0

Westeros, insan denen varlıkların yaşamadığı huzur dolu yemyeşil bir adaydı. İçerisinde sadece Ormanın Çocukları ve devler yaşıyordu. Ormanın Çocukları, insana göre daha ufak varlıklardı. Büyü yapabiliyorlardı ve ejderha camını bıçak yapmak için kullanıyorlardı. Kendi tanrılarına inanıyorlardı ve bu tanrıların suratlarını ağaçlara kazıyorlardı.  Onların bu huzurlu yaşamı, insanların Westeros’a ayak basması ile tamamen değişti.

Essos’un en güney batısındaki “Arm of Dorne” üzerinden gelen insanlar; ellerinde bronz silahlar, altlarındaki atları ile Westeros’u istila ettiler. Ağaçları kesmeye başlayıp istedikleri bölgelere yerleşmeye başladılar. Ormanın Çocukları’ı için bu iğrenç istilanın son noktası tanrılarının suratlarını taşıyan Weirwood ağaçlarının kesilmesiydi. Kutsallarının dokunulmasından rahatsız olan ormanın Çocukları, insanlara savaş açtı. Bu savaş yüz yıllarca sürdü. Ormanın Çocukları, belki daha güçlüydü ama insanlar çok fazlalardı ve daha cüsselilerdi. Savaşı kazanamayacağını anlayan Ormanın Çocukları, Essos ile Westeros arasındaki bağlantı olan Arm of Dorne’u yok ettiler. Fakat artık çok geçti. Koca bir kalabalık çoktan Westeros’a geçmişti bile.

Ormanın Çocukları, insanlarla savaşına devam etti. Savaşı kazanamayacaklarını anlayan Ormanın Çocukları, insanlardan birini kaçırıp, dizide gördüğümüz meşhur sahnenin gerçekleşmesini sağladılar. İnsanlardan birini Ak Yürüyen’e yani Night King’e çeviren Ormanın Çocukları, bu kişiyi savunma mekanizması olarak kullandı. Ya da kullanmak istediler. Çünkü ne olduğuna dair bir bilgi yok. Bir noktadan sonra ileride Night King olarak adlandıracağımız bu karakter, savaşmaktan vazgeçip kaçmayı tercih etmiş.

Kazanmak için çözüm bulamayan Ormanın Çocukları, insanlar ile barış anlaşması yapmak zorunda kalır. Westeros’un ortasında yer alan küçük bir ada olan God’s Eye’da buluşan taraflar, barış antlaşması imzaladılar. Anlaşma gereği herkes kendi alanında kalacak, orada yaşayacaktı. İnsanlar, açık alanları, dağları ve sahilleri alırken, derin ormanlar her daim ormanın çocuklarına ait olacaktı. Ve bir daha hiçbir Weirwood ağacı zarar görmeyecekti. Fakat zamanla, insanlar da ağaçlara kazınmış bu suratları tanrıları olarak kabul etti, hürmet gösterdi.

Böylece Age of Heroes olarak adlandırılan 2 bin yıllık bir dönem başladı. Bu dönem süresince insanlar Westeros’a resmen yerleştiler ve ileride ortaya çıkacak 7 krallığın ilk temellerini attılar. Bu dönemin en önemli isimlerinden biri, Bran the Builder. Bran, meşhur duvarın ve kuzeyin incisi Winterfell’in mimarıydı. Stark hanedanının kurucusu olan Bran the Builder, kuzey krallıklarının da başlangıcı oldu.

