2014 yılının en iyi filmleri listesinde kendine yer bulan Nightcrawler, baş rolünde Jake Gyllenhaal’un olduğu övüldüğü kadar iyi bir film. Film; habercilik etiği, medyanın gerçek yüzü ve önlenemez hırsın bir insana ya da kuruluşlara neler yaptırabileceğini üzerine çok ciddi analizler barındırıyor. Şu anda pek de bilinen bir film olmamasına rağmen ileride ciddiye alınacağına eminim. Hem filmi beğendiğim için hem de ileride değerleneceği için istiyorum ki haddimi aşmadan birazcık film hakkında analiz kasayım.
Nightcrawler’ın kısaca konusuna değinelim… Louis Bloom hayatının anlamını arayan sosyopat bir karakterdir. Hoşuna giden bir şey olduğu zaman bunu almak için her şeyi yapabilecek kadar da delidir. Mesela filmin başında kendisini çeviren polisin sırf kolundaki saati beğendiği için polisi bayıltır ve saatini alır. Louis aynı zamanda ağzı iyi laf yapan biridir. Göründüğünden de zeki olduğu için deli olduğunu düşünüyor olabiliriz; konuşmaya başladığı zaman ikna edemeyeceği kimse yoktur ki konuşmalarını da hep karşısındaki insana göre şekillendiriyor. Kendine güvenli bir çatı arayan Louis bir işe başvurur ama kabul edilmez. Morali bozuk bir şekilde arabası ile yolda seyir ederken tesadüfen bir araba kazası ve kazazedeleri kurtarmaya çalışan ambulans çalışanları ile karşılaşır. Fakat onun ilgisini çeken ne kazadır ne kazazedelerdir ne de ambulanstır. Kazayı çekmeye çalışan kameramandır.
Eve gittiğinde aynı kazayı televiyonda, kameramanın çektiği kadrajdan görünce filmimiz de başlamış olur. Gördüğü şeyden etkilenmiştir ve artık onu istemektedir. Louis kendisine ufak bir kamera ve üstüne takabileceği ufak da bir ışık alır; freelance kameramanlık yapmaya başlar. Polis telsizinden dinlediği olaylara koşturup kazaları çekmeye başlar ama en başta pek hoş karşılanmaz çünkü elinde ufak bir kamera olduğundan sıradan bir vatandaş gibi algılanmaktadır. Ki öyledir de. Lakin bu onu durdurmaz; aralardan sıyrılarak, zorla, ite kaka kazaları ya da kazazedeleri çeker. Bir süre sonra çektiği videoları değerlendirmeye karar verir ve bir haber kanalına gidip çektiklerini satmak ister. Şans eseri, gittiği kanal çektiği videodaki adam ile ilgili bir haber yapamamıştır. Louis’in görüntüleri hoşlarına gider; videoyu satın alırlar. Çektiklerini paraya dönüştürebileceğini anlayan Louis işi büyütmeye karar verir.
Yönetmenliğini Dan Gilroy’un yaptığı Nightcrawler, son anlarındaki kovalamaca sahnelerine kadar teknik anlamda oldukça basit, habercilik dilinin sadeliğini kullanan etkileyici bir film. Yönetmen, aksiyon harici araya girmeyerek Jake Gyllenhaal’un filmi tek başına sürüklemesine izin vermiş. Kariyer performansını sergileyen Jake Gyllenhaal, hırs ve aç gözlülüğün vücut bulduğu Louis karakterine can vererek uzun yıllar unutulmayacak bir işe imza atıyor.
Louis’in çarpık hayat felsefesini ve habercilikte bir numara olmaya çalışmasını izlediğimiz filmde Louis, ilerleyen her dahika bizi biraz daha korkutuyor çünkü her defasında daha fazlasını istediğini biliyoruz. Louis sıradan bir insan vatandaş değil. Çalışanı Rick bile içten içe kendisinden korkuyor. Louis’in başarıya ne olursa olsun ulaşma isteği filmde 2 büyük çatışma ile gösteriliyor ki bu çatışmalar habercilik etiğine ve arka yüzüne harika göndermelerle dolu.
Louis ve Rick bir silahlı saldırı için olay mahalline giderler. Sıkıntı şudur ki olay çoktan bitmiştir, polisler aile ile evin dışında konuşmaktadır ve Louis’in de çekim yapmasına izin verilmemektedir. Haberi yapamadığı için içten içe deliren Louis bir çare bulmak zorundadır. Çareyi etik olmayan bir yol ile bulur. Silahlı saldırıya uğrayan evin içine gizlice sızan Louis evdeki kurşun deliklerini, evin içindeki fotoğrafları ve evin sahibi olan aileyi çeker. Çektiklerini haber kanalına götürdüğünde kanal çalışanları arasında etik mi değil mi tartışması başlar. Haberi yapmak ciddi bir reyting getirecektir ama açıkça görülmektedir ki eve gizlice ve izinsiz girilmiştir. Fakat her şeye rağen yayın müdürü Nina’nın emri ile doğru olmamasına rağmen haber yapılır.
Nina, Louis’in etik olmayan çalışmasını kabul eder. Bu da Louis’in daha fazlasını yapabilmesi için açılmış kapı gibidir. Kırık Pencere teorisine de benzetebiliriz. Çünkü artık haberi yapabilmek için her şeyi yapabileceğini ve haberin kabul olabileceğini bilmektedir. Böylece ikinci çatışma sekansı başlar. Louis bir telsiz ihbarı üzerine lüks bir evin bahçesine gelir. İhbar olmasına karşın daha kimse gelmemiştir. Bunu fırsat bilen Louis kamerası ile bahçeye saklanır ve bir aile cinayetine tanık olur; hatta cinayeti işleyenleri kameraya bile alır. Burada Louis’in iç çatışması başlıyor. Ya hemen ambulansı arayacak ve yaralıları kurtaracaktır ya da içeri girip olan biten her şeyi kameraya çekecek. Hırs ve güç aşkının üstüne Nina’dan aldığı kudret ile içeri girip haber yapmayı tercih eden Louis, içeride vurulmuş olan herkesi kameraya çeker. Hatta içeride can çekişen adamın gözlerinin içine baka baka onu çekmeye devam eder. Onun için haber bir amaçtır, araçlar umurunda bile değildir.
Aile cinayeti haberi kanalda büyük ses getirir çünkü haber daha diğer kanallara ulaşmamıştır bile. Haberciliğin arka yüzü denen şey işte burada karşımıza çıkıyor. Reyting ve para her şeyden güçlüdür. Haber ne kadar etik olmasa da yayınlanır. Haberciler, gazeteciler bilgiye ulaşmak için bazen yasaları dahi çiğnerler. Bazıları bunu halkın iyiliği için yaparken, bazıları, Louis gibiler, kendi çıkarları için yaparlar.
Bizler izleyici olarak artık Louis daha ne kadar ileriye gidebilir derken en kısa sürede cevabımızı alıyoruz. Nightcrawler, finali ile gözü dönmüş bir adamın neler yapabileceğini, hatta ölümü dahi göze alabileceğini olabilecek en sapık yöntemle anlatıyor. Tespit ettiği suçluların önce yerini bulan Louise yakalanmaları için onları polise ihbar ediyor. Polislerin gelmesi ile beraber silahlı çatışma başlıyor ve Nightcrawler bir anda tipik bir Amerikan araba kovalamaca sahnesine dönüşüyor. Ama bu sefer tepeden çekim yapan helikopterler yok, şık arabası ile Louis ve sapık kamerası var. Klişeleri iyi kullanan Dan Gilroy kovalama sahnelerinde de harika bir iş çıkarmış. Öznel kameradan nesnel kameraya harika kesmeler yaparak kovalamacaya heyecan katmış.
Louis, istediği görüntüleri elde etmek için ölmeye ya da ölümle yüz yüze gelmeye hazırdır. Onun için haber her şeyden daha önemlidir. Can çekişen kişi asistanı dahi olsa, umrunda değildir. Önemli olan sonuçtur. Sonuç onun için ahlak, etik ve bizleri insan yapan tüm değerlerden üstündür.
Sözün özü… Nightcrawler, hırslarına yenik düşmüş yeni gazetecinin haber için insanı tüm değreleri köşeye bırakabileceğini anlatıyor. Hırs, esasında güzel bir şeydir, insanı gaza getirmek, çalıştırmak için bire birdir ama bazen de kötü sonuçlar doğurabilir. Jake Gyllenhaal, canlandırdığı sapkın derecede hırslı adam rolüyle hırsın çarpık zihinlerde ne gibi sorunlar doğurbileceğini oyunculuğu ile güzel yansıtmış.
Yorumlar