0

Akış platformlarının hayatımıza girmesinin hem iyi hem de kötü pek çok etkisi oldu. Bir taraftan dünyanın dört bir yanından her gün dizi ve filmler izleme listemize girip orada aylarca kalırken bir taraftan da hiç aklımıza gelmeyecek kalitede dizi ve filmler izler hale geldik. Örneğin Netflix her yıl Akademi Ödülleri’ne birkaç film adaylığıyla girmeye çalıştığı için kendini iyi filmlere yapımcı olmak zorunda hissediyor. Sadece filmlerle de değil çoğu zaman iyi dizilere de yapımcılık yapıyor. Bana göre Netflix’in 2024’deki en iyi işi (hadi dizilerle sınırlandıralım) Yüzyıllık Yalnızlık oldu.

Dizi, Nobel Ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in aynı adlı romanından uyarlanmış bir yapım. Toplamda 16 bölüm ve her bölümü 1 saatin üzerinde. Netflix, şimdilik 8 bölümlük kısmını yayınladı. Yönetmenliğini iki, senaristliğini dört kişi yapıyor. Yönetmen koltuğunda bir erkek bir de kadın var: Alex Garcia Lopez ve Laura Mora Ortega. Senaristlerinin adını da analım çünkü birazdan diziden övgüyle bahsederken sürekli onların başarısı olduğunu anlayacağız. Senaristleri ise Camila Bruger, Albatros Gonzales, Jose Rivera, Natalia Santa.

Belki de en son söylemem gereken şeyi ilk başta söyleyip yazıyı bu düşüncem üzerine kurmayı tercih edeceğim. Ben diziyi seven, hatta epey sevenlerdenim. Böylesine büyük bir romanı uyarlamanın neredeyse imkânsız olduğunu düşünenlerdendim. Ancak diziyi izlemeye başlayınca henüz ilk bölümünden beni iyi bir dizi izleyeceğime ikna etti.

Bu yazının biraz uzun ve hemen dizi incelemesine geçmeyecek/geçemeyecek bir yazı olduğunun uyarısını şimdiden yapayım. Çünkü diziyi anlamak için önce bazı başlıklar açıp onları anlamamız gerek.Yüzyıllık Yalnızlık One Hundred Years Of Solitude Dizi İncelemesi Arakat Mag Netflix

Bazı Ön Bilgiler

Gabriel Garcia Marquez kitabı 1967 yılında yayımladı. Kitap hızla tüm dünyaya yayıldı ve 40’dan fazla dile çevrildi. Kitap bugün geldiğimiz noktada 50 milyondan fazla okura ulaştı. Tüm bunların etkisiyle Latin Amerika edebiyatının önemli akımlarından ”büyülü gerçekçiliğin” sembol kitabı oldu.

Kitapta olaylar Marquez’in hayal dünyasında kurduğu bir ülkede, yine hayali bir zamanda geçiyor. Yine de bazı otobiyografik özellikleri de yok değil. Bunu yazar bizzat kendisi söylüyor. Yazar tıpkı kitaptaki gibi geniş bir ailede büyümüş, büyük bir evde yaşamış. Onun için gerçeklere dayansa da usta işi ve “fazla” kurmaca bir kitap Yüzyıllık Yalnızlık.

Marquez henüz yaşarken kendisine kitabın filminin çekilmesi teklif edilmiş olsa gerek ki “kitabının asla sinemaya uyarlanmaması gerektiğini” söylemiş. Marquez 2014’de ölmüş ve ölümünden 10 yıl sonra iki oğlu kitabın yayın haklarını satmış. Böylece bu büyük romanın diziye uyarlanmasına izin verilmiş. Sinemaya uyarlanmaması gerektiğini yaşarken peşinen söyleyen Marquez bugün bu diziyi izlese ne düşünürdü acaba…Yüzyıllık Yalnızlık One Hundred Years Of Solitude Dizi İncelemesi Arakat Mag Netflix

Büyülü Gerçekçiliği Anlamak Zorundayız

Yazının bu bölümünde diziyi ve uyarlandığı kitabı anlamak için büyülü gerçekçilik akımını doğru bir şekilde anlamamız gerekiyor. Oldukça uzun ve hatta kendi başına bir yazı konusu olan bu akıma en azından bu yazıda yeterli olacak kadar bir bakalım.

