Hızla geçen sekiz haftanın ardından House of the Dragon sezon finalini yaptı. Bol bol tartışmaların olduğu bir sezonu geride bıraktık. İki yıllık araya giden dizimizin yeni sezonunun 2026 yılında yayınlanması planlanıyor. Bu sezon son defa spoiler uyarımızı verip bölümü incelemeye geçelim.
Sitemizde bölümün çıkışının hemen birkaç saat sonrasındaki yazılarımızın ardından, ertesi gün YouTube kanalımızda House of the Dragon incelemeleri yayınlıyoruz. Birkaç kişinin farklı fikirleriyle harmanlanan programımızı izlemek isterseniz, mutluluk duyarız.
Stepstones Meselesi
İlk sezonun temel olaylarından biri olan Stepstones meselesinin yankılarının hala sürdüğünü görüyoruz. Yeşiller cephesinin şehirdeki ablukayı kaldırma çabasını sezon boyunca gözlemlemiştik. Son çare olarak da Tyland Lannister’ın Triarchy ile anlaşmaya çalıştığını öğreniyoruz. Buradaki önemli nokta, Yeşil Konsey’in korsanlara bile taviz verecek noktaya gelmesi. “Şimdi bir halledelim, sonra gerisine bakarız” anlayışıyla yapılan anlaşmalar, savaşın ciddiyetini kanıtlar nitelikte. Bölüm içerisinde Tyland’ı gördüğümüz sahneleri oldukça beğendim. Hem evrendeki yeni bir kültürü tanımamıza vesile oldu hem de bölümün ciddi giden havasını bir iki sahnede gevşetmeyi başardı.
Aegon ve Larys sahnelerine gelirsek, sezonun başından beri gelişen ikili ilişkilerin en doğalının bu ikisi olduğunu düşünüyorum. Başlarda Aegon’u kolay manipüle edebileceğini fark ettiği için ona yaklaşsa da, savaş bölümünün ardından işler biraz değişti. Daha önce bahsettiğim, Larys’in bir bakıma hayatı boyunca Aegon’un şu an içinde bulunduğu durum gibi muamele görmesi, ikiliyi yakınlaştıran nokta oldu. Özellikle vurguladığı Strong’ların parasının tamamını Demir Banka yatırma konusu ise önemli. Savaşların yıkım ve sefalet getirdiği malum. Rhaenyra ve Aemond cephesi birbirini yerken her şeyin sonunda Aegon bir kurtarıcı rolüne bürünebilir.
Aemond, Alicent ve Helaena sahneleri, bölüm içerisindeki hikaye için oldukça önemliydi. Aemond’un odaya dalmasından önce gerçekleşen anne-kız sohbetinde önemli bir vurgu vardı. Helaena’nın “Kraliçe olmadan önce daha mutluydum” cümlesi, iki sezondur izlediğimiz Alicent hikayesinin kısa bir özeti. Aemond’un odaya girmesinin ardından ufak çaplı bir kriz oluşuyor elbette, her zamanki gibi. Kitaplarda yazılana göre Helaena, ejderhası Dreamfyre ile uçmaktan oldukça keyif alırdı. Diziye getirilen değişikliklerden bir tanesi de bu. Dreamfyre’ı görmek istesem de bu değişikliğe fazla itiraz edemeyeceğim. Başından beri çizilen Helaena karakterine uygun bir karar. Bir diğer önemli cümle ise Aemond’un kurduğu “Halkı ejder lortları yaptılar” cümlesi. İki taraftan da buna itirazlar olduğunu görebiliyoruz. Dizinin başından beri yavaş yavaş halk gözünde inmeye başlayan Targaryen adının kendileri tarafından da fark edilmiş olması sevindirici.
Harrenhal Çıkmazı
Sezon boyunca özellikle Daemon için önemli bir gelişime sebep olan Harrenhal sahnelerinin sonuna geldik. Ama bu defa öyle bir rüya sahnesi gösterdiler ki, değil hikayeyi, bundan yüzyıllar sonrasını bile anlatıyor. Hani dizinin başından beri bahsedilen “Fatih Aegon’un Rüyası” meselesi var ya, o anlatıya uyan bir sahne izledik. Game of Thrones‘un en büyük soru işaretlerinden biri olan Vaad Edilmiş Prens-Prenses meselesi en azından diziler kapsamında kapanmış oldu. Diyarın kurtarıcısı Kraliçe Daenerys Targaryen’e buradan selam olsun. Daemon’a tekrar dönmek gerekirse, sezon başından beri ilmek ilmek işlenen karakter artık bu hikayenin bir başrolü olmadığının farkına vardı. Karakter bakımından oldukça büyük bir dönüşüm aslında.
Rüya dışında ise işler burda biraz karmaşık. Alfred Broome’un buraya gelmesiyle Daemonu gazlaması fazla uzun sürmüyor. İlk sezonda hatırlarsanız bir sahne vardı Corly Merhum Kral Viserys hakkında konuşurken Daemon onu terslemişti. Buna bir benzer sahne beklemiştim aslında. Bu ikilinin konuşmasını gizli gizli takip eden Simon Strong durur mu? Yetiştiriyor Kraliçesi’ne. Simon Strong karakterinin motivasyonu muhtemelen Rhaenyra’nın tahtı aldığı senaryoda hanesinin güçleneceğini düşünüyor. Malum Prens Jacaerys’in de artık bu bölüm iyice dillendirilen Strong genleri Harrenhal’a belki de parlak bir gelecek sunuyordur.
Burada ufak bir bölüm içerisindeki Rhaena sahnelerine değinmek istiyorum. Bölümün başından beri karakterin sağa sola koşuşturduğunu görüyoruz. Benim pek hoşuma giden sahneler değildi dürüst olmak gerekirse. Sezonun çok daha önceki kısımlarında çözülmesi gereken bir konuydu. Tyland Lannister sahneleri bölümün ciddiyetini gevşetmek için önemli sahnelerdi ama Rhaena sahneleri tamamen dikkat dağıtıcıydı bana kalırsa. En sonunda Sheepstealer’a kavuştuğunu gördük. Vahşi bir ejderha, hikayenin kalanı için oldukça kritik bir rol oynayacaktır. Rhaena ile olan bağını görmek için heyecanlanıyorum. Vahşi bir ejderhayı kontrol etmek pek kolay olmasa gerek, Rhaena’yı ne kadar dinleyecek pek emin değilim.
Siyah Kraliçe
Sezon finalinin yıldızı, tıpkı ilk sezon finalinde olduğu gibi yine Rhaenyra’ydı. Sezon boyunca eleştirdiğim pasif kalma konusunu artık bir kenara koyduğunu görmeye başladık. Hatta öyle bir noktaya geldi ki, gerekirse masumları da yakarız kıvamındaydı tam olarak. Syrax’ın sırtına atlayıp Harrenhal’a gittiği sahneden başlamak gerekirse, Daemon ve Rhaenyra ilişkisini görmek isteyenlerin derin bir oh çektiği sahne oldu. Sezonun başından beri ayrı olan ikilimiz sonunda bir araya geldi. Hem de ne geliş ama? Daemon’un karakter gelişiminin ardından Kraliçesine diz çökmesi ve bütün Nehirova’yı gaza getirmesi, ekran başında arka plandaki Simon Strong gibi tepki vermemize neden oldu.
Bu sezon ikincisi tekrarlanan Alicent ve Rhaenyra sahnesi, ilkinden kat kat iyi olduğunu söylemeliyim özellikle. Kitaptan birçok referansı içerip bazılarını içi dolu bir biçimde boşa çıkaran bir sahneydi. Bu sahneyle ilgili en önemli detay, bölümün iki yazarından bir tanesinin George R.R. Martin olması. Ateş ve Kan kitabı ile ilgili hani hep şu denir ya “kesinliği olmayan ağızdan dolma bilgilerle düzenlenen tarih kitabı,” tam olarak bunu belirten bir sahneydi. İki karakterin yıllar sonra en samimi konuşmasıydı bir yandan. İlk sezonda birbirlerine olan duyguları karmaşıktı.
Oldukça yakın başlayan ilişkileri bir anda soğumuş ve ardından yerini nefrete bırakmıştı. İlk sezonun aksine bu sezon tekrar birbirlerine karşı olan sevgilerinin ön plana çıkması, fena bir hikaye anlatımı değildi benim için. En başından beri yaşanılanları göze alırsak, aslında benim de ön yargıyla baktığım bir hikaye anlatımı olsa da, oldukça iyi işlendiğini itiraf etmeliyim. İlla birileri çıkıp “SJW’ler bu diziyi de ele geçirdi” diye konuşmaya başlayacaktır. İkili arasındaki hikaye anlatısı kusursuz olmasa da iyi işlendi.
Son Detaylar
Son olarak Prens Jacaerys Velaryon’a değinmek gerekirse, bölümün başından beri karakterin ne kadar gergin olduğunu gözlemliyoruz. Ejderhaların geleceği konusunda Aemond ile aynı paralellikte ilerliyorlar. Olaylar onun gözünden bakınca pek haksız sayılmaz aslında. Evet, Addam sadık ve terbiyeli biri; Hugh fena değil. Ama Ulf? Adam tam bir soru işareti. Ve bu adamın elinde bir ejderha var. Baela ile olan sahneleri oldukça etkileyiciydi. Hikayenin sonunda eğer Rhaenyra tahtı alır ve varisi olarak Jace gelirse, belli ki Baela’nın çok önemli bir rolü olacak. Kız kraliçe olmak için doğmuş.
Yorumlar