Macar yönetmen László Nemes’in yedi yıl aradan sonra yönettiği üçüncü uzun metrajı Orphan, Filmekimi’nde izleyiciyle buluştu. Nemes’in senaryosunu Clara Royer ile birlikte yazdığı Orphan, izleyiciyi 1957 yılına, başarısız Macar Devriminden bir yıl sonraya götürüyor. 12 yaşındaki Andor’u merkezine alan Orphan, karakterin babasının gerçek kimliğini öğrenmesiyle başlayan krizine ve dönemin çatışmalı gündelik hayatına odaklanıyor. Türkiye hakları MUBI’de bulunan yapımın kataloğa ekleneceği tarih ise henüz bilinmiyor.
Bakışlarından hıncı ve öfkesi okunabilen 12 yaşındaki Andor (Bojtorján Barabas), annesine çalıştığı yerde yardım eder. Arkadaşı Sari’yle (Elíz Szabó) vakit geçirir. Babasının İkinci Dünya Savaşı’nda kamplara gönderilen bir Yahudi olduğu anlatısıyla büyür, onun kimliğini benimser. Bir gün annesini bir adamın motosikletine binerken görür. O adamın kim olduğu sorusuyla başlayan dedektiflik, benimsediği kimliğin tehdidine dönüşür. Böylece İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudi olan annesinin de saklanmak zorunda kaldığını öğrenir. Birdenbire ortaya çıkan yabancı adam, annesini o yıllarda saklayan kişidir.
Bu yazı Orphan filmi hakkında spoiler içerebilir.

Kimlikleri Var Eden Hikâyeler
Annesinin babasına ilişkin anlattığı hikâyenin gerçeği yansıtmama ihtimali, söz konusu adamın, yani Berend’in (Grégory Gadebois) babalık iddiasıyla somutlaşır. Andor, bu kaba saba kasabın oğlu olmayı reddeder. Bu yüzden yıllarca babası bildiği kişinin adını taşımak bir onur meselesi haline gelir. Andor’un kişisel hesaplaşması, Sovyetler yönetimi altındaki Macar halkı için küçük bir meseledir. Ancak Berend hayatına girdikten sonra bütün hayatı değişen Andor ile Sovyetler yönetimi altındaki Macaristan’ın kaderi birbirinden ayrı düşünülemez hale gelir.
Travmatik deneyimler çoğu zaman gerçekliğin çarpıtılmasına neden olur. Yaşadığımız kayıpları aşabilmek için kendimizi kandırır, olanı olduğundan farklı gösteririz. Klara (Andrea Waskovics), oğlunun babasının kim olduğuna dair sorularını yanıtlarken bilinçli olduğu kadar bilinçsiz de bir seçim yapar. Berend ortaya çıktıktan sonra söylediğine göre, Andor’un çok sevdiği eşinden bir hatıra olduğuna inanmak istemiş ve hikâyeyi o yüzden o biçimde anlatmıştır. Diğer yandan, Berend’in neden o zamana kadar sustuğu, ortalıkta olmadığı kuşku uyandırır. Söylediğine göre başka bir ailesi olduğu için Klara’yı ve oğlunu unutur. Sanki 1956’da ailesi ülkeyi terk ettikten sonra hafızası yerine gelir. Andor ise annesinin anlattıklarına sadık kalır. Güvenmediği Berend’in evine gizlice girer, ortalığı karıştırır. Daha önce evlerinin kapısına ölü bir domuzla gelen kasabın ailesini öldürdüğüne emindir. Aynı kaderi yaşamamak, bir an evvel Berend’den kurtulmak ister.
Ne var ki annesi Berend’i hayatlarına kabul eder. Bu durum seçimden çok bir zorunluluğa benzer. Yedek ailesine kavuşan Berend giderek neşelenirken aynı durum Andor için geçerli olmaz. Babasının, yani Hirsch’in ismine olan takıntısı, Berend’in de kılıçlarını çekmesiyle kimlik savaşına dönüşür. Nüfus müdürlüğüne gidip oğlunun onun ismini alması için ne gerekiyorsa yapılmasını söyler. Bu dikkat çekici sahnede Klara’nın sorgusuz sualsiz imzaladığı belgeleri, Andor yırtar. Klara’nın kabulleniciliğinin tersinde Andor’un isyankâr ruhu yer alır. Karşımızda duran bir nevi Macaristan’ın o dönemki ruhudur.

Özgürlük Uğruna Yapabileceklerimiz
Macaristan, İkinci Dünya Savaşı’ndan etkilenen devletlerden biri olduğu gibi, savaştan sonra da bağımsızlığına ulaşamaz. 1944’te başlayan Sovyet İşgali, savaştan sonra da devam eder. Komünist, tek partili yönetim sırasında Macaristan’daki kıtlık ve yoksulluk artar. Orphan’ın ilk sahnelerinde Andor ile Sari sokaktaki şişeleri toplar, satarak para kazanır. Durmak, ekonomik olarak rahatlama getirecek herhangi bir işten kaçmak mümkün değildir. Sari ile Andor ağaçlık alanda otururken toprağa gömülü bir silah bulur. Kime ait olduğuna dair hiçbir fikirleri yoktur.
Sari’nin önceki yıl gerçekleşen devrim girişiminden sonra Sovyet askerlerinden saklanmak zorunda kalan bir abisi vardır. Annesi Sari’ye abisinin durumunu kimseye söylememesini tembihler. Ancak Andor Tamas’ın (Soma Sandor) durumundan haberdar olduğu gibi, nerede saklandığını da bilir. Sari ile Andor buldukları silahtan Tamas’a bahsettiklerinde ona vermelerini ister. Zira Sovyetler’in giderek sıkılaşan yönetimine rağmen ülkeden kaçabilmesi için kendini koruması şarttır.
Bütün bunların paralelinde Andor’un hayatındaki beklenmedik değişim gerçekleşir. İnançlı bir çocuk olan Andor, gizli köşelerde kendi kendine dua eder. Sanki konuştuğu kişi yaradan değil de babasının ta kendisidir. Bir tür ilahi varlık haline gelen bu kimliğin karşısına kim gelse fazla direnemez. Andor, bir devrimcinin inancıyla hareket eder. Oysa annesi, Sovyetler’i kabul eden Macaristan halkı gibi kabullenicidir. Bu sırada aklına gelen silah, tıpkı Tamas gibi onun için de büyük bir umut vadeder. Özgürleşmek, annesiyle kendisi için bir hayat kurup babasının kimliğini korumak ister. Andor, Berend’in sağladığı imtiyaz sayesinde dönme dolaba bindiğinde elindeki tek şansı değerlendirir. Yine de Macaristan nasıl 1989’a kadar özgürlüğünü kazanma şansını 1956’da kaybettiyse Andor da aynı şekilde eline geçen fırsatı kaybeder. Oysa bu şansı yaratmak için feda ettikleri hiç de az değildir.

Macaristan’ın Oscar Adayı
László Nemes, Orphan’ı 35 mm renkli negatif kamera ile çeker. Sepya tonlarda sunulan görüntüler, eski tarihli anlatılarda kullanılan siyah-beyaz karelerin kolaycılığına kaçmaz. Bununla beraber Orphan, izleyeni bunaltan görüntülerden oluşur. Andor karakterine hayat veren Bojtorján Barabas, oynadığı ilk film olmasına rağmen performansıyla dikkat çeker. Neredeyse bütün sahnelerde gördüğümüz karakter, kendini geliştirdikçe daha önemli yapımlarda yer alabileceğinin sinyallerini verir.
Yönetmenin kendi yaşam öyküsünden ilhamla yazdığı Orphan, aynı zamanda Macaristan’ın Oscar adayı olarak kabul ediliyor. Pek çok iyi filmin yayımlandığı böyle bir senede ödül için fazla şansı olmayabilir. Yine de Macaristan’ın tarihindeki otoriter bir dönemi, küçük bir çocuğun büyüme öyküsüne yansıtma şekli açısından dikkate değer bir anlatı ortaya koyuyor.
Burcu Demirer‘in diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, X ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.





















Yorumlar