Büyülü gerçekçilik, gerçekçi anlatım ile fantastik unsurların ustaca harmanlandığı bir edebi ve sanatsal akımdır. Bu akım, genellikle sıradan hayatın içerisine büyülü, olağanüstü olayları ya da varlıkları doğal bir şekilde yerleştirerek gerçeklik algısını sorgulatır. Büyülü gerçekçilikte, fantastik olanla gündelik olan iç içe geçer; ancak bu durum, hikâyenin dünyasında sıra dışı ya da garip olarak algılanmaz. Aksine, bu unsurlar anlatının doğal bir parçası gibi sunulur.

Bu akımın kökenleri, 20. yüzyılın başında Latin Amerika’da edebiyatın modernleşme süreciyle birlikte ortaya çıkmıştır. En önemli temsilcileri arasında Gabriel García Márquez ile beraber Jorge Luis Borges ve Julio Cortázar’ı sayabiliriz. İlerleyen yıllarda büyülü gerçekçilik sadece Latin Amerika edebiyatıyla sınırlı kalmamış, dünya çapında farklı kültürlerden eserlerde de kendine yer bulmuştur.

Büyülü gerçekçilik, okuyucuyu hem gündelik hayatın sıradanlığına hem de insanın hayal gücünün sınırsızlığına tanık eder. Akımın temel amacı, bir yandan toplumsal ve tarihsel gerçeklikleri sorgularken bir yandan da bu gerçekliklerin ötesinde başka bir boyut olduğunu hatırlatmaktır. Bu nedenle büyülü gerçekçilik, sadece bir edebi tür değil, aynı zamanda bir bakış açısı olarak da değerlendirilir.

Tüm bunları düşününce büyülü gerçekçiliğin, Netflix’in bir dizi projesi olabilecek kadar büyük bir sanat akımı olduğunu da söyleyebiliriz.Yüzyıllık Yalnızlık One Hundred Years Of Solitude Dizi İncelemesi Arakat Mag Netflix

Nasıl Bir Uyarlama?

Film izleme serüvenimde zaman içerisinde kitap uyarlaması filmlere özel bir merak geliştirdim. İyi olduğunu düşündüğüm kitapların filmlerini genelde izlemeye çalıştım. İyi olacağını hissettiğim filmleri de izlemeden önce kitaplarını okumaya çalıştım. Bu durum beni kaçınılmaz olarak sinema ve edebiyat ilişkisini uzun uzun düşünmeye itti.

Bilinen hikâyedir Stanley Kubrick, The Shining filmini çektiğinde uyarlandığı kitabın yazarı Stephen King filmi hiç sevmez. Hatta filmden nefret eder ve bunu her fırsatta söyler. Filmden 17 yıl sonra 1997’de kitabı kendisi sinemaya uyarlamak ister ve 3 bölümlük bir mini dizi çeker. Ancak bu diziyi pek kimse izlemez. Bu uyarlamanın iyi olup olmadığı ve kitapların ne kadar sinemaya uyarlanabileceği konusunda Stanley Kubrick “kitapların filme olduğu gibi uyarlanamayacağını, uyarlanabiliyorsa da buna gerek olmadığını” söyler. Bu konuya benim de yaklaşımım tıpkı Kubrick gibi. Kitapların sinemaya aynen uyarlanmasına gerek yok ama bu sinemanın edebiyatı istediği gibi evirip çevirebileceğini savunduğum anlamına da gelmesin.

Peki tüm bunları düşününce Yüzyıllık Yalnızlık nasıl bir uyarlama? Bu sorunun peşine sadece bu başlık altında düşeceğim. Yazının ilerleyen satırlarında tekrar bu kadar uzun anlatmayacağım. Ancak ara ara nasıl bir uyarlama olduğuna dair atıflar yapabilirim.

Dizinin ilk sahnelerinde bir dış ses duyuyoruz. Bu “anlatıcı” ihtiyacını yerinde buldum. Dizinin bir uyarlama olduğunu hemen hissediyoruz. Bu ses biraz da Marquez’in sesi zaten. Hatta öyle ki dış sesin kurduğu cümleler çok daha “edebi” cümleler. Karakterlerin konuşmaları ise öyle değil. Bu karakter ve dış ses cümlelerindeki net ayrım kitaptan diziye, dahası edebiyattan sinemaya geçişin güzel bir ayrımı.

