İspanyol yapımı filmleri hep sevmişimdir. Bu çok hızlı konuşan insanların gerilim ve korku filmleri gerçekten harika oluyor. Fragile, El Orfanato, El Cuerpo, Rec, Emergo ve daha fazlası… Hepsi birbirinden güzel, birbirinden gerilimli ve birbirinden yaratıcı filmler. İspanyollar ne yapıyorlar ne ediyorlar, ilginç bir konu bulmayı başarıyor, fikri hiç bulandırmadan perdeye yansıtabiliyorlar. İspanyol yapımı bir gerilim filminin vizyona gireceğini duyduğumda direkt atıldım. Yönetmen Hèctor Hernández Vicens’in ilk uzun metraj çalışması The Corpse of Anna Fritz fazlasıyla sapkın bir hikayeden yola çıkıyor. Hikayeyi iyi seçen yönetmen filmi de temiz bir şekilde çekerek ortaya başarılı bir iş çıkarmış. Diğer İspanyol filmlerinin yanında biraz sönük kalsa da -bu bana göre- gene başarılı bir film olmuş. İzleyiciyi etkileyecek hatta sarsacak bir film.
Ünlü oyuncu Anna Fritz ölmüş ve morga kaldırılmıştır. Ölü dahi olsa soğuk bedeni hala ilgi çekmeye devam etmektedir. O kadar ki Morgda çalışan Pau’nun arkadaşları Ivan ve Javi, ünlü oyuncuyu görmek için can atar. Pau, ne yapıp ne edip arkadaşlarını gizlice Anna Fritz’in yanına sokmayı başarır. Film de burada başlar. Anna Frizt’in ölü bedeninden etkilenen Ivan, ölü dahi olsa onla sevişmek ister. 3 arkadaşın arasında ufak bir anlaşmazlık yaşansa da Ivan’ın kabadayılığı ağır basar ve ahlak o an bitiverir. Ivan, nekrofili olmaktan çekinmemektedir. Ivan’dan sonra Pau da “ne olacak ki” diyerek Anna Fritz’in ölü bedeninin etkisine kapılır. Peki, gerçekten ölü müdür?
Ahlak sınırlarını sonuna kadar zorlayan senaryo dakikalar ilerledikçe işi daha da yokuşa sürüklüyor ve film büyük bir uçurum ile bitiyor. Aşırı derecede etkili olmasa da hikayesini ve karakterlerinin etkisini seyirciye yansıtmayı başarıyor film. Ivan’a kızıp, Pau’nun aldığı her kararda çıldırabiliyorsunuz. Pau’nun aptallığı sizi çılgına çevirebiliyor. Karakter tasarımı harika olmamış olsa da bence hikaye ilerledikçe seyircinin kapılmasına yetecek kadar iyi. Ortadaki durumun karmaşıklığı ve kapana kısılmışlık hissi de seyirciyi etkisine alıyor.
Ivan ne kadar kötü bir karakter olsa da dürüst biri. Pau gibi değil. Ivan kötü biri ve her zaman kötüydü. Fakat Pau’nun hareketleri tabiri caiz ise yavşakça. Önce sağ sonra sol diyebilir. Başa bela biri ve yaşananların tek sebebi. Sonunda masumane bir hareket yapmış olmasına rağmen ölmesi, Ivan’ın ölmesinden daha etkiliydi. Seyirci, bu kaypak kişinin ölümünden dolayı büyük ihtimal rahatlayacaktır.
Yönetmen ilk uzun metraj denemesi için hoş bir iş çıkarmış. Aşırı aksiyona kaçmayıp yer yer sabit yer yer elde çekimler ile işi kotarmış. Filmin içine çok fazla karışmamış. Hikayenin akmasına izin vermiş. Oyunculukların muhteşem olduğunu iddia edemem. Özellikle iyi karakteri oynayan Javi filmin en yetersiz karakteri. Ivan ve Pau, özellikle Pau rolünü iyi yapıyor. Anna Fritz’i canlandıran Alba Ribas ise gerçekten harika bir iş çıkarmış. Zor bir rolü iyi bir şekilde kotarmış.
The Corpse of Anna Fritz tiksinmenize sebep olabiliyor. Nekrofili normal karşılanacak bir şey değil. Hele hele ünlü bir kadını ölü-diri ayırt etmeksizin tecavüz etmek isteyen bir zihniyetin filmde olması daha da rahatsız ediyor. Ama konu da bu zaten: Sapkınlık. Sapkınlık başlarına büyük bir dert açıyor. Sapkınlıktan sonra işin içinden vahşilik ile kurtulmaya çalışıyorlar. Çünkü yaptıklarının ortaya çıkmasını istemiyorlar. Yaparken iyi, duyulursa olmaz misali.
Bir İspanyol filmi olarak gene ilginç bir konu ve konuyu düzgün işlediği için kesinlikle önermek istediğim bir film. Ben çok fazla İspanyol filmi izlediğimden aşırı etkilenmedim ama böyle bir konu büyük ihtimal sizi rahatsız edecektir. E rahatsız ediyorsa zaten film başarılı olmuş demektir. Önemli olan duyguyu aktarabilmektir zaten. Anna Frizt’in klostrofobik hikayesi sizi sarsabilir bile. Empati kurulduğunda olayın iğrençten çok ne kadar korkunç olduğunu farkedeceksiniz. Bizim için dışarıdan bakınca ahlaksızlık gibi dursa da yaşayan kişi için tam bir korku filmi.
Yorumlar