Pike adasında da bir kral yükseliyordu. Deniz ejderhası Naga’yı yenen bu kral Greyjoy hanedanının başlangıcıydı. Batının en güzel ve zengin bölgesi, Casterly Rock, Lan the Clever’ın zekice oyunu ile Lannister’lara kaldı. Garth Green Hand, Westeros’un göbeğinde, Highgarden’ın temellerini attı. Dönemin şarkılarına göre, Durran adında bir savaşçı, Stormlands’de Elenei adında bir kadına aşık olur. Elenei’nin babası, denizlerin, annesi rüzgarın tanrısıydı. Elenei, ölümsüzlüğünü Durran için bırakıp onunla yaşamaya karar verir. Bu tercihine sinirlenen ailesi, Durran’ın düğününü yaptığı Bayside King’i yerle bir eder. Bunun üzerine Durran, tanrılara meydan okur ve bir kale daha inşaa ettirir. Fakat bu kale de yıkılır. Ne kadar kale yapılırsa yapılsın, hepsi tanrıların hiddeti ile karşılaştı. Son kale, tanrıların gazabından uzakta olan Storm’s End’e yapılır. Durran, Godsgrief lakabını alır ve ilk Storm King olur. 

Bu dönemde meydana gelen bütün hikayeler, dilden dile yayılan efsanelerdir ve yüzlerce yıl kulaktan kulağa dolaşarak günümüze kadar gelmiştir.

Westeros Targaryen'lerden Önce Nasıl Bir Yerdi

The Long Night (8.000 BC)

Westeros, hiç bitmeyen bir kış ve gece ile yüzleşmek zorunda kalır. Neden ve nasıl geldiği belli olmayan bu doğa olayı yüzünden krallar tahtalarında donarak ölür; kadınlar çocuklarını doğurmak istemezler. Eşi benzeri görülmemiş korkunç bir dönemdir. Fakat daha kötüsü kapıdadır. Neden geldiği belli olmayan Ak Yürüyenler kuzeyin soğuğundan güneye gelerek insanlara ve ormanlarında huzur içinde yaşayan ormanın çocuklarına saldırırlar. Böylece insanlar ve Ormanın Çocukları beraber hareket etmek zorunda kalır.

War of the Dawn adı verilen ve asla bitmeyen savaş sonucunda Ak Yürüyenler def edilir. Denilene göre, Azor Ahai adında bir adam, kılıcını sevdiği kadının kalbine saplar ve Işığın Tanrısı’nın yardımı ile kılıcı alev alır; ışık saçmaya başlar. Bu kılıç ile insanlara önderlik eden Azor Ahai, ölülerin yenilmesinde büyük bir rol oynar. İnsanlar ve Ormanın çocukları, savaşı kazanmış olsa da bu, ak yürüyenlerin sonu olmaz. Geldikleri, Lands of Always Winter olarak adlandırılan bölgeye geri dönen ak yürüyenler, bir daha hiç gözükmediler. 

Westeros Targaryen'lerden Önce Nasıl Bir Yerdi

İnsanlar, bir daha böyle bir felaketin yaşanmaması için devasa bir duvar inşa ettiler. 200 metre yüksekliğindeki bu duvar, batıdaki The Forstfangs dağlarından başlayıp en batıdaki Bay of Seals’a kadar uzanıyordu. Daha önce böylesine muazzam bir yapı hiç inşaa edilmemişti. İnşa edilen duvar, Ormanın Çocukları’nın büyüleri ile korumaya alındı. Bu da yetmedi, duvarı hayatı boyunca koruması için Night’s Watch adlı bir askeri birlik kuruldu. Bu birlik, duvarı, yaşanacak olası bir Ak Yürüyen saldırısından ölümüne koruyacaktı. Duvarı korumak için edilen yemin o kadar büyüktü ki, yeminden dönmenin cezası, ölümdü.

Fakat zaman ilerledi, ak yürüyenler hiç geri dönmedi Kurulma amacı, duvarın arkasındaki yaşamı ölülerden korumak olan Night’s Watch ise sadece duvarı, duvarın ötesindeki insanlardan koruyan bir askeri birliğe dönüştü. Zamanla duvarın ötesinde beliren Wildlings olarak adlandırılan barbar insanlar, gecenin bekçilerine savaş açtılar. Fakat bu da kısa bir hikayenin konusu. Night’s Watch, binlerce yıl boyunca, duvarda yapayalnız kaldı. Duvarın arkasında birçok krallık kuruldu, yıkıldı ama onlar görevlerini yerine getirmeye devam etti.