Kitabın yaklaşık “yüz yıllık” bir hikâyeyi anlatıyor olması kaçınılmaz olarak dizide de oldukça büyük bir kast kullanılmasına sebep oluyor. Pek çok karakterin birkaç farklı zamandaki halini görüyoruz. Yani bir karakteri 2-3 farklı oyuncu oynuyor. Ancak burada kitap ve diziyi birbirinden ayıran bir nokta var. Kitapta geçmiş, şimdi ve gelecek arasında atlamalar var. Bu atlamalı zaman kurgusu dizide de var ama kitaptaki kadar değil. Dizi daha lineer, kitap ise çok daha non-lineer bir akış içinde. Bu farklılık karşımıza bir kusur olarak çıkmıyor. Zamanda atlamalar gerekirse dış ses yardımıyla tamamlanıyor ve hikâyenin akışı hiç bozulmuyor.

Uyarlama söz konusu olduğunda en büyük sorunlardan biri de hikâyedeki aceleciliktir. 450-500 sayfalık bir romanı 2 saatlik bir filme uyarlamak zor olduğu için senaristler vicdanlı ve hatta akıllı ise kitabın sadece bir bölümünü anlatmayı tercih ederler. Bu konuda aklıma ilk gelen örnek Hakan Günday’ın Daha romanının uyarlaması olan Onur Saylak yönetmenliğindeki Daha filmi. Yüzyıllık Yalnızlık’a gelecek olursak bu romanı uyarlamak her açıdan riskli. Bunu bilen senaryo ekibi tüm romanı anlatmak gerektiğini fark etmiş ve bunu da bir filmle değil 16 bölümlük bir diziyle yapmak istemiş. İsabetli de bir karar almışlar diyebilirim. Birkaç kuşağın peş peşe anlatıldığı bu hikâyeyi ancak bu şekilde anlatmak doğru olurdu zaten.

Dizinin iyi yaptığı bir başka iş de romandaki hemen hemen tüm temaları büyük ciddiyetle işliyor olması. Nedir o temalar? Aile, ensest ilişki, siyaset, intihar, kahramanlıklar ve dahası… Yaklaşık olarak her bölümde bir temanın daha çok öne çıktığı dizi bu konuda da kitaba büyük bir saygı gösteriyor diyebilirim.Yüzyıllık Yalnızlık One Hundred Years Of Solitude Dizi İncelemesi Arakat Mag Netflix

Kuşaklar Arası Tekrar Eden Hatalar

Yüzyıllık Yalnızlık birkaç kuşak aile etrafında gelişen olayları anlatıyor. Buendia ailesinin yüz yıllık sürecini anlatan epik bir dizi. Epik diyorum çünkü her bölümde bir önceki bölümden daha çok hissediyoruz bu temayı.

Hikâyeye geçmeden önce belirtmem gereken bir nokta var. Hikâyede karakterleri canlandıran oyuncular yıllara göre değiştiği için parantez içinde oyuncu isimlerini yazmayı tercih etmeden diziyi anlatacağım.

İlk bölüm ailenin büyükbabası Jose Arcadio Buenda ve Ursula Iguara’ın tanışıp evlenmesiyle başlıyor. Burada çiftimizin gençlik hallerini görüyoruz. Bu iki isim kuzen oldukları için evlenmelerinin doğru olmadığı, evlendikleri takdirde lanetlenecekleri söyleniyor. Hatta Ursula’nın annesi bu iki gencin bir çocukları olursa iguana olarak doğacağını bile öne sürüyor. Her şeye rağmen Arcadio ve Ursula evleniyor ve erkek çocukları oluyor. Sanılanın aksine bir iguana doğurmayan Ursula daha sonraki yıllarda bir oğlan çocuğu ve başka çocuklar doğuruyor. Bu batıl inançların gölgesinde kurulan aile kuşaklar boyu varlığını sürdürüyor. Akraba evliliklerinden doğacak çocukların iguana değilse bile sakat doğacağına dair endişeler sürüyor. Yine de bu aile için akraba evliliği sıradanlığını ve normalliğini hep koruyor.

