0

Günümüz Amerikan bağımsız sinemasının en önemli isimlerden biri haline gelen Sean Baker, Anora filmi ile geri döndü. Özellikle Tangerine‘in (2015) ardından yükselişe geçen Baker, The Florida Project (2017) ile kariyer zirvesine ulaşmıştı. Red Rocket (2021) ile de yakaladığı yükselişi korumaya devam eden Baker, son filmi Anora sonrasında da neden bu kadar başarılı olduğunu kanıtlamaya devam etti.

Mikey Madison‘ın başrolünde olduğu Anora, Cannes Film Festivali’nden de büyük ödülle döndü ve Altın Palmiye’nin sahibi olarak inanılmaz bir başarı elde etti. Daha önce Red Rocket filmiyle de Altın Palmiye adaylığı elde eden Sean Baker, bu kez ikinci adaylığında ödülü kapmayı başarmış oldu. Yılın en iyi filmleri arasında gösterilen Anora, Türkiye prömiyerini Filmekimi kapsamında yaparken, ülkemizdeki vizyona giriş tarihi ise 1 Kasım’ı gösteriyor. Hem de The Substance ve The Room Next Door ile aynı günde.

Anora Film İncelemesi | Arakat Mag

Sean Baker’ın İnsan Hikayeleri

Brooklyn’de kırık dökük bir apartman dairesinde oturan egzotik dansçı Anora, çalıştığı kulüpteki şovlarıyla müşterilerin gözlerini kamaştırır. Anora bir gece bir Rus oligarkın genç oğlu Vanya’yı eğlendirir, ikilinin ten uyumunu alev alev bir beraberlik izler. Ciddiye binen fırtınalı ilişkileri, kaçınılmaz olarak Vanya’nın ailesinin de dikkatini çeker.

Marjinalize edilmiş bireylerin hikayelerini beyaz perdeye taşıma konusunda ün kazanan Sean Baker, yeni bir “insan hikayesiyle” karşımıza çıkıyor. Tangerine, The Florida Project ve Red Rocket gibi filmleriyle tanınan Baker, bu yapımlarda görmezden gelinen seks işçileri, düşük gelirli aileler ve küçük dolandırıcıların yaşamlarına odaklanmıştı. Bu kez ise egzotik bir dansçı Anora’ya odaklanıyor. Anora’nın küçük ama ilgi çekici dünyasını, onun güçlü ve kendinden emin karakterini gözler önüne seriyor.

Sean Baker’ın filmleri, modern çağın masalları olarak tanımlansa da aslında filmlerinin, masalların modern dünyamızın karmaşıklığında bir yeri olup olmadığını sorguladığını söylemek daha yerinde olabilir. Çünkü Baker’a göre, gerçek insan hikayeleri, geleneksel Hollywood anlatılarının ötesine geçerek daha evrensel bir güce ve anlam derinliğine sahip. Baker’ın karakterlerinin gündelik yaşamda bulduğu sihir ve zarafet, onların çevrelerinde var olan adaletsizliklerin (kapitalizm, önyargı ve güçlülerin uyguladığı suistimaller gibi) kaotik ve karmaşık ağıyla her zaman çatışma içine girer.

Baker’ın bu karakterlere olan ilgisi, insan hikayelerinin önemine duyduğu inançtan kaynaklanıyor. Filmlerinde empatiyle işlenmiş anlatılar sunarak izleyiciyi bu karakterlerle duygusal bir bağ kurmaya davet ediyor. Böylelikle Baker, ana akım sinemanın genellikle göz ardı ettiği bireylerin öykülerine yer vererek onların seslerini duyurmayı amaçlıyor. Ele aldığı karakterlerin mücadelelerine, hayallerine ve ilişkilerine odaklanarak, onları yüceltmeden veya istismar etmeden gerçekçi bir şekilde sunuyor. Tam da bu doğrultuda, Baker‘ın eserleri, sinemada hümanizmin ne kadar hayati olduğunu hatırlatıyor, insan deneyimlerinin spektrumunu yansıtmanın gerekliliğini vurguluyor.

