamile bir genç kız, Gi-hun’un arkadaşı olan piyade, tıpkı bu piyade gibi bir başka genç piyade…
Dikkatli izleyenler muhakkak fark edecektir ki bu karakterler de kendi içlerinde bir “biz-öteki” ilişkisi içinde. Anne ve oğul hamile kadını kendine yakın hissediyor çünkü anne rolündeki kadının “dışarıdaki” hayatında ebe olduğunu öğreniyoruz. Hamile kadın cinsiyet değiştiren karaktere “abla” diyor ve onu duygulandırıyor. Öte taraftan Gi-hun piyade arkadaşı ile zaten yakın. Bu piyade kendisi gibi asker olan genç piyadeyi kolundaki dövmeden tanıyor. Burada yine bir başka sembolün karşımıza çıktığını söylememe gerek yoktur sanırım. Özetle “X” takımı kendi içinde zaten “biz” olabilmiş bir takım.
Peki “O” takımında kimler var? İtici görüntüsü ve hırslı yapısıyla dikkat çeken bir rapçi, şaman olduğunu söyleyen (ve karşı takımdaki insanları diz üzerinden etkileyerek fikirlerini değiştiren) bir kadın, orta yaşlı ve huysuz bir adam ve buna benzer başka karakterler. Bu takım hem “X” takımı hem de seyirci için “öteki” olmuş bir takım. Fakat yetmiyor kendi içlerinde de birbirleri için “öteki” oluyorlar. Oyunlar ilerledikçe hızla birbirlerini yarı yolda koyup kendi yollarına bakabiliyorlar. Tıpkı “X” takımının kendi içinde yakaladığı birlik gibi “O” takımı da kendi içinde birbirine düşüyor.
Squid Game bu basit kural değişikliği ile büyük bir “biz-öteki” karşıtlığı kurmayı başarmış diyebilirim. Bu karşıtlık elbette ilk sezonda da vardır fakat bu kadar belirgin değildi. Sonuçta ilk sezonda herkes bireysel yarıştığının farkındaydı.
Perde Arkasının Sıkıcılığı
Oyun oynanan sahneler gerçekten eğlenceli ve seyir zevki yüksek. Fakat bu sezonun neredeyse yarısı oyun oynanmayan farklı bir yapı kurulmaya çalışılan sahnelerle dolu. Bunlardan en çok zaman ayrılanı ise kırmızı kıyafetli görevlilerin kendi aralarındaki hiyerarşik hikâye. Öldürülen yarışmacıları götüren görevliler yarışmacıları tam öldürmek istemiyor ve bu oyuncuların bedenlerinde bazı işlemler yapmak istiyor. Fakat aralarından biri bunu bozuyor ve tam öldürülmemiş tüm yarışmacıları öldürüyor. Bu da bu görevlilerin kendi aralarındaki bir kızışmaya sebep oluyor.
Seyirci olarak ilk sezonda biz bu oyunların perde arkasını görmüyorduk. Sadece oyunları izliyor ve oyuncularla özdeşleşme halinde kalıyorduk. Bu oyunların arka tarafına dair çok az şey biliyorduk. İkinci sezonda bu kırılmış ve bu oyunların bir de arka tarafının olduğunu anlatmak istemişler. Hatta çoğu sahnede bu görevlileri maskesiz de görüyoruz. Aslında bu durumu normal buluyorum. Tekrar yüzlerce insanı bir araya toplayıp oyunlar oynatıp öldürmek elbette yaratıcı bir fikir değil. Fakat hikâyeye yeni eklenen bu katman da hikâyeyi genişletemiyor.
Hikâyeyi genişletmek için çabalanan bir nokta da birkaç bölüm önce es geçtiğim ilk iki bölüm. Bu bölümlerde hem ilk sezonu bağlamaya çalışıp hem de yeni sezonda kaçırılan bu insanları öldüren sistemi yakalamaya çalışan bir “hafiyelik” başlığı açılıyor. Elbette ilk bölümlerde önceki sezonla yeni sezonun hikâyesinin bağlanmaya çalışılmasını anlayabiliyorum. Fakat “dışarıdaki” insanların bir adaya hapsedilip yarıştırıldığını bildikleri insanları bulmak için yola çıkması dizinin genel yapısına ters düşüyor. Squid Game’i sıra dışı yapan şeylerden biri de böylesine distopik bir konuyu günümüzde yaşanıyor olarak anlatması. Fakat ilk sezonda tutturulan “sıra dışılık” bu sezonda bozuluyor ve “Acaba bir grup insan gerçekten bu adayı bulabilecekler mi?” diye kendi kendimize soruyoruz.
Hikâyeye eklenen bu sahneler dizide bir şekilde inandığımız gerçek dışı konudan bizi uzaklaştırıyor. Her şeye rağmen bu sahneleri kabul etsem dahi diziye son derece acemice yerleştirildiğini de söylemem gerek. Bir oyun oynanıyor ve seyirci uzun uzun o evrene dalmışken bir anda adayı dron kamerası ile izleyen bir grup adamı izlemeye başlıyoruz. “Squid Game’i klasik anlatıdan çıkarmak isteyen bir mantık mı çalışıyor acaba?” diye düşünsem de fazla iyi niyetli yaklaşmış olurum diye düşünüyorum.
Kendini Koruyan Atmosfer
Dizinin bu sezonunda en iyi korunan şey bence kurulan atmosferdi. Bana kalırsa bunca aksayan şeye rağmen Squid Game‘i izlenilir kılan da bu. 3 yıl sonra yeni bölümlerini izlemeye başladığımızda yine aynı kıyafetleri giyen yarışmacıları, aynı kıyafetleri giyen görevlileri, domuz şeklindeki devasa kumbarayı ve ikonik dev bebeği görüyoruz. Bu his diziyi hala heyecanla izlenilir kılıyor.
Bir dizi ya da filmde iyi bir atmosfer kurmak ve bunu korumak için de şüphesiz iyi bir tekniğinin olması gerekiyor. Kamera kullanımına ayrı bir paragraf açıp uzun uzun anlatacak değilim. Zaten bu konuda Squid Game oldukça iyi. Özellikle ilk sezonda kullanılan çerçevelerin yine tercih edilmesi 3 yıldır dizideki evrende de hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor. Kat kat tasarlanmış yatakları uzaktan alan, bebeğin gözlerini yakın plan alan, kumbaradan gelen sarı ışığın insanların yüzüne vurmasını aynı şekilde alan bir kamera var dizide.
Benim bu dizide en sevdiğim teknik unsur ise renk kullanımı. En basit ama belirgin örneği yatakların olduğu büyük salondaki renk değişimi. Normal şartlarda özellikle mavinin ağırlıklı olarak kullanılmasından dolayı çok daha soğuk görünen bu salon özellikle kumbaraya para dolduğu sahnelerde turuncu renge bürünüyor. O vakte kadar buradan gitmek isteyen yarışmacılar “paranın sıcaklığıyla” fikirlerini değiştiriyor ve oylamaya geçildiğinde kalacaklarını söylüyor.
Labirenti andıran merdiven sahneleri de tekrar ve uzun uzun kullanılmış Bu da dizinin atmosferini korumasına ve seyirciyi ekranda tutmasına sebep oluyor. Squid Game 2. sezonunda hiçbir şeyi başaramasa bile (ki hakkaniyetli davranalım o kadar da kötü bir sezon değil) atmosferini korumayı çok iyi başarmış.
2025’de Bizi Neler Bekliyor?
Son bölüme gelip diziyi bitirdiğimizde final sezonunun 2025’te yayınlanacağını söyleyen bir tanıtım videosu izliyoruz. Yani evet bir sezon daha Squid Game izleyeceğiz. Özellikle yukarıda bahsettiğim dizinin aksayan kısımları muhtemelen bu sezonda tamamlanacak. Çünkü adayı arayan hafiyeler hiçbir şey başaramadan sezon bitti. Belli ki onların hikâyesi yeni sezonda tamamlanacak.
Dizinin 2. ve final sezonunun çekimleri belli ki birlikte yapılmış. Bunu sadece hızla yeni sezonunun gelecek olmasından anlamıyoruz. Yukarıda bahsettiğim konuların 2. sezonda eksik bırakılmasından da anlıyoruz. Yani 2. sezon ilk sezon gibi “ikinci sezon olduğunu bilmeden” değil de “finalden önceki sezon” olduğu bilinerek çekilmiş.
Öyle ya da böyle bir şekilde kendini merak ettiren ve izlettiren bir yapım Squid Game. Final sezonu nasıl olur, bize neler verir bilemiyorum. Fakat karakterlerle özdeşleşme yaşayarak keyifli zaman geçirmek isteyen herkese ilk sezonuyla birlikte Squid Game’i tavsiye ederim.
Can Ahmet Çelik‘ın diğer yazılarına bakmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar