Dan Berk ve Robert Olsen’in yönetmenliğini yaptığı Novocaine, izleyiciyi acının ve acımasızlığın sınırları üzerinden bir aksiyon yolculuğuna çıkarma niyetinde. Ülkemizde 28 Mart tarihinde vizyona giren filmin, slapstick komediyle örülmüş mizahi yapısı, aksiyon ve body horror türleri odağında geziniyor. Lars Jacobson’ın senaryosunu kaleme aldığı filmin oyuncu kadrosunda Jack Quaid, Amber Midthunder, Ray Nicholson, Jacob Batalon, Matt Walsh ve Betty Gabriel gibi isimler yer alıyor.
Sıradan bir kasabada banka müdür yardımcısı olan, yalnız bir hayata sahip Nate, sinir sistemindeki “konjenital analjezi” adlı bir rahatsızlık sebebiyle acı hissiyatına sahip değildir. Bir gün iş yerinden arkadaşı Sherry ile aralarında bir yakınlaşma başlar. Ancak aşklarının büyüsü yalnızca belirli bir vakit sürer. Hemen ertesi gün işyerlerinde Noel baba kılıklı bir grup soyguncu Sherry’i rehin alarak kaçırır. Aşkının peşinden koşan Nate kendisini amansız bir yolculuğun içerisinde bulur.
Acıyı Hissedememenin Korkusu
Novocaine, acı hissetmeyen bir adamın hikayesini işleyerek yaratıcı bir fikrin odağında şekilleniyor. Analjezi hastalığı sebebiyle yalnızca sıvıyla beslenen, dilini ısırmaktan korkan ve video oyunlarla sakin bir ev hayatı yaşayan Nate, mesanesi patlamadan tuvaleti kullanmak için üç saat aralıklı alarmlar kurarak yaşamaktadır. İçinde bulunduğu hayattan umutsuzdur ve aynı döngünün içerisinde sürüklenmektedir. Mutfakta gördüğü birbirine sarılan tuzluklara bile tahammülü yoktur. Öte yandan da hayatı boyunca hastalığı yüzünden temkinli ve izole bir hayat sürmüştür. Sahip olduğu bu fizyolojik durum çocukluğundan beri onu olumsuz etkilemiştir. Okul arkadaşları yüzünden hastalığıyla ilgili fiziksel şiddete varan travmalar yaşamıştır. Karakterin bu yapısından çıkış aşamasında âşık olduğu kadın Sherry önemli bir rol üstlenir. Nate, Sherry’nin rehin alınmasının ardından polis arabası çalarak başladığı yolculuğunda birçok cinayet işleyerek cesur, sakar ve acımasız bir “süper kahraman” görünümü üstlenir.
Novocaine, sahip olduğu yaratıcı fikri ve harmanladığı aksiyon, komedi dolu yapısıyla, günümüz sinemasında ilgi görebilecek bir popcorn aksiyonu. Nate’in hastalığının sınırlarını zorlayarak hayatta kalması bu sekansların, filmin absürt ve kara mizah yapısını oluşturmasıyla bir çizgi film estetiği yakalıyor. Karakterin sahip olduğu bu durum süper kahraman çizgisine yakınlığıyla bir “plot armor” etkisi boyutunda. Filmin güçlü yanları da bu tercihlerle oluşuyor. Hikayenin sekans bazında aksiyon ile komediyi ölçülü bir kıvamda birleştirdiği kısımlar filmin tonu ve yüksek temposuyla iyi bir uyum yakalıyor.