Baker, “insan hikayeleri” konusunda içini böyle açmıştı:

Ne özlüyorum biliyor musunuz? Yetişkinler için yapılan, insana dair hikayeler anlatan olgun filmler nerede? Patlamalar, süper kahramanlar veya korku temelli konseptler içermeyen filmler nerede? Maalesef, günümüzde bu tür filmler ya hiç yok ya da çok nadir bulunuyor. Seyirciye bu tarz filmlerin de büyük ekranda olmayı hak ettiğini hatırlatmalıyız, tıpkı büyük gişe filmleri gibi. Eğer bunu geri getirebilirsek, sinemaların ayakta kalmasını sağlayabiliriz, küçük sinemaların açık ve canlı kalmasına yardımcı olabiliriz. Evet, biz bunu deniyoruz. Denemeye devam ediyoruz. Mesela bazı insanlar bu söylemimden dolayı korku filmlerini eleştirdiğimi düşünüyor. Korku filmleriyle büyüdüm, onları seviyorum, asla korku filmlerini eleştirmem. Sadece tek dileğim, stüdyoların yetişkin dramalarını da sinemalarda gösterilmek üzere üretmesi. Tıpkı diğer temel türler gibi.

Anora Film İncelemesi | Arakat Mag

Kalp Kırıcı Gerçekler

Anora, modern Amerikan hayatına dair kaotik, sarsıcı bir yolculuk sunarak yönetmenin marjinal karakterlere duyduğu şefkat ve enerjik anlatım tarzını bir kez daha gözler önüne seriyor. 2018 yılında geçen hikâye, zeki bir egzotik dansçı ve zaman zaman eskortluk yapan Ani ile, bir Rus oligarkının oğlu olan Ivan arasında geçen çılgın bir haftayı anlatıyor. 1 haftalık çılgın partilemenin ardından ani bir şekilde evlenen çift, Ivan’ın babasının adamı Toros’un evliliği iptal etmek üzere ortaya çıkmasıyla bir anda gerçeklikle yüzleşiyor. Ivan ortadan kaybolurken, Ani kendi geleceğiyle baş başa kalıyor ve hayalini kurduğu aşkın gerçek olup olmadığını sorgulamaya başlıyor.

Baker, filmin ilk iki bölümünde “Safdie Kardeşler” tarzında bir kaos yaratıyor. Bu düzensiz enerji ve filmin temelinde yatan kaotik yapı sayesinde, Sean Baker, hikâyenin temposunu ve mizahını sürekli olarak artırıyor. Zaten yönetmenin önceki filmlerine aşina olan izleyiciler, onun sınırları zorlayan anlatım tarzını hemen fark edeceklerdir. Ancak Anora, özellikle New York’taki Manhattan, Coney Island ve Brighton Beach bölgelerindeki renkli ve karanlık hayatı resmetmesiyle ön plana çıkıyor; böylece Baker‘ın önceki filmlerinden çok daha farklı bir atmosfer yaratımına giriyor.

Filmi özel kılan en önemli unsur ise Baker’ın Ani karakterine yaklaşımından kaynaklanıyor. Ani, marjinal bir egzotik dansçı olmasına rağmen, film boyunca son derece derinlikli ve bağımsız bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Baker, egzotik dansçılığı ve eskortluğu istismar etmeden, saygılı bir şekilde ele alarak Ani’nin zorluklarla nasıl başa çıktığını ve hayatta kalma mücadelesini odak noktasına yerleştiriyor. Ani’nin hem kararlılığını hem de kırılganlığı olay örgüsü boyunca çok iyi işleniyor.

Filmin tonu, Ani’nin evliliğini koruma mücadelesiyle birlikte daha karanlık bir yöne evriliyor. Başlarda bir screwball komedisi gibi başlayan hikâye, sınıfsal farklar ve Amerikan Rüyası’nın imkansızlığı üzerine sert bir eleştiriye dönüşüyor. Ani’nin hayatta kalma çabası, hem duygusal hem de maddi anlamda, kapitalizmin acımasız gerçekleriyle yüzleşmesini simgeliyor. Bu yönüyle Anora, Baker’ın diğer filmleriyle paralellik gösterse de diğer yandan  daha kişisel mesaj da içeriyor​.

