Tina Fey‘in yaratıcılığını ve başrollerinden birini üstlendiği The Four Seasons, Netflix Mayıs 2025 kataloğundaki yerini aldı. Başrollerindeki iki iddialı isim olan Steve Carell ve Colman Domingo izleyicisini diziye başlama konusunda oldukça heveslendiriyor. The Four Seasons, 20 yılı aşkın süredir birlikte olan iki heteroseksüel bir eşcinsel çiftten oluşan üç ilişkiyi merceği altına alıyor. Uzun ilişkilerin kendi içinde gelişen dinamiğinin anatomisini çiziyor. Bunu ne denli başarabildiği tartışılır ancak amacının oldukça değerli olduğu aşikar.
Dizi, altı kişilik bir arkadaş grubu olan bu üç çiftin, Nick (Steve Carell) ve Anne (Kerri Kenney-Silver)’in 25. yıldönümlerini kutlamak için birlikte bir tatile çıkmasıyla başlıyor hikayesini anlatmaya. Henüz ilk bölümünden de alışılagelmiş bir mutlu uzun ilişki portresinden çıkan ilişkileri işleyeceğini belli ederek bu yıldönümü kutlamasını bir boşanma seremonisine çeviriyor. 30 dakikalık 8 bölümden oluşan keyifli süresiyle ilişki temelli komedi dizilerinin neredeyse tüm şartlarını birkaç temel eksiklik dışında sağlıyor.
Uzun İlişkiler ve Düşülen Girdaplar
The Four Seasons, ilk anından itibaren gerçekçi bir trajikomedi anlatma görevi üstleniyor ve çizilen kusursuz ilişki portrelerini realitenin suyuyla yıkıyor. Yeterli emek ve özen verilmeyince yılların ne denli acımasız olabileceğini, ilişkinin başı ile 25 yılın sonu arasındaki uçurumları, iletişim eksikliğinin ya da ötekiye yeterli alan açmamanın tehlikelerini hiç kimseyi suçlamadan olduğu gibi ortaya seriyor. “Aslında olmayabilirdi ama oldu, şunu yapsak olmazdı, bunu yapmasaydık olabilirdi” cümlelerinin arkasına geçiyor ve basit bir dille zor konuları naifleştiriyor.
Adeta ilişkilerin ilaç prospektüsünü yazıyor ve izleyen taraf olunca bu noktaları fark etmenin, ilişkinin içinde olmaya kıyasla ne basit olduğunu sunuyor. İzleyicisini karakterlerin her biriyle empati yapabilir ve sebeplerini anlayabilir hale kolaylıkla getiriyor. Üç ilişkiyi de aynı anda eşit derecede dert ediniyor ve her birinin aracılığıyla oluşabilecek farklı ilişki sorunlarını aydınlatıyor.
Kimi zaman ötekini fazla düşünmenin bir sınır ihlali olabileceğini gösteriyor, kimi zaman da verilen emeklerin her zaman yeterli olamayacağının hazin ve haklılığını. Alan açabilmenin, ötekinin de bir dünyası ve hissi olduğunu kabul etmenin bazen 20 yılın sonunda dahi gerçekleşemeyeceğini izlemek ne kadar umutsuzluğa ve ilişkilere dair korkuya sebep olsa da seçtiği ciddiyetsiz dille bu hisleri hafifletiyor. Hayatın kendisinin de, kurduğumuz ilişkilerin de ne denli büyük, acı, dönüm noktası seviyesinde yaşarsak yaşayalım belli bir seviyeden sonra ciddiye alınmaması gerektiğini fısıldıyor. Bu fikrin doğruluğu izleyicinin insiyatifine kalmış olsa da, The Four Seasons kendi içinde bir tutarlılık sağlıyor.
Komedide Verilen Fireler
Zira bunu uzun uzun düşünülesi bir yolla değil, çoğu zaman komedi aracılığıyla işliyor. Komedinin kullanılışı, ilişkilerin trajikomikliğini anlatabilmek için müthiş bir yol oluşturabilecekken seçilen ucuz ve sıkıcı mizah unsurları ne yazık ki seyir zevkini azaltıyor. Her zaman böyle olmasa da 8 bölümün geneli için geçerli olan bu sorun, bir noktadan sonra kendisini sorgulatıyor. Öyle ki Steve Carell ve Colman Domingo isimlerini görünce özellikle izlemek isterken, bir anda bu iki ismin böyle bir işte neden yer aldığını düşünmeye başlıyorsunuz.
Temposunu süresine rağmen tam anlamıyla tutturamaması yer yer akıcılığına ket vuruyor. Bununla beraber, oyuncu seçimlerinin olayların aksine genel bir sevimsizliğe ve samimiyetsizliğe sahip olmasıyla talihsiz bir hal alıyor. Mekan seçimleri ve fon sekanslarının basitliği ve maket hissi verişi ise iyice ucuz bir Netflix işi izlediğinizi kanıtlıyor. Şans verilmeyi hak etmesine karşın, beklentiyi ne kadar dolu giderebileceği bir muamma. Fakat beklentiniz biraz yüzünüzün gülmesi, hiç düşünmenize sebep olmadan hafif bir dille ilişki dinamiklerini görmek ve anlamaksa bu dizi sizi tatmin edecektir.
Şevval Sara‘nın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, X ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
İstanbul Ansiklopedisi: Türkiye’nin Kronik Kimlik Bunalımları
Yorumlar