0

1970’lerin katil dolu ortamında kaçak bir akademisyenin paranoya ve gerilim dolu hikayesini anlatan The Secret Agent, Cannes Film Festivali’ndeki ilk gösteriminin ardından övgülere boğuldu. Zira, filmin farklı türler arasında seyreden hikaye akışı ve ana karakterinin psikolojik savaşı, gerçekten de seyircinin ilgisini ayakta tutmayı başarıyor. Her filminde farklı bir türü lokal ezgilerle harmanlayarak seyirci karşısına çıkaran Kleber Mendonça Filho, yeni filminde de atmosfer yaratmadaki becerisiyle takdir edilmeyi hak ediyor. Karşımıza muhteşem bir Brezilya draması çıkartıyor.

Wagner Moura’nın sessiz, sabırlı ama gözlerinden endişe fışkıran karakteri Marcelo, yozlaşmış siyasetten kaçmaya çalışan bir adam. Moura, her dakika önümüze sunulan dehşet karşısındaki performansıyla seyircinin ilgisini ayakta tutmayı başarıyor. Öyle bir yozlaşmışlık portresi çizilmiş ki, üst düzey bürokratlardan tutun, masum görünen mevsimlik işçilere kadar herkesin bir suçluya dönüşebileceğini görmek son derece tedirgin edici. Brezilya’nın bu vahşi batıyı andıran döneminin tekinsizliği, belki de filmi en güçlü kılan unsur haline geliyor. Yolsuzluğun her kademede vuku bulduğu bu dönemde, 70’lere ait ajan filmleri, kara filmler ve western’e dair bariz göndermeler ortaya çıkıyor. Filmin romanvari anlatımı sayesinde de farklı katmanlara ilmik ilmik ulaşmamız sağlanıyor.The Secret Agent Film İnceleme Arakat Mag 2025 Filmekimi Kleber Mendonça Filho Wagner Moura Maria Fernanda Cândido Gabriel Leone

Toplumdaki Her Vatandaş Bir Korku Nedeni

Yönetmen Filho hikayeyi tek taraflı işlemek istememiş. Bunun yerine, geçmişten günümüze kadar gelen etkilere de temas etmeyi tercih ediyor. “Bunca olay yaşanırken, zamanın kumları gerçeklerin üzerini örtüyor ve hiçbir şey yaşamamış gibi hayata devam ediyoruz.” diyor. O dönemde günümüzdeki hiçbir teknoloji yok. Ne akıllı cep telefonlarımız ne günümüzün yapay zekaları ne de her yerde bizi adım adım izleyen kameralar var. Yani, suçun aydınlanmayarak karanlığa esir olması için her türlü etmeni elinde bulunduran bir dönemdeyiz. Dolayısıyla insanların güvenebileceği çok az kişi var. Böyle bir atmosferde para ile herkesi satın alabilirsiniz. Bu açıdan söz konusu coğrafya, günümüzdeki Venezuela ile çok fazla benzerlik taşıyor. Ekonomik krizin sonrasındaki tehlikeli iklimin kırıntıları, yavaş yavaş kocaman bir çığa dönüşüyor.

Marcelo’nun daha ilk sahneden “Hiçbirimiz güvende değiliz.” mesajını verdiği benzinci sahnesi, filmin tamamının özeti gibi. Filho, uzun süre boyunca sinema salonuna hapsolacağımız filmini beş dakikalık bir süreçte tanımlayarak, o dakikadan sonra yufka yürekli seyircileri adeta salondan ayrılmaları için uyarıyor. Bu sahne o kadar değerli ki, aslında farklı tipten insanları aynı yerde görüyoruz. Seyirci olarak gelecekte yaşanacaklara dair müneccimlik peşinde koşuyoruz. Oluşturduğu ikilem açısından bu anı The Matrix‘teki kırmızı hap-mavi hap sahnesine benzetebiliriz.

The Secret Agent, bu noktadan sonra farklı parçalara ayrılıyor: ana karakterimizin yolculuğu, katillerin yol haritası, dönemin ruhunu yansıtan Brezilya rutin hayatı, dedikoduların oluşturduğu falanca gerçeklik ve son olarak da geçmişi araştırırken günümüzü deşifre eden kadınlar. Hepsi, paralel kurgu sayesinde iç içe geçirilerek hikayeye karmaşık bir şekilde eklemleniyor. Konsantrasyonunuzu kaybettiğiniz anda dağılacak olan bu yapı yüzünden izlemesi zor bir filmin ortaya çıktığını söylemekte yarar var. Filmin temposu ilk bölümde oldukça yüksek iken, orta bölümde biraz düşüyor. Ancak Filho, final bölümünde seyirciyi yine filme dahil etmeyi başarıyor.The Secret Agent Film İnceleme Arakat Mag 2025 Filmekimi Kleber Mendonça Filho Wagner Moura Maria Fernanda Cândido Gabriel Leone