Anora Film İncelemesi | Arakat Mag

Peri Masalları Hayallerden mi İbaret?

Filmin başında Ani, Vanya ile kurduğu ilişkiyi tamamen rasyonel bir şekilde yöneten bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. İlişkilerinin maddi boyutunun farkında ve bu durumun getirdiği fırsatları kullanmaya çalışıyor. Las Vegas’ta ani bir evlilik kararıyla zirveye ulaşan bu ilişki, Baker’ın film boyunca işlediği Cinderella benzetmesi için önemli bir dönüm noktası. Ancak Ani, geleneksel peri masalı kahramanlarından farklı olarak, kurtarılmayı bekleyen pasif bir figür değil; tam aksine, ne istediğini bilen, hayatta kalmak için mücadele eden bir karakter olarak portre ediliyor.

Baker, Vanya’nın ailesinin bu evlilikten haberdar olup müdahale etmesiyle filmi tipik bir romantik hikâyeden, çok katmanlı bir komediye dönüştürüyor. Ailenin, evliliği iptal ettirmek için gönderdiği beceriksiz adamlar, hikâyeye mizahi unsurlar katarak olayları farklı bir boyuta taşıyor. Burada Baker, bu karakterleri birer klişe haline getirmek yerine, insani yönleriyle ortaya koyarak filme derinlik kazandırıyor. Özellikle Ani’ye zor durumda kaldığında uzattıkları yardım eli, izleyicinin bu karakterlere olan bakış açısını değiştiriyor. Klasik Cinderella hikâyesindeki tehdit unsurları, burada birer insana dönüşüyor​.

Ani’nin hikâyesi, peri masallarındaki zenginliğe ve statüye ulaşma mücadelesini andırsa da Baker, bu dönüşümü gerçekçi bir zemine oturtuyor. Ani’nin Vanya’nın ailesi ile olan mücadelesi, bir sınıf çatışması olarak filmde önemli bir yer tutuyor. Ani’nin toplumsal yapıya karşı verdiği mücadele, Baker’ın filmin sonuna doğru yarattığı büyük yüzleşme sahnesinde doruğa çıkıyor. Bu sahne, yalnızca kişisel bir çatışma değil, aynı zamanda toplumsal eşitsizliklerin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Ani’nin işçi sınıfından gelen bir kadın olarak, Vanya’nın zengin ailesiyle olan çatışmasında sınıfsal uçurumlar açıkça gözler önüne seriliyor​.

Anora, Baker’ın daha önceki filmlerinde olduğu gibi, toplumsal eşitsizlikleri ele alırken karakterlerine insani bir bakış açısıyla yaklaşmaya devam ediyor. Filmin ana karakteri Ani, peri masallarındaki gibi “kurtarılmayı” bekleyen bir prenses olmaktan çok, kendi ayakları üzerinde duran ve hayatta kalma mücadelesi veren bir figür olarak çiziliyor. Baker, Amerikan Rüyası’na ve bu rüyayı gerçekleştirme imkânlarına sahip olamayan insanların trajedisini güçlü bir şekilde vurgularken, izleyiciye adaletin ve sosyal hareketliliğin gerçek dünyada ne kadar erişilmez olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Anora‘nın en ilginç yönlerinden biri ise belirsiz sonu. Baker, filmi net bir şekilde sonlandırmak yerine, açık uçlu bir sahneyle bitiriyor ve izleyiciyi bu anı yorumlamaya davet ediyor. Bu tercih, Ani’nin hikayesini kendi ellerine almasına izin veriyor ve karaktere dışsal müdahalelerden arınmış bir özel an sunuyor. Bu çözümlemeye kapı aralayan son, filmin tematik ve ahlaki karmaşıklığını daha da komplike hale getiriyor.