Tüm bu batıl inançlara rağmen Arcadio kendini bilime adamış birisidir. Söylenen hiçbir şeye kulak asmaz. Yine de bu kasabaya ve insanlarına dayanamaz ve bölgeyi terk eder. Köyden arkadaşı olan bir grup insanla yola çıkarlar. Denizin olduğu bir bölge bulurlarsa oraya yerleşecek ve orada yaşayacaklardır ama bulamazlar. Yine de denize yakın bir bölgeye yerleşirler. Yerleştikleri bölgeye Macondo adını verirler.

İlerleyen bölümlerde Macondo huzurlu ve coşkulu bir şehir olmuştur. Arcadio ve Ursula yaşlanmıştır. Çocukları belki iguana değildir ama hepsi farklı karaktere sahip ve insanlıktan çıkmış karakterlerdir. İlk oğulları yıllar önce çekip gitmiş ve kendi gayri meşru çocuğunu aileye bırakmıştır. İkinci oğulları Aureliano Buendia ise köyde yaşayan kendi halinde birisidir.

Dizinin bu kısmında karakter çeşitliliğinin çok fazla olduğunu görürüz. Arcadio ve Ursula çiftinin her bir çocuğu farklı bir insan temsilidir adeta. Örneğin çekip giden büyük oğlan daha sonra bu köye geldiğinde fark ederiz ki acımasız, başkalarına eziyet etmekten çekinmeyen, hayvani bir yapıya sahiptir. İkinci oğlan Aureliano Buendia ise dizi boyunca politik anlamda mücadele veren birisidir. Önce muhafazakârların yanında yer alsa da zamanla liberallerin arasına katılır. Hikâyenin politik yanı daha çok bu karakter üzerinden inşa edilir.

Ailenin iki de kızı vardır: Amaranta ve daha sonra evlatlık olarak eve gelen ve biraz ürkütücü görünen Rebecca’dır.Yüzyıllık Yalnızlık One Hundred Years Of Solitude Dizi İncelemesi Arakat Mag Netflix

Karmaşık Bir Hikâye

Hikâyeyi, karakterleri ve bu karakterlerin birbiriyle olan ilişkisini tek seferde anlatmak oldukça zor. Bunu bu yazıda uzun uzun anlatmam da zor. Zor olmasa da zaten buna gerek yok. Onun için her şeyi detaylıca anlatıp analiz etmeye gerek görmüyorum.

Ancak atlamamız gereken şeyler de var. Örneğin evlatlık alınan Rebecca evin büyük abisiyle (sonradan tekrar kasabaya dönen çocuk) cinsel ilişkiye giriyor. Üstelik bunu başka birisiyle nişanlıyken yaşıyor. Daha sonra da üvey abisiyle evlenmek istiyor ve evleniyor. Bunu gören Ursula (sanki kendisi de böyle evlenmemiş gibi) buna itiraz ediyor ve “batıl inançlardan” bahsediyor. Bu sahne karakterlerin zaman içerisinde yaşadıkları dönüşüme ve “muhafazakârlaşmasına” iyi bir örnek. Belki burada “akraba evliliği” ile “ensest ilişki” kavramlarını birbirinden ayırmak gerek. Yine de ensest bir ilişkiden bahsetmek bir yerde yanlış olur çünkü Rebecca’nın bu aile ile organik bir bağı yok.

Bir başka kafa karıştıran karakter de büyük oğlanın gayri meşru çocuğu olan ve babasının kim olduğunu asla öğrenemeyen Aureliano’dur. Bu karakter de politikanın ağırlık kazandığı ilerleyen bölümlerde öne çıkacak ve Napolyon Bonaparte’a özenen, despot bir lidere dönüşecektir.

Bu bölümün başında da söylediğim gibi tüm karakterleri iyi oturtmak ve birbirleriyle ilişkisini çözmenin oldukça güç olduğu bir hikâye Yüzyıllık Yalnızlık.One Hundred Years Of Solitude Dizi İncelemesi Arakat Mag Netflix

Karmaşık Bir Soyağacı

Hem kitapta hem de dizide en çok zorlandığımız şey karakterlerin fazlalığı. Ben de bu yazıda birkaç kez bunu dile getirdim. Şimdi bunun neden zor olduğunu anlatabilmek için sırasız bir şekilde karakterleri sıralayayım.

Evin büyükbabası ve büyükannesi, kasabayı terk edip daha sonra dönen büyük oğul, küçük ve kendi halinde (daha sonra hikâyenin merkezine yerleşen) küçük oğul, en küçük oğlan, kız çocuğu, evlat edinilen küçük kız, büyük oğulun gayri meşru çocuğu, evlat edinilen kızın nişanlısı, muhafazakâr partililer, liberal partililer… Tüm bunların yanında merkezde bulunan ailenin çoğu üyesinin çocukluk, gençlik ve ileri yaşlarındaki halleri… Bunları da sayıyorum çünkü genç kız Ursula ile büyükanne Ursula arasında çok fark var. Biri toy ve heyecanlı bir genç kızken diğeri tüm aileyi çekip çeviren biraz da bilge bir kadın.

Peki sadece bunlarla kalıyor mu? Hayır elbette. Ailede sürekli dönen bir ensest ilişki zinciri var. Bu da olayların karmaşık bir hal almasına sebep oluyor. Örneğin Rebecca’nın nişanlısı Rebecca’dan olunca onun üvey ablası Amaranta’ya âşık oluyor.

Bu kadar karmaşayı Marquez’in nasıl anlattığını düşününce insan işin içinden çıkamıyor. Zaten bu romanı özel kılan biraz da bu. Çoğu okurun tek seferde okuyamadığı ama bir şekilde kayıtsız da kalamadığı bir roman Yüzyıllık Yalnızlık. Öyle ki kitabın hem Türkçe hem de diğer dillerdeki baskılarının hemen başına bir soyağacı çiziliyor. Okurlar kafası karıştığı zaman dönüp bu soyağacına bakıp hikâyenin neresinde olduklarını anlıyorlar.One Hundred Years Of Solitude Dizi İncelemesi Arakat Mag Netflix

Derinlikli Karakterler

Karakterin bu kadar çok olduğu yoğun bir hikâyenin “iyi” olarak anılabilmesi için şüphesiz bu karakterlerin derinlikli olması gerekiyor. Marquez karakterleri ne kadar derinlikli yazmayı başardıysa dizinin senaristleri de o kadar derinlikli uyarlamışlar diyebilirim.

İlk incelememiz gereken karakter ailenin büyükbabası ve bu yüz yılı başlatan Arcadio. Bilime olan merakı, sürekli simya ile ilgilenmesi, bölgeye fotoğraf makinesi getirerek teknolojiyi takip etmeye ve Tanrı’nın fotoğrafını çekmeye çalışması gibi onu sıradanlıktan uzak tutan özellikleri var. Hep bilimsel konularla uğraşması onu zaman içerisinde bilge birisi yapmış ve kendini nihayetinde bir kestane ağacına bağlamış bir karakter. Burada dizi boyunca bağlı kalması bana biraz manidar geliyor. Dizide gördüğümüz en büyük ağacın altında en büyük karakter bağlanmış şekilde duruyor. Bu herhalde tesadüf değil.

Bir diğer önemli karakter de anne Ursula. Bu karakter hem olayların toparlayıcısı olarak görünüyor hem de dizideki “insani” yanı gösteriyor bana. Yıllar sonra eve dönen oğlunun anlattıklarını sofrada ağlayarak dinlemesi yer yer bizi bu karmaşanın içinde kendisiyle özdeşleşmemize sebep oluyor. Ursula özellikle küçük oğlu Aureliano Buendia ile beraber büyük oranda hikâyenin merkezinde yer alıyor.

Aureliano Buendia da dizinin en önemli karakterlerinden biri. Dizinin duyurusunun ilk yapıldığı günlerden bu yana hep kendisinin fotoğrafının olduğu afişi gördük. Bu, onun ne kadar merkezi bir karakter olduğunu gösteriyor. Ben dizide çocukluğunu saymazsak iki farklı Aureliano gördüğümü söyleyebilirim. Biri çok şık kıyafetlerle gördüğümüz daha çok muhafazakârların yanında olan, diğeri de politik mücadeleler vererek kahramanlaşan Aureliano. İkisi arasındaki fark sadece görüntü farklılığı değil ruhsal bir farklılık. Bir ara liberallerin tarafına geçen karakter sonra orada da nasıl duracağını bilemez ve kendini bir devrimci olarak görüp “Ben Albay Aureliano Buendia’yım.” der. Özellikle önce seçimle demokrasinin, sonra da silahların konuştuğu bu sahnelerde dizi (ve bizatihi kitabın kendisi) hala günümüze ışık tutacak politik söylemlere sahip.

