Halloween serisi 12. filmi ile karşımızda. John Carpenter’ın başlattığı efsanenin bu uzun yolda başına gelmeyen kalmadı. İlk 2 filmden sonra Michael Myers hikayesi bitmiş 3. film tamamen farklı bir hikaye ile karşımıza çıkmıştı. Amaç her sene çıkan bir antoloji serisi oluşturmaktı ama seyirciler 3. filme çok tepki gösterince 4. filmde Myers geri döndü. 4-5-6 kendi içinde ikinciyi devam ettirerek kendi içinde küçük bir trilogy oluşturdu. Yedinci film yani H20 ile 4,5 ve 6 yok sayıldı, hikaye, ikinci filmin 20 sene sonrası olarak anlatıldı. Açıkçası benim de sevdiğim film dönemi kasıp kavuran Scream’den bolca ilham almıştı. Fakat 8. film H20’nin devamı hiç beğenilmeyince seri yine bir karanlık yola girdi. Derken imdada Rob Zombie yetişti. Ne kadar sevildi bilinmez ama 2007 yapımı film o yılların trendi olarak remake yapıldı.
2018 yılında ise yönetmen David Gordon Green yapımcı Jason Blum ile yine seriye küçük bir reset atarak kendi üçlemesini başlattı. Bu sefer film sadece ilk Halloween filminin devamı oldu. Jamie Lee Curtis’ın seriye dönmesi ve Haluk Bilginer’in de büyük bir rol aldığı film gayet iyi bir filmdi. Myers gereğinden fazla adam öldürse de korku dozu gayet iyi ayarlanmıştı. David Gordon Green gibi daha önce korku filmi tecrübesi olmayan birine filmin emanet edilmesi küçük tartışmalara yol açsa da sonuç hem gişede hem de seyirci nezdine gayet iyiydi. 3 sene sonra Hallowen Kills ile Michael Myers tekrar aramızda.
Çok uzun bir giriş olsa da hemen filmin konusuna gelelim. Bir önceki filmin hemen bıraktığı yerden devam ediyoruz. Lauire, kızı ve torunu hastaneye doğru giderken itfaiyeciler ise yanan evi söndürmek için Lauire’nin evine gitmektedir. Fakat bodrumda itfaiyecileri bekleyen bir sürpriz vardır. Bu sırada Haddonfield kasabasında ise Myers’ın yaşattığı dehşete tanık olanlar bir barda eski anıları anmaktadır. Myers’ın her zamanki kasabaya dönmesi ile bu sefer kasaba halkı çıldırmanın eşiğine gelir. Bir tarafta gözü dönmüş kasabalı bir tarafta ise Myers. Üçlemenin ikinci filminde acaba kim kazanacak? Gerçekten insan merak ediyor.
Bir önceki film bol kanlı ve cinayetli bir filmdi. Doğal olarak Halloween gibi odak noktası seri katil/canavar olan bir filmden de bu beklenebilir. Ama orijinal filmde pek fazla cinayet yoktu. Fakat burada kantarın topuzu kaçmış. Michael önüne geleni öldürüyor. Ölümler de baya kanlı. Fakat bu bir sorun. Filmin çok güzel bir sahnesi var. Bir grup Haddonfield’li barda oturmuş 40 sene önce ölen birkaç kişiyi yad ediyorlar. Çünkü bu gerçekçi bir durum. 4-5 kişinin bir gecede öldürülmesi küçük bir kasaba için çok büyük bir trajedi. Fakat burada Michael sadece bir iki dakika da 10-15 kişi öldürüyor. Bir Halloween filminde gerçekçilik aramak ne kadar doğru sonuçta adam ölmüyor. Ama ister istemez de filmden kopuyorsunuz.
Filmde bana dokunan iki sekans var. İkisi de film için çok önemli yer taşıyor. Biri görsel olarak muazzam bir sahne. Michael’ın yanan evden çıktığı sahne gerçekten çok güzel duruyor. Diğeri de filmin sonlarına doğru olan kritik bir yer. Bu iki sahner4 de Michael neredeyse 10’dan fazla insanla aynı anda boğuşuyor. Fakat burada yönetmen çok ucuz bir yönteme gitmiş. Sevgili Paul W.S. Anderson’ın çok sevdiği ve Resident Evil filmlerinde kullandığı dövüş sekansındaki aşırı hızlı kesmeler. Sahne başlıyor Michael bıçağını savuruyor o bıçak bir eli kesiyor, daha sonra bir boyun kesiliyor ve böyle gidiyor. Sonra uzak plana geçince görüyoruz ki Michael herkesi öldürmüş. Bu sahneler seyirciyi aptal yerine koyuyor. Eğer böyle bir senaryo yazdıysan onun hakkını vererek çekersin. Baktın olmuyor o zaman yazma. Arası yok maalesef.
Filmin iyi yönlerine gelirsek ilk başta müzikler. Muhteşem. Orijinal Halloween müziği filmin önüne geçecek kadar ünlüydü. Önceki filmde olduğu gibi burada da müziğe biraz modern dokunuşlar eklemişler. Tüyleri diken diken ediyor. Filmin 78’de geçen flashback sekansları çok güzel çekilmiş. Günümüze göre her şeyiyle daha güzel duruyor. Filmde Jamie Lee Curtis’i çok az görüyoruz ve bu hoşuma gitti. Scream Queen olayını çok severim. Jamie’de nötr olduğum bir oyuncu ama bir önceki filmdeki karakterini pek sevmemiştim. Onu az görmek güzel oldu.
Filmin ilginç yanı da kasabalıların Michael’ı öldürmek için insanlıktan çıkmaları ve masum canlara zarar vermeleri. Bu iyi işlenmiş mi kötü mü işlemiş çok kararsızım. Bu konunun yeri burası mı ona da emin değilim. İzlerken beni rahatsız da etmedi ama çok akılda kalıcı bir durumda yok.
Halloween Kills isminin hakkını sonuna kadar veren cinayetlerle dolu bir film. Fakat üçlemenin ikinci filmi olarak sadece aradaki boşluğu doldurmak için yapılmış. Filler bölüm gibi. Bir önceki film her şeyiyle daha iyiydi. Tahminim bir sonraki de en azından bundan daha iyi olacaktır. Fakat bu üçleme geri dönüp bakınca korku janrında bir yer edinmeyecek. Eğlenceli bir slasher filmi olmaktan ötesi değil. Sinema takvimi bu kadar yoğunken sinema da izlenmesine çok da gerek yok.
Dipnot: Filmde çok bariz bir Psycho göndermesi var ama hoşuma gitti. Bakalım yakalayabilecek misiniz.
Yorumlar