Anora Film İncelemesi | Arakat Mag

Amerikan Rüyasının Sonu

Anora, peri masalı benzeri bir hikâyeyi daha karmaşık ve toplumsal açıdan daha anlamlı bir hale getiren bir film olarak öne çıkıyor. Sean Baker, bu filmde de marjinalleştirilmiş bireyleri ve onların yaşadığı zor koşulları derinlemesine ele alırken, bu karakterlere olan insani bakışını asla kaybetmiyor. Filmin mizahi tonunun altında yatan sert gerçeklik, izleyiciye Amerika’da sınıf atlamanın ne denli zor olduğunu, hatta bazen imkânsız olduğunu gösteriyor. Amerikan rüyasının, gerçekten bir “rüya” olup olmadığı konusunda düşünmeye itiyor.

Anora ayrıca, Baker’ın seks işçilerinin hikayelerine ve perspektiflerine odaklanan beşinci filmi. Bu tematik seri, Starlet ile başlamış, Tangerine, The Florida Project ve Red Rocket gibi filmlerle devam etmişti. Bu filmlerde olduğu gibi, Baker’ın Anora‘daki seks işçilerine yaklaşımı da yine sıcak, rahat ve özenli olup, toplumun bu insanları nesneleştirme, suçlama ve yargılama biçimlerine karşı eleştirel bir duruş sergiliyor. Böylece Baker, Anora‘daki hikaye anlatımında seks işçiliğinin duygusal ve fiziksel zorluklarını derinlemesine anlayan ve yansıtan bir perspektife de sahip olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Anora, Baker’ın toplumsal gerçekçilik ile insan dayanıklılığı üzerine düşündürücü bir keşfi harmanlama yeteneğini de kanıtlıyor. Seks işçiliği, zenginlik ve güç dinamikleri üzerine yapılan bu sorgulamalar, günümüzde daha da büyük bir anlam kazanmaya devam ediyor. Baker’ın mizah ve kalp kırıklığını harmanlama yeteneğinde ustalığını da yine harika biçimde sergiliyor. Kenarda kalmış toplulukların hikayelerini anlatan Baker, günümüzün en empatik ve düşündürücü yönetmenlerinden biri olduğunu kanıtlamaya devam ediyor.

Görsel olarak ise Anora, Baker’ın yönetmenliği öncüllüğünde keskin ve titiz bir estetik sunuyor. Film, enerjiyi sürekli diri tutan kinetik bir görsel tarzla ilerliyor ve hikayenin kaotik insani unsurlarıyla kusursuzca harmanlanıyor. Canlı renkler eşliğinde dinamik kamera kullanımı, karmaşıklığın duygusunu artırarak izleyiciyi Ani’nin dünyasına çekiyor. Görsel tercihler, anlatıdaki karmaşayı pekiştiriyor ve her kare özenle tasarlanmış gibi hissettiriyor. Bunu tamamlayan film müzikleri ise yalnızca duygusal anları desteklemekle kalmıyor; atmosferi de güçlendiriyor ve mükemmel zamanlanmış şarkı seçimleriyle seyir zevkini daha da yukarı taşıyor. Bu detaylara verilen önem, Anora’yı Baker’ın zaten müthiş olan filmografisinde iyi bir yere koyuyor; görsel açıdan çarpıcı, teknik olarak ise etkileyici bir yapım haline getiriyor.

Mikey Madison ise Ani rolünde doğal ve güçlü bir performans sergiliyor. Madison’ın ödüllük bu performansı, son yılların en cesur oyunculuklarından biri olarak göze çarpıyor. Resmen yer aldığı her saniyede, ona verilen rolü ve karakteri ne denli benimsediğini gösteriyor. Bu etkileyici performanstan sonra, Madison‘ın kariyerinin hangi yöne evrileceğini görmek gerçekten heyecan verici olacak.

Ferit Doğan‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Saturday Night: Kaosun ve Mizahın Buluştuğu Akşam

Emilia Perez: Suç Dünyasından Kimlik Arayışına

Ferit Doğan
Yüksek Lisans öğrencisi (Radyo, Televizyon ve Sinema). Film eleştirmeni. Senaryo yazarı. Yönetmen.

Saturday Night: Kaosun ve Mizahın Buluştuğu Akşam

önceki yazı

It’s What’s Inside: Kim Kimin İçinde?

sonraki yazı

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

Bunlar da ilginizi çekebilir