1

İlk İnsanlar (FÖ 12.000)

Westeros, insan denen varlıkların yaşamadığı huzur dolu yemyeşil bir adaydı. İçerisinde sadece Ormanın Çocukları ve devler yaşıyordu. Ormanın Çocukları, insana göre daha ufak varlıklardı. Büyü yapabiliyorlardı ve ejderha camını bıçak yapmak için kullanıyorlardı. Kendi tanrılarına inanıyorlardı ve bu tanrıların suratlarını ağaçlara kazıyorlardı. Onların bu huzurlu yaşamı, insanların Westeros’a ayak basması ile tamamen değişti.

Essos tarafından gelen insanlar; ellerinde bronz silahlar, altlarındaki atları ile Westeros’u resmen istila ettiler. Ağaçları kesmeye başlayıp kendi kafalarına göre yerleşmeye başladılar. Ormanın Çocukları’nın tanrılarının suratlarını çizdiği Weirwood ağaçlarının kesilmesi, son noktaydı. Ormanın Çocukları, insanlara savaş açtı. Bu savaş yıllarca sürdü. Ormanın Çocukları, belki daha güçlüydü ama insanlar çok fazlalardı ve daha cüsselilerdi. Savaşı kazanamayacağını anlayan Ormanın Çocukları, Essos ile Westeros arsındaki bağlantıyı kopardılar. Fakat artık çok geçti. Koca bir kalabalık çoktan Westeros’a geçmişti.

Ormanın Çocukları, insanlarla savaşına devam etti. Savaşı kazanamayacaklarını anlayan Ormanın Çocukları, insanlardan birini kaçırıp, dizide gördüğümüz meşhur sahnenin gerçekleşmesini sağlarlar. İnsanlardan birini Ak Yürüyen’e yani Night King’e çeviren Ormanın Çocukları, bu kişiyi savunma mekanizması olarak kullandı. Buralar maalesef muallak. Night King ne işe yaradı, ardından neden Ormanın Çocukları’na itaat etmeyip kaçtı bilinmiyor. En azından ben bulamadım.

Kazanmak için çözüm bulamayan Ormanın Çocukları, insanlar ile barış anlaşması yapmak zorunda kalır. Anlaşma gereği herkes kendi alanında kalacak, orada yaşayacaktı. Böylece Age of Heroes olarak adlandırılan 2 bin yıllık bir dönem başladı. Bu dönem süresince insanlar Westeros’a resmen yerleştiler ve ileride ortaya çıkacak 7 krallığın ilk temellerini attılar. Age of Heroes hakkında çok fazla bilgi yok. O zamanlar kayıt tutma işinde pek başarılı değillermiş. Andalların istilasına kadar teknoloji ve kayıt işi Westeros’da gelişmez. 2 bin yıllık huzur ortamı ise fetihten önce 8000 yılında tamamen değişir.

The Long Night

Westeros, hiç bitmeyen bir kış ve gece ile yüzleşmek zorunda kalır. Neden ve nasıl geldiği belli olmayan bu doğa olayı yüzünden krallar tahtalarında donarak ölür; kadınlar çocuklarını doğurmak istemezler. Eşi benzeri görülmemiş korkunç bir dönemdir. Fakat daha kötüsü kapıdadır. Nereden ve neden geldiği belli olmayan Ak Yürüyenler insanlara saldırırlar. Sadece insanlara değil, onları yaratan Ormanın Çocukları’na da saldırırlar. Böylece insanlar ve Ormanın Çocukları beraber hareket etmek zorunda kalır.

War of the Dawn adı verilen asla bitmeyen savaş sonucunda Ak Yürüyenler def edilir. Burada muallakta olan 2 konu var. İlki, dizide uzun süre beklediğimiz Azor Ahai karakterimiz. Azor Ahai adında bir adam, kılıcını sevdiği kadının kalbine saplar ve Işığın Tanrısı’nın yardımı ile kılıcı alev alır; ışık saçmaya başlar. Bu kılıç ile insanlara önderlik yapan Azor Ahai, ölülerin yenilmesinde büyük bir rol oynar. Ama ikinci konu ise şu: Ak Yürüyenler yenildi mi? Yoksa geri mi çekildiler? Günümüz Game of Thrones dizisinde hala Night King’i görebiliyorsak, yenilmemişler anlamına gelir. Zaten iddialar, yenilmedikleri, geri çekildikleridir.

Ölüler, Lands of Always Winter olarak adlandırılan bölgeye kaçarlar. İnsanlar ise bir daha böyle bir şey yaşanmaması için dizide 7 sezon boyunca gördüğümüz o meşhur duvarı inşa ederler. İnşa edilen duvar, Ormanın Çocukları’nın büyüleri ile korumaya alınır. Bu da yetmez, duvarı hayatı boyunca koruması için Night’s Watch adlı bir askeri birlik kurulur. Bu birlik, duvarı, yaşanacak olası bir Ak Yürüyen saldırısından ölümüne koruyacaktır. Fakat gel zaman git zaman derken, 8 bin yıl sonra, yani günümüz Game of Thrones’unda, Ak Yürüyenler bir efsaneye dönüşür. Kurulma amacı ölülerden korumak olan Night’s Watch ise sadece duvarı, duvarın ötesindeki insanlardan koruyan bir askeri birliğe dönüşür.

Andal İstilası

Fetihten Önce 6 bin yılında, Essos tarafından yepyeni bir akın geldi. Andal olarak adlandırılan bu insanlar, Westeros’a gelerek Westeros’u tamamen fethetti. Günümüz Game of Thrones krallıklarının da temeli bu dönemde atıldı. İlk insanlara nazaran daha güçlü ve daha kıllı olan Andallar, teknolojik olarak da daha ilerideydi. İlk insanlar bronz silahlar kullanırken, Andallar çelik kılıçları ile geldiler.

Andallar, ilk insanlara resmen soykırım yaptı. Çok az ilk insan hayatta kaldı. Kalanlar da zaten köle ya da alt tabaka olarak kaldı. Ama denilene göre birçok büyük ailenin kanı ilk insanlarla karışmıştı bile. Kuzeye kadar gelmeyi başaran Andallar, kuzeyde durmak zorunda kaldı. Günümüz Game of Thrones’unda ilk insanlardan sadece Starklar kaldı. Coğrafi ve doğa şartlarından dolayı Starkları yenemeyen Andallar, onları ve Night’s Watch’ı bırakıp fethettikleri yerlere odaklandılar.

Ormanın Çocukları, Andallara karşı ciddi bir savaş verdi ama soyları, The Long Night sebebi ile azaldığından, mücadele edemediler. Andallar, 7 Yüzlü Tanrı’ya inanıyordu. İlk insanlar ile huzur içinde yaşayan Ormanın Çocukları, Andalların gözünde nefret edilen, günümüz diliyle günahlardı. Ormanın Çocukları’na da soykırım yapan Andallar, onların kutsal ağaçlarının hepsini tek tek yaktı. Birkaç kişi kalan Ormanın Çocukları ise 3 Gözlü Kuzgun’un mağarasına saklanarak sırra kadem bastılar.

Fetihten önce 6 bin yılında gelen Andallar, 2 bin yıl içerisinde Westeros’u istedikleri şekle soktular. Böylece Andalların binlerce yıl sürecek hükümdarlıkları başladı. 7 farklı krallığa bölünen Andallar, birbirlerinden bağımsız, özgür bir şekilde yaşamaya başladılar. Onların bu bağımsız günleri ise binlerce yıl sonra bir fatih tarafından tamamen değişir.

Targaryen İstilası ve 7 Krallık

Fetihten önce 300 yılında Essos, Valyrian halkı tarafından yönetiliyordu. Old Valyria adlı bir şehirde yaşayan Valyrian halkı, ejderha lordları olarak bilinen 40 aileden oluşuyordu. Bu ailelerin hepsi, ejderha yetiştirip binebilme yeteneğine sahipti. Bu ailelerden biri de Targaryen ailesiydi. Targaryen’lerin başı olan Aenar’ın Daenys adlı bir kızı vardı. Kızı, rüyalar görüyordu. Bu rüyaların birinde, Valyria’nın başına çok büyük bir felaket geleceğini görür. Tabii Daenys’e kimse inanmaz. Babası hariç. Fetihten önce 126 yılında Valyria’daki bütün topraklarını satan Aenar, ailesini alıp toprakları terk eder. Kendisine inanılmayan rüyacı kızın dedikleri ise fetihten önce 114 yılında gerçekleşir. Valyria, içerisindeki herkesle beraber küle dönecek bir kıyamet yaşar.

Dizide gördüğümüz Ejderha Kayasına yerleşen Targaryen ailesi, zamanla Westeros topraklarına gözünü diker. Fakat esas ateş, fetihten önce 27 yılında doğan Aegon ile başlar. Aegon ve daha sonra karısı olacak iki kız kardeşi Visenya ve Rhaenys, Westeros’un kaderini tamamen değiştirip günümüz şeklini almasını sağlarlar.

Harrenhal lideri Harren the Black, Storm’s End üzerinde yaşayan Durradonlara savaş açmaya hazırlanır. Bu savaşın altından kalkamayacağını düşünen Argalic Durrandon, Aegon’a mektup gönderir ve kızını ona sunar. Fakat Aegon, kızını benle değil, Orys Baratheon ile evlendir der. Buna sinirlenen Argalic, elçinin ellerini kestirir ve Aegon’a geri gönderir. Tabii Argalic’in bu hareketi, Westeros’a mâl olur. Argalic, Westeros tarihi ile ile daha sonra gene oynayacaktır. Bu adamı not edin.

Aegon, Ejderha Kayası’nda adamları ile yaptığı 7 günlük bir toplantının ardından bütün Westeros’a kargalar ile mesaj gönderir. Mesaj çok açıktır: Bu günden sonra, Westeros’un kralı benim. Diz çökenler affedilecek ama kılıcını kaldıranların hepsi yakılacaktır. Aegon ve kardeşleri 3 ejderhası ile Blackwater Rush olarak bilinen koya gelerek, koyun başında ileride King’s Landing olarak anacağımız Aegonfort’un inşasını başlatır. Böylece Aegon, Westeros’a resmen giriş yapmış ve yerleşmiş olur. Birçok isyan ve ordu ile karşılaşan Aegon ve kardeşleri, ejderhalarının alevleri ile hepsini kül eder. Tek bir güç bile ejderhaların önünde duramaz. Etrafı temizleyen Aegon, ileride gelenekselleşecek kralın sağ eli ve krallığın diğer görevlilerini ilk defa seçer. Kralın sağ eli olarak da arkadaşı ya da piç kardeşi olarak bilinen Orys Baratheon’u seçer. Böylece Aegon, Valeryan çeliğinden tacını takarak, resmen Westeros’un, 7 krallığın koruyucusu olur.

Aegon, Westeros içerisinde ilerlemeye devam eder. Targaryen orduları, Westeros ordularına karşı hep zorlanmış olmasına rağmen ejderlerin gücü ile Targaryenler öyle ya da böyle her yeri fethettiler. Dizide de yıkık bir şekilde gördüğümüz Harranhal, Aegon’un ejderi Balerion’un eseridir.

Harranhal düşünce Argalic, bu işi ben başlattım, kaderim de Harranhal gibi olmayacak diyerek ordusunu toparlar ve Orys’in ordusuna karşı savaşa gider. Çılgın bir yağmur sırasında yapılan bu çamurlu savaş yine ve yeniden ejder yardımı ile kazanılır. Böylece Storm’s End üzerinde tek bir ordu bile kalmaz ve Orys, kaleyi ele geçirerek, Baratheon ailesinin temelini atar.

Westeros, ileride The Field of Fire olarak bilinecek son savaşa doğru ilerliyordu. Lannister ailesi ve Gardaner ailesi 55 bin kişilik askerleri ile Aegon’un üzerine gittiler. 5’e 1 kalan Aegon, bu savaşta sadece 100 kişi kaybetti. Çünkü Balerion, bütün orduyu yakıp kül etti. Gardaner ailesi tamamen yok olurken Lannister ailesi, Targaryenlerin önünde diz çöktü ve bağlılığını ilan etti.

Blackfyre İsyanı

Aegon, Westeros’u ele geçirse de Dorne maalesef bir türlü pes etmiyordu. Zaman geçiyordu ve herkes yaşlanıyordu. Ejderhalar bile. Targaryenler, Westeros’un yöneticisi olsa da, artık ellerinde ejderhalar yoktu. Fetihtan sonra 158’de, kral Daeron, bir şekilde Dorne’u ele geçirmeyi başardı. Ele geçirmesinin ardından 3 sene sonra da öldü. Daeron sonrası kral olan Baelor, Dorne ile anlaşma yaptı ve şehri, Martellere bıraktı.

Baelor, King’s Landing’e döner dönem 3 kardeşini hapse attı. Fakat Daena, kaçmayı başardı. Hamile olan Daena, dünyaya bir çocuk getirdi. Daemon Waters adında bir piç… Zaman geldi geçti, kimseye acımadı. Baelor öldü, tahta kardeşi Viserys II geçti. O da öldü, tahta oğlu Aegon IV geçti. İddialara göre Aegon babasını zehirlemişti.

Daemon Waters ise büyüyor, gelişiyordu. Zamanla şövalye olan Daemon, Valyrian çeliği bir kılıca da sahipti. Aegon’un 2 çocuğu oldu. Fakat Daeron’un arası babası ile iyi değildi. Babasının kararlarını sevmiyordu. 184 yılında Aegon IV öldü ve yerine onu sevmeyen oğlu Daeron geçti. Daeron, Westeros tarihinin gördüğü belki de en iyi kral olabilirdi. Liyakata önem verip insanlarla iletişim kurmayı tercih etti. Bütün Westeros’a iyi davrandı.

Piç Daemon, kralın düğün gününde bir istekte bulundu: Blackwater civarında bir kale kurmak istediğini söyledi. Kral, Daemon’un bu istediğini kabul etti. Çünkü neden etmeyecekti?

Daeron, Dorne ile yaptığı 2 yıllık görüşmelerden sonra bir birlikteliğe imza attı. Prenses Daenerys, Prens Maron Martel ile evlenirken kral Daeron da prenses Mariah Martel ile evlendi. Bu durum Dorne ile King’s Landing’i bağlamış oldu. Daeron, en büyük direnci gösteren Dorne’u böyle bir yöntem ile kendine bağladı. Ama bu durum diğer krallıkların hoşuna gitmedi. Martellere çok fazla hak verildiğini düşündüler. Ve kaderin cilvesi, herkese iyi olan Daeron, Martel birleşmesi yüzünden bir anda insanların gözünde sorgulanan biri haline geldi.

Sorgulayanların başını da piç Daemon Blackfyre çekiyordu. Daeron ona hep iyi davranmış olsa da isyan etti ve yanına diğer piçleri de alarak kılıcını kaldırdı. Targaryen bayrağını bilirsiniz. Kırmızı üzerine siyah 3 başlı ejderha vardır. Daemon ise tam tersini yaparak kırmızı üzerine siyah 3 başlı ejder ile kralın üzerine doğru yürüdü. Bu isyandan ötürü Westeros ikiye bölünür. Yarısı isyana katılırken, yarısı krala destek verir.

Böylece Redgrass savaşı olarak bilinen o meşhur savaş yaşanır. Bir tarafta Ser Quentyn Ball varken öbür tarafta Leo Tyrell ve Daemon Blackfyre’ın orduları vardır. İsyankarlar, başarılı bir taktik ile savaşı kazanma kıvamına getirirler ama hesaplamadıkları bir şey vardır. Prens Baelor, arkadan atlı orduları ile gelerek isyancıları tarihe gömer. Redgrass olarak bilinen bu savaşta 10 binden fazla insan ölür.

İsyancıların komutanlarından olan Aegor Rivers, savaştan kaçmayı başarır ve kendini Essos’a atar. Ve ileride Cersei’nin Essos’tan getirteceği Golden Company adlı ordunun temellerini atar.