Değinmeden geçmek istemediğim bir diğer karakter de Rebecca. Bu karakterin diziye girişi oldukça gerilim dolu bir sahneyle olmuştu. Karanlık bir gecede tuhaf gözleriyle sahnede belirmesi izleyiciyi germişti. Bu sahne itibarıyla izleyici büyülü gerçekçiliği görmüş ve diziye bakışı değişmişti diye düşünüyorum. Rebecca sonraki sahnelerde karanlığın altında toprak yemesi ile dikkat çeken bir kadındır. Özellikle güçlü bir karakter olan abisine karşı çok daha güçlü bir kadın imajı çizmesi ve onunla evlenmesi Rebecca’ya olan hayranlığımı artırmıştı. Öyle ki dizinin bu bölümünde dış ses “bu kadının bu hayvani erkeği dizginlediğini ve onu işe koşan biri yaptığını” söyler.

Çok fazla karakterin olduğu bu hikâyeyi iyi yapan en belirgin özellik karakterlerin derinlikli olması. Diziyi elbette bu dört karakterle sınırlandıramam ama benim en etkilendiğim karakterler bunlardı diyebilirim.One Hundred Years Of Solitude Dizi İncelemesi Arakat Mag Netflix

Büyük Prodüksiyon, Çalışılmış Teknik

Yüzyıllık Yalnızlık’ın karakterlerini ve olaylarını ne kadar uzun anlatmaya çalışırsak o kadar uzayabilecek bir durumu var. Onun için artık diziye teknik açıdan bakmamız gerekiyor.

Dizinin çok iyi bir atmosferi olduğunu hemen hissediyoruz. Bunu yapan en önemli etken prodüksiyonunun büyüklüğü. Harika bir sanat ekibinin çalıştığını söylememiz gerek. Dizinin sanat yönetmenliğini Juan David Bernal ve Oscar Tello yapıyor. Kıyafetlerin tasarımından plastik makyaj kullanımına pek çok açıdan kusursuza yakın bir dizi izliyoruz. Hatta öyle ki ışıkların kullanımında ilgili bölümün temasına göre seçilmesi bile oldukça ince düşünülmüş. İntihar sahnesinde karanlığa sızan ince ışıklar, akan kanın metrelerce bir yılan gibi akarak Ursula’nın önüne kadar akması gibi pek çok metaforik anlatım var. Sanat ekibi büyülü gerçekçilik akımından bir an olsun kopmamış desem abartmış olmam diye düşünüyorum.

Bir başka önemli teknik unsur şüphesiz sinematografi. Burada da iki görüntü yönetmeni çalışmış: Paulo Perez ve Sarasvati Herrera. Dizide iki görüntü yönetmeninin çalıştığını anlamak oldukça zor. Çünkü dizi boyunca korunan bir kamera kullanımı var. Epik sahnelerde olaylara daha uzaktan bakmamızı istercesine kamera uzaklara kuruluyor. Sahnelerin çoğunda karakterlere mesafeli kullanılan kamera hemen hiçbir karakterle özdeşleşmemizi istemiyor. Yine de dizi boyunca değilse de bazı sahnelerde kamera bazı karakterlere yaklaşarak özdeşlik kurmamıza yardımcı oluyor. Güçlü karakterlere aşağıdan, daha zayıf karakterlere ise yukarıdan bakan kamera hareketleri ise bu dizi için kolay kamera oyunları diyebilirim.

Kurguya bakacak olursak burada da dört kurgucu çalışmış. Yine her bir sahnesinde kendini koruyan bir kurgu var. Uzun süreli zamanda atlamaların olmadığı, daha çok lineer kurgunun olduğu bir dizi izliyoruz. Temponun bazı bölümlerde düştüğü ve bunun bilinçli yapıldığı ama ritim sorunun hiç olmadığını görüyoruz. Bu da dizinin başarılı bir kurgusunun olduğunu gösteriyor.

