Fransız auteur Claire Denis, İngilizce çektiği ilk filmiyle karşımızda. Kariyeri boyunca farklı alanlara eğilen yönetmen yine farklı sularda yüzüyor ve bizi uzaya götürüyor.
Bir uzay gemisinin içinde, bir bebekle yalnız başına bir adam görüyoruz filmin ilk sahnelerinde. Bebeği günlük rutinler içinde büyütmeye çalışıyor; yürümeyi, konuşmayı öğretiyor. Bu aşamada ne adamın kim olduğu ne de uzay gemisinde bir bebekle ne işi olduğunu anlatıyor bize. Sonradan geçmişe dönüşlerle anlamaya başlıyoruz hikayeyi. Ömür boyu hapis cezası ile karşı karşıya kalan bir grup suçlu genç ve onların bu cezayı almamaları için önlerinde tek bir seçenek olduğunu anlıyoruz; o da sonu ölümle sonuçlanabilecek bir deneye katılmayı kabul etmek. Şanslarını denemek isteyen suçlular, uzayda geçecek olan insan üreme deneyinin bir parçası olmayı kabul etmişler. Ancak hayatta kalmak başlı başına bir mücadele haline gelmiştir onlar için.
Film uzay atmosferini, hiçlik duygusunu, adeta bir hapishane ortamı olan geminin verdiği klostrofobi hissini yansıtmada oldukça başarılı. Kara delik ve uzay gemisi tasarımları da keza öyle. Hipnotize edici görüntüler ve sahneler barındırıyor. Robert Pattinson, Juliette Binoche, André Benjamin ve Mia Goth gibi oyuncuların yer aldığı kadro da iyi performanslar veriyor. Fakat filmin çok parçalı anlatım biçimi, bir noktadan sonra hikayenin potansiyeline darbe vuruyor. Senaryodaki atlamalar dikkatinizin dağılmasına, mevzudan uzaklaşmanıza neden oluyor. Üreme, seks, hayatta kalma iç güdüsü ve ölüm gibi konularda söylemek istedikleri bulanık kalıyor. Evet, ilgi çekici, iyi tasarlanmış, iyi çekilmiş belli sahneler var. Denis, belli ki filmin stilize olmasına daha çok önem vermiş. Fakat bunu yapmak isterken kendi biçimine aşık, hikayesini geri plana atan ve heba eden bir film ortaya çıkmış.
High Life, uzay filmleri arasında farklı bir yerde duruyor elbet. Ama bu farklı olma çabası kendi aleyhine işliyor çoğu noktada. Biçime gösterdiği özeni, hikayesine ve karakterlerine göstermiyor. Bu nedenle bir hayal kırıklığı olarak kalıyor aklımızda.
Yorumlar