Robert’ın İsyanı (FS 283)

Aerys Targaryen, meşhur Deli Kral. Lakabını sonuna kadar hak eden biri. Aerys tahta geçtiğinden beri her gün Westeros için zorlu geçmiştir. Vahşi ve acımaz biri olan Aerys, Westeros topraklarında birçok masum kanın dökülmesine sebep verir. Gün gelir Aerys, dizide izlediğimiz Tywin Lannister’ı kendine Kralın Sağ Kolu ilan eder. Tywin’in de Aerys’ten arta kalan bir yanı yoktur. O da acımasızdır. Genç Tywin, hizmetleri ile Westeros’taki sorunların çoğalmasına sebep olur. Tywin ise bunları hep “nankörlük” olarak kabul eder.

Aerys’in akli dengesi zamanla bozulmaya başlar. Karısı olan kız kardeşi Rhaella ile 6 kez çocuk yapmayı deneyen Aerys’in 4 çocuğu maalesef ölü doğar. Sadece ileride adını çok duyacağımız Rhaegar ve Viserys hayatta kalır. Sonrasında da dizide hala tahtın peşinde olan Daenerys doğar. Aerys, doğmayan çocuklarından ötürü zaten psikolojik sorunlar yaşıyordu. Bunun yanında Duskandale’da çıkan isyanı bastırırken isyancılar tarafından rehin alınır. 6 ay hapis yatan Aerys, Tywin Lannister ve Barristan Selmy tarafından kurtarılır. Ama kurtarılan Aerys artık eski Aerys değildir. Artık herkesin onu öldürmek istediğini düşünen, iyice çıldırmış; herkesten şüphelenen biri haline gelir. Öyle ki, sağ kolu, çok sevdiği Tywin’den bile şüphelenir. Aerys’in manyaklıklarına, günümüz diliyle mobinglerine dayanamayan Tywin, rozetini bırakıp Casterly Rock’a geri döner. Bu süreçte Aerys, Gerold Hightower’ın liderliğini yaptığı Kingsguard ekibinden Harlan Grandison’un ölmesi ile 15 yaşındaki Jamie Lannister’ı, Tywin’in oğlunu kendisine katılması için davet eder. Böylece Jamie, 7 Kingsguard üyesinden biri olur.

Günlerden bir gün, Harrenhal’da büyük bir turnuva düzenlenir. Dizide de gördüğümüz at üzerindeki düellolardan biri gerçekleşmektedir. Aerys dahil 7 krallığın bütün üyeleri bu turnuvaya katılırlar. Aerys’in oğlu Rhaegar, turnuvanın kralıdır. Turnuvada Yohn Royce, Brandon Stark, Arthur Dayne ve Barristan Selmy gibi isimleri deviren Rhaegar, Westeros tarihini değiştirecek bir hareket yapar. Halihazırda Elia Martel ile evli olan Rhaegar, turnuvanın kraliçesini seçeceği elindeki mavi çiçeği karısına değil, Winterfell’den Lyanna Stark’a verir. Westeros tarihindeki en büyük skandaldır belki de bu. Tek sorun da Rhaegar’ın evli olması değildir. Lyanna, Robert Baratheon ile sözlenmiştir. Harrenhal’daki bu skandal orada kalmaz. Bir zaman sonra Westeros yepyeni bir skandal ile sallanır: Rhaegar ve Lyanna beraber kaçmıştır. Ya da onların bildiği şekilde: Rhaegar, evli olmasına rağmen, Lyanna’yı kaçırmıştır.