Yazdığım pek çok incelemede değinmediğim ama bu dizide bahsedilmeyi hak eden bir diğer teknik unsur da renk kullanımı. Sarı rengin ağırlıklı olarak kullanıldığı bir dizi izliyoruz. Daha sıcak temaları işlerken kullanılan bu renk bu dizide tekinsiz sahnelerde de kullanılmış. Yine de bunu çok fazla yapmıyor. Tekinsiz olayların, örneğin Rebecca’nın toprak yediği sahnelerin, daha siyah ve mavi renkli sahneler olduğunu söyleyebilirim. Sarı renk ise yine çoğunlukla pozitif sahnelerde kullanılmış.

Ses ve müzik kullanımına gelecek olursak yine iyi iş çıkarıldığını söylemem gerekiyor. Özellikle müzik kullanımından gerçekten çok memnunum. Hiç beklemediğim sahnelerde beklemediğim hareketlilikte basit müzikler kullanılarak temponun yükseldiğini görmek çok tuhaf bir deneyimdi. Sanki sürekli karanlık olayların olduğu bir hikâyeyi izliyormuşum gibi düşündüğüm sıralarda giren bu müzikler beni şaşırtmayı her defasında başardı.

Yüzyıllık Yalnızlık karmaşık olaylara olabildiğince teknik unsurlarla açıklık getirmeye çalışan bir dizi. Bunu büyük oranda başardığını da söylemem gerek.One Hundred Years Of Solitude Dizi İncelemesi Arakat Mag Netflix

Yanıldık, Mutluyuz

Yüzyıllık Yalnızlık için bu kadar uzun bir yazı yazmamın pek çok sebebi var. Bu yazı biraz da mahcubiyetimi ve önyargımı itiraf etmek için bu kadar uzun oldu. Asla uyarlanabileceğine inanmadığım bir kitabın bu kadar iyi bir dizisinin çekilebildiğine inanmakta hala güçlük çekiyorum.

Yazı boyunca diziyi neredeyse hiç eleştirmedim. Eleştirilecek muhakkak noktaları vardır. Fakat benim derdim o noktaları bulup çıkarmak değildi. Sinemanın hala bize söyleyecek çok şeyi var. Amacım buna dikkat çekmekti. Geçtiğimiz yüzyılın en büyük birkaç romanından biri olabilecek en iyi şekilde sinemaya uyarlanabiliyorsa sinema hala çok yenilikçi bir sanat diyebiliriz.

Tüm karakter ve olay karmaşasına rağmen oldukça iyi bir dizi izledik. Ensest ilişkiler, aile, politika, aşk, kahramanlık gibi kendi başına bir filmin konusu olabilecek bunca temayı incelikle işlemek de kolay değil. Üstelik bunu çoğunu tanımadığımız oyuncularla başarmış bir dizi Yüzyıllık Yalnızlık.

Tüm bunları düşününce bizim niye böyle uyarlama dizilerimiz yok diye hayıflanmaktan kendimi alamıyorum. Orhan Pamuk’un da Nobelli bir yazar olması ve onun da en iyi romanlarından birinin (Masumiyet Müzesi) yine Netflix tarafından dizisinin çekildiğini hatırlatalım. Bugüne kadar Yüzyıllık Yalnızlık için var olan önyargım Masumiyet Müzesi için de vardı. Bu diziden sonra biraz olsun umutlandım diyebilirim.

Toparlayacak olursak Yüzyıllık Yalnızlık bana göre bu yılın en önemli dizilerinden biri. 2024’ün bitmesine doğru bu kadar iyi bir dizi izleyebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Edebiyata, sinemaya ve bu iki sanatın birbiriyle olan ilişkisine meraklı herkese gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir dizi.


Can Ahmet Çelik‘ın diğer yazılarına bakmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

The Penguin: Gotham’ın Suç İmparatorluğu

House of the Dragon 2. Sezon: Ejderhaların Dansı

 

Can Ahmet Çelik
Selçuk Üniversitesinde Radyo Televizyon ve Sinema bölümünden mezun oldu. Aynı üniversitede aynı bölümde yüksek lisans yapıyor. Düzenli olarak okuyor, izliyor ve yazıyor.

Indiana Jones and the Great Circle: Kamçılı Adamın Dönüşü

önceki yazı

Red One: Sürpriz Noel Aksiyonu

sonraki yazı

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

Bunlar da ilginizi çekebilir