Katmanlı ve Oyunbaz Bir Hikaye Anlatımı

Filho, filmi dümdüz anlatmak yerine farklı oyunbaz anlatım tekniklerine de yer vermeyi tercih ediyor. Örneğin gazete haberlerinden olayları takip etmemizi isterken, bir yandan da eski haberleri o an vuku bulan şiddet eylemleriyle birleştirerek farklı anlamlar çıkarmamızı istiyor. Çarpıcı bir köpekbalığı sahnesiyle zorlayıcı, ama bir yandan da yozlaşmanın geniş metaforunu bulabileceğimiz bir sahne tasarlıyor. Bir şehir efsanesine dönüşen çürümüş cesedin bacağından yaratıcı bir kısa film çıkararak, dönemin trajikomik umarsızlığına dem vurmayı tercih ediyor. Bu bağlamda, yönetmenin çabası gerçekten de ödüle boğulması gereken bir etken olarak akıllara kazınıyor.

Filmin içindeki katmanlı yapıya baktığımızda, -siyasi tiranlığın gündelik iğrençliğini ve sınıfsal çökmenin kitleler üzerine etkilerini hem konu hem de bakış açısı olarak günümüz ve geçmişi baz alarak işlemesi açısından- Walter Salles‘ın I’m Still Here filmine benzetebiliriz. Ancak Salles’in filmi, konuya daha tek taraflı bakmayı tercih ediyordu. Bu yüzden de duygusal olarak daha çok etkileniyorduk. The Secret Agent ise daha iddialı ve karmaşık bir yoldan giderek olaylara zamanla yabancılaşmamızı sağlıyor. “Evet, berbat günler yaşanıyor ama yaşananlarla bir şekilde yüzleşmek gerekiyor.” algısını tüm film boyunca hissediyorsunuz. Filmi bir anlamda Cuarón’un Roma’sına da benzetmek mümkün. Zira burada da dönemin kaygıları, çaresizliği ve kayıtsızlığının orada yaşayan insanlar tarafından daha çıplak bir şekilde yansıtılması, senaryoyu başarılı kılıyor.

Dönemin toplumu öylesine bir pişkinlikte ki, tüm dehşet verici olaylarda olağan tepkiler verip hayatlarına devam ediyorlar. Udo Kier’in oynadığı bir sahnede göçmenlere karşı bakış ve onlara karşı oluşan önyargılar da seyirciye done olarak sunuluyor. Bir çocuğun masum bir şekilde merak ettiği ve izlemeyi sabırsızlıkla beklediği Jaws filmi, gerçek hayatta köpekbalıklarının içinde hayatta kalmaya çalışan insan vurgusu olması dolayısıyla oldukça ironik ve düşündürücü bir hal alıyor.The Secret Agent Film İnceleme Arakat Mag 2025 Filmekimi Kleber Mendonça Filho Wagner Moura Maria Fernanda Cândido Gabriel Leone

Tarihi Gerçekleri Kabullenmek

İnsanların farkında olmadan bile hedef haline geldiği ve korunma evlerine muhtaç bırakıldığı bu karanlık dönem, gerçekten de filmleştirilmesi gereken bir hikaye olması sebebiyle adeta gelecek nesillere aktarılan bir doküdrama ve tarih dersi niteliğinde.

The Secret Agent her ne kadar bir ajan ya da gerilim filmi olarak konumlandırılsa da, geleneksel bir gerilim filminin gerekliliklerine sahip bir yapım değil. Bu tip bir beklentiye girmek, seyircide hayal kırıklığına yol açabilir. Bu bağlamda, seyircinin daha çok ana karakterinin peşinden giderek romanvari bir hikayeye kendini bırakması, daha makul bir izleme deneyimine alan açacaktır.

Bu yılın en önemli filmlerinden biri olarak, The Secret Agent gelecekte de değer kazanabilecek son derece yaratıcı bir iş. Süresi sizi korkutmasın, çünkü film içinde korkmanız gereken daha çok unsur bulacaksınız. Özellikle “tarih ve toplumla yüzleşme” filmlerini sevenlere The Secret Agent‘ı izlemelerini öneririm.


Haktan Kaan İçel’in diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, X ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Sirāt: Sonsuz Ritmi Yakala

It Was Just an Accident: İnsanlığımızı Yitirirken

Haktan Kaan İçel
2008'den beri sinema yazarlığını sürdürüyor.

    The Toxic Avenger: Çöp Sinemanın Yeniden Doğuşu

    önceki yazı

    One Battle After Another: Bir Devrimcinin Dönüşü

    sonraki yazı

    Yorumlar

    Leave a reply

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Bunlar da ilginizi çekebilir