“Gece çöker ve şimdi benim nöbetim başlar. Bu ölümüme kadar sona ermeyecek. Hiçbir eş almayacağım, hiçbir toprağa sahip olmayacağım, hiçbir çocuğa baba olmayacağım. Hiçbir taç giymeyeceğim ve hiçbir şan kazanmayacağım. Mevkimde yaşayacak ve öleceğim. Ben karanlıktaki kılıcım. Ben duvardaki gözcüyüm. Ben soğuğa karşı yanan ateşim, şafağı getiren ışığım, uyuyanları uyandıran narayım, krallıktakileri koruyan kalkanım. Bu gece ve gelen tüm gecelerde yaşamımı ve onurum gece gözcülerine adıyorum.”

Andal İstilası (6.000 – 4.000 BC)

Narrow Sea’nin öbür tarafında, yeni bir din doğmaktaydı: Yedi. Yedi farklı tanrıdan oluşan bu din, günden güne gücünü arttırıyordu. Doğurganlığı ve barışı temsil eden anne, ruhlar üzerinde yargı hakkı olan baba, güvenliği ve savaşı temsil eden warrior, bilgeliği temsil eden the crone, yaratılışı ve işçiliği temsil eden the smith, saflığı ve aşkı temsil eden the maiden ve ölümün temsilcisi olan The Stranger. Efsanelere göre, Yedi, kendini Andallara gösterdi. Yedinin kendini göstermesi ile Andalların Westeros’a seyahati aynı zamana denk gelir.

Fetihten Önce 6 bin yılında, Essos tarafından yepyeni bir akın geldi. Andal olarak adlandırılan bu insanlar, derilerine kazıdıkları yedi köşeli yıldızları ile Westeros’u işgale geldiler. İlk insanlara nazaran daha güçlü ve daha kıllı olan Andallar, teknolojik olarak da daha ilerideydi. İlk insanlar bronz silahlar kullanırken, Andallar çelik kılıçları ile geldiler. İlk insanlar ile ormanın çocukları arasındaki anlaşmanın kutsalı olan ağaçları birer birer yaktılar, kendi inançlarını yaymaya başladılar. Günümüz Game of Thrones krallıklarının da temeli bu dönemde atıldı. 

Westeros Targaryen'lerden Önce Nasıl Bir Yerdi

Andallar, ilk insanlara resmen soykırım yaptı. Çok az ilk insan hayatta kaldı. Kalanlar da zaten köle ya da alt tabaka olarak kaldı. Ama denilene göre birçok büyük ailenin kanı ilk insanlarla karışmıştı bile. Tüm Westeros’u ele geçirip kuzeye gelen Andallar, kuzeyde durmak zorunda kaldı. Kuzeylilerin direnişi ve hava şartları ile mücadele edemeyen Andallar, geri çekildiler. Böylece, Westeros topraklarında, ilk insanlardan sadece Starklar kaldı. 

Ormanın Çocukları da Andallara karşı ciddi bir savaş verdi ama onlar da soykırımın bir parçası oldular.  İlk insanlar ile huzur içinde yaşayan Ormanın Çocukları, Andalların gözünde nefret edilen birer günahlardı. Sayısı azalan Ormanın Çocukları, kuzeye gitti ve bir daha görünmemek üzere tarihe karıştılar.

Fetihten önce 6 bin yılında gelen Andallar, 2 bin yıl içerisinde Westeros’u istedikleri şekle soktular. Böylece Andalların binlerce yıl sürecek hükümdarlıkları başladı. 7 farklı krallığa bölünen Andallar, birbirlerinden bağımsız, özgür bir şekilde yaşamaya başladılar. Onların bu bağımsız günleri ise binlerce yıl sonra bir fatih tarafından tamamen değişir.

Valerii Ege Deshevykh’nin bütün yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

ASOIAF: Jaehaerys’in Uzun Hükümdarlığı

Game of Thrones En Unutulmayan Anlar

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

ASOIAF: Jaehaerys’in Uzun Hükümdarlığı

Previous article

Köklerine Sadık Bir Uyarlama: The Last Voyage of Demeter

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply