Prömiyerini 2023 yılında South by Southwest’te yapan I Used To Be Funny nihayet izleyicisiyle buluştu. Kanada yapımı filmin yönetmen koltuğunda daha önce The Great ve Feel Good dizilerinden tanıdığımız Ally Pankiw oturuyor. Film, aynı zamanda yönetmenin ilk uzun metrajı olarak öne çıkıyor.
Başrollerinde ise son dönemin parlayan oyuncularından Rachel Sennott ve henüz pek bilinmeyen Olga Petsa‘yı görüyoruz. Henüz diyerek altını çizmek gerekir çünkü filmdeki başarılı performansından sonra işlerin değişeceği aşikar. Bu iki başarılı kadına Jason Jones, Sabrina Jalees, Ennis Esmer gibi isimler de oyunculuklarıyla eşlik ediyor.
Shiva Baby, Bodies Bodies Bodies ve son olarak da Bottoms filmlerinde izlediğimiz yetenekli oyuncu Sennott önceki işlerinden farklı olarak bu sefer ağır depresif bir rol üstleniyor. Kendine has Amerikan tarzı ve meydan okuyan bakışlarıyla farklı bir izleyici kitlesine göz kırpıyor. Filmin türü her ne kadar komedi-dram olsa da komedinin sadece adı var denebilir. Zira izleyiciyi trajik bir öykü ve yüksek dozda bir dram bekliyor.
Mizahın Gölgesinde Bir Depresyon
I Used To Be Funny, bir stand-up sahnesiyle açılıyor. Sam (Sennott) nispeten başarılı ve gelecek vadeden bir stand-up komedyeni. Ki bu noktada Sennott’un da gerçek hayatında bir stand-up geçmişi olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Film, kendisi ve kariyeri için her şey iyi gidiyorken Sam’in ek bir gelire ihtiyaç duymasıyla başlıyor. Bunun sonucunda zengin bir ailenin kız çocuğu olan Brooke’a bakıcılık yapmak için iş başvurusunda bulunuyor. Ancak Brooke 13 yaşında ve her şeye isyan etme dönemindeyken bunu hoş karşılamasa da aralarındaki kimya sonradan bambaşka bir sevgiye dönüşüyor. Bir abla kardeş ilişkisi izliyoruz. Dolayısıyla film için düşünülen ilk ismin Sam&Brooke olduğu bilgisi çok anlaşılır bir boyuta ulaşıyor.
Ne var ki sonrasında ani bir zaman atlamasıyla bir depresyon süreci izlemeye başlıyoruz. Bir televizyon haber bülteninde Brooke’un kayıp olduğu haberini görmesi üstüne Sam, bu depresyona tamamen gömülür hale geliyor. Öyle ki ne duş almak, ne günlerdir biriken bulaşıkları yıkamak ne de üstünü giymek Sam için olası görünmüyor. Ancak kaybolan Brooke’u bulup eve döndürebilecek tek kişinin de kendisi olduğunun farkına varıyor. I Used to be Funny bu 15 dakikalık başlangıçtan sonra bizi birbiriyle bağdaşmayan olaylar zincirine şahitlik ettiriyor. Fakat bu depresyon süreci ile her şeyin başladığı nokta arasındaki bağı açıklamak için acele edilmiyor.
İzahı Olmayanın Mizahı?
Rachel Sannott‘ın içinde bulunduğu her işte kendi güvenli alanını işlemesi en kendine has özelliği. Kendine ait bir dil, kendine ait bir evren yaratıyor ve bunu bulunduğu her işte mutlaka hissettiriyor. Z kuşağı kalıplarını kullanmaktan çekinmiyor. Kendi alaycı yüz ifadesinden fire vermiyor ve doğru bildiği her şeyi kendi bildiği yolda ortaya koyuyor. I Used To Be Funny belki de bu yönünü en net gördüğümüz filmi olarak kendi farkını yaratıyor. Zira önceki filmlerinde bu anksiyetik havayı tamamen eğlence ve komediyle harmanlarken burada anlatılan duygu durumu, depresyon oluyor.
Film ilerleyişi ve son yarım saatiyle kendi kilitlerini açarak tahmin edilemeyen bir noktaya varıyor. Olabilecek en travmatik olaylardan birini hiç de olumlayan bir yönden anlatmadan, tüm acısı ve gerçekçiliğiyle ortaya koyuyor. Bunu süslemiyor, ajitasyon yapmıyor ve bir olay örgüsünün içine saklıyor. İşlediği konuyla, kilit noktasındaki trajedik olayla ve işleme şekliyle finalini de kendi çizgisinde tamamlıyor. Yaptığı sansasyonel final seçimiyle izleyiciyi iki tarafa bölmeyi başarıyor. Bir yanda bunu çok fazla bulanlar ve her şeyin mizahının yapılamayacağını düşünenler. Diğer yanda ise kendi içindeki tutarlılığı başarılı bulup her şeyin mizahının yapılabileceğini savunanlar.
Film bu ikiye ayrılmayı kendi lehine çevirebilecek bir harekette bulunarak hikayeyi özne gözünden anlatıyor. Hem kırılganlığı hem ofansifliği kapsayarak ve kucaklayarak özgün bir başarı gösteriyor. Soru şu ki: Özne olan da, mizahı yapan da eğer aynı kişiyse “Her şeyin mizahı olmaz” cümlesindeki ‘her şey’ nereye oturuyor? I Used To Be Funny, keyifli akışıyla, işaret ettiği ve parmak bastığı bam telleriyle izleyene sorular sorduran bir iş olmayı başarıyor.
Şevval Sara‘nın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar