Eşini erken yaşta kaybetmiş bir dul olan Fikriye Hanım, kısa sürede Naşit Nefi Efendi ile evlendirilir. Ancak Nefi Bey hakkında çeşitli dedikodular ağızdan ağıza dolaşmaktadır. Ölen ilk eşinin mezarından hortladığı ve Nefi Bey’in peşini bırakmayan bir cadıya dönüştüğü söylenmektedir. Fikriye başta bu cadı safsatasına aldırış etmez ancak köşkte yaşamaya başladığında kısa sürede cadıyla karşılaşacak ve kendisini korkunç bir sırrın pençesinde bulacaktır.
Cadı, yerli edebiyatın büyük ustalarından Hüseyin Rahmi Gürpınar‘ın aynı adlı eserinden uyarlanan bir film olarak karşımıza çıkıyor. Yönetmen ve senarist koltuğunda Erman Bostan‘ın yer aldığı film, Bostan‘ın ilk uzun metraj filmi oluyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı desteği alan filmin yapımcılığını WOW Studios, dağıtımını ise A90 Films üstleniyor. 26 Nisan’da vizyona girecek olan Cadı; korku, gerilim ve fantastik türlerinde kıtlık yaşayan ülkemiz için merakla beklenen bir yapım oluyor. Ancak ne kadar memnun edeceği ise tartışılır.
Yazının bundan sonraki kısmı film hakkında spoiler içerebilir.
Fazlasıyla Serbest Bir Uyarlama
Cadı, gösterişli giriş sekansı ile adeta büyülüyor ve korku dozu yüksek bir film olacağının sinyallerini vererek izleyicinin beklentilerini yükseltiyor ancak ilk yarım saatinin ardından bambaşka bir filme dönüşüyor. Cadı, filmin başında etkileyici ve bir ruh emici kadar korkutucu bir biçimde gösteriliyorken iki saatlik filmin ilerleyen dakikalarında gittikçe az gözüküyor ve neredeyse son bir saatte cadı namına bir şey kalmıyor. Yönetmen/senarist Bostan, filme uyarladığı Gürpınar‘ın aynı adlı eserine uymamayı tercih ederek fazlasıyla serbest bir uyarlama yapmayı tercih ediyor ve işler burada karışıyor. Normalde Nefi Bey’in ölen eşi hikaye boyunca Nefi ile Fikriye’ye rahat vermez ve korkutucu olayların dozu giderek artar. Hikayenin sonunda ise cadı kılığında gezen gerçek bir insan ortaya çıkar ve klasik bir şekilde doğaüstü ögeler çürütülür. Ancak burada ise hem korku-gerilim dozu giderek düşüyor hem de bütün olan biten Nefi’nin çocukluk travmaları sonucu oluşan çoklu kişilik bozukluğuna bağlanıyor.
Nefi’nin kişilik bozukluğu Split (2016) filmini ve travma sonucu Cadı kimliğine bürünmesi ise Psycho‘daki Norman Bates’i direkt olarak anımsatıyor. Eser zayıf olsa bu kadar değiştirilmesi anlaşılabilir ancak eserin ana hikayesinde güçlü ve çarpıcı birçok olay varken bu denli bir farklılığa gidilmesi anlamsız kalıyor. Özellikle filmin adının cadı olması ancak cadının ikinci yarıdan itibaren ortalıktan kaybolması ilginç oluyor. Korku iddiası olmasa bile gerilim yönünden de yalpalıyor. Gizemi ise zaten ikinci yarıda Nefi’nin sorununu apaçık belli ederek ortadan kalkıyor. Bütün bunlara ek olarak kitapta yer alan karakterler çıkarılıyor ve hiçbir katkısı olmayan yeni karakterler ekleniyor. Mesmer karakterinin bir ispritizmacı olarak bir seans düzenlemesine rağmen olaya yalnızca hipnozla yaklaşması ancak ruhlara olan inancı kafa karıştırıcı oluyor.
Hikaye Diyaloglar İçinde Kayboluyor
Filmin senaryosuna kitaptan bağımsız yaklaşıldığında göze batan başka sorunlar ortaya çıkıyor. Filmin gelişme kısmı girişinin ardından fazlasıyla zayıf kalıyor. Karakterler derinleşemiyor ve film uzun diyaloglar içerisinde boğuluyor. Gelişme kısmının büyük bir çoğunluğu Fikriye’nin köşkteki gece turları ile geçiyor. Fikriye köşkte dolanır, birkaç şey görür ve köşkün hizmetlileri ile konuşur. Bu akış gelişmede birkaç kez tekrar ediyor. Bir süre sonra filmin akıcılığı zedeleniyor.
