James Wan, Saw ile hayatımıza girdiği ilk günden beri sinemanın en vizyoner isimlerinden biri. Hatta şahsi düşüncem, kendisi şuan yaşayan en iyi yönetmendir. Yönetmenlik mesleğini, Wan kadar iyi ve yaratıcı yapan kimse yok. Kendisinin kamera kullanım şekli öylesine etkileyici ki çektiği her filmi sabırsızlıkla bekliyorum. Derler ya, düğün çekse izlerim diye. Tam olarak bu çizgideyim. Malignant da tabii ki merakla beklediğim bir filmdi. Beklediğime de değdi. Wan yine ve yeniden, henüz vizyonunun sınırlarına ulaşmadığını bize bir kere daha kanıtladı. Filmin korku kısmını birazdan daha detaylı yazacağım fakat uzun uzun anlatacağımı baştan söyleyeyim: Kendisi film yapmaya devam ettiği sürece bu işin bir numarası olarak kalacak.
Kısaca konusuna değinelim… Madison, hamileliğinden dolayı çektiği acılardan ötürü kocasından şefkat beklerken, kocasının ani çıkışı ile kafasını sert bir şekilde duvara vurur. Kafasını vurmasının akşamında da akıl sır erdiremediği şeyler görmeye başlar. Bu şeyler en başta onu hamileliğinden eder; sonra da geçmişinden kalma hatırlamadığı insanların tek tek peşine düşer.
Öncelikle şunu söylemek gerek, Malignant için korku demek pek mümkün değil. Başlangıcı korku olarak yapsa da devamında korku unsuları yerini aksiyona bırakıyor. Tabii ki korku amaçlı sinemaya gitmiş biri olarak bir kuple hayal kırıklığına uğrasam da James Wan, yönetmenlik yaklaşımı ile her şeyi telafi ediyor. Yönetmenliğini yaptığı neredeyse her filmde yeni ve şaşırtıcı bir açı, hareket, yaklaşım sunmayı başaran James Wan, The Conjuring 2 sonrası yine vizyonunun henüz sınırlarına ulaşmadığını bize tekrar gösteriyor.
The Conjuring 2’de sergilediği yönetmenlik büyük ihtimal kariyerinin en iyi işi olarak kalacak. Fakat Malignant’ın da arta kalan bir yanı yok. Filmdeki birçok sahne, şapka çıkarılacak kadar etkileyici. Ev içerisindeki kuş bakışı çekim, hapishane dövüşü ve karakol kargaşası tüyleri diken diken edecek cinstendi. Yönetmenin, Gabriel için oluşturduğu tasarımı da ayrıca konuşmak gerek. Gabriel’in koridoru düz koşup sola ters dönerek koştuğu sahne uzun süredir gördüğüm en çılgın şeylerden biriydi. James Wan, karakterin çift taraflı hareket imkanını dövüşlerde muhteşem bir şekilde kullanmış. Hapishane ve karakoldaki dövüşün koreofrafisi çıta yükseltecek kadar etkileyiciydi.
James Wan sinemasını tanımlayan bazı detaylar var artık. Üst düzey ve şova kaçan çekimler, ev ve zeminde süzülen sis, zorluklarla mücadele eden kadın karakterler. Bu detaylarını Malignant’da da bulabiliyoruz. Konular değişse de Wan’ın acayip canavarlara karşı mücadele veren kadın karakterleri değişmiyor. Bu sefer ama durum biraz farklı. Kadın karakter, vücudunda bir tümor olarak yaşayan “erkek” ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Wan filmlerinde pek plot-twist olmaz. Malignant’ın başında aslında ileride neyle karşılaşacağımızı perde arkasında görsek de film boyunca bağdaştırmakta zorlandım. Bu sebeple film, gizemini sonuna kadar korumayı başardı. Ne kadar aksiyon ön planda olsa film konusu itibariyle -bence- ilgi çekici.
Sözün özü… Malignant, korku olarak pazarlansa da korkudan çok aksiyonuyla ön plana çıkan bir film. Üst düzey bir hikayeye sahip olmasa da ilgi çekici bir arayış anlattığı kesin. Zaten yönetmen, yaptığı çekimler ile hikayenin önüne geçiyor. Eğer ki James Wan sinemasına merakınız varsa büyük ihtima izlerken keyfin doruklarına ulaşacaksınız. Yönetmenin Gabriel tasarımı ve bu tasarım üzerinden kurduğu aksiyon ürpertici derecede zekice. Filmografisinin en zayıf filmlerinden olsa bile kendisinin zayıfı bile vizyoner.
”Malignant’ın The Conjuring 2’den arta kalan bir yanı yok. Filmdeki birçok sahne, şapka çıkarılacak kadar etkileyici.”
James Wan’ın yeni filmi Malignant’ı @Kopuksenaryo yazdı.https://t.co/o5BQb4Nepj
— Arakat Mag (@ArakatMag) September 8, 2021
CONJURING EVRENİNİ UNUTUN! James Wan’dan benim gibi 50 yaş üstünün seveceğini zannettiğim ”Old School” bir korku filmi.Slasher filmi gibi başlayıp daha sonra başka yerlere evrilen ve bazı özellikleriyle 80’ler korku türüne yakın bulduğum yani beğendiğim bir film olmuş.James Wan Conjuring evreniyle yeni nesile seslenirken bu filmle bizim kuşağı da unutmadım demiş.Bu filmin neresi 80’ler diyenlere filmin konusunun başlı başına 80’ler olduğunu ve benzer mantık taşıyan o dönemden 1-2 film ismi versem spoiler olacağını söylemek isterim.Ama görüyorum ki bu site spoiler konusunu hiç kaale almamış,çok ilginç