Lyanna’nın kaçırılması kardeşi Brandon Stark’ın zoruna gider. Catelyn Stark’ın yanına gitmeyi planlayan Brandon, yolunu değiştirip King’s Landing’in kapısına dayanır ve orada olduğunu zannettiği Rhaegar’ı düelloya davet eder. Aerys, bu girişimden ötürü Brandon’ı hapse atar. Sen misin benim oğlumu hapse atarsın diyen Rickard Stark topladığı adamlar ile King’s Landing’e ulaşır ve dizide bir çok kez gördüğümüz “Trial by Combat” teklifinde bulunur. Rickard Stark, Aerys’e en iyi adamını seç der. Fakat Rickard, Aerys’i hiç tanımıyordu. Deli Kral, ateşi seçiyorum diyerek Rickard Stark’ı ateşe verir. Buna dayanamayan Brandon Stark ise intihar ederek kendini öldürür. 2 Stark’ın ölümü ile Westeros geri dönüşü olmayan bir savaşın içine girer.

Olacakları tahmin eden Aerys, Jon Arryn’e “benim yanımda dur” diyerek isyan etmeye hazırlanan Eddard Stark ve Robert Baratheon’a karşı gelmesini ister. Fakat Arryn bunu kabul etmez, isyancıların yanında yer alır. İsyancılar, Westeros’un her köşesine bir karga gönderirler. Artık bu yönetime yeter demelerine rağmen, Riverlands’in ve Stormlands’in bazı bölgeleri savaşa katılmayı kabul eder. Hatta birçok krallık deli kralın yanında olur. Sadece Tywin hiçbir tarafı seçmez ve nötr kalır. Eddard Stark, kuzeyde ordu toparlarken Robert, Storm’s End’e inerek deli kralın tarafını tutanlar ile savaştı ve hepsini yendi. Böylece King’s Landing’e saldırı için hazırlıklar başladı. Eddard Stark’ın orduları ile buluşmaya doğru yola çıkan Robert, yolda Randyll Tarly’nin ordusu ile karşılaştı. Mace Tyrell’in de Randyll’a yetişmesi ile Robert’ın ordusu kuzeye, büyük ordu ile buluşmaya doğru hızlıca ilerlemeye başladı.

Robert’ın sorunları burada da bitmedi. Yolda Jon Connigton’ın ordusu ile karşılaşan Robert, büyük bir savaşın içine girdi. Eddark Stark ve Hoster Tully’nin ordularının da gelmesi ile Stony Sept’de devasa bir sokak savaşı başladı. Jon Cunnigton, savaşı kazanamayacağını anlayınca ordusu ile geri kaçtı. Bu, büyük isyanın ilk zaferiydi. Öyle ki, Jon’un kaybettiğini duyan Aerys, gözüm seni görmesin diyerek bütün ünvanlarını aldı. İsyanın büyüklüğünü daha iyi anlayan Deli Kral, ileride bol bol andığımız şehri çılgın ateş ile donatma fikrini işte burada başlatır. Ne olur ne olmaz diyerek, şehrin birçok noktasına çılgın ateş yerleştirilir.

Rhaegar, kim bilir neredeydi, King’s Landing’e geri döner. Gerçi biz dizi sayesinde nerede olduğunu öğrendik. Rhaegar, öyle ya da böyle devasa bir ordu toparlar. Bu orduyu da King’s Landing’e gelmekte olan isyancıların üzerine sürer. 2 ordu, Trident toprakları üzerinde devasa bir savaşa girer. Savaş sırasında Robert ve Rhaegar karşı karşıya gelir. Usta bir dövüşçü olmasına rağmen Rhaegar, Robert’ın nefretinin altında ezilir ve dövüş sırasında ölür. Rhaegar’ın ölmesi ile Deli Kralın ordusu geri kaçar.

Fakat bunca uğraşa rağmen, savaşı bitiren ordular olmaz. İsyancılar King’s Landing’e doğru yol alırken, oraya ilk varan Tywin olur. Ordusu ile kapıya gelen Tywin, dost taklidi yaparak Aerys’i kandırır ve içeri girer. İçeri giren ordu, ortalığı yakıp yıkar. Bu sırada Aerys, karısı Rhaella ve oğlu Viserys’i Ejderha Kayası’na gönderir. Rhaella burada büyük ihtimal Daenerys’e hamileydi. Kendi ailesini güvenli bölgeye gönderen Aerys, oğlunun karısı olan Elia Martel’i ise bırakmaz, onu hapse atar. Kapısına dayanmış olan Tywin ve uzaktan gelen isyancıları düşünen Aerys, işi kökünden çözmeye karar verir ve ustasına, hazırda bekleyen bütün çılgın ateşleri tutuşturmasını söyler. Durumun ciddiyetinin farkına varan Jamie, böyle bir şeyin gerçekleşmesine izin vermez ve önce ustayı, ardından da Aerys’i öldürür. Yeminli olduğundan da adı Kingslayer’a çıkar.

İsyankarların ordusu o kadar büyüktür ki, Tywin’in ne yapıp ne edip kendini onlara kanıtlaması gerekir. Böylece Tywin, adamları Amory Lorch ve Gregor Clagane’e, Elia Martel’i öldürmelerini söyler. Onlarda bu görevi yerine getirir… Savaş bitmiştir. İsyankarlar arasında sadece Robert, tahtı gerçekten istediğinden, yeni kral o olur. Robert’ın isyanı ile 300 yıldır devam eden Targaryen hükümdarlığı da son bulmuş olur.

Eddark Stark, King’s Landing’den hemen ayrılarak Tower of Joy’a doğru yolar çıkar. Burada, dizide de gördüğümüz gibi kardeşi Lyanna’yı elinde bir bebek ile ölmek üzereyken bulur. Ejderha Kaya’sına giden Targaryenler ise anne Rhaella’nın ölümü ile Bravos’a kaçmak zorunda kalırlar.

Robert, tahtın artık ne kadar sahibi olsa da Westeros’u yönetmek gibi bir kaygısı yoktu. Kendini eğlenceye veren Robert, bütün işleri sağ kolu Jon Arryn’e yaptırdı. Öyle ki, Lyanna sonrası evlenme niyeti olmayan Robert, Jon’un önerisi ile sırf Lannister ailesi ile birleşmek adına Tywin’in kızı Cersei ile evlenir.

Greyjoyların İsyanı (FS 289)

Robert Baratheon, King’s Landing’de her zamanki sıkıcı toplatılarından birindeyken, gelen bir mesaj ile toplantının bütün seyri değişir. Mesajın içeriği şuydu: Greyjoylar, isyan ettiler. Yepyeni bir savaş kapıdaydı. Demir adaların Pyke adasında yaşayan Quellon Greyjoy, Aegon sonrası değişen sistemden memnun değildi. Verimli toprakları tuzdan başka bir şey üretmiyordu artık. Açılmak ve topraklarını genişletmeye karar veren Quellon, bütün demir ada sakinlerinin kendisine katılmasını teklif etti. İstediği de oldu. Bütün demir ada sakinleri arkandayız diyerek, Quellon’un peşinden gittiler.

Quellon’un 5 oğlu vardı. Balon, dizide hiç göremediğimiz Victorian, Euron ve savaşma yaşında olmayan Urrigon ile Aeron. Quellon, gemilerini alarak Highgarden sınırlarına bir saldırı düzenler. Fakat bu saldırı istediği gibi olmaz çünkü Kalkan Adaları’nın orduları Greyjoyları pusuya düşürür. Birçok gemi kaçmayı başarsa da, Quellon, Battle at the Mander’da ölür. Gemilerin geri dönmesi ile beraber en büyük oğlan Balon, krallığını ilan eder ve isyanın devam etmesini sağlar. Balon, 5 yıl boyunca yepyeni gemilerin yapılmasını bekler. 5 yıl sonra, bütün demir adalarına, babası gibi kendisine katılmalarını ister. Desteği arkasına alan Balon, kendini demir adalarının kralı ilan eder. Başında tacı, yepyeni maceralara doğru yelken açar.

Euron ve Victorian, Lannister sahillerine saldırarak oradaki bütün gemileri telef eder. Böylece batı Westeros sahilleri Greyjoyların eline geçer. Bu sırada Balon’un oğlu Rodrik, Riverland tarafındaki Seagard’a saldırır ama Jason Mallister tarafından çok büyük bir hezimete uğrar ve orada ölür.