Serbest uyarlama tercihlerinden bağımsız finali ise sakız gibi uzuyor. Tam bitti dedikçe devam ediyor ancak filme bir katkısı olmayan diyaloglar ve sahnelerle devam ediyor. Özellikle ispritizmacı Mesmer’in Nefi Bey’in çoklu kişilik bozukluğunu birkaç kez farklı biçimlerde dile getirip durması fazlasıyla rahatsız ediyor. Filmin hikaye konusunda en iyi ve başarılı yanı ise direkt olarak böyle bir hikayenin ve senaryonun bir film haline gelebilmesi ve “cin filmleri” furyası içerisinde soluk aldırabilmesi oluyor.
Korkunun Etkileyici Yaratımı
Cadı, zayıf senaryosuna rağmen korku ve gerilim sahneleriyle ön plana çıkıyor. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi özellikle harika bir giriş sahnesi ile karşılıyor. Cadının tasviri ve ilk karşılaşmamız Harry Potter ve Azkaban Tutsağı‘ndaki ruh emiciler kadar ürkütücü ve etkileyici oluyor. Herhangi bir özel makyaj ve CGI çalışması olmadan cadıyı basit bir şekilde çekim tercihleri ve ışık kullanımı ile korkutucu gösterebilmeleri takdiri hak ediyor. Aynı şekilde filmdeki atmosfer yaratımı başarılı bir mizansen ile sunuluyor.
Işığın kullanım biçimi, mekan ve kostümler filmin en güçlü yanlarını oluşturuyor. İkinci yarının belki de tek etkileyici yanı ise Nefi’nin hipnotizma esnasında deneyimledikleri oluyor. Çekim açıları ve ölçeklerindeki tercihler ise bazen çok etkileyici bazen ise filmden çok ayrı duruyor, dengesiz bir portre çiziyor. Sıklıkla geniş plan çekimlerin tercihi atmosferi ve gerilimi zayıflatan bir etken oluyor. Filmin bir diğer teknik sorunu ise ses tasarımı oluyor. Ses tasarımdaki dengesizlik müziğin devreye girdiği birçok sahnede (ki müzik de bol keseden kullanımı ile boğuyor) diyalogları bastırıyor ve anlaşılmasını oldukça zorlaştırıyor.
Filmin sinematografisi mizanseni ile büyük oranda takdir edilesi, aynı şekilde color grading de büyük oranda başarılı ancak CGI kullanımının devreye girdiği sahnelerde işler değişiyor. Kitapta normalde yer almayan ve filme de önemli bir katkısının olmadığını düşündüğümüz kayık sahneleri oldukça kötü CGI kullanımı ile üzüyor. Kayık dışındaki İstanbul manzarasının CGI ile başarısız tasvirinin yanı sıra Nefi’nin kürek çekmesine rağmen kayık bir türlü hareket etmiyor, suda sabit duruyor. Birçok teknik yönden başarılı bir film için şaşılası derecede talihsiz oluyor.
Kadro Zengin Ancak…
Başrollerinde Furkan Andıç ile Buse Meral‘ın yer aldığı filmin oyuncu kadrosu zengin ancak senaryoda karakterlerinin sığ kalması ve uzun uzun diyaloglar kurmaları oyuncu performanslarını olumsuz etkiliyor gibi gözüküyor. Fikriye’yi canlandıran Buse Meral, Nefi Bey’i canlandıran Furkan Andıç ve Mesmer’i canlandıran Çağdaş Onur Öztürk filmin parlayan isimleri oluyorlar. Özellikle Mesmer karakteri inandırıcı bir portre sunarak izleyiciyi ikna ediyor. Furkan Andıç ise çoklu kişilik bozukluğunun ortaya çıktığı hipnoz esnasında bir nevi Split (2016) filmindeki James McAvoy performansını sergiliyor.
Cadı, Türkiye’de pek örneğine rastlanmayan bir korku, gerilim, gizem senaryosunu hayata geçirerek etkileyici ve özenli bir atmosfer ile ürkütücü korku sahnelerine sahip bir uyarlama olarak karşımıza çıkıyor. Kostümleri, mekan ve ışık kullanımı ile takdir edilesi bir iş çıkarıyor. Fakat kitabın temelini kenara bırakan serbest uyarlama tercihleri, zayıf senaryosu, dengesiz ses tasarımı ve başarısız CGI kullanımı ile beklentisi yüksek olanları oldukça üzüyor. Bütün bunlara rağmen yapılabilmiş olması ise Türkiye’de korku ve fantastik türünde gelecek yapımlara öncü ve umut ışığı olma niteliği taşıyor.
Buğra Mert Alkayalar‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık filmi için 2 kişiye çift kişilik bilet hediye ediyoruz!
Yapmanız gerekenler ise çok basit;
📌 Bizi takip edin.
📌 Bu tweeti retweetleyin.Kazananlar 9 Mayıs Perşembe günü saat 20:00’da açıklanacaktır. pic.twitter.com/hJ9A1B68pB
— Arakat Mag (@ArakatMag) April 30, 2024
Yorumlar