Potansiyeli Zedeleyen Süre ve Senaryo
Dan Berk ve Robert Olsen, Novocaine’in eğlenceli hikayesini komedi ve aksiyon ile bütünleştirme isteğinde. Şiddetli ve rahatsız edici sahneler Nate’in hissetmediği acıyı direkt olarak bizim hissetmemizi sağlıyor. Hikayenin bir anda soygunla başlayan aksiyon yönü, olay örgüsünün elementlerinin anlatıyı fazla tipik bir çerçevede ele almasıyla filmi daha yüzeysel bir aksiyon dinamiğine indirgiyor. Novocaine anlatısını derinleştirerek Sherry ve Nate üzerinden bir giriş sağladıktan sonra karakterin süper kahraman yönüne geçiş sağlamak amacıyla anlatıyı hırsız-polis dinamiğine dönüştürüyor. Filmin aksiyon olarak başarısı ses tasarımının etkisi ve mizahi yönüyle iyi bir boyutta. Ancak diyalogların naifliği ve yüzeyselliği mizahın ön planda olduğu sekanslar haricinde filmin girişindeki derinleşme tavrı ile bir zıtlık oluşturuyor. Senaryonun tüm izleyici kitlesini kapsayıcı tavrı filmin karanlık ve şiddetli olmayı istediği kısımlarıyla uyumlu ilerlemiyor.
Novocaine’i ilk yarısıyla kıyasladığımızda filmin ikinci yarısı fazlasıyla afallamaya başlıyor. Anlatı, sahip olduğu yaratıcı fikrin paraleline yaratıcı başka katmanlar ekleyemiyor. Nate’in karakter yazımı olarak yalnızlığı yardımcı karakterlerin kısıtlı gelişimiyle iç içe geçerek bir düşüş yaratıyor. Ana karakter tek bir fikrin çerçevesinde zamanla tükeniyor. Hikaye, içerisinde bolca komedi ve aksiyon sahnesi barındırsa da anlatı süresi ve tekrarlamalar sonucunda dizgesel olarak kopuklaşma yaşıyor. Soyguncuların son kalan üyesi Simon’un adeta Arnold Schwarzenegger’in canlandırdığı Terminatör’e (!) dönüşmesi ve filmin sonunun döngüye girerek bir türlü gelmemesi, ikinci yarıdaki olumlu kısımların baltalanmasında bir rol oynuyor.
Novocaine’in birçok türü tek bir potada eritme isteği filmin kurgusunun hızlı geçişlerle örülmesine neden oluyor. Anlatının sürekli kılmak istediği yüksek temposu filmin içerisindeki tür geçişlerinin fazla göze batmasına yardımcı oluyor. Aksiyon ve koşuşturma had safhadayken komedi ve dram geçişleri istenilen doğrultuda işlemiyor. Film, çoğunluğunda yüksek tempo içerisindeyken bazı noktalarda derin düşüşler yaşıyor. Bu düşüşlerin sebebi filmin işlediği hikayesine göre orantısız derecede uzun kalan süresi oluyor.
Acı ve Anlam Arayışına Bir Bakış
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un “yapısal kuram” bakış açısında insanın sahip olduğu fiziki, manevi acılar ve kaygılar korunma içgüdüsü için temel dürtülerdendir. İnsan doğası gereği otomatik bir sakınma ihtiyacı hisseder. Kişinin benliği olarak nitelendirilen ego, zihinsel bir yapının haricinde bedensel sınırlamalarla ilişkilidir. Bedenin barındırdığı doğal uyarı mekanizması insanın benliğinin sınırlarını belirler. Novocaine içerisinde Nate, bu durumun dışında bir insan görünümündedir.
Yeterli yaşam tarzı, gerek iş rütbesi ve gerek konforlu bir eve sahip olmasıyla iyi bir konumda gibi gözükse de, insanlığın sahip olduğu önemli bir içgüdüden yoksundur. Bu durum, aslında Friedrich Nietzsche’nin acıyla anlam arayışı odaklı bakış açısıyla örtüşür. Nietzsche; “İnsan acıyı inkar etmez anlam verilemeyen acıyı inkar eder.” der. Her ne kadar Nate, fizyolojik bir hastalığa sahip olsa da karakterin içinde bulunduğu acısız yaşam onu anlamsız bir hayata itmiştir. Hayattan sakınır hale gelmiştir. Aşık olduğu Sherry için mücadeleye karar vermesi anlamını kaybettiği hayatının dönüşümü için bir anahtar görevindedir.
Nate’in acıyla olan ilişkisi birçok yönden mitolojik bir karakter edasındadır. Acıyı ne kadar hissetmiyor olsa da herkes gibi ölümlüdür. Karakterin zarar görmesi bu noktada fiziksellikten uzak, duygusal çerçevede şekillenir. Hikâyede Sherry’nin soygun ekibinin bir parçası olduğunu öğrenen Nate duygusal olarak “acı” hissiyatını fazlasıyla yaşar. Karakterin empati duygusu ise ön plandadır. Karakterin acıyla olan zıt ilişkisinin aksine empati kavramı ile doğrudan bir şekilde ilerler. Freud’un yaklaşık 100 yılı aşkın süre öncesinde yayımladığı “haz ilkesinin ötesi” eserinde, bastırılmış benliklerin insanın travma anlarında yeniden ortaya çıktığını söyler. Nate’in Sherry için verdiği mücadele aslında yıllardır karakterin bastırarak başa çıktığı arzularının bir nevi yeniden şekillenmesidir. Slapstick, komedinin film içerisindeki zirve noktalarından olan bubi tuzaklarıyla dolu evde, Nate’in işkence görürken canın acıdığına yönelik rol yaparak bağırıyor olması aslında yine karakterin bastırdığı normlarının bir sembolü olur.
Oyunculuklar ve Benzerlikler
Novocaine‘in sınırlı çeşitliliği içerisinde, baştan sona yaratıcı tek figürü olarak kalarak filmin komedi ve aksiyon odaklı başarısını sağlayan en önemli figür Jack Quaid oluyor. Oyuncu slapstick komedinin ve karakterinin tüm gerekliliklerini yerine getirerek ideal bir performans gösteriyor. Oyuncunun The Boys dizisindeki rolüne baktığımızda Nate’in; sıradan, travmatik, içine kapanık, yeri geldiğinde cesur Hughie karakterine oldukça benzediğini söyleyebiliriz. Babasının izinde sinema dünyasına etkili yapımlarla giriş yapan, en son Smile 2 (2024) ile izlediğimiz Ray Nicholson ise şiddetli ve iyi bir performans gösteriyor. Filmin aksiyon koreografileri iyi gözükürken kült rock eserlerinden oluşan müzikleri filmin temposuyla uyumlu bir birliktelik yakalıyor.
Novocaine, acı hissetmeyen bir insan hikayesi için sinema içerisindeki büyük prodüksiyona sahip en öne çıkan iş. Ancak bu fikrin denemelerine sinemada ve edebiyatta daha önce birçok kez şahit olduk. Usta yönetmen David Cronenberg‘in acıya evrimsel olarak yaklaştığı Crimes of the Future (2022), acının olmadığı bir dünyayı ele alır. Hindistan yapımı Mard Ko Dard Nahi Hota (2018) ise aksiyon ve komedi türünde ilerleyerek Novocaine ile tür odağında belirli benzerlikler taşır. Aynı prodüksiyona ve becerilere sahip olmasa da Nate’in bir takım alaycı hareketleri Ryan Reynolds‘ın canlandırdığı sinir kapasitesi alınmış bir mutant olan Deadpool‘un akılcı çözümlemelerine benzemektedir. Yazar Andrew Miller‘ın Ingenious Pain adlı romanı da tıpkı Nate gibi acı hissetmeme rahatsızlığına sahip, kendisini yetersiz hisseden bir cerrahın hikayesini anlatır.
Novocaine, eğlenceli yapısı yüksek temposu ve aksiyonla mizahı harmanladığı sahneleriyle seyri keyifli bir süre vadediyor. Süresi, dizgesel tekrarları ve senaryo olarak yetersizlikleri filmin çıtasını metin olarak aşağıya çekse de, anlık eğlenceyi ön plana koyan izleyici için çerezlik bir gişe filmi işlevi görüyor.
Ahmet Duvan‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar