Bu sene, çok iyi korku filmleri veriyor bize. Çoğunu şimdiye kadar bazı inceleme yazılarımızda saydık ama bir daha kendi izlediklerimden örnek vererek ilerleyeyim. The First Omen, Alien: Romulus, MaXXXine, The Substance ve şu dakikadan itibaren Smile 2 de diyebiliriz. 2022’de Fantastic Fest’te de gösterilip yine Parker Finn tarafından yönetilen ve çok beğenilen Smile‘ın ardından gelen Smile 2 hikayemizi sadece genişletmekle kalmayıp üzerine katarak ilerliyor.
Başrolünde Naomi Scott‘ın yer aldığı film, dünya turuna hazırlanan ünlü şarkıcı Skye Riley’nin, akıl almaz bir ölüme şahit olduktan sonra yaşadığı paranormal ve korkutucu olayları konu ediniyor.
Bu yazı Smile 2 ve serinin geleceği hakkında spoiler içerebilir.
Harika Bir Kurulum
Parker Finn, ilk filmde yarattığı laneti ve etkilerini hikayenin devamıyla birlikte üzerine koyarak ilerletiyor. Hikayesini çok iyi kuruyor, üzerine ekliyor ve tüm bunları bize de bulaştırıyor. Smile 2 ilk filmin neredeyse kaldığı yerden başlarken aksiyon dolu bir girişle bizi içerisine alıyor. Yönetmen filmin süresi boyunca yapacaklarını önceden tasarlamış, matematiğini kurmuş. Ve bunu başarıyla kurtarıyor. Kamera ile yapılan oyunlar Ari Aster‘in Midsommar‘da yaptıklarını birebir andırıyor. Bir ters, bir düz. Her tersten dönüş, filmin yine 180 derece ivmesini değiştireceği izlenimini net olarak hissettiriyor.
Jumpscare gibi bir kullanımı günümüzde eğreti görsek de burada bu iş harika bir izlenim çıkarıyor ortaya. Özellikle filmi bir sinema salonunda kalabalık bir seyirciyle izlediğimizde filmdeki gibi bulaşıcı ve lanetli bir etki ortaya çıkıyor. Karşımıza birden gerçekten korkutucu bir şey çıkıyor. Ardından yerimizden zıplıyoruz. Sonra gülmeye başlıyoruz. Yanımızdaki bize gülerek bakıyor ve bir daha korkuyoruz. Bu gerçekten çok eğlenceli. Yanımda oturan sanat yönetmenimiz, bana dokunup kendisine bakmamı istediğinde de bu manzarayla karşılaştım. Gülümseyen bir adam. Bana öylece bakıyor. Smile 2, bu konuda oldukça iyi. Gülümsemek gibi güzel bir eylemi korkutucu bir noktaya evriltmek bir fikirken bu, başarıyla yapılıyor 2 filmdir.
Filmdeki herkes rolünü çok iyi canlandırıyor. Ama Naomi Scott gerçekten bir başka oynuyor. Şarkıcıların kendilerinin ve dünyalarının pek de bize gösterildiği gibi görünmediğini, artık günümüzde daha iyi biliyoruz. Onlara hayran oluyoruz. Ama arka planlarında gerçekten toksik, iğrenç kişilikler yatabileceğini de biliyoruz. Sonuçta hepimiz insanız. Ama onların egoları, ellerinde bulundurdukları güçleri ve hırsları tehlikeli sonuçlar da doğurabiliyor. Smile 2, yarattığı lanetin altyapısına bunu da ekleyince tadından yenmez bir iş çıkıyor ortaya. Naomi Scott da bunların altından kolayca kalkıyor.
Onların Dünyaları, Onların Yalanları
Bunu daha da genişleterek açmak istiyorum. Bu sebeple devam edeceğim. Naomi Scott‘ın canlandırdığı Skye Riley, günümüzün Amerikan şarkıcılarının birebir yansıması. Annesi tarafından büyük manipüle ediliyor, kullanılıyor. Arkadaşları tarafından hiç sevilmiyor. Hayranlarının yüzüne gülümsüyor, ama gerçekte toksik bir karakteri var. Eski bir bağımlı ve bırakmış olsa bile çareyi hala orda görüyor.
Bu durum, gerçek hayatta da sıkça karşılaştığımız bir olgu. Özellikle Britney Spears’ın yaşadıkları, Smile 2’de işlenen anne-çocuk ilişkisi ve manipülasyon temasıyla şaşırtıcı derecede benzeşiyor. Spears’ın babasıyla yaşadığı zorlayıcı vasilik süreci, Skye Riley’nin annesi tarafından kontrol altında tutulma deneyimiyle neredeyse paralel bir çizgide ilerliyor. İki kadın da hayatlarının büyük bir kısmını kendi kararlarını veremeden, başkalarının istek ve çıkarlarına göre şekillendirmek zorunda kalıyorlar. Smile 2‘nin anlatımı buradan bakıldığında daha da güçleniyor.
Skye Riley’nin travmaları, filmin genel örüntüsüne bir buz gibi işlemekte. Bahsettiğim jumpscare kullanımları da bunları öğrendikçe belirmesiyle tekniği daha korkutucu hale getiriyor. Zira birkaç tanesinden sonra bunun geleceğini hissettiğim yerlerde gözümü kapatarak izlediğim yerler de oldu. Hazırlıksız yakalanıyorsunuz.
Yetenekler ve Güçsüz Finaller
Tüm bunların dışında biraz da olumsuzluklardan bahsedelim. Bu sene izlediğimiz filmlerin finallerinde hep bir olmamışlık söz konusu. Sadece Ekim’de Filmekimi ile birlikte 15 kadar yeni film gördüm. Her biri neden böyle güçsüz finallere sahip anlamakta zorluk çekiyorum. Özellikle The Substance‘dan örnek verdiğimde o son 20 dakika filmin güçlü ilerleyişine bir balta vuruyordu. Pandemiyle birlikte gelen filmlerde, gereksiz bir uzunluk vardı. Bunun nedenini karantinaya bağlayabiliyorduk. Denis Villeneuve‘ün da bu konuda açıklaması vardı ve bu tezi destekliyordu. Bunlar filmlere bütün olarak baktığımızda göze batan nedenler. Film çok çok iyi giderken, sonunda doygunluk hissini alamayınca seyircinin de gözünden düşüyorlar.
Buradaki anlatımda ise tam bu seri burada son bulur derken hikayenin çok daha farklı bir yere evrileceği bir sonla karşılaşıyoruz. Meğerse Smile 2, ilk filmden daha geniş çaplı bir anlatım tercih ederken bunun bilinçli olduğunu anlıyoruz. Zira hikayemiz üçüncü film ile pandemik bir anlatıya ev sahipliği yapacağının sinyallerini veriyor.
Yönetmen Parker Finn‘in filmografisinde sadece Smile serisini görüyoruz şu anda. Ve bu durum en az bir tanesi ile daha devam edecek gibi duruyor. Smile‘ı güvenli alanı haline getirmeden kendisini başka projelerde görebilmek açıkçası beni şimdiden heyecanlandırıyor. Çünkü Smile 2‘den sonra Ari Aster‘deki yetenek kendisinde de var diye düşünüyorum. Ki bu filmdeki yönetmenliğiyle bunu kesinlikle kanıtlıyor.
Tüm Bunların Sonucunda
Parker Finn, Smile 2 ile yeteneklerini gözler önüne sererken seyircisini korkunun içine hapsetmeyi kolaylıkla başarıyor. Naomi Scott, Skye Riley ile iyi bir performans sergiliyor. Smile 2 yılın en öne çıkan korku janrında kendisine iyi bir yer ediniyor.
Smile 2 finalinde barındırdığı son 5-10 dakikası ile serinin devam edeceğini direkt olarak belirtse de bundan yalnızca birkaç dakika öncesi daha iyi duruyor. Tercihler ve sonuçları. Stüdyo filmleri ve getirdikleri diyebiliriz bu durum için. Paramount gibi dev bir stüdyo ile başlıyorsan önün, kendi yarattığın ile kısıtlanabiliyor. A24 gibi genç yetenekleri destekleyerek yeni ve yetenekli yönetmenleri ortaya çıkaran bir şirketteysen önünde yarattığın bir şeyden daha fazlası oluyor. Buna OZ Perkins‘ten ve yine Ari Aster‘den hatta Robert Eggers gibi yönetmenlerden örnekler verebiliriz. Parker Finn‘i de Smile‘dan daha farklı projeler ile görmeliyiz.
Tüm bunlara göre Smile 2 hakkında kesinlikle sinemada görmenizi tavsiye edebileceğimiz, yılın öne çıkan iyi korku filmlerinden diyebiliriz.
Umut Tiryaki‘nin diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar