0

Stephen King‘in aynı adlı meşhur ve etkileyici romanından ilk kez film formatında uyarlanan Salem’s Lot‘un yönetmen ve senarist koltuğunda Gary Dauberman bulunuyor. Dauberman, It, Annabelle ve The Nun serilerinde senarist olarak yer aldığı için korku sinemasında ve King uyarlamalarında deneyimli olduğu anlaşılıyor ki Salem’s Lot‘un zayıflığı bu nedenle daha çok şaşırtıyor. Salem’s Lot aynı zamanda Dauberman‘ın Annabelle Comes Home (2019) sonrası yönetmenliğini yaptığı ikinci film.

Yönetmenin çalıştığı filmler ele alındığında devamlı olarak Warner Bros yapımlarında yer aldığı anlaşılıyor. Salem’s Lot‘un da Warner Bros yapımı olması şaşırtmıyor. Salem’s Lot‘un ilk film uyarlaması olsa da öncesinde meşhur 1979 yapımı tv mini serisi ve ardından TNT’nin yaptığı 2004 yapımı tv mini serisi bulunuyor. Filmde yer almayan pek çok detay düşünüldüğünde önceki uyarlamaların neden tv mini serisi olduğu anlaşılıyor. Dünya prömiyerini 25 Eylül 2024’te Beyond Fest‘te gerçekleştiren film, 3 Ekim 2024’te max platformunda yerini alıyor.

Ünlü yazar Ben Mears, yeni romanına ilham almak için seneler sonra doğup büyüdüğü Jerusalem’s Lot kasabasına gelir. Onunla eş zamanlı olarak kötü bir namı olan Marsten köşküne gizemli antikacılar taşınır. Kısa bir süre sonra bu antikacıların güçlü bir vampir ile hizmetkarı olduğu ortaya çıkar. Bütün kasabada hızla terör esmeye ve kasaba sakinleri birer vampire dönüşmeye başlar. Ben Mears kasabadaki bir grup ile vampirlerle mücadele edecektir.

Salem's Lot Film İncelemesi | Arakat Mag

Gece Yarısı TV Filmi Senaryosundan Hallice

Salem’s Lot, romanı okuyanları da okumayanları da büyük bir hayal kırıklığına uğratacak derecede zayıf, kalburüstü bir senaryoya sahip. Diyaloglar ucuz, karakterler yüzeysel, 2 saate yakın süresine rağmen olayların akışı fazla hızlı ve romanı güçlendiren altyapı, yazarın geçmişi yok. Romanın en güçlü yanı, yazar Ben Mears’ın henüz küçük bir çocukken Marsten köşkünde yaşadığı korkunç olaylar ve seneler sonra istemeyerek kasabaya gelmesi oluyor. Burada ise Mears sırf ilham için rahatça kasabaya geliyor ve karakteri hiçbir çatışma yaşamadan kendini olayların içinde buluyor. Film formatında olduğu için hikaye kısaltılmak istendiyse bile bu tercih filmin iyi olmasını ne yazık ki sağlamıyor. Karakterlerin her biri o kadar yüzeysel işleniyor ki bir de bunun üstüne izleyiciye nefes aldırmadan başından sonuna kadar olaylar sıralanıyor, hiçbir karaktere alışma süresi verilmiyor. Ki zaten karakterlerin ve karakterleri oynayan oyuncuların hiçbir albenisi de bulunmuyor.

Senaryonun bir diğer azizliğiyse filmi iyice ucuzlaştıran ışın kılıcı gibi parlayan haçlar oluyor. Kimin fikri bilmiyorum ama zaten vampirler sayesinde iki gıdım ciddiyeti kalan filmi iyice komikleştiriyor. Filmde vampir görünce haçlar veya haç görevi gören objeler ışıl ışıl parlamaya başlıyor ve vampirleri adeta ortamdan uçurarak uzaklaştırıyor. Şahsen haçların parlaması yerine kızgın demir gibi ısınması ve buna tepki veren vampirlerin fırlamaları yerine yaralanmaları daha etkileyici olurdu gibi geliyor. Bir diğer sıkıntıysa vampirlerin gözlerinin parlaması oluyor ki kötü CGI nedeniyle bütün bu tercihler 2024 senesi için rezillikten öteye geçemiyor. Koskoca Warner Bros. tarafından yapılan bir uyarlama olması ve Max platformunda yayınlanması ise kelimeleri kifayetsiz bırakıyor.

Salem's Lot Film İncelemesi | Arakat Mag

Son Yarım Saati Filme Kurban Gidiyor

En acı verici olan ise bütün bunlara rağmen film son yarım saatinde keyif verici bir hal alıyor ve kendine has tercihleriyle etkileyici kareler ortaya çıkarıyor. İlk bir buçuk saatiyle ve bu son yarım saati çöpe atması fazlasıyla üzüyor. Vampirlerle olan amansız mücadele son yarım saatte kanlı, cesur ve şaşırtıcı bir hale geliyor. Kilisenin çevresini saran vampir kasaba halkı sahnesi, John Carpenter‘ın efsane filmlerinden Prince of Darkness‘ın (1987) meşhur sahnesini akıllara getiriyor ve büyük bir ihtimalle gönderme niteliğinde bulunuyor. Ayrıca finaldeki açık hava sineması ve araba-tabut mantığı zekice ve orijinal bir tercih oluyor, orijinal finali değiştirse de en azından burada üzmüyor. Filmin bir diğer başarılı ve belki de en iyi yanlarından biriyse güneşin batışının bir geri sayım gibi hızla ilerleyen gölgelerle görsele yansıması oluyor. Bu kullanım gerilimi büyük oranda artırıyor.

Filmi senaryoda güçlü kılan bir avuç yanlarından bir diğerleriyse orijinaline sadık kalan meşhur pencere sahnesi ve Barlow’un küçük değişikliklere rağmen aynı ürkütücülükteki görünümü oluyor. Ayrıca filmde çocukların ölümleri veya çocukların öldürmesi gibi cesur tercihleriyle romandaki dehşeti büyük oranda destekliyor. En azından cesaretiyle en başarılı King uyarlamaları olan It (2017) ile Doctor Sleep‘i (2019) örnek alıyor. Keşke her yönden bunları örnek alsaydı dedirtiyor.

Salem's Lot Film İncelemesi | Arakat Mag

Bir Zahmet (!) Güçlü Sinematografi Ancak Kötü CGI

Salem’s Lot en azından güçlü ve göz doyurucu bir sinematografiye sahip. Başındaki introsundan itibaren görselliği ve atmosferiyle sarıp sarmalıyor ancak elimizde bu kadar kötü bir senaryo olunca şükür edecek bir hal kalmıyor. Warner Bros yapımı ünlü bir uyarlamanın bir zahmet atmosferi ve sinematografisi iyi olsun diye düşündürüyor. Sektörü domine eden firmaların yapımlarının görselliğinin övülecek en son şey olması ve hali hazırda iyi bir tekniğe sahip olması gerekiyor.

Salem’s Lot, 70’lerde geçiyor gibi gözüken bir dönem filmi olarak hem kurulan kasaba ile hem de kasabanın tekinsiz atmosferiyle etkiliyor. Sinematografisinde de etkileyici ikonik kareler bulunuyor. Keza müzikleri de aşırı kullanıma rağmen görselliği güçlendirip atmosfere hizmet eder nitelikte oluyor. Ancak ve ancak film, burada da bir falso ile karşımıza çıkıyor. WB, 2024 yapımı işinde göz kanatıcı CGI kullanımında bulunuyor. Özellikle filmde bol bol parlayan gözler, parlayan haçlar, fırlayıp puf! olan vampirler olunca kötü CGI haliyle göze çok batıyor ve filmi daha da dibe çekiyor.

Salem’s Lot, bilmem kaçıncı başarısız Stephen King uyarlaması olarak tarihte yerini alıyor. Yüzeysel karakterleri, zayıf diyalogları, altyapısız kalburüstü senaryosuyla ucuz bir gece yarısı TV filminden öteye geçemiyor. Ancak boş vakti olan King veya korku hayranları son yarım saatinde iyi yaptığı şeyler için vakit ayırabilir.

Buğra Mert Alkayalar‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Apartment 7A: Remake Tadında Bir Prequel

Azrael: Sessizliğe Bürünen Bedenler

4

Buğra Mert Alkayalar
Alkayalar, 1998 yılında Yozgat’ta doğdu. 2020’de Anadolu Üniversitesi Sinema ve Televizyon bölümünden lisans, 2024’te ise aynı alanda yüksek lisans derecesini aldı. Halen Marmara Üniversitesi’nde Sinema doktorası yapmaktadır. Yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği kısa filmleriyle Altın Koza Film Festivali, FABİSAD GİO Ödülleri, H.P. Lovecraft Film Festival ve Morbido Fest gibi ulusal ve uluslararası film festivallerinde yer aldı. 2023 yılında ilk öykü derlemesi Birtakım Rivayetler, Porsuk Kültür Yayınları’ndan yayımlandı. İstanbul Kültür Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümünde araştırma görevlisi olarak görev yapan Alkayalar, sinema çalışmalarını hem akademik hem de sanatsal üretim alanlarında sürdürmektedir. Aynı zamanda dijital mecrada sinema yazarlığı yapmaktadır.

    Etkili Bir İnceleme veya Eleştiri Nasıl Yazılır? (SEO Uyumlu Rehber)

    önceki yazı

    The Quiet Son: Aidiyete Duyulan İhtiyaç

    sonraki yazı

    Yorumlar

    Yorumlar kapatıldı.

    Bunlar da ilginizi çekebilir