Game of Thrones, 18 eylül 2011 yılında başladığı ilk günden beri televizyon tarihini en büyük dizilerinden biri oldu. Sakin, ağları örerek başlayan dizi, ilk sezonun 9. bölümünden sonra muhteşem bir tempoya girdi. Ned Stark’ın ölümüyle aranan o taht kavgaları resmen başladı. En başta sadece entrika üzerinden ilerleyen dizi ardından fantastik kısmını arttırarak, entrikaları azaltıp daha da çılgın bir hikayeye dönüştü.
Game of Thrones’u başarılı kılan şey, acımasız olması ve herkesi şaşırtacak inanılmaz olaylara imza atmasıdır. Çok karakterli, çok mekanlı anlatısı ile birden fazla hikaye sunan dizi, illaki birine bağlanmanızı sağladı. Çok hikayeli bir dizi zamanla tek bir yolda birleşti. Bu yollarda bir sürü olay yaşandı. Bazılarını asla unutamayacağız. Unutamayacağımız, bize göre dizinin en efsane sahnelerini derledik. Hani şu Amerikalıların “WTF Moments” dediklerinden.
Ned’in Ölümü (1*9)
Ned Stark… 2011 yılında televizyon tarihini değiştiren bir karakter. Winterfell’den çıkıp, King’s Landing’e kralın sağ kolu olmaya giden Ned Stark, içine düştüğü örümcek ağından maalesef ölerek ayrıldı. Bizler, dizilerde hep iyilerin kazanmasına oldukça alışkın seyirciler, dizinin en yapıcı insanının kafasının herkes önünde kesilmesini hem de kızlarının önünde kesilmesini görünce ciddi bir şok geçirdik. Bu durum hem televizyon dizilerindeki yaklaşımı değiştirdi hem de Game of Thrones efsanesini resmen başlatmış oldu. Stark kızlarının da dağılması demek olan bu olay, Joffrey’nin 3 sezon boyunca sürecek sapkın hükümdarlığının da başlamasına da sebep olmuştu.
Çılgın Ateş ile Tanışma (2*9)
Stanis, hakkı olduğunu düşündüğü tahtı almak için ordusunu toparlayıp ve King’s Landing’e doğru yola çıktı. Stanis’i durduracak komutan ise savaşla alakası olmayan, hiçbir bilgisi bulunmayan Tyrion oldu. Tyrion da ilginç bir yola başvurudu ve vakti zamanında King’s Landing’i ele geçirmek için kullanılan Çılgın Ateş’i kullanmaya karar verdi. Adı geçmiş olsa da gücünü görememiştik. Ta ki Tyrion, Stanis’in gemilerinin çoğunu patlatana kadar. Patlama sahnesinde seyirciler olarak hepimizin ağzı açık kaldı. Başarılı olması bir yana, görüntü olarak da oldukça başarılı bir sahneydi.
Jaqen H’ghar (2*10)
Arya, erkek kılığında Tywin’in yaverliğini yaparken bir taraftan da kendisine kötü davrananların listesini hazırlıyordu. Ardından Jaqen adında bir asker ile tanıştı. Jaqen ona 3 dilek tut, gerçekleştireceğim dedi. Ve dediğini de yaptı. Arya’nın bütün dilekleri gerçekleşti. Ardından 2. sezon finalinde el birliği Tywin’in kalesinden kaçtılar. Jaqen’ın nereye gittiği bilinmese de Arya artık özgür kalmıştı. Aralarındaki son konuşmada da, Jaqen, elveda dedikten sonra kafasını çevirdi ve bambaşka bir suratla geri döndü. Amerikalıların WTF dediği olayı yaşadık. Bu sahne aynı zamanda ejderhalardan sonra dizideki en ilgi çekici fantastik olaydı; fantastik bir evren olduğumuzu hatırlatan bir sahneydi.
Red Wedding (3*9)
Game of Thrones’da en çok şok olduğunuz bölüm, sahne hangisi dense, büyük ihtimal oylamalarda The Rains of Castamere bölümü ile Red Wedding çıkacaktır. Altyapısı bile hazırlanmayan, bir anda gerçekleşen Stark katliamında izleyicilerin hepsi korkunç bir şok yaşamıştı. Boltonlar, Starklara ihanet ederek Catelyn Stark, Rob Stark ve hamile Lady Talissa’yı öldürerek, Stark hanedanının çökmesine sebep olmuştu. Arya, kaçmak zorunda kalmış, Sansa kendini Bolton’ların mahkümu olarak bulmuştu. Red Wedding; sadece katliamın verdiği şoktan ötürü değil, belki de dizinin bütün seyrini değiştirdiği için de çok önemli bir olaydı.
Sam’in Ak Yürüyen Öldürmesi (3*8)
Ak Yürüyenler ufaktan ağırlığını arttırırken Sam, ormanın ortasında kalmış, yolunu bulmaya çalışıyordu. Ve karşısına adını sürekli duyduğumuz, ara ara karşılaştığımız bir Ak Yürüyen çıktı. Belki eski bir Craster bebeği. Tam hepimiz Sam gibi pasif biri öldü derken o, elindeki camı Ak Yürüyen’e sallaydı ve kendisini öldürmeye çalışan varlık tuzla buz oldu. Biz o an bir acaba dedik. Elindeki neydi? Tam olarak neye yarıyordu ve Sam gibi bir sümsük nasıl bir Ak Yürüyen’i öldürebilmişti? Cevabını ilerideki sezonlarda aldık tabii.
Joffrey’nin Ölümü (4*2)
Tahta oturduğu ilk günden beri her türlü zulmün, çirkinliğin, pisliğin mesulü olan Joffrey, 4. sezon 2. bölümde korkunç bir ölüm ile GoT ekranlarına veda etti. Ama öyle bir ölüm değil. Boğulmaktan beter olan, gözlerinden kanlar fışkıran Joffrey’nin kitaba göre çok daha korkunç ölmesi gerekiyordu. Bu sahnenin en şaşırtıcı tarafı ise hiç beklemediğimiz bir anda gerçekleşmiş olmasıydı. Güzel bir ortamda, eğlenceli bir partide, ruh hastası Joffrey korkunç bir ölümle ekranlara veda etti.
Dağ ve Oberyn Dövüşü (4*8)
Oberyn Martell ya da diğer adıyla Viper, King’s Landing’e gelip kardeşinin intikamını almak istemişti. Cersei’yi kardeşinin ölümünden suçlayan Oberyn, aslında hiç alakası olmayan bir kavganın içinde buldu kendini. Cersei, kardeşi Tyrion’u, oğlu ve kral olan Joffrey’i öldürmek suçundan hain ilan etti. Tyrion ise kendini kurtarmak için düello davetinde bulundu. Tyrion, ne yapıp ne edip Viper’ı onun yerine düelloya katılmaya ikna etti. Fakat Cersei ise Tyrion’un karşısına kardeşinin katili olan Dağ’ı çıkardı. Oberyn, Viper lakabına yakışır bir şekilde dövüştü ve Dağ’ı devirdi. Ama… Kendini konuşmaya öyle bir kaptırdı ki, Game of Thrones ekranlarında gördüğümüz en korkunç ölümlerden biri gerçekleşti. Dağ, yakaladığı Oberyn’in kafasını sıkarak patlattı. Sahnenin verdiği şok bir yana, Tyrion da artık bir şekilde King’s Landing’den kaçmak zorunda kaldı. 8. sezon galasında oyunculara dizideki en korkunç ölüm sorulduğunda çoğu, Oberyn’in ölümünü söylemişti.
Ygritte’in Ölümü (4*9)
Jon Snow, Mance’in ordusu ile bir barış sağlamak için çıktığı yolda onlardanmış gibi davranarak kavgayı duvara kadar getirmeyi başardı. Bu taraf numarasını yaparken de kampta Ygritte ile ilk defa bir kadınla yakınlaştı. İlk yakınlaştığı kadına da aşık oldu diyebiliriz. Duvarın ötesindekilerle gece bekçileri arasındaki savaşta gece bekçileri kazansa da savaşta Ygritte, Olly’nin oku ile vurulmuştu. Çok alakasız bir durum olmasından ötürü de sahne hepimizi şok etmişti. Ama o Olly yok mu? Birazdan gene karşımıza çıkacak.
Tyrion’un Shae ve Babasını Öldürmesi (4*10)
Ne kadar artık ülkemizle anılmak istemese de Sibel Kekilli, Game of Thrones’da oynayan Türk karakterlerden biri. Hatta Sibel, birden fazla sezonda kaldı. Tyrion’un sevgilisi olarak karşımıza çıkan Shae, birçok konuda Tyrion’un arkasını kollamıştı. Fakat Tyrion’un ablası Cersei ve babası Tywin tarafından hain olarak suçlanması sonucunda Shae aradan çekilmek zorunda kalmıştı. Fakat ortada kalmak yerine Tywin’in yatak odasına gitmeyi tercih etti. Shae için bu bir hayatta kalma hareketi olsa da Tyrion bunu affetmedi ve onu boğarak, büyük bir aşkı kendi elleriyle öldürdü. Ardından da onu hain ilan eden babasını öldürerek yapılabilecek en mükemmel finale imza atmıştı. Ama babasını öldürme şekli, cümlesini kurarken bile ilginçliğini koruyor: Babasını, helada, büyük abdestini yaparken arbalet ile öldürmüştür. Muazzam!
Brienne of Tarth’ın Tazı’yı Yenmesi (4*10)
Arya ve Tazı, 2 sezon maceradan maceraya atılarak bir sürü belaya bulaştı. Yine bir yolculuk esnasında karşılarına Brienne çıktı. Brienne, Catelyn Stark’a kızlarını koruyacağına dair söz vermişti. Tazı ve Arya’nın öyle geçip gitmesine izin veremezdi. Böylece dizinin en cüsseli 2 karakteri kılıç dövüşüne başladı. Belki de dizinin en haz veren dövüşlerinden biriydi. Fakat Brienne, Westeros’un en iyi kılıç dövüşçüsü olabilir. Tazı, ne kadar tecrübeli olsa da savaşı kaybetti. Belki de Brienne’e şans vermeyen hepimiz büyük bir şoka uğradık.
Jon’un Ölmesi ve Dirilmesi (5*10/6*2)
Game of Thrones’un en sevilmeyen karakteri anketi yapsak, sanırız Olly birinciliğe oynar. Jon, gece bekçilerinin vahşi olarak adlandırdığı halkı Westeros’a alarak baya bir nefret oyu topladı. Bunun sonucunu da 5. sezon finalinde ölerek ödedi. Gene beklemediğimiz bir durum olduğundan ve baş karakter olmasından ötürü ölmesi belki de dizi tarihindeki en şaşırtıcı olaylardan biridir. Aynı şekilde bunu Olly’nin yapması… Unutamıyoruz.
Melisandre’nin Gerçek Suratı (6*1)
Işık tanrısına tapan, kehanetleri çıkan ve siyah dumandan şeytanlar doğurmayı başaran biri Melisandre. Stanis ile başladığı yolculuğu Jon Snow ile bitti. Birçok şey gördü, anlattı fakat biz kendisini bir türlü anlamadık. Dizinin en karışık karakterlerinden biri. 6. sezonun ilk bölümü de Melisandre adına kafamızın iyice karıştığı bir bölümdü. Ayna vasıtasıyla kendisinin gerçek yüzünü gördüğümüzde kafamız ne kadar iyice karışsa da artık kendisinin gerçekten bir cadı olduğunu öğrenmiş olduk.
Hodor’un Ölümü (6*5)
Game of Thrones’da bir sürü karakter öldü ama en üzüldüğümüz karakter kesinlikle Hodor’dur. Özellikle Hodor isminin nereden geldiğini öğrenmemizden ötürü, Hodor’un ölümü gerçekten aşırı duygusal oldu. Koca yürekli Hodor 6 sezon boyunca koruduğu Bran için kendini feda etti ve hepimizi yasa boğdu. 6 sezon boyunca kalmasının verdiği alışkanlıktan ötürü de sahnenin etkisi çok büyük oldu. 8. sezon galasında oyunculara sorulan en çok kimin ölmesine üzüldünüz sorusuna neredeyse hepsi Hodor demişti.
Patlama Sahnesi (6*10)
Cersei, çırılçıplak bir şekilde bütün halkın önünde yürütüldükten sonra şatosuna geri döndü. Ama Cersei’yi tanıyorduk ve bir şey yapacağından adımız gibi emindik. Ama bu kadarını da kimse beklemiyordu. Cersei; inancın askerlerinin, krallığın birçok önemli üyesinin buluştuğu Sept of Baelor’u havaya uçurarak tek hamle ile bütün düşmanlarını yok etti. Margaery’nin durumu fark edip kaçmaya çalışırken ki suratı sanırım seyirci olarak hepimizin suratının tezahürüydü.
Kaos Merdivendir (7*4)
En şok sahnelerden olmasa da en harika, en havalı sahnelerden biri olabilir. Baelish, Winterfell’e geri dönen Bran’ı ziyaret eder ve onun 3 gözlü kuzgun olduğunu bilmediğinden kendisine çocuk muamelesi yapar. Abilik yapmaya kalkışan Baelish, aldığı cevap ile şok oldu. Biz de şok olduk ama cevabın Baelish’e verdiği tedirginlikten ötürü zevk aldık. Bran’ın duymasının imkanının olmadığı kendi sözünü Bran’dan duyması ile Baelish, 7 sezon boyunca ilk defa birinden sağlam bir cevap aldı.
Buz Ejderi (7*7)
Beyond the Wall, dizinin en hareketli bölümlerden biri oldu. Cersei’yi ikna etmek için bir Ak Yürüyen kaçırmaya giden grup, kendini bir anda koca bir wight ordusuna karşı buldu. Ne kadar savaşsalar da tam kaybedeceklerken Khaleesi, ejderhaları ile ortaya çıktı ve hepsini kurtardı. Fakat Khaleesi, bu gelişten maalesef zararlı çıktı. Night King, yıllarca bu günü bekliyormuşcasına attığı mızrak ile Khaleesi’nin ejderlerinden birini devirdi. Devirmekle kalmadı, bölümün sonunda, acaba olur mu dediğimiz şeyi gerçekleştirdi. Ölmüş ejderhayı kaldırarak, finalde duvarı yıktı.
Yorumlar