Victorian, demir adalarının devasa ordusu ile batı kıyılarında Paxter Redwyne’ın gemileri ile karşılaşır. Tam savaş başlayacakken arkadan Stanis Baratheon’un gemilerinin geldiğini görür. Ortada kalan Victorian, savaşı kaybedeceğini anlayınca oradan kaçar. Bütün Greyjoy ordusu böylece denizin dibini görür. Demir adalarının yıllarını verdiği gemiler, artık yoktur. Victorian ve Euron demir adalarına geri kaçar. Fakat Stanis peşlerini bırakmaz ve gemileri ile demir adalarına doğru yol alır. Stanis’in varlığı, Robert’ın orduları ile oraya çok kolay bir şekilde gelmesini sağlar.

Quellon ve ardından Balon ile başlayan isyan, büyük bir kıyıma dönüşür. Stanis, Robert ve Eddard Stark’ın orduları demir adalarını kılıçtan geçirir. Adalar düşmesine rağmen Balon isyanı devam ettirme aptallığında bulunur ve onun yüzünden yüzlerce asker ölür. Balon’un ikinci oğlu Maron, duvar savunmasında ölür. Thoros of Myr ve Jorah Mormont’un liderliğini yaptığı orduların artık kapısına kadar dayandığını gören Balon, en sonunda diz çökmek zorunda kalır. Robert ve Eddard, Balon’u sağ bırakarak ona belki de en büyük cezayı verirler. Eddard, Balon’un en küçük oğlu, 10 yaşındaki Theon’u esir olarak alır ve Winterfell’e götürür. Greyjoyların bir daha isyan edememesinin tek sebebi, Theon’un Wintefell’de tutsak olmasıdır.

5 Kralın Savaşı

5 Kralın savaşı, dizide görebildiğimiz ilk savaş oldu. Freylerin ve Boltonların ihanetine kadar da savaş devam etti. Robert, Cersei ile evli olmasına rağmen çocuklarının hepsi aslında Baratheon değil, Jamie’dendi. Bunu büyük ihtimal fark eden Jon Arryn ise bir anda kaybolmuştu. Arryn’in karısı, Stanis’e ulaşarak kocamı zehirlediler diyerek Stanis’ten yardım ister. Bu sırada zaten Eddard Stark da Jon Arryn’den boşalan koltuğu alır ve kralın sağ kolu olur. Sonrasını zaten biliyorsunuz.

Eddard, Lannisterların pis oyunları yüzünden vatan hainliği adı altında öldürülür. Eddard’ın ölmesi ile Winterfell, King’s Landing’e bir kez daha savaş açar. Bir taraftan Starkların saldırısı ile uğraşan King’s Landing, öbür taraftan da Stanis ile uğraşmak zorunda kalır.

Sonrası zaten malum: Red Wedding.

Piçlerin Savaşı

The Artwork of Kieran Belshaw

Yine dizide izleme imkanına eriştiğimiz, ekranların en çılgın savaşlarından biri. Jon Snow, arkasına aldığı kuzeyliler ile Winterfell’i ele geçirmiş olan Ramsey Bolton’a karşı savaşır. Sonucu ise Starkların yeniden yükselişi olur.

Winterfell Savaşı

8. sezon 3. bölümde izleme şansına eriştiğimiz, Ak Yürüyenler ile insanlar arasından “son savaş” olarak adlandırılan savaş. Savaş, Arya’nın son saniye golü ile insanlar tarafına bitince, son savaş oldu sondan önceki savaş. Artık bizi, gerçekten de son bir savaş daha bekliyor. Tabii emin olun Westeros’ta savaş bitmez. Daenerys ya da Jon tahtı geri alsa da, Cersei tahtı vermese de Westeros her daim savaşa aç olacaktır. 12 bin yıl boyunca ara ara huzur ortamı oluşsa bile, öyle ya da böyle bir şekilde gene savaş çıkmıştır, çıkacaktır.

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Game of Thrones: Greatest Wars in Westeros

Previous article

Game of Thrones – 8. Sezon 4. Bölüm İncelemesi

Next article

You may also like

1 Comment

  1. Cok guzel bir yazı tesekkur ederim

Leave a reply